Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, NTV'nin canlı yayınında soruları yanıtladı.
İsrail ile Filistin arasında yaşanan gerginliğin giderilmesine yönelik yaptığı temaslarda, “Türkiye'den ne istendiğinin” sorulması üzerine, Erdoğan, bugüne kadar yaptığı girişimleri anlattı.
Süreç başladığından itibaren, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in kendisini aradığını belirten Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Beni aramışlardı sonra kendilerine döndüm. Bu süreçle ilgili görüştüm. Yaklaşık 17 gün oldu. Görüşmelere başladığımızda bir sıcak münasebet başlamıştı. Sayın Abbas, 'Bize biraz müsaade etsinler. Bu askeri bulup çıkarıp kendilerine teslim ederiz ama biraz zamana ihtiyacımız var' demişti. Olmert'e dedim ki, 'Bize güveniyorsanız, inanıyorsanız, Abbas'la görüştüm, sizden sonra da Filistin Başbakanı İsmail Haniye'yi de arayacağım, biz bulup teslim ederiz' diyorlar. 'Ama bu konuda bize zaman tanısınlar' dediklerini söyledim. Dediler ki, 'Size güveniyoruz, inanıyoruz ve bekleyeceğiz'. Ama dedik şu bombalar patlamasın. Ama ertesi gün kalktık ki, ne yazık ki bombalar patladı, altyapı ciddi manada zarar gördü, olaylar oldu. Bakanlık binaları vurulmaya başladı. Sonra bu olayları duyunca Sayın Abbas'a döndüm ve durumu sordum. Dedi ki 'sürekli bombalanıyoruz...'
O arada, ben tekrar Haniye'yi aradım görüştüm. O günden sonra ben Haniye ile görüşemedim. Çünkü onlar da güvenlikleri itibariyle sıkıntıdaydılar. Sayın Abbas, 'Ben artık Başbakanımla görüşemiyorum' dedi.
Bu tabii bir hafta, 10 gün önceki durum, son durumu bilemiyorum. Tekrar Olmert'e döndüm. Durumu kendisiyle konuştum. Kendileri bu arada tabii 8 bakanı, 60'a yakın milletvekilini kaçırdılar. Bu sürecin bir defa başlangıcı durup dururken olmadı. Malum plajda 7 tane Filistinli çocuğun öldürülmesiyle bu süreç başladı. Halbuki birbuçuk yıldır ciddi bir ateşkes orada söz konusuydu.
Ve biz HAMAS'la özellikle de bu yol haritasıyla ilgili çalışmalara destek vermeleri konusunda onları ikna etmeye çalıştık, çalışıyoruz. Buraya geldiklerinde de aynı şeyi söylemiştik.”
“DUYARSIZ KALAMAYIZ”
Süreç böyle giderken, BM Genel Sekreteri Kofi Annan ve ABD Başkanı George Bush ile de temaslarının olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, beraberce neler yapılabileceği konusunda değerlendirmelerde bulunduklarını anlattı.
Erdoğan, bu temaslarıyla ilgili de şu bilgileri verdi:
“Biz, Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika girişimi içinde yer alırken, Ortadoğu barışı için bu rolü aldık, insan hakları, hukukun üstünlüğü, Ortadoğu'nun huzuru ve refahı için bu rolü aldık. Ama şu andaki gelişmeler çok olumsuz istikamette gelişiyor. Bunlara duyarsız kalamayız, kalmamalıyız. Yarım saat kadar bu konuyu Sayın Bush ile görüştüm. Aynı hassasiyetleri taşıdıklarını söylediler. Salı günü için Abdullah Bey'in ABD'ye geleceğini Rice'a talimat vereceklerini ve bu işleri yüz yüze görüşmelerini istedi. Bu arada ben, bildiğiniz gibi Bush ve Olmert ile görüşmemde, Suriye ile görüşülmesinin isabetli olacağını söyledim.
Bu noktada, onlar hep Suriye'den şüphe ile bahsediyorlardı. Ben özel temsilcim olarak Ahmet Davutoğlu'nu oraya gönderdim. Davutoğlu, Sayın Esad ile görüşmesini yaptı.
