Güncelleme Tarihi:
İşte Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Meclis'te yaptığı konuşması:
"Görüşmelerin yapıcı bir ortamda geçmesini özellikle temenni ediyorum. 2011 bütçesinin temel özelliklerini maliye bakanımız sunuş konuşmasında yaptı. Şu kadarını belirtmekte fayda görüyorum. AK Parti iktidarı tarafından hazırlanan sekiz bütçe gibi dokuzuncu bütçe de büyük Türkiye’ye uygundur.
Üretimi yatırımı ihracatı destekleyen bir bütçedir. Çiftçi emekli öğrenci yatırımcı ve sanayiciler gibi tüm kesimin ihtiyaçlarını dikkate alan bir bütçedir. Bu bütçemizde de bölgesel kalkınmaya önem verilmiştir. 2011 bütçesi, vatandaştan aldığını vatandaşa veren bir bütçe olan, yarınları düşünen, geleceği tasarlayan bir bütçedir.
2011 Haziran ayında genel seçimler yapılacak olmasına rağmen, bu bütçe seçimden etkilenmeyen, seçim var diyerek hedeflerinden vazgeçmeyen bir bütçedir. Türkiye’de AK Parti iktidarlarıyla birlikte, seçim ekonomisi kavramı Türkiye’de kalkmıştır. Seçim ekonomisi milletin emanetine haksızlık etmektir. Türkiye bunu defalarca yaşadı.
Merkez bankasına talimat verildi. Karşılıksız para basıldı. Bol keseden dağıtıldı. Tedbirler ertelendi. Mali disiplin delik deşik edildi. Popülist vaatler havada uçuştu. Seçim öncesinde geçici rahatlık yaşayan milletimiz, seçimin ardından bunun faturasını çok ağır şekilde ödedi. Enflasyon üç haneli rakama yükseldi. Faizler astronomik seviyeye fırladı. Arka arkaya gelen zamlarla milletin beli büküldü. Kaşıkla verilen kepçeyle geri alındı.
İktidarımız boyunca milletimizin emeğine göz diken politikalardan özellikle sakındık. Yüzde 30 seviyesinde aldığımız enflasyon 2009 yılı sonunda yüzde 6,5 seviyesine gelirken, 2010 Kasım ayında yüzde 7 civarında odlu. Yüzde 63’ten devraldığımız devletin borçlanma faiz oranı yüzde 7’lere geriledi.
İnsaf edin, devletin borçlanma faizinin yüzde 63 olduğu bir orandan yüzde 7’ye iniyorsunuz. Bunun insafla yakından uzaktan alakası yok. Milletimizin emeği korundu, ekmeği korundu. Ülkenin kaynakları, vatandaşın alın teri muhafaza edildi. 2002 yılından sonra iki yerel seçim, bir genel seçim, iki halk oylaması ve bir cumhurbaşkanlığı seçimi yaşandı. Hiçbir seçim döneminde mali disiplin bozulmamıştır. Bugün de aynı şekilde genel seçime 7 ay kalmasına rağmen, Türkiye ekonomisine güven devam etmektedir.
Sadece bir gösterge, özellikle bizim iktidara geldiğimiz dönemde, 2002’de en az güvenilen kurum olarak siyaset kurumu çıkıyordu. Genç nesil nezdinde de siyaset kirli bir iş olarak görünüyordu. Siyasetçiye güvenilmiyordu. Siyasetçi sokağa çıkmaya korkuyordu. Siyaset yalanla, yolsuzlukla, sözünden dönmekle, çark etmekle, u dönüşü yapmakla, sabah söylediğini akşam yalanlamakla, iktidara gelmek için pervasızca atıp tutanlar, her yolu mübah görenler, aynada kendilerine baktıklarında yüzleri kızarmasada, milletin aynasında mahçup olurlar.
Birilerinin şuur altı böyle şekillenmiş olabilir. Birileri bugün hala siyasetin bir yolsuzluk, kayırma vesilesi olarak görüyor, şuur altındaki bu anlayışı egemen kılmaya çalışıyor. Ben şunu ifade etmek istiyorum. Milletimizin teveccühüne dayanarak şunu açık açık söylüyorum. AK Parti siyaseti temize çeken bir partidir. Siyaseti farklı olan bir partidir. Siyaset ile yolsuzluğu, popülizmi birbirinden uzaklaştırmış bir partidir.
