Güncelleme Tarihi:
Bu yönde hareket edenlerin ya servetini veya oyunu artırmayı düşündüğünü belirten Erdoğan, ekonomik programdan sapmanın ve erken seçimin söz konusu olmadığını belirtti. Erdoğan, ad vermeden sosyal güvenlik yasanının 15 maddesini veto eden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in "mezarda emeklilik" ve yine ad vermeden CHP lideri Deniz Baykal'ın, Cumhurbaşkanı seçiminde erken seçiminde "sine-i millete dönmek" düşüncesini "zaman hırsızlığı yapmak olarak" yorumladı.
Erdoğan, AKP Meclis grubu toplantısında yaptığı toplantıda, son dönemde yaşanan siyasi ve ekonomik konular hakkındaki görüşlerini açıkladı.
"DEVALÜASYON İDDİASI CEHALET"
Türkiye'de sabit kur rejiminin geride kaldığını, artık dalgala kur rejiminin hakim olduğunu belirten Erdoğan, dalgala kurda da inişler çıkışlar, gel-gitler olmasının bu kur rejiminin doğası icabı olduğunu belirtti. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kurla ilgili hiçbir hedefimizin olmadığını, kurun tamamen serbest piyasada belirlendiğini, bizim aşırı oynamalar dışında kura müdahalemizin söz konusu olmayacağını, üstüne basa basa söylüyoruz. Dalgalı kur rejiminde devalüasyondan bahsetmek, kusura bakmayın en hafif tabiriyle cehalettir. Yok eğer, bu cehaletten kaynaklanmıyorsa, o zaman bulanık suda balık avlama hesabında olanlar var demektir. Bunu böyle bilin. 'Benim servetim artsın da Türkiye, nereye giderse gitsin', 'Benim oylarım artsın da bunun millete faturası ne olursa olsun' anlayışıdır.”
DIŞ PİYASALAR
Dış piyasalarda bir süredir petrol ve ham madde fiyatlarının arttığını, 10 Mayıs'ta ABD Merkez Bankası'nın faiz yükselttiğini, Avrupa Merkez Bankası ile Japonya'nın da bu yönde hareket edeceğinin anlaşıldığını anlatan Erdoğan, bu durumun dünyadaki tüm ekonomileri etkilediğini kaydetti.
Dünyadaki bu durumun birçok ekonomide belirsizliğe yol açtığını söyleyen Erdoğan, buna örnek olarak, 10 Mayıs'ta YTL'nin yüzde 7, Brezilya para birimi Real'in yüzde 5 oranında değer kaybetmesini verdi.
"MEZARDA EMEKLİLİK"
SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığının birleştirilmesinin 10 yıllardır tartışıldığını ve çözüleceğinin söylendiğini ifade eden Erdoğan, bu sorunun iktidarları döneminde çözüme kavuşturulduğunu söyledi. Sosyal Güvenlik Kurumu Yasası'nın bir maddesinin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından TBMM'ye iade edildiğini anımsatan Erdoğan, konuyla ilgili çalışmalar tamamlandıktan sonra tekrar Yasanın Cumhurbaşkanı Sezer'e gönderileceğini bildirdi. Erdoğan, sağlık alanıyla emeklilik alanındaki reformun önemine değinerek, bu konuda yanlış bir anlaşılmanın söz konusu olduğunu söyledi. Konuyla ilgili olarak çok detaylı çalışmalar yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“2036'dan sonraki emeklilik ile ilgili süreç hakkındaki 'mezarda emeklilik' yaklaşımını çok yanlış buluyoruz. Memurlar genelde 65 yaşında emekli olurlar. Memurlar, şu anda mezarda emekliliğe mi mahkumlar? Yoksa 50 yaşında emekli edelim de... 50 yaşından sonra emekli olan benim vatandaşım ne diyor? 'Ben bu genç yaşta, taşı tuttuğum zaman suyunu çıkaracağım yaşta, beni emekliye sevk ediyorlar. Başbakanım ben nasıl olur da evimin kenarına çekilip orada oturabilirim'...
