Güncelleme Tarihi:
Başbakan Erdoğan, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde, tersane sektörü temsilcileriyle düzenlenen toplantının açılışında yaptığı konuşmada, son zamanlarda özellikle yoğunlaşan birçok olumlu olumsuz spekülasyonları değerlendirmek ve buna karşı bir yol haritası belirlemek için toplandıklarını söyledi. Erdoğan, “Burada yapılacak değerlendirme ve müzakere sonucunda, birlikte sorunlara çözüm bulmak mecburiyetindeyiz” dedi.
Tuzla tersanelerinin, Türk gemi inşa sanayisinin “kalbi” denilebilecek bir üretim merkezi olduğunu dile getiren Başkan Erdoğan, Türk gemi inşa sanayisinin geçmişine bakıldığında, öncelikle Haliç, Camialtı gibi belli başlı tersanelerin mevcut olduğunu hatırlattı.
Başbakan Erdoğan, Osmanlı'dan devralınan tersaneler de bulunduğunu, daha sonra ise Pendik bölgesinin yeni tersane alanı olarak belirlendiğini ifade ederek, hem kamu tersaneleri, hem de özel tersanelerin yıllar içerisinde seri tekne yapım ve işletmesinde kendilerini geliştirmeye çalıştıklarını anlattı.
ASIL BÜYÜME 2003'TE
Zaman içerisinde tersanelerin Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgelerine de yayıldığını ancak asıl yoğunlaşmanın halen Tuzla bölgesinde bulunduğuna işaret eden Erdoğan, gemi inşa sanayisi alanındaki asıl büyük ilerlemenin 2003 yılından bu yana ülke genelinde yaşandığına dikkati çekti.
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde 37 olan tersane sayısı, içinde bulunduğumuz 2008 Haziranı itibarıyla 84'e ulaşmıştır. Tersanelerin 550 bin dwtton olan proje kapasitesi de yaklaşık 4 kat artarak 2 milyon dwttonu bulmuştur. Devam eden 64 yatırım projesi tanımlandığında, önümüzdeki 5 yılda bu kapasite 4 katından daha fazla bir rakama ulaşacak. Böylece 2013 yılında kuru havuz sayımız 15'e, yüzer havuz sayımız ise 18'e çıkacak. 2002 yılında 83 sipariş alan gemi inşa sanayimiz, bu yılın Mayıs ayı sonu itibarıyla 265 siparişe ulaşarak göz kamaştırıcı bir rakam yakaladı. Yeni gemi siparişlerinde Türkiye'nin 4. sıraya yükselmesi, şüphesiz ki hepimiz için gurur verici bir durumu ifade ediyor. Elbette gemi siparişleri, teslimle birlikte reel anlam kazanıyor. 1998-2002 yılları arasında 56 gemi ihraç etmişken, 2003-2007 yılları arasında 183 gemi ihraç etmiş bulunuyoruz. Gemi ihracatındaki rakam da aynı dönemler arasında 1,2 milyar dolardan 5,3 milyar dolara çıkmıştır. Hem tanker türü büyük gemilerin, hem de özgün mega yatların inşasında Türkiye, artık bir dünya markası haline geldi. Gemi inşa sanayisinde 5 yıl önce bulunduğumuz 23'üncü sıradan 5'inciliğe yükselmiş olmamız, bu gerçeği teyit ediyor.”
İSTİHDAM
Erdoğan, istihdam bakımından da sektörün adeta bir patlama gösterdiğini ve 2002'de 13 bin kişinin istihdam edildiği sektörde bugün doğrudan 34 bin, yan sanayiyle birlikte yaklaşık 100 bin kişinin çalıştığına dikkati çekti.
