Erdoğan: "Hayır demeseydik onursuzluk olurdu"

Güncelleme Tarihi:

Erdoğan: Hayır demeseydik onursuzluk olurdu
Oluşturulma Tarihi: Haziran 10, 2010 14:29

TÜRK-Arap İşbirliği Forumu Dışişleri Bakanları 3. Toplantısı ile 5. Türk-Arap Ekonomi Forumu’nun Four Seasons Otel’de düzenlenen ortak açılışına Başbakan Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’nun İran’a yönelik yaptırım kararı almasına değindi.

Tahran anlaşmasına giderken, BM daimi üyelerinin hepsiyle görüşerek adımlar attıklarının altını çizen Erdoğan "Ama ne oldu ’hayır’ dediler. Böyle bir süreç başlayacakken yaptırımlarla önünü kesme yoluna gittiler. Dün atılan imzaların tek nedeni Tahran’da biz bu anlaşmayı madem ki yaptık, altına bu imzayı koyduk, bu imzaların arkasında durmak zorundayız. Eğer ‘hayır’ dememiş olsaydık, kendimizi inkar etmiş olurduk, imzalarımızı inkar etmiş olurduk. Bu onursuz bir davranış olurdu. Biz bu onursuzluğu kabul edemeyiz" dedi.

Erdoğan ayrıca Filistin’deki sorunun barışçıl çözümü için Arap ülkelerinin daha fazla inisyatif alması gerektiğini söyledi. Açılışa Başbakan Erdoğan, Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Arap Ligi Genel Sekreteri Amr Musa, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Al Iktissad Wal-Aamal Grup Genel Müdürü Rauf Abu Zaki katıldı.

Sunucu, Başbakan Erdoğan’ı konuşmasını yapmak üzere çağırırken, "Doğruluk, dürüstlük ve adaletin sesi" diye niteledi. Türkler ile Araplar'ın sadece aynı coğrafya ve iklimi paylaşmadığını belirten Başbakan Erdoğan, ortak kültür ve medeniyetin hissiyatının da taşındığını ifade etti. İstiklal Marşı Şairi Mehmet Akif Ersoy’un, “Türk Arapsız yaşayamaz, Kim ki 'Yaşar der' delidir. Arabın Türk hem sağ gözüdür, hem sağ elidir" dizelerini okuyarak dostluğun altını çizen Erdoğan, “Türkiye’nin ekseni mi kayıyor?” eleştirilerine şu yanıtı verdi:
“10 yıllardır Türkiye’nin Arap dünyası ile ilişkilerini perdeleme, engelleme gayreti içinde olanlar bugün bir kez daha bu gayretlerine yoğunluk veriyorlar. Türkiye o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üye olmak için 1959’da ilk başvuruyu yaptı. 50 yılda hiçbir ciddi somut adım atılamadı. Bütün gayretlerimize rağmen hep engellemeler. 2005’te katılım müzakerelerini başlattık. Şu anda da devam ediyor. AB içinde kimi ülkeler müzakereleri yavaşlatmaya çalışıyor, engel çıkartmak isteyenler oluyor. Türkiye’nin üyeliğini tartışmaya açmak isteyenler, şevkimizi kırmak isteyenler oluyor. Hiçbirine aldırmıyoruz, reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Aslında gizli ajandaların da farkındayız. Buna rağmen AB müktesebatının gereği neyse bunu yapmaya çalışıyoruz. Aslında bu bir testtir. AB bir teste tabi olduğunu hala farkında değil, samimi mi değil mi bunu göreceğiz"

"ÖLENLERİN SORUMLUSU KİM?"