Onların ifadesi; 'Biz Türkiye'ye güveniyoruz. Ama bilesiniz ki, kesinlikle asker bizde değil ve bilgimizde de değil ama Türkiye olarak yapacağınız her şeyde bizim size inancımız var, ne gerekiyorsa yardımcı olmak noktasında biz bunların hepsine varız'. Ve anladık ki, olay tamamen Filistin tarafında. Yani bu işin çözümü Filistin'de hükümette yani HAMAS'da...”
DAVUTOĞLU'NUN SURİYE ZİYARETİ
Davutoğlu'nun ziyareti sırasında HAMAS ile görüşme olup olmadığı sorusuna da Başbakan Erdoğan, “Şimdi şöyle; orada Sayın Esad ile görüşürken, bu noktada Sayın Esad ile bu görüşmelerini yapması neticesinde tabii Sayın Meşal ile de görüşmesi konusu gündeme geldi. Bunu üzerine, 'bizzat ona anlatırsanız bunu çok daha isabetli olur' denildi. Bu görüşme orada o şekilde kısa bir şey aralarında geçti” dedi.
“Asıl netice, Sayın Haniye'dir. Yani Filistin tarafındadır. Filistin tarafındaki bu süreci bize açık ve net olarak bize söyledi, yani bulduğumuz anda teslim ederiz” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Arkasından, bakanların, milletvekillerinin kaçırılması olayları gündeme düşünce iş zora girdi. Aradan 16-17 gün geçti ve görünen o ki, son açıklamalar ve Meşal'in yaptığı açıklama gösteriyor ki asker şu anda HAMAS'ın elinde. Ama karşılığını almaları gerekiyor. Nedir o? Şu anda bir defa bakanlarını, milletvekillerini kurtarması gerekiyor. Daha önce başka talepler vardı. Neydi o talepler? Çocukların, kadınların, yaşlıların, özürlü birçok insanın serbest bırakılmasıydı. Bunlara dönük birçok talepleri vardı. Bu konuda da daha önceki görüşmede, zannediyorum İsrail Dışişleri Bakanı Livni'nin Abdullah Bey'e bu konulara yönelik bir sıcak bakış orada da söz konusuydu. Tabii bu aniden bu işler patlak verince süreç kızıştı. Tabii şu anda biz bu süreci takip ediyoruz.”
Anlattıklarını Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İngiltere Başbakanı Tony Blair'e de anlattığını kaydeden Başbakan Erdoğan, ”Bizim anlattıklarımızı onlar da hep takdirle karşılıyorlar. 'Bu sürece sıcak yaklaşmanız, bizim de sorumluluğumuz artırdı' diyorlar. Blair, 'Ben de Bush ve Olmert'le görüşeceğim ve bu işe bir çözüm bulma yoluna girelim' dediler” diye konuştu.
“ELÇİLİK VAZİFESİNDE HER ŞEY AÇIKLANMAZ”
Hükümet olarak süreci ciddi manada takip ettiklerinin anlatan Başbakan Erdoğan, gerek şahsı, gerek Dışişleri Bakanlığı ve gerekse Davutoğlu'nun bu işi takip ettiğini, ancak birçok spekülasyon yapıldığını söyledi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle, Ahmet Davutoğlu üzerinden yapılan spekülasyonlar bizi de üzüyor, arkadaşımızı da üzüyor. Bu arkadaşımız, bir ilim adamıdır. Mesleğini bırakarak, büyükelçilik sıfatını Cumhurbaşkanımızın onayıyla almış ve bizim Dışişleri teşkilatımızda çalışıyor. Biz kendisini bir özel temsilci olarak Suriye'ye gönderiyoruz ve bakıyoruz ki arkadan çok çirkin yazılar, eleştiriler...
Yani bu elçilik vazifesinde her şey açıklanmaz ki, her şey anlatılmaz ki... Yani bazı şeyler vardır açıklanır. Şimdi Dışişlerinde, 'çok gizli', 'gizli', 'şahsa mahsus' buna benzer evrak çeşitleri var, şimdi bizden her şeyin açıklanmasını istemek, bir defa süreci aydınlatmaya engel olur. Bazı şeyler vardır belli bir süre sonra açıklanır, bazı şeyler açıklanmaz, bazı şeyler var ki tarih onları açıklar...