“Gemi inşa sanayimizin özellikle son yıllarda gösterdiği bu büyük başarılar, gerçekten önemli ve gurur verici” diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bununla birlikte sektörün son aylarda başarıları kadar sorunlarıyla da gündeme geldiğini görüyoruz. Tuzla bölgesinde geçtiğimiz Eylül ayından bu yana yaşanan ölümlü iş kazaları, dikkatleri sektöre ve bölgeye yöneltmiştir. Bu vesileyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyoruz. Şüphesiz ki bu olaylar bizi ziyadesiyle üzmüştür. Maalesef iş kazaları ve ölümler çerçevesinde başlayan tartışmalar, sektörün başarılarını gölgeleyecek düzeye ulaşmıştır. Tuzla bölgesinde yer alan 47 asıl firma ve 563 alt işveren ile 20 bin çalışanın odağında olduğu bu tartışmalara, sizler de takdir edersiniz ki bigane kalmamız düşünülemez.”
“İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” diyen bir hükümet olduklarını anlatan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Ancak, biliyoruz ki, Türkiye'de gerçeklerle, kamuoyunda oluşturulan hava orantılı olmayabiliyor. İlgili kurumlar bugüne kadar kendi sorumluluk alanları doğrultusunda bu konuyla ilgili çeşitli çalışmalar yaptılar. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bölgede yaptığı yoğun denetimler sonucu, uyarı, para cezası, iş yeri kapatması dahil pek çok yaptırımlar uygulandı. Bunlar kamuoyuyla paylaşıldı ama bu bilgilerin kamuoyunu tatmin etmediği, tartışmaların hala sürüp gittiğini görüyoruz. Bunun için bugün burada bütün taraflarıyla birlikte bir araya gelerek, konuyu enine boyuna konuşup tartışacağız.
Hükümet, parlamento, bürokrasi, işveren ve işçi temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirdiğimiz bu toplantının, sorunun bütün boyutlarıyla ve gerçekçi biçimde ortaya konmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz. Sorunu doğru bir şekilde teşhis ettikten sonra çözüm yollarını yine hep birlikte geliştireceğiz. Bizim ne hükümet, ne siyaset anlayışımızda insan hayatı üzerinden demagoji veya prim yapma anlayışı asla yoktur. İnsan hayatını ilgilendiren hiçbir soruna duyarsız kalmamız mümkün değildir. Konunun kendi mecrasında, soğukkanlılıkla, samimiyetle, bilimin ve aklın sınırları içinde konuşulup tartışılmasının çözümü kolaylaştıracak ve çabuklaştıracak bir yöntem olduğuna inanıyoruz. Gemi inşa sanayi gibi gerçekten zor şartlarda üretim yapılan bir sektörün kaydettiği takdire şayan ilerlemenin iş kazalarının sebep olduğu olumsuz iklimde boğulmasına izin vermeyeceğiz.”
Erdoğan, Türkiye'de son 5 yılda üretim, ihracat ve ticaret alanında büyük ilerlemeler kaydedildiğini belirterek, büyümede dünyada ilk sıralarda yer aldıklarını söyledi.
Gayri safi milli hasıla ve dış ticaret rakamlarının bu gelişmeyi en çarpıcı şekilde ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, bu hızlı büyümenin pek çok alanda daha önce öngörülemeyen, planlaması ve altyapısı hazırlanamayan sonuçlar doğurduğunu kaydetti.
“RUHSATLI TERSANELER PARMAK SAYISINI GEÇMİYOR”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bunun sadece Türkiye'ye mahsus bir gelişme olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böylesine hızlı bir gelişme, dünyanın hangi ülkesinde yaşanırsa yaşansın benzer sorunlarla karşılaşılacaktır. İş kazalarına bağlı ölüm ve yaralanma olayları maalesef dünyanın her yerinde olabiliyor. Gemi inşa sanayinde de oluyor.
