Güncelleme Tarihi:
Recep Tayyip Erdoğan, İslam Konferansı Örgütü Gençlik Forumu Genel Merkezi'nin açılışı dolayısıyla dün Dolmabahçe Sarayı'nda verilen akşam yemeğine katıldı.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, toplantıya katılan Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Bakistan Başbakanı Şevket Aziz ve KKTC Başbakanı Ferdi Sabit Soyer'e teşekkür etti.
İKÖ'ye bağlı yeni bir kuruluşun Türkiye'de faaliyet göstermesinden mutluluk duyduğunu da ifade eden Erdoğan, son yıllarda İKÖ'nün yeni genel sekreteri Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun çabalarıyla uluslararası sorunların çözümüne yönelik etkin rol oynandığını kaydetti.
Erdoğan, “Sorumluluk sahibi insanlar olarak dünyanın bugün içinde bulunduğu durumu çok iyi anlamak görevimizdir” dedi. Dünyanın teknoloji ve bilimsel anlamda katettiği mesafeyi, insani değerlerin korunmasında katedemediğini ifade eden Erdoğan, teknolojinin zengin olanaklar sunduğu böyle bir çağda, insanla toplumlar arasında büyük uçurumlar olmaması gerektiğini söyledi.
Diyalog, hoşgörü ve işbirliğinin geliştirilmesi hedefi doğrultusunda geçen yıl İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero ile “medeniyetler ittifakı” girişimini başlattıklarını hatırlatan Erdoğan, ittifakın, farklı kültürler ve farklı anlayışlar arasında saygının geliştirilmesini amaçladığını bildirdi.
İKÖ ÜYELERİNE ÇAĞRI
Kültürel çatışma potansiyelinin dünya barışını ciddi anlamda tehdit ettiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bölgemizde de özellikle son dönemde acı tecrübeler yaşanmıştır. Komşumuz Irak'taki mevcut gelişmeler, Beyrut'taki gelişmeler, Filistin'de yıllardır, 10 yıllardır devam eden olaylar, bunlar çevremizin ne kadar hassas olduğunu göstermektedir. Yüzlerce, binlerce çocuk, kadın ve yaşlının öldüğü savaş, telafisi güç, hatta imkansız maddi ve manevi kayıplara yolaçmıştır, yolaçmaya devam ediyor. Bütün bu yaşananlar, barışın değerini, yokluğunun nelere malolduğunu herkese bir kez daha göstermiştir. Aynı acıların bir daha yaşanmaması, daha fazla masum insanın ölmemesi için barışın kalıcı hale getirilmesinin önemi ortaya çıkmıştır.
Şu anda Türkiye olarak biz bunun üzerinde duruyoruz. Türkiye, Lübnan'a asker göndermeli midir, göndermemeli midir. Bir taraftan çocuklar, anneler, kadınlar, yaşlılar ölürken, öldürülürken ağlayacaksın. 'Niye bu işte birşeyler yapmıyoruz' diye çırpınacaksın. Ama buraya yönelik adım atma noktasında bir gayret gösterdiğin anda, 'Sakın ha, oraya asker göndermeleyim. Bizim burada torunlarımız var' diyeceksin. İşte bu tutarsızlıktır. Bizler uluslararası camiada hele de İKÖ'nün birer üyesi olarak üzerimize düşen tarihi bir sorumluluk olduğunu unutamayız. Ortak medeniyetimizden gelen bir sorumluluğun olduğunu unutmamalıyız. Biz barışın tesisi değil, mevcut bir barışın korunması için böyle bir adımın atılması gereğini bir kenara koyamayız. Özellikle İKÖ üyelerine bu çağrıyı buradan yapmak istiyoruz. Burada eğer 22 AB üyesi katılıyorsa, en az o kadar İKÖ üyesi ülke de orada yer almalıdır.”
“ÖNYARGILARLA HAREKET EDERSENİZ”
Erdoğan, Lübnan'a asker gönderme konusunda çok farklı yaklaşımların bulunduğuna dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“(Efendim orada gidip savaş mı yapacağız.) Bunu bizim önümüze kimse getirmesin. Eğer bu önyargılarla hareket ederseniz, zaten barışı koruyamazsınız. Ama bu önyargılardan sıyrılırsanız, o zaman barışı korursunuz. Hepimiz çok iyi biliyoruz ki; barışı temenni etmek hiçbir zaman tek başına yeterli değildir. Barışın korunması ve kalıcı hale getirilmesi için bütün ülkelere, toplumlara ve özellikle de uluslararası kuruluşlara büyük sorumluluklar düşmektedir. Bu sureçte BM'in güçlendirilmesi gerektiğine inanıyoruz. İslam ülkelerinin de Ortadoğu'ya istikrarsızlığın ve çatışmaların egemen olmasına kayıtsız kalması düşünülemez.”
Erdoğan, bu konuda İhsanoğlu'nun koşuşturduğunu ifade ederek, böyle bir ortamda İKÖ'nün etkin rol oynamasının önemli olduğunu, Malezya'da yapılan toplantı sonuçlarının da bunda etkili olduğunu dile getirdi.