Güncelleme Tarihi:
Recep Tayyip Erdoğan, ATV'nin yayını AK Parti Genel Merkezi'nden yapılan “Başbakanla Gündem” adlı programında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, “açıklanan teşvik sistemi”ne ilişkin bir soru üzerine, eleştiri olmamasının mümkün olmadığını söyledi.
Erdoğan, daha önce 49 ilin teşvik kapsamı içerisine alındığını anımsatarak, “O zaman da memnun olanlar, olmayanlar, kapsam içine girenler, girmeyenler çeşitli illerden eleştiriler aldık. Ama tabii çok çok da memnun olanlar çıktı. Bu paketi de açıkladığımızda diyebilirim ki çok ağırlıklı memnuniyet var. Gerek bana gerek arkadaşlarıma bu memnuniyet telefonlarla bildiriliyor. Hatta ziyarete gelenler var. Zaten kendileriyle daha önce istişaresi yapılmış olan iş adamlarımız, akademisyenlerimiz, sivil toplum örgütlerimiz var. Hep görüşülerek bu karara varıldı” diye konuştu.
Adıyaman milletvekillerinin kendisini ziyaret ettiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“(Biz Adıyaman'da zor durumdayız. Bizim akıbetimiz ne olacak? Malatya'yı dörde koydunuz, bizi niçin koymuyorsunuz? Ne olacak bu halimiz?) dediler. Öyle bir şey var ki Adıyaman daha önce 49'un içindeydi. Bu yılın sonuna kadar yine onu kullanabilir. Ben de diyorum ki onlara bu yılın sonuna kadar yatırım yaparlarsa ister Adıyamanlı, ister bir başkası yapsın 2013'e kadar aynı haklardan istifade edecek. Bunu sağlayın. Şu anda konuşan sivil toplum örgütleri buna gayret etsinler. Orada yatırımı başlatsınlar. Kazmayı vurduğu andan itibaren 2013'e kadar bu hakkı kendisi kullanabilir. Peki diğerinde ne olacak? Olacak olan şu; mesela kurumlar vergisi yüzde 20 idi. Birisi yüzde 4, birisi yüzde 2... Yani, 2 puanlık bir şey var. Bunu bu kadar abartmanın anlamı nedir?
“Teşvik sistemi mutlaka olumlu işleyip, olumlu sonuç üretiyor mu” sorusuna Erdoğan, “Buna ulusal bazda bakarsak yanılırız. Dünyada bir finans kriziyle başlayan küresel kriz vardı. O ekonomik krize dönüştü. Bizim buradaki hedefimiz, bu bir sosyal krize dönüşmesin. Sosyale dönüşürse arkasından arkasından siyasi kriz gelir. Biz bunu şu anda perdelemenin, engellemenin gayreti içindeyiz” yanıtını verdi.
Konuşmasını, Trabzon ve Muş illerinden örnekler vererek sürdüren Erdoğan, bu konu değerlendirilirken çok geniş açıdan bakılması gerektiğini söyledi. Trabzon ve Muş illerinin artıları ve eksilerinin farklı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Coğrafya itibariyle ele aldığımız zaman Trabzon'un avantajları Muş'a göre iyi değildir. Muş'un coğrafyası Trabzon'a göre çok daha güzeldir. Muş Ovası... Böyle bir arazi hiçbir yerde yok. Ama bakın, tek başına Muş'a yatırım yapılmadı. O ovadan kimse istifade etmedi” diye konuştu.
Muş'un havalaanı olduğuna ve kara yolu taşımacılığı noktasında herhangi bir sıkıntısı olmadığına değinen Erdoğan, Trabzon'un İran gibi ülkelere kara yolu taşımacılığı bağlantıları bulunması nedeniyle avantajlı konumda olduğunu ancak arazi noktasında Muş'un sahip olduğu avantajlara sahip olmadığına dikkati çekti. Erdoğan, Trabzon'un nitelikli eleman açısından Muş'a göre daha avantajlı bir konumda olduğunu söyledi.
