Oluşturulma Tarihi: Mayıs 16, 2005 00:00
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, anti semitizm ile belirli din ve kimliklere karşı önyargıların, etnik ve dini aşırılıkların sürdüğünü belirterek, “Bu hastalıklara İslam düşmanlığının eklendiğini ne yazık ki görüyoruz. Bu gelişmelerden kaygı duymamak elde değil” dedi.3. Avrupa Konseyi (AK) zirvesi, Polonya'nın başkenti Varşova'daki tarihi Kraliyet Şatosu'nda bu sabah başladı. Zirvede Türkiye'yi temsil eden Başbakan Erdoğan, Royal Castle'da yapılan zirveye gelişinde Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski tarafından karşılandı. Zirveye katılan liderler, toplantıdan önce “aile fotoğrafı” çektirdiler. Daha sonra toplantının açılış oturumuna geçildi. Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Avrupa Konseyi'nin 3. Zirvesi'nin, bir Avrupa Birliği üyesinin başkenti olan Varşova'da düzenlenmesinin Avrupa'daki değişimi en özlü biçimde yansıttığını kaydetti. BAŞBAKAN ERDOĞAN, ZİRVEDE BAZI LİDERLERLE AYAKÜSTÜ SOHBET ETTİBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3. Avrupa Konseyi Zirvesi'ne katılan bazı liderlerle ayaküstü sohbet etti. Erdoğan, Royal Castle'da düzenlenen zirvede, aile fotoğrafı çekiminin ardından ilk oturuma geçerken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski, Polonya Başbakanı Marek Belka, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Tassos Papadopulos, Lüksemburg Başbakanı Jean Claude Juncker, Norveç Başbakanı Kjell Magne Bondevik, Fransa Dışişleri Bakanı Michel Barnier, Bulgaristan Başbakanı Georgi Parvanov, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Rene Van Der Linden, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Terry Davis ile ayaküstü sohbet etti. Başbakan Erdoğan'ın Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan ile herhangi bir karşılaşmasının olmadığı bildirildi. Erdoğan, küresel gelişmelerin Avrupa Konseyi'nin, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki görevini daha da önemli kıldığını vurguladı. Erdoğan, şöyle konuştu: “Avrupa Konseyi'ni üzerine inşa ettiğimiz ilkeler, küresel çerçevede yaşamakta olduğumuz zorlu dönemde bize rehberlik edecek niteliktedir. Avrupa Konseyi çerçevesinde belirlediğimiz standartlar, dünyanın diğer bölgeleri için örnektir. Soğuk Savaş'ın ardından iki kutuplu dünya düzeninin yıkılması ve küreselleşmenin ivme kazanması, uluslararası sistemi açıklamak için kullanılan kavramları değiştirmiştir. "TERÖRİZM ÜRKÜTÜCÜ BOYUTLARDA" İki kutuplu dünyanın dar kalıplarından kurtulan uluslararası toplumun, küreselleşmenin olumlu unsurlarından yararlanarak istikrar, refah ve bütünleşme yönünde ilerlemesini umut ediyorduk. Ancak 11 Eylül saldırıları, uygarlık için büyük bir tehdit oluşturan terörizmin ulaştığı ürkütücü boyutları ortaya koymuştur. Terörizm de küreselleşmekte, bölge, din ve ırk ayırımı yapmadan masum insanları katletmektedir. Terörizmle mücadele, güçlü uluslararası dayanışma gerektirmektedir. Terörizm gibi uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, insan ticareti, yolsuzluk ve çevre sorunlarının etkileri de ulusal sınırları aşmaktadır.” Yabancı düşmanlığı, ırkçılık, anti semitizm ile belirli din ve kimliklere karşı önyargıların, etnik ve dini aşırılıkların sürdüğüne işaret eden Erdoğan, “Bu hastalıklara İslam düşmanlığının eklendiğini ne yazık ki görüyoruz. Bu gelişmelerden kaygı duymamak elde değil” dedi. “TERÖRÜN DİNİ, KÜLTÜRÜ, IRKI, MİLLİYETİ YOKTUR” Başbakan Erdoğan, 11 Eylül sonrası dönemin, farklı kültürler ve medeniyetler arasındaki temel anlayışın ne kadar kırılgan olduğunu ve karşılıklı önyargıların ne kadar çabuk derinleşebildiğini gösterdiğini anlattı. 