Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Diyarbakır İl Başkanlığının 6’ncı Olağan Kongresi’ne katıldı. Yaptıkları reformlarla demokratikleşmenin güçlendirilmesi konusunda cesur adımlar attıklarını ve demokratikleşmenin hiç bitmeyecek bir yolculuk olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Ülkemizde hangi kesimin sorunu varsa çözümü için mücadele etmek boynumuzun borcudur. Ama kat ettiğimiz mesafeyi de asla gözden ırak etmemeliyiz. Türkiye’nin sessiz devrimini inkar etmek bu millete ve devlete yapılacak en büyük haksızlıktır” dedi.
Seyrantepe Kapalı Spor Salonu’nda yapılan kongrede konuşan Erdoğan, Diyarbakır’ın 16 Nisan halk oylamasında maalesef yüzde 32’lik “evet” oranıyla beklentilerinin çok altında kaldığını belirterek, kongrenin Diyarbakır’da yepyeni bir dönemin müjdecisi olacağını ifade etti. Diyarbakır’ı sevdiklerini, Diyarbakır’ın da kendilerini sevdiğini dile getiren Erdoğan, "Diyarbakır ile aramıza kimsenin girmesine de izin vermeyeceğiz. Bizim Diyarbakır ile aramızdaki kardeşlik hukuku öyle düne, önceki güne dayanmaz. Bizim kardeşlik hukukumuz Hazreti Adem ile başlamış, sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed’in ümmeti olmakla perçinleşmiş, coğrafyamızdaki bin yıllık birlikteliğimizle de mühürlenmiştir. Bizim Diyarbakır ile muhabbetimiz buzdan heykel gibi güneşi görünce eriyen türden değil. Biz Diyarbakır ile etle tırnak gibiyiz. Biz Diyarbakır ile aynı bedenin iki yarısı gibiyiz. Hangi yarımız olmazsa diğeri de eksik kalır. Onun için Diyarbakır ile birlikteliğimiz inşallah hep devam edecek" diye konuştu.
"DİYARBAKIR’A ÇOK BÜYÜK YANLIŞLAR YAPILDI"
Diyarbakır’ı, okuduğu İbrahim Halil Demir’e ait, “Medeniyetler abidesi ey Diyarbekir” şiirindeki gibi bildiklerini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Diyarbakır uğradığı tüm sıkıntıları, maruz kaldığı tüm zulümleri geride bırakarak, aydınlık geleceğe doğru kararlı adımlarla ilerleyecek. Gerçekten Diyarbakır zor günler geçirdi. Diyarbakır’a geçmişte çok büyük yanlışlar yapıldı. Birazda bu yüzden Diyarbakır terör örgütlerinin cirit attığı bir yer haline geldi. AK Parti'yi kurma çalışmalarımız sırasında bölgeyi ziyaret ettiğimizde, buradaki dostlarımıza, ‘Hükümete geldiğimizde bizden ne isterseniz’ diye soruyordum. Aldığımız cevap, ‘Olağanüstü hali kaldırın, başka bir şey istemeyiz’ oldu. O dönemin OHAL’i ile bugünü karıştırmayın. Bugün OHAL yetkilerinin yüzde 5’i bile kullanılmıyor. Özellikle hak ve özgürlükler konusunda en küçük bir kısıtlama bile söz konusu değil. İktidara geldiğimizde, daha ilk ayda OHAL’i kaldırdık. Bürokratik vesayeti kırdıkça, demokrasimizin güçlendirilmesi konusunda daha cesur adımlar attık. Hükümetlerimiz döneminde özgürlük ve demokrasi çıtasını yükseltmek için eskiden talep edilen ne varsa hemen hemen hepsini harekete geçirdik. Devlet Güvenlik Mahkemeleri gibi özel yargılama usullerini kaldırmaktan, işkenceye sıfır tolerans uygulamasına kadar pek çok reforma imza attık. Yanlış uygulamalara birer birer son verdik. Yerleşim yerlerinin isimlerinden, çocuklara istenilen adların verilmesine kadar pek çok konu vardı. Farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi, bunlarla film ve müzik yapılması, akademik çalışması yapılması gibi talepler birer birer hayata geçirildi. Demokratikleşme elbette hiç bitmeyecek bir yolculuktur. Zaman geçtikçe, şartlar değiştikçe elbette beklentiler ve taleplerde değişecektir. Ülkemizde hangi kesimin sorunu varsa çözümü için mücadele etmek boynumuzun borcudur. Ama kat ettiğimiz mesafeyi de asla gözden ırak etmemeliyiz. Türkiye’nin sessiz devrimini inkar etmek bu millete ve devlete yapılacak en büyük haksızlıktır. Biz kimsenin kökenine, meşrebine, doğduğu yere bakmayız. Rizeli Tayyip Erdoğan’dan bir kuldur, Diyarbakırlı Mehmet de Allah’ın bir kuludur. Şayet illa bir üstünlük sebebi arayacaksak, bakacağımız yer takva olacaktır. Hal böyleyken birilerinin illa kökeninden dolayı bir takım ayrıcalıklar, ilave haklar istemesini vicdana kabul ettirmek mümkün değildir. Ülkemizde sadece Kürt olduğu için baskı gören, haksızlığa uğrayan kim varsa, Tayyip Erdoğan olarak onun yanında yer alır, onunla birlikte mücadele ederim. Ülkemizde sırf inancından dolayı ayrımcılığa maruz kalan varsa onun da yanında olurum.”
"İNLERİNE GİRERİZ DEDİK, GİRDİK"
Türkiye’nin 81 milyon vatandaşı ve 81 vilayetiyle bir bütün olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Kimsenin ötekileştirmesi ve dışlaması söz konusu olamaz. Tek millet, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Arap’ı, Çerkez’i, Gürcü’sü ve Roman’ı ile 81 milyon tek millet. Tek bayrak. Tek vatan, vatanımızı böldürmeyiz. Yok PYD, PKK böyle bir şey olamaz. 780 bin kilometrekare ile tek vatan. Tek devlet, Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka devletimiz yoktur. Öyleyse biz bu yolda emin adımlarla yürüyeceğiz. Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Mesele bu. Devlet kurmanın, devleti yaşatmanın öyle kolay olmadığını çevremizde yaşanan hadiseler bizlere gösteriyor. Onun için ne dedik, ‘kimse bu ülkeyi bölmeye gayret etmesin. İnlerine gireriz dedik.’ Cudi’de girdik, Gabbar’a girdik, Bestler Dereler’de girdik, ‘gerekirse Kandil’de de gireriz’ dedik ve orada da girdik. Bu dört ilke, ülke ve millet olarak istiklalimizin teminatıdır. Bunlardan birinin bile yıpratılmasına rıza gösteremeyiz."