İŞSİZLİK VE İSTİHDAM PAKETİ
“İşsizlik ciddi bir problem halinde yığılarak geliyor. İstihdam paketi açıkladınız. 500 bin kişiye iş olacak heyecanı var. Aynı anda 500 bin kişiyi nasıl sisteme kanalize edeceksiniz” sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu yaz bir seferberlik ilan edeceğiz, tüm okullarımızı boya, badana, bakım, onarım tüm işleri yaz sezonu içerisinde çıkaralım diyoruz. Bunların bedelleri zaten part ya da full time olabilir. Bu zaten nereden bakarsanız bakın, bir 3 ya da 4 ayı kapsar. Ondan sonra onlar orada aynı şekilde okulda hizmet alımı şeklinde orada çalışmaya devam edebilirler. Bu imkanları, bu hakları da var. Meslek okullarından mezun olan gençlerle alakalı olarak onlara 6 aylık hem staj imkanı, bu stajla beraber de onlara yevmiye karşılığında sosyal güvenlikleri sağlanmak suretiyle onlar çalışmanın içinde yerlerini alacaklar. Bunun yanında yine sektöre diyeceğiz ki, 'Bak böyle böyle.... Ben işveren primini sana ödüyorum. Sen de yanına gel bu elemanı al. Ne kadar eleman alırsa alsın, işveren primini biz sana ödeyeceğiz. Bunları kendimiz Hazine'den karşılıyoruz. İşsizlik Fonundan karşılama noktasında da şeyimiz var ama burada bizim bir avantajımız var. Bir defa işçiyle ilgili olan biz değiliz. O zaten bize yük olmayacak. Alırsa, alması hainde zaten o bizim için bütçeleşecek bir şeydir. Onu şu anda kestiremeyiz ne kadar alacağını. Aldığı anda biz işvereninkini veriyoruz artık işçininkini de kendisi halletmiş oluyor. Hedef burada 500 bin... Bunun altında ya da üzerinde olabilir. Bunu da başarabileceğimize kesin bir inancımız var. Onun için de yine tüm sivil toplum örgütleri başta TOBB olmak üzere onlarla da görüştük. Böyle bir seferberliği birlikte ilan ettik. Ben hatta onlara bazen latife olarak yaparım, 'Bak işte söylüyorsunuz, (bizim 1 milyon 300 bin üyemiz var) diyorsunuz. O zaman herkes bir kişi yanına almış olsa 1 milyon 300 bin kişi yapar.”
KÜRESEL EKONOMİK KRİZ
“Genel olarak ekonomik göstergelere bakıldığında krizin Türkiye üzerindeki etkisi nedir? Şu anda nasıl görüyorsunuz” sorusunu Başbakan Erdoğan, “Bir gerçeği tespit etmemiz lazım; Şu anda biz küresel krizden az etkilenen bir ülkeyiz ama 'tamamen kurtulduk dersek' yanlış olur. Şu anda bir defa eksideyiz. Ama yıl sonuna doğru buradan kurtulabilme umudu, imkanı olan bir ülke konumundayız” yanıtını verdi.
Bu durumun şu andaki ekonomik hareketlerde görülebildiğini belirten Erdoğan, Türkiye'deki otomotiv, konut satışlarında bu durumun görülmeye başlandığına işaret etti. ÖTV ve KDV'de atılan adımların küresel ekonomik krize yönelik alınan tedbirler olduğunu anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Fakat hani benim Perşembe günü yaptığım açıklamada söylediğim 'para var' dediği olay bunlar... Bizim bunu derken, 'ülkemizde sıkıntı içerisinde olmayan yok' böyle bir iddiayı asla yapmadık. Ama şu anda bir gerçek de var. Bir tarafta banka mevduatlarında azalma olurken, otomobil satışlarında artma oluyor. Hükümet olarak geldiğimizden beri bir çok sosyal tedbirler aldık dar gelirli kesime yönelik. Özellikle özürlüler üzerinde yaptığımız çalışmalar... Yani eğer bir özürlüye annesi bakıyorsa ona verdiğimiz asgari ücret gibi. Bu tür şeylerde sürekli biz yoksul, mağdur olanları yalnız koymayalım, sosyal devlet ilkesini yerine getirelim, bunun adımlarını attık. 65 yaşın üzerindekilere hiçbir geliri yoksa onlara az da olsa belli bir rakamı ödüyoruz. Bu adımları atıyoruz. Bu noktalarda yalnız bırakamayız. Ama dediğim gibi yılın son çeyreğinde bir canlanma başlayacak. Buna şimdi yılın son çeyreği dediğimizde o rakamlar o zaman açıklanmıyor biliyorsunuz. Bunun şimdi bazıları istismarını yapabilir ona da hazırlıklı olmak lazım. Yere sağlam basıyoruz, attığımız adımları temkinli atıyoruz. Bunu gerçekten şu anda ekonomiyle ilgili bakan arkadaşlarım sürekli görüymelerini yaparak, piyasaları gayet iyi takip ederek, piyasa oyuncularıyla sürekli irtibat halinde olarak devam ediyorlar.”