Biz en başından itibaren büyük düşünüyor ve bunun içinde büyük adımlar atıyoruz. Tarihimizle kültürümüzle medeniyetimizle çok büyük olduğumuzun bilincindeyiz. Bu bölgede tarihe yön verdiğimizin bilincindeyiz. Biz ufku olan, büyük vizyonu olan bir millet olduğumuzun idrakindeyiz. Biz prangalardan kurtularak geleceğe yürüyoruz. Hamaset edebiyatı yapmıyoruz. İnanmayanlar varsa, balkanlardaki Türkiye imajını iyi okumalarını tavsiye ediyoruz. onlara kafkasya’da, Avrupa’da orta doğu’daki Türkiye imajını iyi okumalarını tavsiye ediyorum.
Trabzon’da Antalya’da Van’da gördüğüm heyecanı, saraybosna’da dakka’da paris’te berlin’de gördüm. Şu geçtiğimiz 8 yıldır, benim gurbetçi kardeşim, benim soydaşım, gittiği her yerde göğsünü gere gere Türk’üm diyor. Benim her bir kardeşim, cebindeki pasaportunu, parasını gururla taşıyor. Paramızı delik deşik edenler, sıfırlarla parayı zenginleştirdiğini zannedenler, paramızın onuruyla oynamadı mı? 6 sıfırı koyan kimlerdi? Hani onlar paramızın değerini koruma anlayışına sahiptiler? Bu altı sıfırı attığımızda enflasyon patlar diyenler onlar değil miydi? Bunu biz yaptık, biz başardık.
AB’ye katılım müzakerelerini kararlılıkla yürütürken, kurumsallaşma sürecimizi devam ettirirken, orta doğuyla balkanlarla hasret giderirken, vizeleri kaldırarak işbirliğini artırıyoruz.
2002’de Suriye’ye ihracatımız 267 milyon dolar, 2009’da 1.4 milyar dolar oldu. Irak’a 829 milyon dolardı. 2009 sonunda 5 milyar dolara yükseldi. Rusya’ya 2002 sonunda 1 milyar 172 milyon dolarken, 2009’a 3 milyar dolara ulaştı. Yunanistan’a 590 milyon dolarken, 2009 sonunda 1.6 milyar dolar ihracat yapar hale geldik. İşte sıfır sorun anlayışının neticesi budur.
Dün başkenti Ankara’nın köylerine yol götüremeyen bir Türkiye vardı. Bugün KÖYDES projesiyle her yere yol götüren bir iktidar var.
Dün alan bir Türkiye vardı. Bugün Kızılay’ıyla, Tika’sıyla elini uzatan yani veren, yani elini uzatan bir Türkiye var.
Sadece şu dört yılda, resmi kalkınma yardımlarımız yıllık ortalama 700 milyon doları aştı.
İçi boş vaatlerle hareket etmiyoruz. Hayalleri gerçeğe dönüştürüyor, demokrasiye, milliyetçiliğe halkçılığa somut karşılıklar bulmanın mücadelesini veriyoruz. Milliyetçilik ülkeyi büyütmektir. Proje plan üretmektir, ekonomiyi geliştirmektir. İç ve dış politikaya vizyon kazandırmak, bizi biz eden değerleri muhafaza etmektir. Millyetçilik, yol yapmaktır, okul açmaktır. Şehirleri evleri doğalgazla buluşturmak, hızlı tren hatlarını döşemek, aydınlık bir kapı aralamaktır.
Bugün arkadaşlarımda söyledi 79 yılda ülkemizde inşa edilen bölünmüş yol 6101 kilometre. Bizim sekiz yılda ise 13.375 kilometre. Bunların üzerinden sizler de şimdi seyahat ediyorsunuz. Bari görürsünüz de bir teşekkür edersiniz ama böyle bir şeyiniz de yok. Bu bölünmüş yollar 153 milyon saat tasarruf sağlıyor. Bu yollar 649 milyon litre yakıt tasarrufu sağlıyor. 2.1 milyar TL benim vatandaşımın cebinde kalıyor. Bu hesapları biz yapıyoruz. Ama ah bir de muhalefet yapsa.
Tüm bunların yanında trafik kazalarında bir düşüş olduğu açıkça ortada. Ankara Eskişehir hızlı tren hattını tamamladık. Bu hafta Ankara-Konya hızlı tren deneme seferlerini başlatıyoruz. Ankara – Konya 1 saat 15 dakika.
