Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’de partisinin grup toplantısından sonra kuliste gazetecilerin sorularına cevap verdi. Erken seçim iddialarına cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İddiayı kim öne sürüyorsa ispatla mükelleftir. Yok öyle bir şey, bizden öyle bir şey duydunuz mu?” dedi.
GÖKÇEK'İN YERİNE KİM GELECEK?
“İstanbul’da yapıldığı gibi Ankara’da da Gökçek’in ardından bir istişare toplantısı söz konusu olacak mı yeni belediye başkanı için?” sorusuna cevap veren Erdoğan, “Her zamanki gibi” yanıtını verdi.
İLÇE BELEDİYELERİNDE DEĞİŞİM İDDİASI
İstanbul’da referandumda “hayır” çıkan ilçelerde değişiklik olabileceği yönündeki iddiaya da cevap veren Erdoğan, “Bunların hepsi gelişmelere göre atılacak adımlardır. Şu anda öyle bir şey yok, ama olmaz diye bir şey de yok. Bütün mesele başarıya kilitlenmektir, başarı için ne gerekiyorsa yaparız” diye konuştu.
GRUP KONUŞMASINDAN SATIR BAŞLARI
İşte Erdoğan'ın grup konuşmasından satır başları:
Geçtiğimiz hafta her zamankinden daha yoğun bir hafta oldu. Haftaya MGK ve Bakanlar Kurulu toplantılarıyla başladık. Bu toplantılarda OHAL’in beşinci kez uzatılması kararını aldık. Aslında Bakanlar Kurulu’ndaki gündemimiz çok daha yoğundu.
Turizmde geçtiğimiz yıllardaki kayıplarımızı önemli ölçüde telafi edeceğimiz bir sezona geçiyoruz. Merkez bankasındaki döviz ve altın varlıklarından oluşan rezervimiz de uzun bir aradan sonra 117 milyar dolar seviyesine çıkmış bulunuyor. Kamu maliyesi politikasından elbette taviz vermeyeceğiz. Bunu büyümemizi engelleyecek şekilde de asla yapmayacağız.
2019 hazırlıkları çerçevesinde üzerinde dikkatle durmamız gereken hususlardan biri de reform sürecini kesintisiz devam ettirmektir. Bu konuda önümüzde önemli bir fırsat vardır. 2019 Kasım'ında yapılacak Cumhurbaşkanlığı sistemi çerçevesinde uyum yasalarının çıkartılması gerekiyor. Tam tersine uyum yasalarını aynı zamanda köklü bir yönetim reformu haline dönüştürerek ülkemize tarihi bir katkı daha yapabileceğimize inanıyorum.
"OBEZ BİR DEVLET YÖNETİMİNE SAHİBİZ"
Şu gerçeği kabul etmeliyiz, geçtiğimiz 15 yılda yaptığımız tüm reformlara rağmen obez bir devlet yönetimine sahibiz. Devletin büyük olması farklıdır, güçlü olması farklıdır, obez olması, hantal olması, verimsiz olması daha farklıdır. Bizim devletimiz elbette büyük olacaktır. Ama hantallığın zaman israfının daha pek çok hastalığın sebebi olan obezlikten devletimizi kurtarmanın şart olduğu da bir gerçektir.
"BİZİ EN ÇOK UĞRAŞTIRACAK ENGEL YİNE ANA MUHALEFET PARTİSİ"
Unutmayınız fırsatın kazası olmaz. Bizi en çok uğraştıracak engel yine ana muhalefet partisi olacaktır. Ana muhalefet partisinin bu hali bizim için ne kadar büyük bir şanssa, ülkemiz için şanssızlıktır. Seçimlerden projelere kadar her konuda biz ana muhalefetle değil kendi kendimizle yarışıyoruz. Başarı çıtasını yükseltiyoruz, cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 50’nin üstüne kadar çıkardık. Öyle hadiselerle karşılaşıyoruz ki ne kadar üzerinde konuşmak istemesek, karşımızdakilerin cahiliyetine art niyetine bağlasak da milletimize anlatmadan olmuyor.
MÜFTÜLERE NİKAH İZNİ İÇİN CHP'YE ELEŞTİRİ
Müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesi hadisesi bunlardan biridir. CHP’lilerin üslubu milletten, milletin değerlerinden tarihinden kültüründen ne kadar kopuk olduklarını bir kez daha ortaya sermiştir. Memleketin ve milletin hayrına her konuda olduğu gibi bu hususta da AYM’ye gitmeleri bizi şaşırtmadı. Kimilerinin uzmanlık alanı ülkeye hizmettir, kimilerinin uzmanlık alanı da mahkeme kapılarını aşındırmaktır.