“Vergi indirimine ilişkin süre dolmak üzere. Vergi indirimi süresini uzatmayı düşünüyor musunuz” sorusunu Erdoğan, “Değerlendirmesini yaparız, gerekirse uzatırız. Bütün mesele bu canlılığı tutalım” şeklinde yanıtladı.
“Sayın Ali Babacan, Dışişleri Bakanlığından ekonomiye geldi, daha mı başarılı ekonomide” sorusu üzerine Erdoğan, “Şu anda kendisini başarılı görüyorum. Ekonomide eksikliğini hissetik” dedi.
Başbakan Erdoğan, “Obama ile çok yakın oldunuz. Obama'nın harcadığı paralara bakıyorsunuz, bir sigorta şirketi için 40 milyor dolar, General Motors için 30 milyar dolar... Bizim Türkiye olarak krize karşı önlem olarak alınan paketlerin portresi ne, gücü ne” sorusu üzerine Erdoğan, “Şu son yaptığımız açıklamayla ilgili bunun bize neredeyse hiç maliyeti yok. Bizim buradaki maliyeti 250 milyon TL'dir. Bu işin maliyeti” dedi.
“YÜKSEK VERGİDEN YANA DEĞİLİZ”
Bir başka soru üzerine hükümete geldiklerinden bu yana vergide sürekli indirim yaptıklarını söyleyen Erdoğan, “Hepsinde yaptık. KDV'de birçok üründe ciddi indirimlerimiz oldu. Gıda da ciddi indirimler yaptık. Şimdi bu son olayda da geçici de olsa yaptımız bu indirimler hareketlenme getirdi. Biz yüksek vergiden yana değiliz politikamızda bu yok. Ama biz benim bir lafım var hep bunu söylerim, Anadolu lafı gerçi de biz sürümden kazanmayı hedefliyoruz. Bunu tabana adil yaymak istiyoruz. Kayıt dışı ekonomiden kurtulalım istiyoruz da vatandaşımızın buradaki yaklaşımı da önemli. Benim vatandaşım gidiyor, bakkaldan bir şey alıyor. Fişini almıyor. Fişini almadığı zaman kime çalışıyor” diye konuştu.
“Krizlerden çıkarken bazı yapısal değişikler kendisini gösterir. Mesela ABD'de veya diğer Avrupa ülkelerinde bu görülüyor. ABD'de daha devletçi modele doğru kayılıyor. Türkiye'de bu krizi yaşarken ekonominin genel olarak sistemi bakımından önemli bir değişiklik yaşaması gerektiğini ya da ekonominin hala değiştirilmeye muhtaç çok önemli yapısal değişiklikleri olduğunu gördünüz mü” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Biz geldiğimizden bu yana konuyla ilgili bir çok bu alanda adımla ve yaptığımız değişikliler var. Toprağı en iyi değerlendiren iktidar biziz. Biz şu anda Türkiye genelinde gerek devlet gerek yerel yönetimler olarak aynı şekilde devam ettiriyoruz. Dikkat ederseniz, bizim bir de bu süreç içerisinde üzerinde ısrarla durduğumuz konu özel sektöre verdiğimiz ağırlıktır. Toprağı değerlendirirken özel sektörün girişimci ruhuyla bunu bütünleştirdik. Bu imkanı onlara sağladık. “Sanayici, yatırımcı gelsin yatırımı yapsın” dedik. Bu teşvikte arazileri kendilerine biz verdik. Buralara yatırım yapanlar içinde 500,400,100 dönüm yer alanlar oldu. İnsanlar oralara geldi, fabrikalarını kurdular. Buralarda şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, evlatlarımız çalışıyor. Onlar için bir istihdam olanağı oldu. Bunu biz 81 vilayetin 81'i.. Burada da yer tahsisleri söz konusu, Biz burada yine toprağımız değerlendirmenin gayreti içinde olacağız. Aynı şekilde turizmde de ciddi adımlar attık. Bir taraftan tahsisler yaparken bir taraftan da satışı yapılan yerlerle ilgili oraları cazip kılıcı adımlar attık. Toprakta bu dönem çok farklı bir gelişme dönemi oldu. En iyi değerlendirilen dönem bu oldu. Fakat bizim bir baş sıkıntımız var. Bu da şu; biz özellikle yasama, yürütme, yargı olarak dayanışmamızı ortaya tamkoyamıyoruz. Bunu bizim aşmamız lazım.”
