Güncelleme Tarihi:
Erdoğan zirvede yaptığı konuşmadan sonra Karamanlis ile yeniden biraraya geldi.
Yaklaşık 1 saat görüşen görüşmede iki iki ülkenin başbakanın birbirlerine karşılıklı iyi niyet duygularını ilettikten sonra ikili ilişkilerin geliştirilmesi, AB ve Kıbrıs konuları ele aldı.
Karamanlis’in, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne ilişkin konular, dini özgürlükler ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması gibi
AB’ye karşı yükümlülüklerinin yerine getirmesini istediği bildirildi.
Başbakan Erdoğan ile Karamanlis arasında bugün Selanik’teki SEECP zirvesi kapsamında gerçekleştirilen ikili görüşmenin ayrıntıları Yunan Dışişleri Bakanlığı yetkililerince açıklandı.
Buna göre çok sıcak bir havada geçen görüşmede Karamanlis Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğini desteğini tekrarlarken, AB sürecinde Türkiye’nin İstanbul Fener Rum Patrikhanesi’ne ilişkin konulardaki, dini özgürlükler ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasını istedi.
LİMANLARI AÇIN TALEBİ
Görüşmede Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticaret hacminin 2 milyar doları bulduğunu ve bu rakamın 5 milyar dolara çıkarılması gerektiğinin de üzerinde duruldu.
İki başbakan Türkiye’nin AB çerçevesinde üstlendiği yükümlülükler arasında yer alan Türk limanlarının Kıbrıs Rum Kesimi gemilerine açılmasını da konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın Karamanlis’e yaptığı Türkiye davetinin tarihi ve ayrıntıları ise iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları tarafından görüşülecek. görüşmede Yunan Başbakanı Karamanlis dün gece oynanan Feherbahçe-Beşiktaş maçı sonucu üzerine de karşılıklı espriler yapıldı.
Görüşmeye, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ve Devlet Bakanı Ali Babacan da katıldı.
Görüşmelerin tamamlanmasından sonra, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'ne katılan başbakanlar aile fotoğrafı çektirdi.
Alile fotoğrafı için toplantının yapıldığı otelin havuz başına önce Başbakan Erdoğan geldi. Başbakan Erdoğan yerinin belli olması için yere konulan Türk bayrağını alarak Atina Büyükelçiliği görevlilerine verdi.
ERDOĞAN'IN ZİRVEDE YAPTIĞI KONUŞMA
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Balkanlar’ın istikrarsızlık, gerginlik ve çatışmalarla anıldığı dönemin artık geride kaldığını söyledi. Erdoğan, “Bir zmanlar ’Avrupa’nın barut fıçısı’ olarak adlandırılan bölgemizde sağlanan uzlaşma ve ulaştığımız işbirliği düzeyi, dünyanın diğer bölgelerine örnek olabilecek durumdadır” dedi. Erdoğan, Balkanların, Türkiye için sadece içinde bulunduğu bir coğrafya olmadığını, aynı zamanda tarihi, kültürel ve insani bağlarının olduğu ve kardeş toplumların birlikte yaşadığı bir bölge olduğunu söyledi.
“TÜRKİYE İÇİN BALKANLAR AYRI BİR ANLAM TAŞIYOR”
Selanik’te bu sabah başlayan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (SEECP) Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne katılan Başbakan Erdoğan, Balkanların Türk halkının gönlünde özel bir yeri olduğunu vurguladı. Başbakan Erdoğan, bu sıcak duyguların, Balkan ülkeleriyle ilişkileri daha da geliştirme isteğini güçlendirdiğini belirterek, şöyle dedi:
“Burada, öncelikle Balkanlar’ın güvenlik, istikrar ve barış içinde olmasına verdiğimizin önemin altını çizmek istiyorum. Tüm Avrupa için stratejik öneme sahip olan bu bölgede kalıcı istikrar ve barışın sağlanması için her türlü çabayı göstermeye devam edeceğiz. Bu nedenle gerek ikili, gerekse çok taraflı işbirliklerine önem veriyoruz. Balkan ülkeleri bugün yakın ilişki ve işbirliğinde kayda değer bir seviye yakalamış, bölge hala kırılgan da olsa önemli ölçüde istikrara kavuşmuştur. Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci’nin Girit’te 9 yıl önceki ilk toplantısında, bunları hayal etmek dahi zordu. O dönemde, savaş, çatışma ve anlaşmazlıkların neden olduğu acılar hala tazeydi. Balkanlar’ın istikrarsızlık, gerginlik ve çatışmalarla anıldığı dönem artık geride kalmıştır. Bir zamanlar "Avrupa’nın barut fıçısı" olarak adlandırılan bölgemizde sağlanan uzlaşma ve ulaştığımız işbirliği düzeyi, dünyanın diğer bölgelerine örnek olabilecek durumdadır.”
“BÖLGE FIRSATLAR YELPAZESİ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bir çok ortak noktaya sahip Balkan halklarının önünde enerjiden ticarete, ulaşımdan iletişime, çevreden kültüre uzanan geniş fırsatlar yelpazesi bulunduğunu, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci’nin, bu fırsatların tartışılıp değerlendirilebileceği önemli bir siyasi platform olduğunu anlattı. Türkiye’nin Yunanistan ile Haziran 2005’te imzaladığı doğalgaz boru hattı anlaşmasının, bu alandaki işbirliğinin somut bir örneği olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, NABUCCO Projesi’nin Hazar Havzası doğalgazının, Türkiye ve Romanya üzerinden Orta ve Batı Avrupa’ya naklini öngördüğünü söyledi.