Burada kalkıp farklı kılıflar uydurmak suretiyle bir yıpratma kampanyası başlatmak, sürekli bir saldırı içine girmek bu da doğru şey değil. Bu konuda da hakikaten anlayışla davranılmasını ben de arkadaşım için istiyorum.”
PRESTİJ
Davutoğlu veya başka bir kanal üzerinden HAMAS ile bir girişimin olup olmayacağı sorusu üzerine de Erdoğan, “Tabii tabii. Sürekli temas halindeyiz. Yine olacağız tabii. Mesela bugün Abdullah Bey, İsrail Dışişleri Bakanını arayacaktı. Onun aramasından sonra gerekirse ben Olmert'i tekrar arayacağım. Tekrar Filistin tarafına dönüp Sayın Abbas ile Haniye ile irtibat kurabilirsem tekrar görüşeceğim. Bu bizim derdimiz” dedi.
Erdoğan, bir soru üzerine, gerekirse, bölgeye gidebileceğini veya liderleri Türkiye'de toplayabileceğini de ifade etti.
HAMAS ile daha önce yapılan görüşmenin tepkilere yol açtığı ifade edilerek, yöneltilen “Buna rağmen HAMAS ile görüşmenin Washington nezdinde prestij kaybına yol açacağına dair bir endişeniz var mı?” sorusuna, “Hayır tam aksine, bizim yaptığımız bu tür görüşmelerin faydalı olduğu zaman geçtikçe iyi anlaşılıyor. Yani bizden şurayla da görüşseniz' denilir noktaya geliyor” karşılığını verdi.
“Buna HAMAS da dahil mi?” sorusu üzerine de Erdoğan, ”Biliyorsunuz, Filistin'de HAMAS yok ki, seçim kazanmış olan bir parti var ortada. Yani HAMAS'ın artık siyasallaşmış bir yapısı var. Seçim öncesi mani olunmamış ve seçimi kazanmış...” dedi.
Erdoğan, “Şu anda orada eğer daha ileri bir demokrasi deniliyorsa ve Geniş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi içinde yer almışsak ve demokrasi içinde mücadele veriliyorsa, fanatik veya radikal bir yapılaşma değil de merkeze çekmek suretiyle daha ileri bir demokrasi Ortadoğu'da yaygınlaşsın istiyorsak, bu iletişimimizin kesilmemesi, tam aksine gelişmesi lazım” diye konuştu.
CHP ZİYARETİ
Başbakan Erdoğan, “CHP'ye yaptığınız ziyaretin amaçlarından bir tanesi de cumhurbaşkanlığı seçimi bağlamında ana muhalefet-iktidar ilişkilerini yumuşatmak mıydı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Şunu bütün samimiyetimle söyleyeyim, şu anda Türkiye'nin en eski, mazisi en derin olan bir partisi CHP. Kendileri için yeni, modern bir hizmet binası inşa etmişler. Ben de şu anda iktidar partisinin genel başkanı olarak bu tür bir hizmet binasını inşa etmiş olan CHP'nin genel merkezini ziyaret etmeyi ve en yakın mesai arkadaşlarımla beraber Sayın Genel Başkanı ziyaret etmeyi bir görev telakki ediyorum. Ve bu görevin gereği olarak ziyaret etmiş oldum. orada, çok çok samimi bir hava içinde ikramlar yapıldı, aramızda şakalar, latifeler oldu. Bu şekilde bunları konuştuk. Daha çok binanın yapısıyla ilgili bilgilendirmeler oldu. Hatta, bizim yapılmakta olan hizmet binamızla ilgili bilgi arzu edilirse, arkadaşlarımızın gerekli bilgileri verebileceğini ifade ettik. Dost sohbeti oldu.”
