Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'da düzenlenen 'Parlamentolararası Kudüs Platformu Kudüs ve Sürecin Problemleri Sempozyumu'nda konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Bu salondan Filistin’den koparılmanın acısını on yıllardır gönüllerinde kor gibi taşıyan tüm Filistinli mültecileri selamlıyorum. Kudüs aşığı bütün kardeşlerime, Filistin davasını sahiplenen tüm insanlara en derin selamlarımı iletiyorum. Milletimizin adeta ikinci istiklal harbi olan 15 Temmuz’da bizim için ellerini semaya açan, Türkiye’deki kardeşleri için Gazze’deki Haremi Şerif’te Nablus’ta ve daha bir çok yerde sokaklara meydanlara koşan tüm Filistinlilere şahsım ve milletim adına minnettarlığımı ifade diyorum. “Biz ki kahramanlarız, biz ki boyun eğmeyen kahramanlarız” mısralarıyla milletimizin hislerine tercüman olan Filistinli tüm kardeşlerime selamlarımı iletiyorum.
Temsil ettiğiniz milletlerin vicdanının sesi olarak İstanbul’dasınız. Bir barış, adalet ve huzur davasının savunucuları olarak İstanbul’a geldiniz. Ben hepinize bu kutsal davaya omuz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Filistin halkıyla uluslararası dayanışma gününde sizleri ülkemizde misafir ediyor olmak bizim için iftihar vesilesidir.
Kudüs Darüsselam’dır, yani barış ve esenlik yurdudur. Tüm insanlığın aynası olan Kudüs miraç hadisesiyle biz Müslümanların da arşı alaya açılan kapısıdır. Bu şehrin manasını üstat Nuri Pakdil ne güzel ifade ediyor: “Kalbimin bir yarısı Mekke, diğer yarısı Medine. Üzerinde bir tül gibi Kudüs vardır”
Kudüs’ü zaman ve mekan olarak bölme gayretlerinin arttığı, Haremi Şerife saldırıların yoğunlaştığı dönemde icra ettiğimiz bu ilk toplantı büyük manalar taşıyor. Sizler Filistin’in sorunlarını gündeme taşıdınız. Kudüs’ün yalnız olmadığını dost düşman herkese ilan ettiniz. İnşallah bu toplantının akabinde çalışmalarınızın genişleyeceğine, platformun daha da güçleneceğine inanıyorum. Filistin’e meftun bu güzide topluluğu bir araya getirmede emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Bir çocuk düşünün. Her gün namlusu kendine çevrilmiş silahların gölgesinde okula gidiyor. Bir genç düşünün, geleceğe dair hayalleri beton duvarların soğukluğunda dikenli tellerin vahşiliğinde kayboluyor. Bir kadın düşünün, yıllarca gözü gibi baktığı el emeği çeyizleriyle içini donattığı evi bir anda buldozerlerle üzerine yıkılıyor. Bir baba düşünün, sudan sebeplerle çocukları hapse atılıyor evlatlarının geleceği çalınıyor. Ve bir millet düşünün, yüzyıllardır meskunu oldukları topraklarda kendi öz yurtlarında horlanıyor, parya muamelesi görüyor. Filistinli çocukların, gençlerin, kadınların, babaların hemen her gün yaşadıkları hayat budur.
Filistin’de her gün kendini tekrar eden bir zulüm ve baskı düzeni vardır. Maalesef bu adaletsizlik bütün dünyanın gözü önünde, sayısız BM kararlarına rağmen, yarım asırdır katmerlenerek devam ediyor. 1 milyar 700 milyonluk İslam aleminin içini yaralayan bu tablo değişmediği sürece, coğrafyamızın kalıcı huzura kavuşması mümkün değildir. Bölgede yaşanan pek çok gerilimin temelinde buradaki hak gaspının yattığı aşikardır.
Hukukun üstünlüğü yerine, üstünlerin hukukunun geçerli olduğu mevcut küresel sistemde bu kararların hiçbiri uygulanamıyor. 1948’den bu yana Filistinli kardeşlerime baskı, ayrımcılık politikaları artarak devam etti. Açıkçası ben Filistin meselesinin BM Güvenlik Konseyi için bir turnosol kağıdı görevini gördüğüne inanıyorum. Bu durum bilhassa Müslümanlar nezdinde uluslararası sisteme karşı büyük bir güven kaybı oluşturur.
Gerek İsrail yönetimi, gerek uluslararası kamuoyu gerilimi tırmandıracak politikalara yöneliyor. Filistinlilere yönelik pervasızlaşan saldırıları bunun en çarpıcı örneğidir. Bizim beklentimiz, bırakın Filistinlilere baskın yapılmasını, kendisine ait toprakların iadesi için adım atılmasıdır. Haremi Şerif'in kutsiyetine zarar veren eylemlere sessiz kalamayız.
