Ömür AVCI- Muhammet KAÇAR/RİZE, (DHA)
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 12, 2009 18:55
Başbakan Erdoğan memleketi Rize'de, ‘2011, son milletvekilliği adaylığımdır’ dedi.
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir dönemin arifesinde olduklarını belirterek, “Mübarek Ramazan'a girerken, Türkiye manevi anlamda rahmetle buluşmaya hazırlanırken, biz de yeni bir kardeşlik ikliminin adımlarını atıyoruz. 25 yıldır Türkiye'ye ayak bağı olan, zenginliğimizi adeta tüketen, on binlerce kardeşimizin yaralanmasına, mağdur olmasına neden olan bir meseleyi artık çözüm aşamasına getirdik. Gayemiz, annelerin gözyaşlarını dindirmek, ocaklara düşen ateşleri söndürmek” dedi. Demokratik açılımın Türkiye'yi zaafa uğratmayacağını, tam tersine çok daha güçlü huzurlu bir ülke haline getireceğini savunan Erdoğan, açılımın gerçekleşmesi halinde terörden korkan yatırımcının da Güneydoğu ve Doğu'ya yatırım yapacağını söyledi. Parti tüzüklerinde ‘en fazla 3 kez arka arkaya milletvekilliği adaylığı’ şartı bulunduğunu belirten Erdoğan, “Biz omurgalıyız. Omurgasız tipleri sevmeyiz. Dördüncü kez milletvekilliği yapamayız. 2011 Allah ömür verirse son milletvekilliği adaylığımdır” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Güroymak'a ‘Norşin’ demesiyle başlayan tartışmaya da değinip MHP Lederi Devlet Bahçeli'Ye yüklenen Erdoğan, “Bu millet ne deneceğini çok iyi bilir. Ne Recep Tayyip Erdoğan için ne de AKP için konuşabilmek senin haddine değil. Böyle vesayeti sana kimse vermedi. Önce haddini bil, kendini bil. Seni muhattap da almak istemiyorum zaten” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Rize İl Danışma Meclisi toplantısına katıldı. Erdoğan'ın toplantının düzenlendiği İsmail Kahraman Kültür Merkezi'ne gelişi sırasında, 50 yaşındaki Melek Bulut, depremzede olduğunu belirterek, “Açız Başbakanım. Yardım istiyoruz” diye bağırdı. Erdoğan kadınla ilgilenilmesini istedi. Kadının bu sırada fenalık geçirdiği gözlendi.
‘HIZI SEVEN BİRİSİYİM’
İl Danışma Meclisi toplantısına, Erdoğan'ın yanısıra Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir ile birçok milletvekili de katıldı.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının başında, Rize'de İl Genel Meclisi oyu olarak alınan yüzde 54'ü yeterli bulmadıklarını belirterek, “Rize bunun çok üzerine çıkmalı” dedi. Partililer, “Yüzde 60” deyince de “Yüzde 60 nedur? Rize AKP'ye oy veren partiler içinde bir numara olmalıdır. Rize'ye üniversite yaptık. Artık modern bir tıp fakültemiz var. Sahil Yolu'ndan gidip geliyorsunuz. Biz göreve gelene kadar yolun yüzde 35'i yapılmıştı. Dağları deldik be! Bizden öncekiler dağları delemedi. Çünkü onlar o dağların altında kalır. Delemezler. Gidip geliyorsunuz. Hızı seven birisiyim. 120 yapacaklar şimdi ama siz yine de 120 yapmayın” dedi.