Türkiye’nin ırk, bölge, coğrafya, inanç ayrımı yapmadan küresel ve insani meselelerde tavrının net ve cesurca ortaya koyduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Biz en başından itibaren meselenin diplomasi yoluyla çözümünü savunduk ve dün de olumsuz oy verdik. Yalnız burada bir şey açıklayacağım. Biz Tahran Anlaşması’na giderken, bu anlaşmanın adımlarını atarken BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyelerinin hepsiyle de bu işin müzakeresini yaparak bu adımı attık. Detayına girmiyorum, buna gerek yok. Bizim buradaki hedefimiz her şeyi masada çözmek, silahla, ambargolarla, dışlamalarla neticeye gidilmiyor. Dünya bunun örneklerini gördü ve bedelini ağır ödedi. Irak’ta, Afganistan’da hala bedel ödüyoruz. Milyonlarca insan 7’den 70’e insanlar öldü. Irak’ta şu anda yüz binlerce dul kadın var, bunların sorumlusu kim? Buna cevap vermemiz lazım. Yetimlerin, öksüzlerin sorumlusu kim? Bunlara karşı susacak mıyız? Bu coğrafyayı bu hale getirenler tarihe bunun hesabını vermek durumda. Filistin’de barış var mı, yok. Çözüm var mı, yok. Çözümsüz mü? Çözümsüz olduğuna inanmıyorum. Birilerinin orada menfaati korunuyor başka bir şey yok"

İran’a diplomasiyi ve barışı egemen kılmak için gittiklerini vurgulayan Erdoğan, Tahran’da atılan imzaların bir diplomasi zaferi olduğuna inandıklarını belirterek, şunları söyledi:
“Anlaşma yapıldı. Hemen ilgili ülkeleri birinci derecede aradık ve bilgilendirdik. Kendilerini ararken bize, ’Bu yaptığınız iş diplomatik bir zaferdir, sizi tebrik ve takdir ediyoruz' dediler. Bunu daimi üyeler de böyle söyledi. Ama dün ’hayır’ dediler. Niye hayır, niye yaptırım, niye acele ediyorsunuz? Eğer İran sözünde durmazsa bu adımı atın. Şu ana kadar İran sözünde durdu. Mektubunu gönderdi, ama uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın gönderdiği cevabi mektup ne yazık ki o mektubunu devamı istikametinde olmadı. Takas için ‘Türkiye’yi kabul etmez’ diyordunuz, kabul etti. 10 ay dediniz 12 ayı da kabul etti. Böyle bir süreç başlayacakken bu işin önünü yaptırımlarla kesme yoluna gittiniz."

"DİPLOMASİ, DİPLOMASİ, DİPLOMASİ"

Müzakerelerin sürmesi için gayretlerini Brezilya ile birlikte sürdüreceklerini bildiren Erdoğan, “Tahran Anlaşması’nın masada kalması için gayret edeceğiz. Çünkü dünya artık diplomasi ile yürütülmeli. Onun için de diyorum ki, diplomasi, diplomasi, diplomasi. Dün atılan imzaların tek nedeni Tahran’da biz bu anlaşmayı madem ki yaptık, altına bu imzayı koyduk, bu imzaların arkasında durmak zorundayız. Eğer ‘hayır’ dememiş olsaydık, kendimizi inkar etmiş olurduk, imzalarımızı inkar etmiş olurduk. Bu onursuz bir davranış olurdu. Biz bu onursuzluğu kabul edemeyiz. Onunu için de bu imzayı böyle attık"

Görüşmelerin 2 hayır, 1 çekimser oyla bittiğini hatırlatan Erdoğan, “Zaten böyle çıkacaktı. Siz de katılabilirdiniz. Hayır. Bu işin istikameti noktasında diplomasiyle bu işi eğer götüreceksen başarıya böyle varacağız. Böyle bir yanlışa ortak olmak istemiyiz. Çünkü tarih bizi affetmez, gelecek kuşaklar bizi affetmez. Duruşumuzu omurgalı sergilemek durumundayız dedik ve bu adımı attık" dedi.