11 Eylül'den sonra gelişen ilk eğilimlerden birinin, terörizmi, kültürel ve dini temeller üzerine tanımlama çabası olduğunu kaydeden Erdoğan, “Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, terörün dini, kültürü, ırkı, milliyeti yoktur. Hiçbir din de terörü, insan öldürmeyi hoş görmez. Bu konuda 11 Eylül sonrası bazı bağnaz yaklaşımlar, ortaya çıkmıştır. Ancak bugün memnuniyetle görüyorum ki, sağduyu üstün gelmiş ve küresel nitelikli kırılma hatlarının genişlemesi engellenmiştir” diye konuştu. “ÖTEKİ” KAVRAMI Yüzyıllar boyunca, “öteki” kavramının, anlaşmazlıklara ve çatışmalara sebep olduğunu ifade eden Erdoğan, “Tarih bize, insanların 'öteki'ne yönelme biçiminin, aynı zamanda istikrar ve barışın dinamiklerini belirlediğini öğretmiştir. Tarih boyunca, 'öteki'ni, gözardı etme, dışlama veya 'öteki' üzerinde siyasi, ekonomik veya kültürel anlamda hükümranlık kurma eğilimlerinin, sadece ve sadece uyuşmazlık ve husumet yarattığına da tanık olduk” diye konuştu. “Bugün sorulması gereken soru şu olmalıdır: 'Öteki' dediğimiz kimdir? 'Öteki' gerçekten var mıdır?” diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: “Yoksa bu, önyargıların, hoşgörüsüzlüğün, karşılıklı anlayış eksikliğinin, birbirini dinleme ve anlamaya çalışma yeteneğinin yeterince kullanılmamasının yarattığı bir algılama sorunu mudur? Tüm Avrupa ülkelerini ortak demokratik değerler sisteminde bir araya getiren Avrupa Konseyi'nin, mevcut mekanizmaları ve uzmanlığı ile hoşgörüsüzlüğe dayanan önyargıların giderilmesi için uygun platform olduğuna inanıyoruz. DİNLERARARASI DİYALOG Avrupa'da, toplumlarımızda göç ve entegrasyon konularıyla bağlantılı olarak yaşanan sorunlara, en iyi yerel düzeyde eğilinebileceğine inanıyor ve bu kapsamda Avrupa Konseyi'nin Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi'nin kültürler ve dinler arası diyaloğun geliştirilmesine, oluşturacağı iyi uygulama kuralları ile yerel düzeyde önemli katkılar sağlayabileceğini düşünüyoruz. Avrupa Konseyi'nin, kendi toplumlarımıza yönelik faaliyetlerinin yanı sıra, diğer uluslararası ve bölgesel kurumlarla da işbirliği ve koordinasyonun geliştirilmesi gereğine inanıyoruz.” Erdoğan, özellikle BM, UNESCO, İslam Konferansı Örgütü, AGİT ve Avrupa Birliği ile kültürler ve dinler arası diyaloğun geliştirilmesi amacıyla ortak eylem programları ve faaliyetlerin geliştirilmesi ve ortak anlayış platformu yaratılmasında, Avrupa'da birlikteliği temsil eden Avrupa Konseyi'nin merkezi rolü bulunduğuna inandığını ifade etti. Başbakan Erdoğan, “Bulunduğumuz coğrafyanın Türkiye'ye, Avrupa ve Asya kültürleri ile dinler arasındaki diyaloğun ilerletilmesinde özel bir sorumluluk yüklediğinin bilincindeyiz” dedi. “DEMOKRASİ ÇOK BOYUTLU DÜŞÜNME BİÇİMİ” Gerçekte demokrasinin, çok boyutlu bir düşünme biçimi olduğunu belirten Erdoğan, “En başta, düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgilidir. Siyasette çoğunluğun yönetme hakkına, azınlıkta kalanın eğilimlerine saygıyla, ortak yarar için serbestçe bir araya gelebilme kabiliyetiyle, kadınların toplum içinde ve siyasetteki rolüyle, şeffaflıkla ve hesap verebilirlikle ilgilidir. Bizler Türkiye'de bu değerleri aynen paylaşıyoruz” dedi. Bu nedenle hükümetin sürekli daha yüksek demokratik standartları hedeflediğini, bunu yaparken Avrupa Konseyi'nde belirlenen standartları yakından izlediğini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Halkımızın artan ihtiyaç ve demokratik beklentilerine cevap veriyoruz. Bu bağlamda, toplumumuzun özelliklerini dikkate alıyor ve bizim için en iyiye ulaşmaya gayret gösteriyoruz. Başkalarının deneyimlerinden de büyük ölçüde yararlanıyoruz. Bu çerçevede, Avrupa Birliği ile ilişkimiz ve tam üyelik için adaylığımız, bize bu konuda ivme vermektedir. Gerçekten, son iki yıl içinde Türkiye'de kişisel özgürlükleri, demokratik hesap verebilirliği ve şeffaflığı geliştirmek amacıyla kapsamlı reformlar gerçekleştirdik. Ancak halen yapabileceklerimiz olduğunun da bilinci içindeyiz. Türkiye'deki tecrübelerimiz, nüfusunun çoğunluğu Müslüman bir ülkenin kendi manevi ve kültürel kimliğini koruyarak, hatta bundan yararlanarak çağdaş demokratik standartlara ulaşabileceğini ortaya koymaktadır. Adalet, eşitlik, hesap verilebilirlik, istişare, hakkaniyet, bireye saygı, manevi ve kültürel mirasımızda esasen mevcuttur.”
button