ERKEN SEÇİM GÜNDEMDE DEĞİL
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, erken seçim konusunun gündemlerinde olmadığını, seçimin Anayasa'nın gösterdiği şekilde yapılacağını söyledi. Türkiye'nin yakaladığı istikrarın süreklilik sağlaması gerektiğini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“Erken seçim diye bir şey yok, 'bunu kafanızdan silin' dedik. Erken seçim iddiasına girmek, erken seçim talebinde bulunmak Türkiye'ye ihanettir.
Anayasa, seçim yasası bunu belirlemiş; '5 senede bir yapılır' diyor, 'yapılabilir' demiyor veya 'en fazla süre budur' demiyor, '5 sene de bir yapılır' diyor. Biz 3,5 sene, 4 yıla doğru gidiyoruz. Bu süreçte bunu talep etmenin anlamı yok. Ülke gayet güzel bir şekilde idare ediliyor, biz göreve geldiğimizde parametreler ortaydı, şu anda parametreler ortada...”
Başbakan Erdoğan, “Cumhuriyet tarihinde dışarıdaki itibarın bu kadar zirveye tırmandığı, diplomaside sirkülasyonun bu kadar yoğun olduğu bir dönemin hiçbir zaman olmadığını” söyledi.
Türkiye'nin “sağlam bir duruş” sergilediğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Gerek Kıbrıs'ta, gerek komşumuz Irak'taki gelişmeler, hepsinde takındığımız tavır, dik duruş her zaman ortadadır. İran'daki nükleer enerji ile ilgili gelişmeler olsun, İsrail-Filistin olaylarında olsun Türkiye'nin şu anda edindiği yer ortadır. Gerçeği bilenler gayet iyi değerlendiriyor ve gayet iyi takdir ediyor. Ama ideolojik olarak yaklaştığınız zaman, siyasi mantıkla bir saplantıyla yaklaşıldığında bu gerçekleri göremezsiniz.
Biz bunlardan tamamiyle uzak duruyoruz ve diyoruz ki: istikrar eşittir itibar. Bunu sağlamış durumdayız. Önümüzdeki yılın sonbaharında, zamanında, seçimi yapacağız, cumhurbaşkanlığı seçimi de ülkemizde inşallah zamanında yapılacaktır. Anayasa'nın koyduğu ilkeler neyse bu ilkeler çerçevesinde de herkes kanaatlerini ortaya koyacak, ona göre de Türkiye'nin cumhurbaşkanı belli olacaktır.”
CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ
Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak Anayasa'nın gereğini yerine getireceklerini, bu konuda “kuralların ve ilkelerin belli olduğunu” vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Bir yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili olarak (tartışma yapılmasını) ben mevcut cumhurbaşkanımıza da saygısızlık olarak düşünüyorum.
Vakti zamanı geldiğinde, kuralları belli, ilkeleri belli, bu kurallara göre her parti kozlarını ileri sürecektir. Parlamento içerisinde herkes grubuyla konuşacaktır, sivil toplum örgütleri ile irtibat halinde bulunacaktır. Biz de aynı şeyleri şu anda düşünüyoruz planlıyoruz.”
Erdoğan, “(Cumhurbaşkanının özelliklerini) söylediğiniz zaman 'kendisini tarif ediyor' diye yorumlandı, bunu nasıl değerlendireceksiniz?” şeklindeki soruyu cevaplandırırken, ”Cumhurbaşkanında nasıl bir özellik aranır bunlar zaten bellidir” yanıtını verdi.
Bu yorumun “anlayana ve yorumlayana göre değişebileceğini” ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ben sadece ortaya bazı ilkeler koydum. Bu benim kişisel yaklaşım tarzımdı. Bu kişisel yaklaşım tarzımla bir gerçeği ifade etmek istedim.
Sayın Baykal'ın oradaki ifade tarzı bir iddia mıdır yoksa bir iftira mıdır birbirinden ayırmak lazım. İddia ayrı bir şeydir iftira ayrı bir şeydir, onu birbirinden ayırmak lazımdır. Bizim bu noktada kendimize olan inancımız, güvenimiz çok fazla.”