“BU MESELEYİ TARTIŞMA BİÇİMLERİNE SAYGI DUYMAYACAĞIZ”
AYM’yi olur olmaz sebeplerle meşgul etmek de CHP’nin ihtisas alanına dönüştür. Haklarıdır elbette saygı duyarız. Ama bu meseleyi tartışma biçimlerine saygı duymayacağız. Böyle bir konuyu çocuk gelinlerden çok eşliliğe kadar akla, mantığa aykırı zeminlere çekenleri milletimize teşhir etmek boynumuzun borcudur.
“LAİKLİK BİZİM DE KABUL ETTİĞİMİZ VE UYGULANMASI GEREKTİĞİNE İNANDIĞIMIZ BİR KAVRAMDIR”
Bu bir eseri cehalettir. Laikliği milletin değerlerine, tarihine karşı bir kalkan haline getirmeye çalışırsanız elbette hoşnutsuzluk ortaya çıkar. Halbuki devletin dini inançlar karşısındaki tarafsızlığı anlamına laiklik bizim de kabul ettiğimiz ve uygulanması gerektiğine inandığımız bir kavramdır. Ve devletin her inanç grubuna eşit mesafede savunduğunuz anda ki laiklik budur, orada zaten sorun yok.
“CHP ANLAYIŞININ MİADI ARTIK DOLMUŞTUR”
Her konuyu laiklik üzerinden eleştiren CHP anlayışının miadı artık dolmuştur. Milletimizin 15 yıllık AK Parti iktidarının uygulamalarına bakarak CHP’nin riyakarlığını gördüğüne inanıyorum. Ana muhalefet partisinin milleti laiklikle aldattığı o karanlık devirler sona ermiştir. Darbelerin, cuntaların kılıfı haline dönüştüren bu kavramı AK Parti olarak yerli yerine oturttuğumuzu düşünüyorum.
Ben burada tekrar müftülerin nikah kıyma meselesini anlatacak değilim. Zira akıl sahibi olan herkes bu işin ne kadar doğru olduğunu gayet iyi biliyor, anlıyor.
Köy muhtarlarına varıncaya kadar herkes nikah kıyabiliyor değil mi? Eğer bu meclise müftü olarak değil tapu kadastro müdürü olarak gelseydi bunların söyleyecek bir şeyi yoktu. Ama böyle gelince tapu kadastro müdürleri de hakaret telakki etmesin. Fakat bunlar ne yazık ki din ile bağlantılı bir konu olduğu zaman hop oturup hop kalkıyorlar, sıkıntı burada.
İlkokulu mezunu bir muhtar, saygım çok; Nikah kıyabilir. Ama üniversite mezunu, ilahiyat mezunu bir müftü efendi bu kafaya göre nikah kıyamaz. Ve bu milletin kültür değerleri, medeniyet mantığı bunlarla uyuşmuyor. Uyuşmadığı için de hiçbir zaman milletimizi yanlarına alamıyorlar. Varsın bunlar yine böyle devam etsinler. Belki de CHP’nin bambaşka gayelerle sürekli gündemde tuttuğu laiklik tartışmasının en hayırlı neticesi işte bu olmuştur.
"EY AMERİKA BUNU NASIL İZAH EDECEKSİN"
Vize krizinden, köpekle aramaya, ambargoların genişletilmesinden teröristlere himaye sağlanmasına kadar pek çok örneğini gördüğümüz bu tavır bizim doğru yolda olduğumuzun ispatıdır. Örneğin işte stratejik ortağımız Amerika. Defaatle görüşmemize rağmen bakın Suriye’de, dikkat edin terör örgütü PKK’nın düşük çocuğu olan PYD ve YPG ile Rakka operasyonunu yapıyor.
PKK değil diyorlar, peki Rakka’daki bölücü terör örgütünün dev posterlerinin asılmasını ey Amerika sen neyle izah edeceksin? Biz söyledik inanmadın, artık televizyon ekranlarında bütün gerçekler ortada, neyle izah edeceksin? Biz gerçeklerle konuşuyoruz. Ve 3 bin 500’ü aşkın TIR bölgeye silah taşıyor. Ve bu silahlar Rakka’da mı kullanıldı? DEAŞ’a karşı mı kullanıldı? Bunların nerede nasıl stoklandığını, bunu da biliyoruz ha bunu da iyi bilin.