Ortadoğu ve Kafkaslar ile Orta Asya’daki doğalgaz ve petrol kaynaklarına yakın olan Türkiye’nin, nakil hatları bakımından stratejik bir konuma sahip olduğunu belirten Başbakan Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu nedenle, enerji alanında yapılacak işbirliğine büyük önem veriyor, gerçekleştirilecek projelerden bütün bölgenin kazançlı çıkacağına inanıyoruz. Bölge ülkeleri arasında önemli bir işbirliği projesi olan "Güneydoğu Avrupa Enerji Topluluğu" anlaşmasının imzalanmasını da memnuniyetle karşıladık. Bildiğiniz gibi Türkiye, bazı teknik nedenlerle bu anlaşmayı imzalamamıştır. Bu konuda Avrupa Birliği Komisyonu ile devam eden görüşmelerimizin kısa sürede sonuçlanacağını ümit ediyorum. Böylece, aslında hazırlık çalışmalarına aktif olarak katıldığımız anlaşmayı imzalayabileceğimizi düşünüyorum. Bölgemizi Kuzey-Güney ve Doğu-Batı ekseninde kesecek ulaştırma koridorlarının bir an önce tamamlanmasına, gerek istihdam gerek ekonomik ve sosyal kalkınmaya etkileri bakımından önem veriyoruz. Bu koridorlar vasıtasıyla gelişecek olan turizm, halklarımızın birbirlerini daha iyi tanımalarını sağlayacaktır. Böylece istikrarsızlık ve gerginliklerin ortadan kaldırılması daha da kolaylaşmış olacaktır. Bu bakımdan, turizmi ciddi bir işbirliği alanı olarak gördüğümüzü belirtmek istiyorum. Diğer bir konu da, sınır aşan özelliği nedeniyle önemli olan çevrenin korunması alanında yapılabilecek işbirliğidir. Bu alanda hem bizlere hem de vatandaşlarımıza ve sivil toplum örgütlerine büyük sorumluluklar düşmektedir.”
“BÜROKRASİ VE VİZE ENGELİ KALKSIN”
Karşılıklı ticaretin geliştirilebilmesi için öncelikle, yasal ve bürokratik engellerin kaldırılması, Türk işadamlarının teşvik edilmesi, ve vize kolaylıkları sağlanması gerektiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, “Bölge ülkeleri arasında ikili ve çok taraflı tercihli ticaret anlaşmaları imzalanması da ticaretin geliştirilmesi bakımından önemlidir” dedi.
Güneydoğu Avrupa İşbirliği Sürecine dahil olan tüm ülkelerin, gerekli şartları bir an önce tamamlayarak, Avrupa ve Avrupa-Atlantik yapıları içinde hak ettikleri yeri almalarını desteklediklerini belirten Başbakan Erdoğan, “Gerçekleştirilecek işbirlikleri, barış içinde bir arada yaşama kültürünü kuvvetlendirecek, ortak değerlerin yayılmasını sağlayacak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya yardımcı olacaktır. Böylece bu alanda atılacak adımlar ortak çıkarlarımıza hizmet edecektir. Bu nedenle AB’nin de, genişlemeye dar bir vizyonla yaklaşmaması ve ülkeleri teşvik edici açılımlarda bulunması isabetli olacaktır” diye konuştu.
AB İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR SAYFA
Türkiye-AB ilişkilerinde 3 Ekim 2005 tarihinde alınan kararla yeni bir sayfa açıldığını belirten Başbakan Erdoğan, “Adil ve sürdürülebilir bir müzakere süreci, ortak amacımıza ulaşmak için şarttır. 20 Ekim’de başlayan tarama sürecini bu yıl içinde tamamlamayı öngörüyoruz. Hükümet olarak, katılım müzakerelerine başlanması kararıyla ivme kazanan reform çalışmalarımızı sürdürme konusunda kararlıyız” dedi.
Bölgesel işbirliği çerçevesindeki kazanımlarımızı daha ileriye taşıyabilmek için güvenlik ve refahı ilgilendiren konularda sorumluluk üstlenmeye hazırlıklı olunması gerektiğini anlatan Başbakan Erdoğan, Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Süreci’nin en önemli özelliği, bölgenin kendi içinden çıkan yegane işbirliği süreci olması, kesintisiz bir siyasi danışma forumu niteliği taşıyan sürecin, esnek yapısını koruyarak, bundan sonra da bölgenin gerçek sesi olmaya devam etmesini istedi.
“KOSOVA'YA DİKKAT”
Kosova’nın, bölgede dikkatle takip edilmesi gereken sorunların başında geldiğini bildiren Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin bu ülke ile köklü tarihi, kültürel ve beşeri bağlara sahip olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:
“Kosova’da Türk azınlık, Türkiye’de de çok sayıda Kosova kökenli vatandaşımız, bulunmaktadır. Bu nedenle Kosova’daki gelişmeleri çok daha yakından takip ediyoruz. Kosova’da 1999 öncesine dönülmesi veya mevcut durumun korunabilmesinin mümkün olmadığı genel kabul görmektedir. Bu bakımdan, nihai statü görüşmelerinin Şubat ayı itibariyle başlamış olmasından memnuniyet duyuyoruz. Nihai statü görüşmelerinin, Kosova’da yaşayan bütün halkların üzerinde uzlaşacağı bir çözümle sonuçlanması temel beklentimizdir. Varılacak nihai çözüm ne olursa olsun, yeni anayasada Kosova’nın çok kavimli, çok kültürlü, ademi merkeziyetçi yapısı teyit edilmelidir. Türkler dahil tüm halkların yerel ve merkezi yönetim organlarında hakça temsil edilmeleri sağlanmalıdır. Yine, Karadağ’da 21 Mayıs’ta yapılacak referandumun sonucu da hem ilgili taraflar, hem de uluslararası toplum tarafından kabul edilmelidir. Bu, bölgede yeni gerginliklere yol açılmaması bakımından gereklidir.”