Erdoğan, “Sanki cumhurbaşkanının kim olacağından ziyade eşinin türbanlı olup olmayacağı konusuna odaklanılmış vaziyette buna katılıyor musunuz? Bir de 'halk seçsin' gibilerinden yorumlar var, bunlara ne diyorsunuz?” sorusunu şöyle yanıtladı:
“İlkeler Anayasa'da belirlenmiş. Anayasa'daki ilkeler neyse bu çerçeve içerisinde bunu yürütürüz. Bizim şu anda hareketimizi belirleyen Anayasa değil mi, yasalar değil mi, bu ülke bir hukuk devleti değil mi? Hukuk devletinde neyse biz onu yaparız. Biz hukuk devletinin koyduğu kuralların dışına çıkmayız.
Şu anda halkın seçtikleri seçiyor. O da yine Anayasa ile belirlenmiş. Halkın seçtikleri milletvekilleri... Bizden önce Sayın Sezer'i, Sayın Demirel'i, Sayın Özal'ı, ondan öncekileri kim seçti?”
SEÇİM İTTİFAKI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir soru üzerine, seçim ittifakına kişisel olarak sıcak bakmadığını bildirdi.
Partinin millet nezdindeki değerini görebilmek için seçime ittifak yapılmadan girilmesi gerektiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Gündemimizde seçim öncesi ittifaklara yönelik bir şey yok, gündem maddesi yok. Onun doğurduğu birçok adaletsizlikler var, yanlışlar var. Bunun birçok ülkede de uygulamasını görüyoruz.
Seçim olur, seçimden sonra eğer koalisyon gerekiyorsa zaten koalisyon ile ilgili ittifaklar yapılır. Seçimle herkes bir kendini görmeli, ittifak yaptığınız zaman millet nezdindeki itibarınızı göremezsiniz, ölçemezsiniz ki... İttifak yapılmadan girerseniz millet nezdindeki itibarınızı görürsünüz. Yani millet sizin partinize ne kadar inanıyor, güveniyor veya destek veriyor, B partisine ne kadar, C partisine ne kadar bunları görmek faydalıdır. Ondan sonra koalisyona gitmek gerekiyorsa gündeme gelir. Seçimden önce bir ittifaka ben kişisel olarak doğru bakmıyorum.
Koalisyon her türlü olur, yani illa koalisyon gerektirdiği için koalisyon yapılmaz. Tek başına iktidar olursunuz yine koalisyon yaparsınız, bu da olabilir. Ben böyle yeni bir tezi de ileri atabilirim.”
Erdoğan, “Aklınızdan zaman zaman seçimlerden sonra şu partiyle daha rahat koalisyon yaparız görüşü geçiyor mu?” sorusuna, “Karar verici organımla görüşmeden böyle bir şey açıklamam yanlış olur” yanıtını verdi.
SEÇİLME YAŞININ DÜŞÜRÜLMESİ
Başbakan Erdoğan, bir soru üzerine, seçilme yaşının 25'e düşürülmesi ile ilgili olarak CHP ile ortak bir çalışma yapabileceklerini söyledi. Böyle bir yasal düzenlemenin Kasım ayından önce çıkarılması gerektiğine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Bizim programımızda 25 yaşının seçilme yaşı olmasına yönelik ilke kararımız var. Bu konuda CHP ile birleşebilir, böyle bir adımı atabilirsek, 25 yaşını seçilme yaşı olarak yetiştirebiliriz
Öncelikli olarak Kasım'dan önce çıkarılması gerekiyor. Bu konuda bu adımı atabiliriz; kaldı ki belediyelerde bu yapılıyor. Bunu parlamentoda yapabiliriz.
Bana göre seçilmek, seçmek hangisi daha zordur derseniz zor olan seçmektir. Seçilmek kolaydır. Biliyorsunuz bu ülkede öyle liderler geldi ki 'Taksim'e dört ayaklıyı çıkartırız seçtiririz' demişlerdir.
Bunları bu ülke gördü. Biz diyoruz ki öyle bir noktaya getirelim ki gencin ufku daha derinleşsin ve üniversite yıllarından itibaren 'ben de bu parlamentoya girebilirim', 'benim de bu artık şansım var', 'bana bu değer verildi' diyerek kendini ilk defa hayatın dışında değil hayatın bizzat içinde, siyasetin içinde hissetsin ve daha da iyi yetişsin yetiştirsin ve daha genç, daha dinamik bir parlamentoya ülkemiz sahip olsun.”
