Güncelleme Tarihi:
‘ELİTLERİN CUMHURİYETİ’
“Cumhuriyet’in ‘elitlerin cumhuriyeti’ olmaktan çıkıp ‘cumhurun cumhuriyeti’ olması istikbalimiz adına tarihi bir başarıdır. ‘Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım’ diyen herkesin de bu başarıdan, böyle bir kucaklaşmadan memnun olması, bahtiyarlık duyması gerekir. Ancak ülkemizde sayısı az ama sesi çok çıkan bir kesim, devlet ile vatandaşları arasındaki uçurumun kapanmasından rahatsız oluyor. Bu kesim cumhur ile Cumhuriyet’in barışmasını kendi varlıklarına, ikballerine, çıkarlarına yönelik büyük bir tehdit olarak algılıyor. Ülkemizde sosyal gerilimleri düşürecek çabalar niyeyse bunları çok öfkelendiriyor. Bu kesimler kendi ipoteklerinde olduğunu düşündükleri sanat, resim, müzik, edebiyat gibi alanlarda bir başkasının bırakın varlık göstermesini, söz söylemesini dahi kabul edemiyorlar. Çünkü bunların nazarında sanatçı ancak kendilerine hizmet ettiği, kendi çizdikleri sınırlar içinde hareket ettiği sürece sanatçıdır. Bunlara göre sanat, sadece kendilerinin onay verdiği kalıplarda olduğu zaman sanattır. Bunlara göre müzik, sadece belli türlerde olduğu zaman müziktir. Aynı nobran tavır, resim, mimari, roman, şiir için de geçerlidir. Kalıplarına sığmayan, ideolojik ön kabullerine uyman her şeye düşmanlık etmeyi de bunlar muhaliflik zanneder.
BİR MÜZİK ZİYAFETİ YAŞADIK
Ülkemizin yetiştirdiği dünya çapındaki sanatçılardan Sayın Fazıl Say’ın konserine iştirak ettim. Aynı gün ülkemizi ziyaret eden ABD’li senatör Graham’ı da davet ettim. Gerçekten bir müzik ziyafetini hep beraber yaşadık. Cumhurbaşkanı olarak ülkemizi başarı ile temsil eden bir sanatçımızın yanında bulunmaktan memnuniyet duydum. Ancak malum kesimler, daha konser daveti şahsıma ulaştığı andan itibaren büyük linç kampanyası başlattı. Şahsıma ve hatta konsere katılan herkese, edebe, ahlaka ve vicdana asla sığmayacak laflar ettiler. Oysa bizim geleneksel sanatlarımızla modern sanatlara verdiğimiz değer ortadadır. Bugüne kadar sanatçılarımız arasında ayrım yapmadığımız gibi sanat türleri arasında da ayrım yapmadık. Nâzım Hikmet’ten Necip Fazıl’a, Sezai Karakoç’tan İdris Küçükömer’e, Evliya Çelebi’den Ahmed-i Haniye, merhum Müslüm Gürses’ten rahmetli Neşet Ertaş’a kadar bu toprakların yetiştirdiği değerleri hiçbir ayrım yapmadan bağrımıza bastık.
TELEFONUNUZ KAPALI OLMASIN
Sizlerden günün 24 saati, haftanın 7 günü milletimizle iç içe olmanızı istiyorum. Kaymakam 8 saat mesai... Yok öyle bir şey. Kaymakam vatandaşıyla yatar vatandaşıyla kalkar. Telefonumuz bizim kapalı olmaz. Sakın telefonunuz kapalı olmasın, telefon devamlı açık olacak. Aradığı zaman sizi ilgili ilgisiz herkes bulabilecek. Yönettiği ilçenin derdini bilmeyen kaymakam bizim nazarımızda görevini yerine getirmiyor demektir. Aynı şey valilerimiz, emniyet müdürlerimiz için geçerli. Aksi takdirde bu ülke yönetilmez.”
AKM TEMELİNİ HAFTAYA ATACAĞIZ
“Taksim’deki ömrünü tamamlamış AKM (Atatürk Kültür Merkezi) binası yerine çok daha modern eserin temelini önümüzdeki hafta atacağız. Niye yapmadılar? Yapamazlar, çünkü onların böyle bir derdi yok. Cumhurbaşkanlığı Külliyemizde ülkemizin en büyük opera ve kongre binasını yine biz inşaa ettik. Külliyemizde 5 milyon cilt kitabın yer alacağı 24 saat açık olacak muhteşem bir eseri ülkemize kazandırıyoruz. Bugün Türk dizileri 156 ülkeye ihraç ediliyor ve yaklaşık 500 milyon kişi tarafından izleniyor. 350 milyon dolarlık ihracat hacmiyle Türk dizileri ABD’den sonra ikinci sıraya yerleşti. Eski Türkiye güzellemesi yapanlar ne bu başarıları ne bizim verdiğimiz desteği biliyor.”
ŞUURSUZ, MESULİYETSİZ HERİFLER
“Üstat Cemil Meriç, kibir kulelerinden ahkâm kesmeyi maharet zanneden bu yarım porsiyon aydınları o keskin diliyle şöyle tanımlıyor: ‘Türkiye’yi yaşanmaz bulanlar Türkiye’yi yaşanmazlaştıranlardır.’ Yani aydınlar, karaborsacılar. Bir kelime ile tesadüfün başlarına ikbal tacı oturttuğu şuursuz ve mesuliyetsiz herifler. Çağdaşlarına küfrettikçe yükseldiklerini zanneden bir alay diyor. Bu son cümleyi ben tamamlamıyorum.”