Türkiye’nin denizlerini keşfetmesini sağladık. Hava yolunu halkın yolu haline getirdik. Eğitimde 8 yılda 160 bin derslik açtık. 750 bin bilgisayarı okullara gönderdik. 80 yeni üniversite kurduk. Şimdi fatih projesiyle şimdi akıllı tahtalar olacak. Her sınıfta lap toplar olacak.
Ülkesini ve milletini sevmek işte budur. Sağlık hizmetini ülkenin dört bir yanına yaymaktır. Milliyetçilik adaleti emniyeti ulaştırmaktır. Sadece Türkiye için değil, Moğolistan’dan tutunuz, Kırım’dan Kudüs’e kadar nerede Ata yadigarı varsa, sahip çıkıyor ve bunu onarıyoruz.
Şimdi bir şey daha ifade edeceğim. Çok gündeme geldi. Memleket yönetmek farklı bir şey. Yani beş tane on tane güdemeyenler bunu bilemez. 8 yılda 20 milyar tutarında, modernizasyon projesi yürüttük. Bunların yüzde 90’ınını Türkiye’den kendi sanayimizden temin ettik. Milli piyade tüfeğimizin atış denemeleri başladı. 2011’den itibaren üretmeye başlıyor. Altay adı altında, bütün alt sistemleriyle ilk defa Türkiye tank üretimine başlıyor. İnsansız hava aracının prototip tasarımına ve imalatına başladık. Türkiye’nin ilk savaş gemisini inşa ettik. Yine İtalyanlarla birlikte burada ürettiğimiz helikopter 2011 itibariyle test uçuşuna başlıyoruz. GÖKTÜRK uydusunu 2012’de uzaya gönderiyoruz. Başta F-16 olmak üzere, uçaklarımız, helikopterlerimiz, tanklarımız yerli sanayimiz tarafından ülkemizde modernize ediliyor. Malezya’nın zırhlı tekerlekli açıklarını, Hollanda’nın alçak irtifa sistemini, Güney Kore’nin eğitim simülasyonunu biz üretiyoruz.
Bir çok gelişmiş ekonomi IMF’yla anlaşırken, biz yapmadık kendi imkanlarımızla devam ediyoruz. küresel bir krizi, ağır bir krizi, kendi becerimizle imkanlarımızla aştık. Yolsuzluk, sürekli olarak bunu tekrar edenler oldu. Elinde aslı astarı olmayan belgeleri sallayanlara, şimdi burada da sallandı.
Bakın yerel seçimlerde, İstanbul adayı olan sayın Kılıçdaroğlu, benim belediye başkanımla ilgili bir çok şey konuştu. Onun dokunulmazlığı yoktu. Hadi yargılansaydı. Bir şey bulamayacaksın. Açtığın bütün dosyaların içi hep boş çıktı boş.
Ben burada bir şeyi daha ifade etmekte fayda görüyorum. Yine İstanbul büyükşehir başkan adayıyken, fakirlere ayda 600 lira maaş bağlayacağını ifade ettiniz.
Hadi İzmir büyükşehir belediye başkanı, fakirlere 600 lira versin. Hadi yap. Bekara karı boşamak kolay, işi yap işi. Senin belediye başkanın hadi yap. Biz ülke yönetiyoruz ülke, öyle kuru kuruya buraya bu kadar vereceğiz deme. Hadi ver 600 lira.
Bir dosyadan daha bahsettin. Hemen irtibatı kurdum. Benim belediye başkanım o kişiyle ilgili hemen anında davayı açmış. Şikayeti hemen ortaya koymuş ve 27.06.2007 tarihinde yazılı şikayetle, Hacı Ali Hamurcu’yu yolsuzluktan dolayı şikayet etmiş.
Bu şikayeti AK Partili beldeiye başkanı yapmıştır. 20 gün sonra yakalanmış. Üç kere ifadesi alınmıştır. Bütün ifadeler dosyasında mevcuttur. Adı geçen şahıs 6 yıl cezaya mahkum olmuştur. Şu anda bu zat hapiste. Gene çarptın. Devamlı yaptığınız iş bu. Yolsuzluğun olduğu yerde, 13. 375 kilometre bölünmüş yol olurmuydu? Hızlı tren hatları olur muydu? 160 bin derslik olur muydu? 1807 sağlık tesisi, 263 hastane, 224 ek bina olur muydu? Adalet sarayları noktasında, cumhuriyet tarihinde 597 bin metrekare inşa edilmiş. Bizim inşa ettiğimiz yaklaşık 2 milyon metrekare. İnşası devam edenler bittiği zaman 3 milyon metrekare oluyor. Sadece tüm Türkiye’deki adalet saraylarının kapalı alanlarının tamamına, çağlayan ve kartal’da yapılanlar daha fazla.