“TBMM'NİN ERKEN AÇILMASI İLE İLGİLİ ÇAĞRI YAPABİLİRİZ...
Erdoğan, bir soru üzerine, “AB ile ilgili yasalar konusunda sıkıntı bulunduğunu” belirterek, “Yasaların çıkarılabilmesi için TBMM'nin 19 Eylül'de erken açılması ile ilgili bir çağrı yapabiliriz” dedi.
Hükümet olarak çok önemli çalışmalar yaptıklarını anlatan Erdoğan, ancak yapılanların kamuoyu tarafından yeteri kadar takip edilemediğini söyledi.
Göreve geldiklerinde, Zorunlu Tasarruf Mevduat Fonu'nda 14 katrilyon liranın görünmesine karşın bu paranın yerinde olmadığını anlatan Erdoğan, “Bu para işçiden, memurdan kesilmişti, biz 'devlet işçisine, memuruna borçlu olamaz' dedik, önce anaparayı ödedik sonra faizlerini ödedik ve 20 Haziran'da da 14 katrilyonu ödedik” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, “İmarzedeler”in alacağı olan 8,5 katrilyon liranın, 7 katrilyonluk bölümünün ödendiğini, Ocak 2007'de de ödemelerin tamamlanacağını kaydetti. Erdoğan, yaklaşık 11 bin ”off-shorezede”ye de 600 trilyon lira ödeneceğini belirtti.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz göreve geldiğimizde IMF'ye borcumuz 23,4 milyar dolardı ama şimdi 11 milyar dolara indi, nereden nereye geldik. Merkez Bankası'nda 26 milyar dolar döviz rezervi vardı, şimdi 56 milyar dolar görev rezervi var, aradaki fark; 30 milyar dolar. Biz 22 bankanın fona devredildiği bir Türkiye'yi devraldık, maaşların ödenemediği, uzun vadeli borçlanmanın yapılamadığı...
Şu anda farklı bir konumda, güven, istikrar vaadeden bir Türkiye var. Ülkeyi küresel dalgalanmaları rahat bir şekilde atlatabilen bir Türkiye haline getirdik”
ELEKTRİK KESİNTİSİ
Başbakan Erdoğan, 13 ildeki elektrik kesintisi konusu anımsatılarak, bunun nasıl çözüleceğinin sorulması üzerine, Ege Bölgesindeki kesintilerin, ciddi iletişim kopukluğunun neticesi olduğunu belirtti.
Olayın otoprodüktörlerden kaynaklanan bazı sebepleri bulunduğuna işaret eden Erdoğan, bunların üzerinde durmak istemediğini, “bu noktada kim duygusal davranarak ülkenin ve halkın çıkarlarını engelleyici tavır içerisine girerse devlet olarak ne yapılması gerekiyorsa yapacaklarını daha önce söylediğini” anımsattı.
Erdoğan, bu konuda görüşmelerin yapıldığını, konunun şu anda yoluna girdiğini ifade etti.
Türkiye'nin, enerjide altyapıyı yenilemenin gayreti içinde olduklarını vurgulayan Erdoğan, şehir içi şebekeleri yenilemeye ve yer altına almaya çalıştıklarını belirtti.
Elektrikte yüzde 60'lara varan kayıp ve kaçaklara dikkati çeken Erdoğan, bunu önleme çalışmalarının yapıldığını dile getirdi.
“Enerji olarak bir sıkıntımız yok ama kayıp ve kaçakta ciddi sıkıntımız var” diyen Erdoğan, bazı bölgelerde ilgili çalışmaların yapıldığını kısa zamanda bunların telafi edileceğini ve konuyu yakından takip ettiklerini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, doğalgaz çevrim santralleri, yenilenebilir enerji, termik santraller ve hidroelektrik santralleriyle ilgili attıkları adımlar bulunduğunu, Yusufeli Barajının hazırlıklarının yapıldığını, bunun yanı sıra Ilısu Barajının temelini 2 ay içinde atacaklarını söyledi.