TEPKİ GÖSTERENE KIZDI: DEMOKRASİ BU KADAR UCUZ DEĞİL
Başbakan Erdoğan'ın konuşması sırasında yaşlı bir adam, “2 senede 2 trilyonum gitti. Sayın Başbakan sizinle görüşmek istiyorum” diye bağırınca korumalar tarafından salon dışına çıkarıldı. Sinirlendiği gözlenen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bağıranlar çağıranlar oluyor. Bunlar zaman zaman spekülasyon amaçlı oluyor. Bazıları demokrasi adına değerlendiriyor. Demokrasi bu kadar ucuz değil, kusura bakmayın. Ben provokatöre demokrat diyemem. Spekülatöre demokrat diyemem. Ben özgür olana, ideolojik yapılanmadan uzak, olaylara pozitif bakan insanların eleştirilerine demokrat yapı içinde yaklaşıp onu alkışlarım. Benim demokrasi anlayışım bu. Ama bazılarının böyle değil. Mücadeleyi de böyle verdim. Buyursunlar meydana, er meydanı burada. Çıksınlar meydana. 18 yaşından bu yana siyaset meydanında bunu böyle anladım, böyle yaptım. Köşesinden yazı yazarak bu işi yapmadık. Kapı kapı dolaşarak ev ev dolaşarak yaşadım. Çözüm bulabildiğim kadar çözdüm. Her şeyi çözdüm diyemem. AKP olarak yüzde 39, bir önceki seçimde yüzde 47 oy aldık. Biz Türkiye'nin tamamı değiliz. Bu kadarıyla yetişebildiğimize yetişmeye çalışıyoruz. Eksiklerimiz tabii ki vardır. Ama lütfen mukayese yapalım. Geçmiş ne yaptı bunlar ne yapıyorlar diye bakalım.”
‘BAHÇELİ BANA RANDEVU VERMEDİ’
Daha sonra, ‘Kürt açılımı’ konusuna değinen Erdoğan, “Bu ülkenin demokratik açılımı konusunda, Kürt açılımı da diyorlar, çalışmalar yapıyoruz” dedi. Bu sırada salondaki bir grup, ‘Lazı, Kürdü, Çerkezi, kucakladık herkesi’ sloganı attı. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“İçişleri bakanım koordinasyonunu yürütüyor. ‘Ana muhalefet partisine, muhalefet partilerine, yüzde birin üzerinde oy almışlara özel olarak gideceksiniz, altındakileri de çağırın görüşün’ dedik. Mektuplar gidiyor. Bu sürecin içinde ne var ne yok bilmeden anında ret cevabı geliyor. Hani bunlar uzlaşmadan yanaydı? CHP uzlaşmadan yana olduğunu söylemiyor muydu? MHP, sayın Bahçeli ne diyordu? Ben de istedim randevu Bahçeli'den, bana da vermedi. Ben inanıyorum ki MHP'nin içerisinde sayın Bahçeli gibi düşünmeyen insanlar çok büyük bir yekün tutuyor. Aynı şeyin CHP içinde olduğuna da inanıyorum. CHP içinde de Baykal'ın yaptıklarını tasvip etmeyenler var. Onları da seslerini çıkarmaya davet ediyorum. Niye? Bu bir milli birlik hareketidir. Onun için. Biz engin gönüllü olmayı Karadeniz’de öğrendik. Kaçkar dağları gibi Ali cenap olmayı buralarda öğrendik. Gerektiğinde Fırtına deresi gibi coşmayı, gerektiğinde durulmayı Rize’den öğrendik. Bizim aldığımız edep ve adap, Yunus Emre diliyle, ’yaradılanı severiz, yaradandan ötürü’ İnsanın Türk, Kürt, Çerkez, Boşnak, Arnavut, siyah mı beyaz mı olduğuna bakmam. Beni yaradan Allah onları da yarattığı için severim.”
‘POTOMYA'DAN NİYE RAHATSIZ OLUYORSUN?’