Ne yapıyor? Hem emekli maaşını alıyor, hem de öbür taraftan bir firmaya gidip kayıtdışı olarak orada çalışmaya başlıyor. Bu yaklaşım doğru olabilir mi? Böyle bir yanlış yaklaşımı biz düzeltiyoruz. Çünkü Türkiye'de emeğin kayıtdışılığı var. Biz emeği de kayıt altına almak durumundayız. Eğer emeği kayıt altına almadığımız takdirde bunun bedelini bu ülke çok ağır öder. Biz, bunu başarmış oluyoruz. Ama bunu görmezden gelmek, hemen, mezarda emeklilik olarak tanımlamak doğru olmasa gerek.
Mezar, hepimiz için mukadderdir, kimse ondan kaçamaz. Ama bu 65 yaşında olacak diye de bir şey yok. Çok daha erken yaşta da mezar bizi yakalayabilir, çok daha geç olarak da yakalayabilir. Onunla bir değerlendirme yapmaya kalkarsak, o zaman oraya yaşı değil de 'ölümle emeklilik' diye bir tabir de konulabilirdi. Ama biz böyle yaklaşmıyoruz, dünya gerçeklerinden hareketle yaklaşıyoruz. Bizden önce gelen iktidarlar maalesef siyasi rant elde edebilmek amacıyla emeklilik yaşıyla sürekli oynamışlardır.”
“ERKEN SEÇİM VE SEÇİM EKONOMİSİ YOK”
Gereksiz ve zamansız tartışmalarla vakit kaybetmeye, millete bedel ödetmeye hiç niyetlerinin olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herkes ağzından çıkan sözün nereye varacağını ve sorumluluğunu bilmelidir. Buna göre konuşmalı, buna göre davranmalı. 'Ortalık bulansın da gerisi ne olursa olsun. Benim servetim artsın, oyum artsın, ben buradan siyasi rant sağlayayım da ekonominin dengeleri bozulursa bozulsun...' Bunu bu millet affetmez. Nitekim geçmişte de affetmemiştir. Anlık, bu tür adımlar hiç bir zaman bir siyasi getirisi olmamıştır. Bizi geçmişteki hükümetlerle kıyaslayanlar, açık söylüyorum yanlış yaparlar, yanlış yapıyorlar. Biz, popülizme, gevşemeye, rehavete 3.5 yıl boyunca asla prim vermedik. Hayali senaryolar üretip, hayaller ardına takılıp gitmedik. Bizim gündemimizde ne seçim var ne popülizm var ne de bizim lügatımızda seçim ekonomisi diye bir kavram var. Bunu böyle bilin... 28 Mart seçimlerini gördünüz. Bu seçimlerden öncede aynı şeyleri söylediler. 'İşte AK Parti hükümeti hemen seçim ekonomisi uygulamaya başlar...' Programımız neyse biz onu uygularız.”
"ZAMAN HIRSIZLARI"
Başbakan Erdoğan, ad vermeden CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, "Cumhurbaşkanı seçimi için gerekirse "sine-i millete dönecekleri" yönündeki sözlerini yanıtladı. Milletin teveccühüyle, sabırla, sebatla sorumluluk idrakiyle, çağın gerektiği hızla Türkiye'yi hedef ve ideallerine taşımak için ilk günkü heyecanlarıyla çalıştıklarını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
“Saati durmuş olanlar, nasıl bir hız çağında yaşadığımızı hala kavrayamamış olanlar, eski zaman ölçüleriyle düşününler, bizim tempomuzu anlamakta ne yazık ki güçlük çekiyorlar. Adeta zamanı, geçmiş zaman ve geniş zaman olarak sadece iki kategori içinde algılıyorlar. Onun için acele etmiyorlar.
Bol zamanları var. Kumda oyun oynayacak, oyalanıp zaman öldürecek kadar bol vakitleri var. Türkiye, yıllarını bu zaman özürlü anlayışlarla kaybetmedi mi? Şimdi bize kaybettiğimiz yılları kim geri verebilir?
Şairin dediği gibi; 'Her gün bir taş-ı bina-yı ömrümün düşdi yere/Can yatar gafil gönül oldu viran bihaber/Ağlayıp nalan edip düştün yola tenha garib/ Lakin göçmüş cümle kervan bihaber...' (Niyazi Mısri)
Uyanıp yola çıktığımızda bir de baktık ki kervan göçmüş, gitmiş, medeniyet kafilesi yol almış gitmiş. Şimdi arkadan yetişmeye çalışıyoruz. Ne var ki geçen gün geri gelmiyor. Bu milletin ömür binasından her gün bir taş eksilten zaman hırsızları, şimdi de yolumuzu kesmeye çalışıyor.”