Afşin-Elbistan'da C ve D bölümlerinin yapımını da hızlandıracaklarını belirten Erdoğan, İran, Azerbaycan ve Irak ile doğalgaz ortak çevrim santrallerine girmek için çalışmalarının bulunduğunu, bu gelişmelerle 2010 dönemini kuşatacak şekilde hazırlıkları olduğunu ifade etti.
Erdoğan, “Mortgage Yasasının vatandaşlarda hayal kırıklığı yarattığı” ifade edilerek, dar gelirli vatandaşların ucuz ve kolay ev rüyasının başka bahara kalıp kalmadığı sorusunu yanıtlarken de ”Küresel dalgalanmanın olduğu dönemde çok çok cazip değil...” dedi.
Kredi faizlerinin yükseldiğini kaydeden Erdoğan, bu yıl sonuna kadar 200 bin toplu konut hedefleri bulunduğunu, 5-6 bin konut ihalesi daha yapıldığında 200 bini aşacaklarını ifade etti.
İnşaatların yapımının yıl sonuna kadar büyük ölçüde tamamlanacağını ifade eden Erdoğan, gelecek yıl sonuna kadar 250 bin konut hedeflediklerini, bu ara fiyat artışları nedeniyle TOKİ'nin ihalelerdeki hızını kestiğini, inşaatların ise aynen devam ettiğini söyledi.
SAĞLIK
Başbakan Erdoğan, sağlık alanında hastanelerin istediği farklar konusunda tasarruf tedbirlerinin doğru anlaşılıp anlaşılmadığının sorulması üzerine, işin doğru anlaşılamamış ya da doğru anlatılamamasının söz konusu olduğunu belirtti.
Devlet hastanelerinin para talebi bulunmadığını ve sadece bir paketin belirlenmesinin söz konusu olduğunu kaydeden Erdoğan, özel ve üniversite hastanelerinde sınırsız bir tetkik anlayışı olmasından dolayı bu noktaya gelindiğini, devlet hastanesinde ortalama 25 YTL'ye yapılan tetkiklerin özel ve üniversite hastanelerinde 60-80 YTL'ye çıktığını, bir kontrol mekanizmasının çalıştırılması gerektiğini belirtti.
Erdoğan, özel hastane ile devlet hastaneleri arasındaki fark konusunda endişe edilecek bazı sonuçların doğması halinde ilgili kurumlarla görüşerek bunu yeniden düzenleyerek sıkıntıları giderebileceklerini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, Tokat'ın Erbaa ilçesinde KÖYDES Projesini incelemek üzere yaptığı sürpriz ziyaretin anımsatılması üzerine, Tokat'a gittiğinde iki kaymakamı arayarak projeyi havadan incelediğini, proje kapsamındaki yolların rakımı yüksek yerlere kadar ulaşmasından memnun olduğunu belirtti.
Ordu'nun Ünye İlçesine yaptığı ziyareti de anımsatan Erdoğan, indikleri stadın sel nedeniyle çamur içinde kaldığını, polis otosuyla felaketin olduğu bölgeyi dolaştığını, bunun halk için sürpriz olduğunu anlattı. Erdoğan, bu tür sürpriz ziyaretlerinin devam edeceğini ifade etti.
ÇİFTÇİLERE DESTEK
Başbakan Erdoğan, çiftçiler için destek alımlarının ne zaman açıklanacağının sorulması üzerine, bunun Pazartesi gününü bulacağını, rakamları belirlediklerini, ancak bunu gününde söyleyeceğini belirtti.
Stopajın sıfırlanması konusunda ise Erdoğan, küresel sermayeye ve yerli sermayeye de bunu uygulayacaklarını, Bakanlar Kurulu'nun sıfırlayabilecek yetkiyi alabileceğini, bu durumda ekonomiye, piyasaya göre karar vereceklerini kaydetti.
