Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamada, Şanlıurfa Cezaevi’nde meydana gelen olayda 13 kişinin öldüğünü belirterek olayla ilgili inceleme başlatılacağını söyledi. Başbakan Erdoğan, Fetullah Gülen’in Türkiye’ye dönüşü hakkında da, "Taktir kendisine aittir" dedi. Cumhurbaşkanlığı görev süresi hakkında konuşan Erdoğan, konunun zamanı geldiğinde konuşulması gerektiğini ifade etti. Erdoğan, Leyla Zana’dan kendisine görüşme talebi geldiğinde, kendisiyle görüşeceğini belirtti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, özel uçak "ANA" ile saat 02.05’te G-20 Zirvesi’ne katılmak üzere Meksika’ya gitti. Başbakan Erdoğan’a zirvede eşlik etmek üzere beraberinde, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de gitti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meksika gezisi öncesinde Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan ilk olarak Şanlıurfa Cezaevi’nde çıkan yangınla ilgili olarak inceleme başlatacağını belirterek şunları söyledi:
"Şanlıurfa Cezaevi’nde istenmeyen bir olayla, çıkarılan yangınla 13 vatandaşımız öldü. Kendilerine rahmet diliyorum. Konuyla ilgili Olarak Gerek Adalet Bakanım, Şanlıurfa Millletvekilim ve aynı zamanda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımla, Şanlıurfa Valimiz ile de görüştüm. Valimiz zaten şu anda cezaevinin odluğu bölgede ve yangının çıktığı koğuşu gezmiş incelemiş. Kendisinden detaylı bilgiler aldım. Fakat asıl bizim detay bilgiler bu konu ile ilgili yapılacak teftişten sonra ortaya çıkacak. Bunu içinde ciddi bir teftişin yapılmasını istedik. Yalnız sağ kalanlardan bir tanesi ile valimizin yaptığı bir görüşme var. Valimizin yaptığı görüşmeye göre; "Önce arkadaşla arasında bir kavga çıktı ve kavgayı müteakiben ateşe verdiler. Ben kendimi dışarıya atarak, kurtardımö diyor. Ama 13 kişi maalesef bu yangın neticesinde öldü. Birde tabi ki koğuşun 18 kişiye uygun olmadığına dair Vali Bey’in söylemi var. Bunların hepsinin incelenmesi adalet bakanımızdan isteyeceğim.
"TAKTİR KENDİSİNE AİT"
Başbakan Erdoğan, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Türkçe Olimpiyatları kapanışında Fetullah Gülen’e yaptığı çağrı ile ilgili sorulan soruya şöyle cevap verdi:
"Bizim Türkçe Olimpiyatlarının kapanışında yaptığımız konuşmada, ben bu ifadeyi kullandım. Ama ilk defa bu ifadeyi kullanmadım. Aslında daha önce farklı zamanlar ortak dost dediğimiz arkadaşlarımıza da bunu söyledik. Ne zaman gelmek isterlerse biz bize düşeni yapmaya hazırı dedik ve gurbette yaşamasını da doğru bulmayız dedik. Ama bu konuda ki her türlü takdir şüphesiz ki kendilerine aittir. Türkçe Olimpiyatları öncesinde de böyle bir beklentinin olduğunu bildiğim içinde bu beklentiyi de bu finale gelmiş olan tüm gönüldaşlar ile paylaşayım istedim. Çünkü dışarıda da bazı dedikodular oluyor, fitne oluyor, fesat oluyor; ‘Acaba gelmek istemiyor da burada’ denir. Böyle bir olumsuz yaklaşım var. Bunu da ortadan kaldıralım istedik. Çünkü böyle bir şeyi zaten düşünmemiz mümkün değil. Biliyoruz ki zaten yasalda hiçbir manisi söz konusu değil. Kaldı ki biz vatandaşlığı elinden alınmış olanların vatandaşlıklarını kendilerine iade etmiş bir iktidarız. Ama Hoca Efendinin zaten böyle bir sıkıntısı da yok, manisi de yok. "Öyleyse bu hasret niye? Bu gurbet niye?ö diye ifade edelim dedik. Ama yine de takdir kendilerinindir. Ama yaptıkları açıklamaya göre de şimdilik böyle bir şey düşünmüyorlar. Allah Sağlık sıhhat ve afiyetler versin derim."