ART NİYETLİ PROPAGANDA

Türk dış politikasında bir eksen kaymasından, bir yön değiştirmeden, batıdan koptuğunu iddia edenlerin art niyetli bir propagandının taşeronu olduğunu belirten Erdoğan, “Biz dünyanın her yerine açığız. Türkiye ile Arap dünyası işte bu art niyetli propagandanın neticesi olarak birbirine sırtını dönmüş, birbirinden uzak kalmıştır. Fransa gidiyor Arap ülkelerinde yatırım yapıyor, İngiltere, Almanya, İtalya, ABD yatırım yapıyor. Arap ülkeleri bu ülkelerde yatırım yapıyor. Ama iş Arap ülkelerinin Türkiye’ye yatırımına gelince devreye kirli bazı eller giriyor, kirli propagandayla süreci engellemeye çalışıyorlar" diye konuştu. Türkiye ile 10 yıl önce Suriye’nin neredeyse savaşın eşiğine geldiğini belirten Erdoğan, 2002’de iktidara geldiklerinde sorunları karşılıklı masaya yatırdıklarını ve sorunların “incir çekirdeğini doldurmadığını" gördüklerini söyledi.

Suriye, Lübnan, Ürdün, Libya ile vizelerin kaldırıldığını hatırlatan Erdoğan, “Aramızdaki yapay engelleri tek tek kaldırıyoruz. İlişkilerimizi doğal yatağına koyuyoruz. Husumetten hiçbir ülke kazançlı çıkmaz. Kin, intikam duygusundan hiçbir halk fayda sağlamaz. Yapay çatışmalardan dolayı halkalarımız, ülkelerimiz değil silah tüccarları, savaş baronları, kan ve gözyaşından beslenen terör odakları kazançlı çıktı. İstihdam üretmeye, ekmeğe, aşa, yoksullara harcanması gereken milyar dolarlar sanal meseleler yüzünden silahlamaya harcandı. Biz barış, istikrar, refah dediğimiz için kıyasıya eleştirilere maruz kalıyoruz. Haksızlığa karşı sesimizi yükselttiğimiz, adalet, hukuk istediğimiz için, her türlü teröre, devlet terörüne karşı çıktığımız için kasıtlı bir propagandanı hedefi oluyoruz" dedi.

GÜN İTTİFAKLARI GÜÇLENDİRME GÜNÜDÜR

İsrail’in Gazze’ye insani yardım götüren filoya saldırısın sert bir dille eleştiren Erdoğan, “Filistin’deki drama, insanlık dışı uygulamalara sessiz mi kalacağız? Bu devlet terörünü onaylamak olmaz mı? Hukuksuzluğa göz yummak olmaz mı? Uluslararası sularda korsanlığa tepkisiz kalmak olmaz mı? Yıllarca uluslararası toplum bu insanlık dışı uygulamalara göz yumdu, hatta alttan alta teşvik etti. Bu süreç böyle devam edemez, etmemeli. Gazze abluka altındayken bölgeye barış ve istikrar gelemez. Bize ne derlerse desinler hükümetimin politikalarına ne tür iftiralar atarlarsa atsınlar, biz doğru bildiğimiz, inandığımız politikalardan asla taviz vermeyeceğiz. Arap ülkelerini de meselenin barışçıl yolla çözülmesi için artık daha fazla inisiyatif almalarını beklediğimizi bir kardeşleri olarak ifade ediyorum. Daha fazla inisiyatif. Filistin-İsrail sorunu böylece ortada dururken hiçbir ülkenin refah ve istikrarı tesis edemeyeceği artık acı tecrübelerle sabittir. Gün ihtilafları çoğaltma değil, ittifakları güçlendirme günüdür" diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, kendisinin, Türk hükümetinin ve Türkiye’nin bölgede rol kapmanın ve şov yapmanın peşinde olmadığını vurgulayarak, “Biz yaşanan acıların, trajedilerin, korsanlığın tüm bölgelere ağır zarar verdiğine inanıyoruz. Daha fazla acı yaşanmaması için biz samimiyetle gayret sarf ediyoruz. Şunu unutmayın, bizler siyasetçiler olarak, sizler her türlü işadamı, bürokrat, teknokrat, hep birlikte dünyada üstünlerin hukukunu değil, hukukun üstünlüğünü savunmadığımız sürece zulüm devam edecektir. Hukukun üstünlüğünü savunduğumuzda barış dünyaya egemen olacaktır. Bunu başarmamız lazım.Silahlar sustuğunda, kan ve göz yaşı dindiğinde her ülkenin bundan yarar göreceğine inanıyorum" dedi.