GALATAPORT, HAYDARPAŞAPORT...
Başbakan Erdoğan, “Arsa satışların Danıştay tarafından iptal edilmesi durumunda siz Başbakan olarak ne yapıyorsunuz bu durumda” sorusunu da “Benim yapacağım bir şey yok. Ben buna üzülüyorum” yanıtını verdi. Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu insan planlı bir yeri geliyor kamudan alıyor. Aldığı yer gayet güzel. Projesi de İstanbul'a farklı bir güzellik kazandıracağı gibi çekim alanı oluşturacak. Bakıyorsunuz bir grup dernek müracaat ediyor. Bu durduruluyor. Aynı şekilde İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile alakalı olarak 4 Levent'teki yer. Eski İETT yeri şimdi büyükşehir belediyesinin yeri. Küresel sermaye bir ülkeye girerken güvence arar. Bir tanesi o güvenceyi bulamayınca diğerleri de aynen kaçıp gidiyorlar. Biz de zaten siyasetçiler de bu işin karşısında. Orası da çok önemli. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de buna dayanarak bir çok yatırımların altına girdi. O da bu yatırımların altında ezilmeye başladı. Çünkü o da müteahittine ödeme yapamıyor. Parasını şu anda alamıyor. İhaleyi kazanmış olan firma da böyle bir durumla karşı karşıya kalınca iş kopma noktasına geldi.”
Erdoğan, konuya ilişkin bir başka soru üzerine de “Biliyorsunuz biz 411, 367 vakaları yaşamış olan bir iktidarız. Başka böyle bir şey söylememe gerek var mı” dedi.
“Türkiye'yi yönetmek çok mu zor?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Herşeyden önce kollektif aklın ülke için çalıştığı bir zaman bu çok önemli bizim için. Muhalefet sadece parlamentonun içinde değil ki parlamentonun dışında da farklı muhalefeti yapan anlayış var. Buralarda işte o kollektif aklın oluşması lazım. O kollektif akıl ülkem, miletim için çalıştığı zaman biz o zaman sıçrarız, çok daha farklı bir şekilde sıçrarız. İşte az önce söylediğiniz yerin dışında bir Galataport olayı... Şu anda Galataport'un bittiğini düşünün, bir de şu anki mevcut Galataport'u düşünün. Şu andaki hali mi yoksa bitmiş hali mi güzel? Aynı şekilde Haydarpaşaport... Şu anda orada dev konteynerler duruyor. Ama onların oradan tamamen temizlenip kalkıtığını orada gerçekten gayet güzel bir proje uygulandığı bir Haydarpaşaport'u düşünün. Öyle bir noktadayız ki Türkiye şu anda dünya turizminde çok önemli bir yere gelecek. Şu anda Haliç'te mesela, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, benim zamanımda temeli atılan Kadir Bey'in bitirmiş olduğu bir Haliç Kongre Merkezi var. On yıllardan sonra İstanbulumuzda 3 bin 200 kişilik kongre sarayı var. Şimdi biz bir tane yapıyoruz. Açık Hava Tiyatrosu ile Lütfi Kırdar arasında tamamen yerin altında 7 kat ve orada yine 28 Eylül'de inşallah IMF'nin Uluslararası Dünya Buluşması'nı gerçekleştireceğz. Salonumuz yine 3 bin 500 kişilik toplantı salonu. Onun dışında da yine 7-8 tane bin 300, bin 100, 700, 800, 900 kişilik salonların olduğu... Bunları yapacağız. İstanbul bir çekim alanı oldu. Bunu çok daha farklı yerlere taşımak mümkün ama bakıyorsunuz. O prangalar ayaklarınıza vuruluyor. İnanın bazen o sıkıntıyı yaşıyoruz. Bakın biz şu anda ikinci tüp geçitle ilgili çalışmamız var. Birinci tüp geçit devam ediyor. Engellemelerle karşılaştık gecikti. Aslında biz birinci tüp geçiti yanı Marmaray'ı önümüzdeki yıl açma şansımız var. Şimdi ikinciye başlayacağız. Fakat biz her halükarda üçüncü köprüyle ilgili şansımızı zorlayacağız.”