“BİR GECE ANSIZIN GELEBİLİRİZ, BİR GECE ANSIZIN VURABİLİRİZ”
Şu anda İdlib’deki operasyon büyük oranda neticelendi. Afrin önümüzde. Bunların hepsi ülkemiz için tehdittir, bizler her alanda kararlıyız. Buralardan taviz veremeyiz. İşte daha önce de söyledik. Daha önce de söyledik, bir gece ansızın gelebiliriz, bir gece ansızın vurabiliriz. Eğer bütün bunlar olurken böyle bir ortamda eğer sırtımız sıvazlansaydı, eğer bizi yere göğe koyamaz hale gelseydiler asıl o zaman şapkayı önümüze koyup ‘na yapıyoruz biz’ diye düşünmemiz lazımdı. Demek ki isabetli güzergahta yürüyoruz.
“ÖYLE YOK YA, KİME NEYİ YUTTURUYORSUNUZ?”
Almanya’da terör örgütü mensupları gösteri düzenliyor. Alman polisi ‘bu akşam sizin için görevdeyiz’ diye mesaj yayınlıyor. Fransa’da devlet televizyonu binasına bölücü terör örgütü başının fotoğrafı asılıyor, Fransız polisi onları izliyor. Hani PKK, AB üyeleri olarak terör örgütüydü. Neyi izliyorsun, niye indirmiyorsun? Bu soruyu sormak bizim hakkımız değil mi? Bu nasıl dostluktur? Gençler FETÖ ile irtibatı sebebiyle birisini gözaltına alıyorsunuz, kendisini istemeye yüz tutmadığı için olsa gerek ‘diplomatik dokunulmazlığı var’ diye telefonuna sahip çıkıyorlar. Böyle bir şey yok. Belki yutarlar diye buradan giriyorlar. Öyle yok ya, kime neyi yutturuyorsunuz?
“TÜRKİYE’NİN SOROS’U DENİLEN KİŞİNİN HAVASI ÇIKTI MEYDANA”
“STK temsilcisiydi, medya mensubuydu, güzel vatandaştı” gibi güzellemelerle hedef saptırmaya çalışılıyor. Başkonsoloslukta çıkan da, o STK mensubu dedikleri, Türkiye’nin Soros’u denilen kişinin havası çıktı meydana. Bağlantılar çıktı ortaya. Siz kime neyi yutturuyorsunuz ya? Ve Taksim olaylarının arkasında bakıyorsunuz aynı kişi var. Bakıyorsunuz belli yerlere kaynak aktarımının arkasında bunları görüyorsunuz. Neyi yutturuyorsunuz?
“LAFA BAK. YA BU SİZİN GİBİ BİR ÜLKEYE YAKIŞIR MI?”
Tabi ki burada özellikle yargı makamlarının hukuk çerçevesi içerisindeki hassasiyeti en büyük güvencemizdir. Bu işin de hep takipçisi olacağız. Irak’ta bizzat kendi ismiyle, Suriye ise PYD – YPG – SDG gibi isimlerle bölücü terör örgütünü destekliyor, silahlandırıyorlar. Her terörist için bir TIR silah gönderdikleri yalanına bizi inandırmaya çalıştıracak kadar da pişkin tavır içindeler. Rakka’da suçüstü yakalanınca da ‘terörist başı saygı değer bir kişi değildir’ diye kendilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Lafa bak. Ya bu sizin gibi bir ülkeye yakışır mı?
“BU İŞLER BİTTİĞİ ZAMAN DA BİZ DÜNYAYI AYAĞA KALDIRMASINI DA BİLİRİZ”
Ha sizin gücünüz, Tayyip Erdoğan’ın 13 tane korumasını, ki bunların Amerika’yı çoğu görmemiş, onlar için gözaltı kararı çıkartmaya yeter. Bakıyorsunuz çok daha enteresan, bir bankamızın daha önce 6 kere girip çıkan görevlisini 7’nci kez girişinde gözaltına almaya yeter. Bir başka vatandaşımıza aynı şekilde gözaltına almaya yeter. Bu işler bittiği zaman da biz dünyayı ayağa kaldırmasını da biliriz. Bunların hepsini de açıklayacağız.
Buradan Irak ve Suriye’deki tüm kardeşlerimize seslenmek istiyorum. Bugüne kadar batılı emperyalistlerin sözüyle hüsrana uğramayan yoktur. Acılarımızı ve sevinçlerimizi de yine birlikte paylaşmak zorundayız. Soruyorum buradan Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim Türkmenlerin ve Arapların haklarını maalesef ellerinden alarak elde ettiği kazanımlarla huzura ve refaha ereceğini mi sanıyor? Aynı şekilde mezhepçilik fitnesini körükleyerek kardeşi kardeşe düşman edenler, bu şekilde parlak bir gelecek inşa edebileceklerini mi düşünüyorlar?