POTANSİYELİMİZ ÇOK DAHA YÜKSEK

Son yıllarda Arap dünyası ile siyasi ilişkilerin yanında ekonomik ilişkilerin de geliştiğin kaydeden Erdoğan, “2002 yılında Arap ülkeleriyle ticaret hacmimizi 7 milyar iken, 2007’de 37 milyar dolara çıkarttık. Bu, yüzde 428 artış demek. 20097da küresel krize rağmen ticaretimizi 29 milyar dolarda tuttuk. Bugün 2 binin üzerinde Arap ülkesi menşeili şirket Türkiye’de birçok alanda yatırım yaparak hem kendi ekonomilerine hem Türkiye ekonomisine katkı yapıyor. 2002-2009 arasında Arap ülkelerinden Türkiye’ye 6,3 milyar dolar doğrudan yatırım sermayesi girdi. 2002 yılında Türkiye’ye 400 bin Arap turist gelirken, 2009’da bu rakam 1 milyon 420 bine çıktı. Türk dizilerinin Arap dünyasında beğeniyle izlendiğini biliyorum. Potansiyelimizin çok daha yüksek olduğunu biliyorum. Türkiye ile ticaret yapacak her bir kardeşimin kapıların sonuna kadar açık olduğunu bilmelidir" diye konuştu.

OECD verilerine göre Türkiye’nin Avrupa’nın en hızla büyüyen ekonomi olacağının beklendiğini belirten Erdoğan, “Türkiye Arap yatırımcılar için son derece karlı fırsatlar sunuyor. Dostunuz, kardeşiniz bir ülke yatırımları karşılıklı olarak gerçekleştirmeyi sizden rica ediyor. Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı bütün bürokratik işlemleri sizin adınıza takip ediyor. Siz sadece dosyayı bırakın, ajansımız ütün işlemleri takip edip bitirecek ve dosyanızı size temsil edecek. Bütün gelişmeleri bana rapor ediyorlar. Arap ülkelerinden gelecek yatırımcıların işini kolaylaştırmak için ajansımızı yoğun bir şekilde çalışıyor. Biz ev alma komşu al deriz. Arapların da aynı anlama gelen sözü vardır" dedi.

TEŞEKKÜR ETTİLER, BAŞSAĞLIĞI DİLEDİLER

Açılışta, ayrıca Lübnan Başbakanı Saad Hariri, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TOBB ve DEİK Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Arap Devletler Ligi Genel Sekreteri Amre M.Moussa ve Al-İktissad Wal-Aamal Group Genel Müdürü Raouf Abou Zaki da konuştu. Konuk konuşmacılar Başbakan Erdoğan'a ve Türkiye’ye, Filistin ve Gazze’de yaşananlara karşı gösterdikleri tavır karşısında teşekkür ederek, İsrail’in öldürdüğü yardım gönüllüleri için başsağlığı dilediler. Tüm konuşmalarda İsrail, kanlı saldırıyla ilgili kınandı.

Bölgenin hassas bir dönemden geçtiğini belirten Saad Hariri "Bölgemiz barbar İsrail’den çok çekti. Arap ülkeleri olarak barış için çalışıyoruz. Başkenti Kudüs olacak özgür bir Filistin için, güçlü ve birbirine bağlı bir kuvvet ortaya koymaya çalışıyoruz" dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu "Türkiye-Suriye-Ürdün ve Lübnan olarak serbest ticaret ve vize bölgesi ilan edeceğiz. Bu bölge arasında insanlar ve para hiçbir kısıtlama olmadan yol alabilecek. Bölgemiz yükselen bir bölge haline gelecek" diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!