Temenni ederiz ki o beklenen adalette gerçekleşsin. Biz geldiğimizde sadece 9 şehirde doğalgaz vardı. Şimdi 66 şehirde var. 460 bin konut inşa edildi konut. Burada benim vatandaşım var. Bu kaynaklar, diyorum ya üç tane beş tane koyun güdemeyen bu ülkeyi yönetemez. Anlamaz bu işlerden. Ben size bir şey söyleyeyim. Göreve geldiğimizde IMF’ye borcu 26 milyar dolardı. Şu anda kalanı 6 milyar dolar. Bitmedi. Merkez Bankası’nın döviz rezervi 27.5 milyar dolar. Şimdi 79 milyar dolar oldu.
Sosyal yardımlarda ciddi adımlar attık. Bu adımları atmamız gerekiyordu. Tarımda çiftçilere verdiğimiz destek 36 milyar TL. Yolsuzluğun olduğu yerde çiftçi alın terinin karşılığını alamazdı. Benim çiftçim Ziraat Bankası’ndan yüzde 59 faizle kredi alıyordu. Kim vardı iktidarda? Merhum Ecevit başta değil miydi? Şu anda aynı Ziraat Bankası, düşürdü düşürdü 0 ile 12 arasında değişiyor. Bak burada. Bağırmakla çağırmakla benim sesimi kesemezsiniz. Benim sesimi bu ülkede sadece millet keser.
AB ülkelerinden, Arge harcamaları noktasında, milli gelire oranı 2003’te 4,8 seviyesindeydi, şu anda binde 8,5. AB ülkelerinden, Bulgaristan’da bu oran 4,9, Letonya’da 6,1, Slovakya’da çok daha düşük. Avrupa’da argeye ayrılan pay düşüyor. Bizde hızla artıyor. 2002’de harcanan rakam 2,9 milyar dolarken, 2009’da 8,5 milyar dolara çıktı.
Dünya krizden kurtulmak için, yoğun bir mücadele içinde. Türkiye’nin nasıl bir performans sergilediğini arkadaşlarım ifade etti. Şunu söylemek istiyorum. Bölgesel ve küresel meselelerde olduğu gibi, küresel ekonomi noktasında dünyaya söyleyeceklerimiz, önerilerimiz var.
Türkiye şu anda dünyanın en büyük 17. ekonomisi. Biz geldiğimizde 26’ydı. Biz uyarılarımızı yaptık. Burada sayın başkan bir şey kaçırdı. 1980 falan dedi. O günden bu yana zaten Türkiye burada var. Biz de geldiğimizden G-20’ye katıldık.
Şu anda da küresel krizin etkilerinin yavaşladığı bir süreçte, yeni ve büyük krizlerin yaşanmaması için yeni tedbirlerin alınması gerektiğini ifade ediyoruz.
Bütçe açığı ve borç stoku risk olarak ortaya çıkıyor. Türkiye ekonomisine ilişkin 8 yıl boyunca, küresel ekonomide her şey iyi gidiyor. Sıcak para var. Dolayısıyla Türkiye bu iyi gidişten etkileniyor. Türkiye’nin kendi imkânlarıyla, hızlı şekilde büyüyeceğine inanmak istemeyenler, bunu harici etkenlerde aramayı ısrarla sürdürüyor.
Bugün hala küresel krizin hala teğet geçmediğini ifade edenler var. Az önce sayın Kılıçdaroğlu tebrik ediyorum. Küresel kriz yok dediler. Tebrik ediyorum. 2010 yılının ilk üç çeyreğine baktığımızda, Avrupa’da ve OECD ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olma başarısını gösterdi.
Küresel krizin en ağır etki yaptığı alanlardan bir tanesi de istihdam. İstihdam ve işsizlik verileri, buna göre işsizlik puanı iki puan düşerek yüzde 11.4 seviyesine indi. Avrupa’da iki puanlık düşüş ile işsizliği en hızlı azaltan ülke konumundayız. Avrupa’da işsizlik artmaya devam ederken Türkiye işsizliğini düşürüyor.
OECD raporlarına göre, bütün ülkeler eksi, Türkiye az da olsa + konumundadır. Biz iki puan düşerken, Türkiye rekor sayılabilecek seviyelerde işsizliğini düşürüyor.