Başbakan Erdoğan, MHP Lideri Bahçeli'nin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü eleştirmesine değinerek, “Bahçeli konuşma yapıyor. Cumhurbaşkanı Bitlis'te ‘Norşin’ demiş. Benim için de ‘O da Potomyalı diyor’ dedi. ‘’Bunlar yakında İstanbul'un girişine ‘Konstantinapol tabelası asar’ diyor. Sayın Bahçeli aç Nutuk'u oku. Atatürk Güroymak'a ne demiş? ‘Norşin mi demiş Güroymak mı demiş?’ Oradan onun dersini al. ‘Norşin’ diye hitap etmiş. Şu anda benim ilçemin adı Güneysu. Ama Güneysu'da yaşayan hemşerilerim Potomya da diyor, Güneysu da. Ama nüfus kayıtlarında Güneysu yazıyor. Niye bundan rahatsız oluyorsun? Bırak Potomya diyen Potomya desin. Böyle bir sıkıntı var mı burada? Olay İstanbul'un olayına geldiği zaman sene 1453. O günden bugüne gelmiş. Sen İstanbul'da yaşayana Konstantinapol dedirtemezsin. Bu milletin evlatları İstanbul'a ne ad verildiğini çok iyi bilir” diye konuştu.
Bahçeli'ye sert eleştirilerde bulunan Erdoğan, “Bu millet ne deneceğini çok iyi bilir. Ama sen kendini öyle görüyorsan ayrı mesele. Ama kalkıp da ne Recep Tayyip Erdoğan için böyle bir şey konuşabilmek senin haddine değil, ne de AKP için. Böyle vesayeti sana kimse vermedi. Önce haddini bil, kendini bil. Böyle bir şey yok. Bu ifadeleri kullanmamış olsan buralara asla girmem. Seni muhattap da almak istemiyorum zaten” dedi. Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kimlik noktasındaki hassasiyetimizle kimseyi oynattırmayız. Kimsenin gücü yetmez. Ne Baykal'ın ne senin. Yanında gezdirdiğin adamlara da dikkat et. Onların da hangi telde ne zaman ne oynayacakları belli değil. Biz bu yola çıkarken Afyon'da bir şey söyledik. Bizim 3 tane kırmızı çizgimizi var. Biz bölgesel, etnik ve dinsel milliyetçilik yapmayacağız. O gün ne dediysek bugün aynı şeyi söylüyoruz. Bölgesel milletyetçilik yapmayacağız dedik. Ne demek bu; ülkemizin batısı ne kadar gelişmişse doğu ve güneydoğusu da kuzeyi de güneyi de o kadar gelişecektir. Vatan topraklarını aynı modern düzeye kavuşturacağız dedik. Çalışıyoruz. Doğu ve güneydoğu 13 katrilyonluk yatırım aldı. Güneydoğu ve doğuda eğitimde, sağlıkta çok ciddi değişim yaşanıyor. Arabaların çıkmadığı köylere araba çıkıyor. ‘11 ay dünyaya kapalıyız, Allah'a açığız’ diyen Bahçesaray vardı. 42 kilometrelik yolunu açtık. Nerede insan varsa orada biz olmak zorundayız. Bizim için önce insan sonra devlet. Önce devlet sonra insan değil. Şeyh Edebali’nin ifade ettiği gibi, ‘insanı yücelt ki devlet yücelsin’. Bu anlayışla çalışıyoruz.”
DEMOKRATİK AÇILIM, GÜNEYDOĞU'DA SIÇRAMA OLACAK
Bölgesel milliyetçiliği de yıktıklarını söyleyen Erdoğan, “Demokratik açılımı gerçekleştirelim. Güneydoğu ve doğuda çok farklı yatırımlar gerçekleşecek. Girişimci terörden korkuyor. Bu gerçekleştiği zaman çok daha girişimci gidecek, sıçrama olacak. İşsizlik çözüme kavuşacak. Diyarbakır'ın evladı Çukurova'ya, Amik Ovası'na gitmeyecek. Diyarbakır ovaları onlara yetecek. Muş ovası Muşlular'a yetecek. Birçok organizasyonu alıyoruz. Erzurum 2011 kış olimpiyatlarını yapacak. Şimdiye kadar niye buraya bir olimpiyat alamadılar? Çünkü bunların dış politika anlayışı yoktu. Dünyada zerre kadar itibarları yoktu ki. İtibar varsa bunu yaparsın. 2010 dünya basket şampiyonasına hazırlanıyoruz. At binenin kılıç kuşananın. Ben istiyorum ki, benim vatandaşım bunları görsün bilsin” dedi.