"EZAN TARTIŞMALARINI SON DERECE TEHLİKELİ BULUYORUM"
Kudüs’te üç dinin kutsal mekanları vardır. Ama Mescidi Aksa’nın içinde yer aldığı Haremi Şerif sadece Müslümanlara aittir. Öyle kalacaktır. Bilhassa yakın dönemde ezan konusunda yaşanan tartışmaları son derece tehlikeli buluyorum. Parlamentoda karar alınması bir yana, böyle bir tartışma bile akıl dışıdır. Din ve inanç hürriyetini ayaklar altına alacak bu tartışmanın kimseye faydası yoktur.
Bölgemizin yeni gerilimlere değil, barışa katkı sağlayacak hamlelere ihtiyaç var. Bu konuda endişelerimizi böyle bir tasarının yasalaşması halinde ne tür tehlikeli sonuçlara sebep olabileceğini, çeşitli kanallardan İsrailli yetkililere ilettik.
Önceki gün şahsımı arayan İsrail Cumhurbaşkanı’na bu hususu ifade ettim. İsrail parlamentosunun aklı selimle hareket edeceğine inanıyorum dedim. Ezan bir çağrıdır. Bunu engellemeniz sıkıntılara neden olacaktır. İslam işbirliği teşkilatının dönem başkanı olarak bu meselenin takipçisi olmaya devam edeceğiz.
"SORUNUN ÇÖZÜMÜ BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİDİR"
Sorunun çözümü, 1967 sınırları temelinde, başkenti doğu Kudüs olan bağımsız egemen Filistin devletinin kurulmasıdır. Bunun için uluslararası toplumun Filistin’e verdiği desteği artırması şarttır. BM’deki 193 ülkenin tamamını on yıllardır işgale karşı onurlu mücadele veren Filistin’i tanıması her şeyden öte bir insanlık vazifesidir. Buradan tüm dünyaya henüz Filistin devletini tanımamış tüm ülkelere bir an önce bu adımı atma çağrısında bulunuyorum.
TİKA’nın Kudüs’teki kardeşlerimizin evlerini ve dükkanlarını restore etmesini çok kıymetli bir adım olarak görüyorum. Arşivlerimizdeki kudüs tapularını Filistinli kardeşlerimize verdik. Başta vakıflar olmak üzere, mülkiyet konusundaki çalışmalar için ihtiyaç duydukları tarihi belgelerine kendilerine sağlamış olduk.
Müslümanların Kudüs’ü ve Mescidi Aksa’yı yeteri kadar ziyaret etmediklerini görüyoruz. Kimi kardeşimzi israil’in sınırlandırmaları nedeniyle ziyaret edemiyor olabilir. Fakat böyle bir manisi olmadığı halde Mescidi Aksa’ya gitmeyenleri açıkçası yadırgıyorum.
Filistinli kardeşlerimiz şunu söylüyor, lütfen buraya gelin. Buraya geldiğinizde işgalciler yalnız olmadığımızı görüyor diyerek bizden onlara sahip çıkmamızı istiyor. Özellikle batıda yaşayan Müslümanların her fırsatta Kudüs’ü ziyaret ederek Filistinli kardeşlerime yalnız olmadıklarını hissettirmelerini istirham ediyor. Unutmayın ki gitmediğiniz yer sizin değildir.
Kudüs’ü tek başına koymamalıyız. Ve bizler, işte ona ‘nerede kardeşlerim’ dedirtmemeliyiz. Şehre binlerce eser kazandıran ecdadın torunları olarak, inşallah bizler bundan sonra da Kudüs’te bütün desteğimizi bütün imkanlarımızla vermeye devam edeceğiz.
SURİYE'YE GİRDİK ÇÜNKÜ...
Şu anda 600'lü rakamlar konuşuluyor ama hayır. Bana göre Suriye'de 1 milyona yakın insan öldü. Bu ölüm hala devam ediyor. Çocuk, kadın, erkek ayrım yapmaksızın devam ediyor. Nerede BM, ne yapıyor? Irak'ta var mı yine yok. Biz sabır, sabır, sabır dedik en sonunda dayanamadık ve Suriye'ye Özgür Suriye Ordusu ile beraber girmek zorunda kaldık. Niçin girdik? Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Mesele toprağın gerçek sahipleri topraklarına sahip olsunlar, bunu sağlamak için. Yani orada bir adaletin tesisi için varız. Devlet terörü estiren zalim Esed'in hükümdarlığına son vermek için biz oraya girdik, başka bir şey için değil.