Yani, hiçbir gemi kazasının olmadığı, ölümlerin olmadığı gemi inşa sanayi dünyada yok. Bunu kimse '2 kere 2, 4'tür' diye ifade edemez. Ancak, bizim üzerimize düşen yapılması gerekenler de var. Nedir bunlar? Tedbirlerimizi en güzel şekilde almak, yapmamız gereken ne varsa bunları yapmaktır. Ruhsatlara varıncaya kadar her türlü tedbiri almak gerekiyor. Sadece 47 tersanenin olduğu Tuzla'da ruhsatlara baktığımızda, maalesef sadece parmaklarımızın sayısını geçmeyecek ruhsat varsa, bu bizi düşündürmelidir. Bunu çözmemiz gerekiyor. Bunu çözerken şüphesiz ki, gerek girişimcilerimizin, gerek ülkemizin içeride ve dışarıdaki tüm bağlantılarını düşünerek bu adımları süratle atmamız gerekmektedir. Buradan artık geri adım atmamız mümkün değil. Burada bir takvim belirlemek ve bu takvimi birlikte yürürlüğe koymamız gerekiyor. “
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de 90'lı yıllarla mukayese edildiğinde 2000'li yıllarda bir iyiye gidiş görüldüğünü dile getirerek, özellikle 2002 yılı sonrasında her 100 bin kişide bin 385 olan iş kazası sayısının, istihdamdaki 2,5 milyonluk artışa rağmen 2006 yılında bin 11'e gerilediğini kaydetti.
“Rakamlar ve istatistikler ne derse desin, bir tek insanımızın bile iş kazasında ölmesini, yaralanmasını doğal karşılayamayız” diyen Başbakan Erdoğan, hedefin Türk insanı için en ideal çalışma ortamının tesis edilmesi olduğunu söyledi.
İHMAL VEYA EKSİK BULUNMASI HALİNDE
Recep Tayyip Erdoğan, bu doğrultuda iş kazaları konusunda bir ihmal veya eksik bulunması halinde bunun gereğinin yapılması gerektiğini kaydederek, şöyle konuştu:
“Sorun mevzuattaysa onu değiştirmeyi, denetimdeyse onu düzeltmeyi, uygulamada ise onun çözümünü sağlamayı, hükümet etmenin ötesinde insana olan saygımızın gereği olarak görüyoruz. Dünya sanayileşmenin ilk dönemlerindeki vahşi çalışma şartlarını geride bırakalı çok oldu. Ülkemiz de o dönemleri geride bıraktı. İnsan odaklı olmayan bir sistem, ne kamuda, ne özel sektörde yürüyemez, yürümesine müsaade etmeyiz.
Şu anda Tuzla'da da örnek tersaneler yok mu? Var. O örnek tersanelerin diğerlerine de örnek olması gerekir. 'Daha fazla para kazanacağım. Onun için bütün ilkeleri bir kenara bırakacağım' denirse, arkadaşlar kusura bakmayın orada biz karşınızda durmak zorundayız. Çünkü aldığımız vekalet bunu gerektiriyor. İnsana bakışımız bunu gerektiriyor. Bunu da beraber yapacağız. Burada insan kavramı sadece bireyin hayatını devam ettirmesini sağlayacak asgari şartları değil, hayat kalitesinin yükselmesini de ifade ediyor. Toplantımızı işte bu zaviyeden bakışın ürünü bir çerçevede gerçekleştiriyoruz. Hem işverenlerimiz hem de çalışanlarımız açısından makul, kabul edilebilir ve uygulanabilir bir sonuca ulaşacağımızı ümit ediyoruz. “
Başbakan Erdoğan, toplantıya katılanlara teşekkür ederek, toplantının verimli geçeceğine inandığını söyledi.
Açış konuşmasının ardından, toplantı basına kapalı olarak gerçekleştirildi.
TOPLANTI
Toplantının basına kapalı bölümünde, tersane sektörü temsilcileri sendika ve çalışanların temsilcileri ile bürokratların konuya ilişkin görüşlerini dile getirdikleri öğrenildi.
Toplantıya, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, TBMM İş Kazalarını Araştırma Komisyonu Başkanı Mehmet Domaç, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Denizcilik Müsteşarı Hasan Naiboğlu, Gemi İnşaat Sanayicileri Birliği (GESBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Bayrak, Türkiye Liman, Dok, Gemi ve Sanayii İşçileri Sendikası (Dok-Gemi İş) Sendikası Başkanı Necip Nalbantoğlu ile tersane sektöründen 50'ye yakın kişi katıldı.
Bu arada, Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi de güvenlik önlemleri çerçevesinde ulaşıma kapatıldı.