Etnik milliyetçiliğe de ‘hayır’ dediklerini vurgulayan Erdoğan, “Türk, Kürt, Laz, Çerkez Gürcü, Abaza; hepsi bizim için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında zenginliğimizdir. Kimse kalkıp da ‘Sen niye Türksün sen niye Kürtsün’ deme hakkına sahip değildir. Herkes kendi etnik kimliğiyle övünebilir. Benim şurada 4 sene evvel Meclis'te yaptığım bir konuşmada, uluslararası misafirimle yaptığım görüşmedeki açıklama sebebiyle beni eleştiren ana muhalefet lideri, şimdi söylediklerimi söylüyor. Bundan çok mutluyum. Ama akşam başka söylüyor, sabah inkar ediyor. Gariplikler dünyasında yaşıyoruz, alıştık ona. Ona da katlanacağız. Yeter ki böyle bir ana muhalefet olsun. Biz bu tür ayrımları ortadan kaldırırken ilkemiz şu; ‘yaradılanı yaradandan ötürü’ sevmek” diye konuştu.
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir de dinsel milliyetçilik de var. Ülkemizin büyük çoğunluğu Müslüman ama Müslüman olmayanlar da var. Biz onların inancını da güvence altına alırız. Medeniyet ve laiklik anlayışımızda bu var. Bizde inanç gruplarının hepsine aynı mesafede olmak var. Mezhepsel ayrılıklar var. Kim neyi tercih ederse etmiştir. Biz bunlar arasında ayrımcılığa gidemeyiz. Tercihler yapamayız. Biz demokratik, laik, sosyal, hukuk devletinin yönetimiyiz. Bunun gereği de laik devlet anlayışıyla tüm inanç gruplarına yaklaşmaktır.”
8 yılın siyasi bir parti için uzun bir süre olduğunu söyleyen Başbakan Erdoğan, “Ama bazıları bunu uzun zaman olarak görmeyebilirler. Ama biz bu işte çok hızlı bir mesafe almanın gayreti içinde olduğumuz için 8 yılı küçümsemiyoruz. Batıdaki muhalefet anlayışı bizde olmuş olsaydı, kurumların dayanışma anlayışı bizde olsaydı geldiğimiz noktanın çok daha ilerisinde olurduk. Bunları tarih yazacak. Ama bugün erken. 2010’a çok farklı hazırlanmamız lazım. 2009’da küresel finans krizinin son çeyrekte artıya döndüğünü göreceğiz. 2010 ile birlikte çok farklı sürecin başladığını göreceğiz” dedi.
EKONOMİK KRİZİ SORDU, O DA DIŞARI ATILDI
Bu sırada seyirciler arasında yer alan bir kadın, “Ekonomik kriz ne olacak başbakanım?” diye bağırdı. Seyircilerin tepki gösterdiği 30 yaşındaki Sevim Topçu, korumalar tarafından salon dışına çıkarıldı. Erdoğan bu tepki üzerine sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu salona girenlerin tamamının danışma meclisinin üyesi oldukları kesin değil. Meclis dışından da girenler var. Partili olanı olmayanı var. Ekonomik kriz nedir ne değildir diye sorsan tanımlamaktan aciz olanlar var. Gazetede televizyonda duyan da var. Kestiği çayın parasını bir sene sonra alıyordu Rizeli. Çayın parasını hemen aldığı için mi ekonomik kriz var? Bu sene sadece 2 ay gibi gecikme oldu. Bunları aldığınız için mi, bundan dolayı mı ekonomik krizden bahsediyorsunuz. Çetelerle mücadele etmeye çalıştık. Tüm badireleri soğukkanlılıkla geride bıraktık. Tahriklere, provokasyonlara, karalamalara asla boyun eğmedik. Bugün milletimizin karşısına alnımız ak olarak çıkıyoruz. Aradan 80 yıl da geçse bu hareket 14 ağustos 2001 tarihindeki kadar ak olacaktır. AKP temiz siyasetin öncüsü olmuştur. Siyasetin kirlenmesine müsaade etmemiştir. Bu ülkede karşılıksız para basmak suretiyle benim vatandaşımın cebindeki parayı çalmamıştır. AKP bu ülkede yüzde 30 enflasyon canavarına benim vatandaşımı mahkum etmemiştir. Şu anda enflasyon yüzde 6’da. Bacım oradan konuşuyor. Sorsan ona enflasyon yüzde 30 mu 6 mı, bilmez. Yüzde 63 faiz bedeliyle borçlanıyordun. Şimdi yüzde 10’un altına düştü. Bu faiz senin cebinden çıkıyordu. Neresi bunun ekonomik kriz desem bir şey diyemez. Biz göreve geldik, kamu net borç stoku yüzde 73’tü. Şu anda yüzde 42. En kötü durumda bile yüzde 42. Aradaki fark 31. Ama sorsan benim kardeşim bunu bilmez.”
