Güncelleme Tarihi:
Erdoğan, partisinin Vali Kemal Yazıcıoğlu Spor Salonundaki Ordu 2. Olağan İl Kongresine katıldı.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, 14 Ağustos 2001'de uzun, ince bir yola çıktıklarını, gündüz gece yürüdüklerini söyledi.
Ülke yönetimini devraldıklarında fabrikaların, kepenklerin kapalı olduğunu anlatan Erdoğan, Türkiye'nin bugün nereden nereye geldiğinin artık anlaşıldığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, bugüne kadar nema, imarzedeler, offshore mağdurları ve IMF borçları gibi kalemler için ortalama 100 katrilyon lira ödeme yapıldığını anlatarak, bugüne kadarki iktidarların bunu neden ödemediğini sordu. Erdoğan, DYP, DSP, ANAP ve MHP gibi partilerin iktidarda yer aldığını, ancak yıllarca bu paraların ödenmediğini söyledi.
Arada bir bazı seslerin çıktığını anlatan Erdoğan, kendilerinden önce 22 bankanın fona devredildiğini, bunların zararlarının da devlet tarafından ödendiğini ifade etti. Yolsuzluklarla mücadele etmeye devam edeceklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, artık itibarlı ve istikrarlı bir hükümetin iş başında olduğunu kaydetti.
Artık bölgesinde ve dünyada gündemi belirlenen değil, gündem belirleyen bir Türkiye'nin olduğunu anlatan Erdoğan, Kopenhag siyasi kriterleri çerçevesinde düşünce ve vicdan özgürlüğü konularındaki ilerlemeleri anlattı.
Erdoğan, özgürlükleri daha ileri bir noktaya taşıma konusundaki kararlılıklarını vurguladı. Başbakan Erdoğan, Karadeniz Sahil Yolu Projesi ile ilgili olarak da bir-iki ufak aksaklığın dışında projenin bu yıl bitirileceğini anımsattı.
-“FINDIK ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAM”-
Partililerin “Fındık meselesi ne olacak?” sözleri üzerine konuya değinen Erdoğan, bu konu üzerinde çok spekülasyon yapıldığını söyledi. Fındığın bu topraklar için bir nimet olduğunu dile getiren Erdoğan, ”Bu konuyu iyi bilmenizi istiyorum. Zira fındık üzerinden ben Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak siyaset yapmam” dedi.
Bu konuyla ilgili yerel medyanın da “saptırma yapmaması gerektiğini” ifade eden Erdoğan, hükümet olarak halkın alın terini sonuna kadar korumakta kararlı olduklarını söyledi.
Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri Kanununun 16 Haziran 2000 tarihinde yürürlüğe girdiğini, bunun kendilerinden önceki iktidar döneminde yasalaştığını anımsatan Erdoğan, bu kanuna göre birliklerin hükümet ile ilişiğinin kesildiğini anlattı. Ancak bu birliklerin devletin güvencesindeymiş gibi algılandığını kaydeden Erdoğan, “Böyle bir şey yok. Bunların yönetimlerini devlet, hükümet seçmiyor. Delegeleri genel kurulu; o da yönetimi oluşturuyor. Birliğin ne kadar fındığı hangi fiyattan alacağı hükümetin değil, birlik yönetiminin inisiyatifindedir” diye konuştu.
Ancak bütün bunlara rağmen yaklaşık 2 trilyon liralık FİSKOBİRLİK borcunu sildiklerini anımsatan Erdoğan, bir partilinin “Stokçular var, stokçular” sözleri üzerine, “Ben belli bir bölümün, stokçuların vekili değilim, 73 milyonun vekiliyim. Kimse burada stokçular adına laf etmemeli. Millet adına laf etmeli” dedi.