DİN DERSİ
Başbakan Erdoğan, okullarda zorunlu din dersleri okutulduğu gerekçesiyle Alevi bir vatandaşın AİHM'de dava açtığı anımsatılarak, bu konudaki görüşünün sorulması üzerine, “Şu anda Türkiye'de 'zorunlu din dersi' diye bir şey yok. Okullarda din dersi yok, din kültürü ve ahlak bilgisi dersi var. Bunu ayırmamız lazım. Zorunlu olmasına gelince, zorunlu olmasına AK Parti olarak taraftar değiliz. Serbest olmasından yanayız...” dedi.
Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin diğer derslerle aynı durumda olduğunu vurgulayan Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığının Alevilerin ihtiyaçlarına cevap verecek bir çalışma içinde olduğunu ifade etti.
Erdoğan, “Partinizde niçin Alevi yok?” sorusunu yanıtlarken, ”Hiç Alevi yok demeyelim, var...” dedi.
Hangi teşkilatında olduğunu söylemesinin yanlış olacağını dile getiren Erdoğan, bu konuda sıkıntıları bulunmadığını, asıl sıkıntının Alevi-Sünni meselesinin bu kadar gündeme getirilmesinde olduğunu, bu konunun üzerinde durulmasının ayrımcılık olduğunu kaydetti.
HÜKÜMET-YARGI İLİŞKİSİ
Başbakan Erdoğan, “hükümetle yargı arasındaki gerginliğin sebebinin ne olduğunun” sorulması üzerine, Türkiye'nin kuvvetler ayrılığı ile yönetildiğini, kimsenin kendini bir diğerinin yerinde görmemesi gerektiğini söyledi.
“Bu başarılırsa ülke güçlenir” diyen Erdoğan, kimsenin başkasının alanına girmemesi gerektiğini, ülkede huzursuzluk yaratanlara karşı olduklarını, birlik ve beraberliğe katkıda bulunanlara ise saygı duyduklarını kaydetti.
“ZAPSU ÜZERİNDEN...”
Başbakan Erdoğan, danışmanı Cüneyd Zapsu'nun ticari bağlantıları konusundaki bir soruyu yanıtlarken, Zapsu'nun partide danışmanı ve aynı zamanda Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi olduğunu anımsatarak, Zapsu'nun işiyle, eşiyle ve partideki yeriyle ilgili çok spekülasyon yapıldığını, “bu yaklaşım tarzlarını hiç insani bulmadığını” belirtti.
Bunların “çok çirkin” olduğunu ifade eden Erdoğan, “zaman zaman Cüneyd Zapsu üzerinden partisine ve kendisine vurma gayretine girildiğini, son dönemde de bunun bir yayın grubunca özellikle Zapsu ve Yasin El Kadı üzerinden yapılmak istendiğini” söyledi.
“Yasin Bey'in bir terör örgütüyle münasebet kurması, destek vermesi mümkün değil” diye konuşan Erdoğan, El Kadı'yı belediye başkanlığı döneminden tanıdığını, kendisinin hayırsever birisi olduğunu ifade etti.
Erdoğan, Zapsu'nun da söz konusu şirketten yıllar önce ayrıldığını, ancak hala o şirketin ortağı gibi gösterildiğini, yargısız infaz yapıldığını kaydetti.
KIBRIS
Erdoğan, Kıbrıs sorunuyla ilgili son gelişmelerin “olumlu sürecin başı olup olmayacağı” sorusunu yanıtlarken, son gelinen noktanın olumlu bir süreç olduğunu kaydetti.
Kendileriyle görüşmek isteyen Kıbrıs Rum Kesimi Lideri Tasos Papadopulos'a KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile görüşmelerini önerdiğini ifade eden Erdoğan, kendileriyle görüşmek istenmesi halinde bunu 4'lü yapabileceklerini söylediğini dile getirdi.
Papadopulos ve Talat'ın bir araya gelerek aldıkları kararın olumlu bir adım olduğunu vurgulayan Erdoğan, sorunun çözümü için çalışmalarına devam edeceklerini kaydetti.
Başbakan Erdoğan, Almanya'da gerçekleştirilen Dünya Kupası ile ilgili bir soru üzerine, A Milli Futbol Takımının, Avrupa Şampiyonasında güzel bir sınav vermesi halinde bir sonraki Dünya Kupası'na güçlü bir kadroyla gidebileceğini sözlerine ekledi.