Ben bir konuya daha girmek istiyorum. Kılıçdaroğlu’yla görüşmemizde. İşsizlikle ilgili bir teklifti. GAP DAP adımlarla ilgili olarak. Doğu ve güneydoğu’ya niçin fabrika yapmıyorsunu demiştik. Biz devletçi bir zihniyetten çıkıyor ve özel sektörün buraya gitmelerini istiyoruz dedik. Biz buralarda altyapıyı, okulları hastaneleri yapıyoruz. Buralarda bugüne kadar bunlar yapılmadı. Ama şimdi var. Ben işte dün evvelsi gün duble yolların halini gördüm. Ama bugüne kadar bunlar yapılmamıştı. Okulları, hastaneleri gördüm. Bunlar yoktu. Üniversite yoktu. Buraların evlatlarını, Siirt’ten çıkıp artık Batı’da değil Siirt’te orada eğitim almasını sağladık. Bugüne kadar bunlar yapılmadı.
Kalkıpta burada cezaevi konusunu gündeme alıyorsanız, bunların ihtiyaç olduğunuzu biliyorsa
Sizin mantığınıza göre zaten olmaması lazım. Siz esip geçiyorsunuz. Biz bu bölgede terör belasıyla başarılı olduğumuzda, özel sektör koşa koşa oraya gidecektir. Şu anda en büyük engel budur. Buna rağmen, dün baraj inşaatını gördüm. Gidip adımını atanlarda var. Orada 267 megawatt bir barajı bir vatandaşımız yapmış. Mart sonunda da açılışını yapacağız. Bak bunlar da devam ediyor. 36 ayda bunlar yapıldı. Ama sizin bunlardan haberiniz yoktur. Bu ülke nasıl değişiyor, haberleri yoktur. Hayatları bardağın boş tarafını göstermekle geçmiştir. Şunu da ben yaptım diyemezler. Yok. Bütün bunların yanında, sürekli borç borç söyleniyor.
Türkiye’nin borç yükü artmıyor. Banka olayını sayın Ecevit çözdü diyor. 21 banka fona devrildi nasıl çözüldü? Bunun benim milletime olan faturasını nasıl görmezden gelirsiniz ana muhalefet olarak. 21 bankayı fona devrettiniz. Ama şu anda ABD fonlarken, biz Türkiye’de bir tane bankayı fona devretmedik.
Hiçbir bankaya da kuruş destek vermedik. Küresel ekonomi karşısında gösterdiğimiz başarılı performansı gösteren bir diğer ölçü de kredi notları. Ülkemizin kredi notu iki kademe birden artırıldı. 2010’da da artırıma gidildi. Son olarak 24 Kasım 2010’da bir kuruluş daha, kredi notu görünümünü durağandan pozitife yükseltti.
Dünyada ekonomide yükselen yıldız olmaya devam ediyoruz. AB üyesi olan Portekiz 2013 yılına kadar memur maaşlarını sadece enflasyon oranında artıracağını açıkladı. Yunanistan 1,8 milyar euro kısıntıyı, emekli maaşlarını dondurmayı, memur maaşlarını indirmeyi tartışıyor. İtalya üç yıl süreyle ücretleri donduruyor, emeklilik yaşını yükseltiyor.
Gelişmiş ülkeler ücret artışını gündeminden çıkarıyor, personel sayısını azaltır, emeklilik yaşını artırıyor. Dünyada böyle bir fotoğraf varken, biz emeklilerimizi de memurumuzu da enflasyon karşısında koruduk. Yeniden yapılandırmayla, esnafımızın rahat nefes almasını sağlıyoruz. Asgari ücretten öğrenci kredilerine, kamu işçisi memur emekli maaşlarına kadar her alanda da enflasyon üzerinde artışlar gerçekleştiriyoruz.
Biz polisimizi hiçbir zaman ezdirmedik. Ama şunu bilmenizi istiyorum. Biz illegal örgüt mensupları derken, hepsinin belgesi var. Sen nerede olduğunu çok iyi bilirsin. Biz entelektüel ortamda, her türlü tartışmaya varız. Önce hükümete faşist derken, daha sonra öğrenciye faşist diyen sizin insanınız. Ama ne oldu? Ertesi gün yine çark ettiniz, U dönüşü yaptınız. Bu ülkede sadece o çocuklar yok. Bizim milyonlarca yavrumuz var. Biz onların hepsini başımız gözümüz üstünde taşıyoruz. Elinde taş yumurta Molotof kokteyliyle geleni değil."