“YÖNETİMİ GÖREVDEN ALMA YETKİMİZ YOK”
Daha önce FİSKOBİRLİK yönetimine çağrıda bulunduklarını ve ellerindeki fındığı satarak, üreticilere olan borçlarını ödemelerini istediklerini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Sizler tabii burada feryat ediyorsunuz. Bunu 7 milyon lira olarak açıklayan kim? Ortada bunlar da var. Eğer siz Hazinemizi iyi yönetemezseniz, şunu iyi biliniz ki biz 73 milyona bunun hesabını veremeyiz. Burada elimizde olan yetki şu; Sanayi Bakanlığımız sadece bu konuyla ilgili müfettiş gönderebiliyor. Müfettişlerini gönderdi, şimdi de ikinci müfettiş gönderiyor. Bunlar da işini tamamladıktan sonra yapacakları tek şey var, o da bu olayı yargıya götürmek. Yani bizim FİSKOBİRLİK yönetimini görevden almak gibi bir yetkimiz yok. Hükümetin olmadığı gibi, bakanlıkların da yok. Bunu da bilmenizi istiyorum. Çünkü bazıları bazı şeyler söylüyor. Aldanmayın. Böyle bir yetkimiz yok. Bir kanun devletinde, hukuk devletinde yaşıyoruz.
Bakın aynı olay çayda da oldu. Nasıl burada fındığı yağlığa ayırıp, beklettiler 5-6 yıl, orada da çayı derelere döküyorlardı. Çayda da her yıl zarar, zarar, zarar... Ama şu anda ÇAYKUR'un başında iyi bir yönetim var. Takır takır, zamanında paraları ödüyor. Yani burada atılacak adım yasal işlemlerdir. Yasal işlemleri yapıyoruz.”
Sorunun giderilmesi için devletin bankalarının kredi vermesi gerektiği yönündeki görüşleri yanıtlayan Erdoğan, geçmişte bankaların kredi verdiğini, ancak bunu tahsil edemeyince, kredi vermeye yanaşmadıklarını anlattı.
“SENİN İŞİN BU MU?”
Bir süre önce Trabzon'a gittiğinde kendisine bir binayı gösterdiklerini belirten Erdoğan, sorduğunda binanın FİSKOBİRLİK tarafından yapılarak, bir özel üniversiteye kiraya verildiğini öğrendiğini anlattı. Erdoğan, “E kardeşim, senin işin bu mu? Bir taraftan borç diyorsun, öbür taraftan lüks binalar yapıp, kiraya veriyorsun. Senin işin bu mu?” dedi.
Böyle sıkıntılı bir anda eldeki malların satılıp borçların ödenmesi gerektiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“İş adamlığı tecrübem olarak böyle bir sıkıntılı anım olacak. Yapacağım ilk iş, elimdeki malvarlığını satarım, borcumu öderim, ondan sonra onurumla dolaşırım. Bunu yapmam gerekir. Kalkıp da çeşitli yerlerde market açmak, bilmem ne yapmak, senin görevin değil. Sen bir kooperatifsin, kooperatif olarak kurulmuşsun. Onun için de kimse bize stokçuların iare şebekesi olarak bakmasın. Biz bunu yapamayız, kusura bakmasınlar. Biz, doğru olarak atılması gereken adım neyse bunu atıyoruz. Şu anda bakan arkadaşlarım bu hafta içinde bir toplantı daha yapacaklar. Yasal olarak bizim yapabileceğimiz ne varsa biz bunu yaparız.
Bakın hala FİSKOBİRLİK'in önünde fındık var, stokta duruyor. Tabii bu fındık geçen yılın fiyatlarını bulmayabilir. Ama biz şu anda bununla ilgili çalışmalarımızı yapıp, yapabileceğimiz katkı neyse bu katkıyı, elimizden geleni, azami derecesinde yine yaparız.”
Sağlık konusuna da değinen Başbakan Erdoğan, bazı hastanelerin tetkiklerde aşırılıklara gittiğini, beklenenin çok üzerinde faturalar geldiğini ifade etti. Daha fazla kazanmak ihtiyacında olanların bulunduğunu, bunu da bazı üniversite ve özel hastanelerin yaptığını ifade eden Erdoğan, “Samimi ve dürüst davrananlarda bu yok. Ama biz hassasiyetimizi ortaya koymak zorundayız” dedi.