‘AT DENİZE, BALIK BİLMEZSE HALİK BİLİR’
Bu sırada bir kişi de “Darlanma, darlanma” diye bağırınca Erdoğan, gülümseyerek, “Ben darlanmayrum da yanlış konuşanlar beni rahatsız ediyor. Bu bizi üzüyor. Bu ülkede ne yazık ki armudu yenen ağaç taşlanıyor. Meyvesi olmayan ağacı kim taşlar. Ama at denize balık bilmezse halik bilir. Biz omurgalıyız. Omurgasız tipleri sevmeyiz. Bizim tüzüğümüzde 3 kez arka arkaya milletvekilliği yazar. Dördüncü kez milletvekilliği yapamayız. 2011 Allah ömür verirse son milletvekilliği adaylığımdır. Biz bu tüzüğü yazarken her şeyi enine boyuna düşündük. Arkamızdan gelenler de orayı bilsin” dedi. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Adam yetiştir, adam. O parlamentoya gelip de sittin sene orada olanlar ne kazandırdı bu ülkeye? İşte Baykal efendi yıllar yılı oralarda. Kaç tane dikili ağacın var bu memlekette? Ama biz hamdolsun bu ülkenin 81 vilayetine gidelim. ‘Şu eseri biz diktik’ deriz. Bu millete hizmet parlamentonun içinde yapılacak diye şart yok. ABD'de 2 defa seçilen başkanların kimisi vakıf kuruyor. Kimisi değişik hizmetler veriyor. Ülkeleri dolaşıp konferanslar veriyor. Ben dışişleri bakanımı cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğim zaman eski cumhurbaşkanlarından biri ‘O makamı kimse elinin tersiyle itemez’ dedi. Biz ittiğimizi gösterdik mi? Ama bu sözün sahibi olan o sayın cumhurbaşkanı, bu örneği gördüğü halde kalkıp da teşekkür edebildi mi? Çünkü onların kitabında teşekkür, onların kitabında şükran yok. Onların kitabında itham var. Bunu da yarın medya yazar” dedi.
Başbakan Erdoğan, Rize'ye yapılan hizmetlerden bahsederken bir kişi bu kez “Havalimanı, havalimanı” diye bağırdı. Erdoğan bunun üzerine, “Kusura bakma havalimanı yok. Eskiden gelir kurusıkı atarlardı, siz de onlara oy verirdiniz. Hala da veriyorsunuz ya. Kusura bakmayın, kalkıp da evinizin kapısına havalimanı mı koyacağız? Havalimanı rantabl olan araziye yapılır. Kalkıp da kuru menfaatler için bir yere yatırım ne yaparım ne yaptırtırım. Millet olarak böyle yaptırımlara karşı çıkmanız lazım. Özel çay fabrikaları size para veriyor mu? Senet bile almıyorsunuz onlardan. Çaykur dereye dökeceği çayı sizden alamaz, kusura bakmayın. Eskiden dereye döküyorlardı oy almak için. Kusura bakmayın” diye konuştu.
‘KARDEŞLİK İKLİMİNİN ADIMLARI ATILIYOR’
Erdoğan, İçişleri Bakanı'nın sivil topum örgütleriyle görüşmeler yaptığını hatırlatarak, şöyle konuştu:
“Hepsinin kanaatlerini alacağız, ben ondan sonra konuşacağım. Şu anda susuyorum. Yeni bir dönemin arifesindeyiz. Mübarek Ramazan'a girerken Türkiye manevi anlamda rahmetle buluşmaya hazırlanırken, biz de yeni bir kardeşlik ikliminin adımlarını atıyoruz. 25 yıldır Türkiye’ye ayak bağı olan, zenginliğimizi adeta tüketen, on binlerce kardeşimizin yaralanmasına, mağdur olmasına neden olan bir meseleyi artık çözüm aşamasına getirdik. Gayemiz, annelerin gözyaşlarını dindirmek, ocaklara düşen ateşleri söndürmek. Türkiye’yi birlik bütünlük ve kardeşlik içinde geleceğe hazırlamak. Demokratik açılım Türkiye’yi zaafa uğratmayacak, tam tersine çok daha güçlü huzurlu bir ülke haline getirecek. Sadece ülkenin bir kısmındaki anneler değil, kuzeydeki, güneydeki, batıdaki anneler rahat bir nefes alacak. Sadece Hakkari, Bitlis Diyarbakır’daki annelerin değil, Rize, Artvin, Trabzon’daki annelerin gözyaşları da dinecek. Yıllardır birbiriyle kız alıp veren bu millet, aramıza nifak sokmaya çalışan şer odaklarına gereken cevabı verecek, eskisinden daha fazla birlik ve beraberlik içinde olacağız.”
Eşsiz bir mutabakat zeminin oluştuğunu söyleyen Erdoğan, “Kaos ortamından beslenen odaklar, siyaseten bu konunun istismarını yapan kesimler haricinde herkesin çözümü özlediğini, hemen şimdi çözümü beklediğini ortaya koyduk. Bu fırsatı heba etmeyecek, Türkiye'nin yeni acılar yaşamasına gelecek 10 yıllara da bu meseleyle girmesine inşallah müsaade etmeyeceğiz” diye konuştu. Erdoğan, meseleyi hukuk, demokrasi ve TBMM çatısı altında çözeceklarini belirterek, şunları söyledi:
“Tüm siyasi partilerin katılımıyla çözelim istiyoruz. Ama katılmayacaklarsa ne yapalım. Yola devam edeceğiz. Herkesle konuşacağız. Başka çaremiz yok. Biz bu konuda kararlıyız. Geri adım atmayacağız. Bunu asla tartışma konusunda yapmayız, yapmayacağız. Bizim hassasiyetimiz sadece bu sorunun çözülmesidir. Bırakılım bu ülkenin birliğini, bütünlüğünü asla tartışma konusu haline getirmesinler lütfen. Bu milli birlik mücadelesidir. Milli beraberlik meselesidir. Bunun üzerinde kimse spekülasyon yapmasın lütfen. Bizim son derece hasbi niyetlerimiz var. Niyet hayır, akıbet hayır diyoruz. Birçokları sürecin aleyhinde yazabilir, konuşabilir. Olacak bu, doğaldır. Herkesin bizim gibi düşünmesi mümkün değil. Ama inanıyorum ki olumlu yazıp konuşanlar daha çok olacak. İftira ve yalanlarla bu süreci engellemeye çalışanlar da çıkacak. Ama milletimin sağduyusuna inanıyorum. Teşkilatıma güveniyorum. Ankara'dan verilen mesajı siz Rize'nin en ücra köşesine taşıyacaksınız. Eğer Ayder'in en ücra köşesinde bu ses yansımıyorsa kusura bakmayın ama sorumlu olursunuz. Ortak akıl oluşuyor. Bu ortak akılla ortaya söylem birliği çıkacak. Hakkımızda üretilen yalanlara karşı uyanık olacağız. Gerçekleri en hızlı şekilde vatandaşlarımıza aktarmak durumundayız. Tahriklere aldanmayacağız. Soğukkanlı olacağız. Dostluk ve kardeşlik zemininde hareket etmek durumundayız. Bu sürecin milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.”