"2014 OLSUN ÜLKEMİZ İÇİN HAYIR OLSUN"
Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı görev süresi ile ilgili olarak şöyle konuştu:
"Ben Sayın Kılıçtaroğlu’nun değerlendirmesini, değerlendirecek değil. Ama Anayasa Mahkemesi’nde ben yorum yapmayı kendim açısında gereksiz buluyorum. Çünkü Olay bizim üzerimizde döndürülüyor. Buna gerek yok… Şu anda Türkiye’nin cumhurbaşkanı var ve 2014’e kadarda bu cumhurbaşkanlığı süreci devam edecek. 2014 olsun ülkemiz için hayır olsun derim. Değerlendirmeleri de o zaman inşallah hayırlısı ile yaparız."
ÖCALAN’A EV HAPSİ
Başbakan Erdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Abdullah Öcalan’a ev hapsi söylemelerine, "Bizim görüştüğümüz, konuştuğumuz bir konu değil. Kendi şahsi kanaatidir" dedi. Erdoğan konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bülent Bey’in orada ortaya koyduğu yaklaşımı, yargının ortaya koyduğu bir yaklaşımı değil. Yargının burada vermiş olduğu bir karar var. Yargı bir arada İmralı’yı ağırlaştırılmış müebbet hapis kararını vermiş. Yürümede ülkede her hangi bir sıkıntıya neden olmasın diye tutmuş İmralı’yı bu konu için seçmiş. Yani İmralı değil de ülkeni her hangi bir şehrinde bir cezaevi olabilirdi. Ama böyle bir cezaevinin olmasının getireceği neticelerin neler olabileceğini de yürütme düşündü. Bu bir çok olumsuzluklara vesile olur diye de İmralı’yı uygun gördüler. Bizde zaman zaman bunun üzerinde duruyoruz, değerlendirmesini yapıyoruz. Ama bazıları bunun maliyetini speküle etmeye çalışıyorlar. Ülkenin huzuru için bazı bedelleri ödeyeceksiniz. Bizde bu bedelleri ödüyoruz. Olay budur. Onun için ben Sayın Bülent Bey’in yapmış olduğu bu açıklama üzerinde, "Silah bıraksınlar, ondan sonra ev hapsi düşünülür, konuşulurö bizim görüştüğümüz, konuştuğumuz bir konu değil. Kendi şahsi kanaatidir. Bunu bu şeklide söylemiş oluyor."
"ZANA İLE GÖRÜŞMEKTEN KAÇMAM"
Leyla Zana’nın, Kürt sorununun çözümü ile ilgili yaptığı açıklaması hatırlatılan Erdoğan şunları kaydetti:
"Zana’nın bana, benimle görüşme noktasında gelmiş bir talebi yok. Ama bir milletvekili olarak bana böyle bir talebi geldiğinde de kendisi ile görüşmekten kaçmam. Bunu da açıkça söyleyeyim. Temennim odur ki, Sayın Zana’nın yapmış olduğu açıklamalar, her halde uzun yıllar tecrübesinin de ortaya koyduğu bir neticedir. Bizler keşke; ‘BDP silahı unutup, terör örgütünü unutup, parlamento çatısı altında siyasi mücadelesini sürdürse’ diyoruz. Şu anda kulislerde arkadaşlarımızı birbirileri ile yaptığı görüşmeler gelen kurula girildiği zaman ağıza alınmayacak, hakaretlere dönüşmese. Genel kurul içinde ki tablo, kulislerde öyle değil. Kulislerde tablo çok farklı... Orada birbirleri ile ikramlaşıyorlar… Ama genel kurula girildiği zaman başka bir dünya var. Bizde bunu anlamakta zorlanıyoruz. Dolayısıyla, demek ki taraflar samimi olsa bu iş çözülür. Benim Başbakan olarak, AK Parti Genel Başkanı olarak söylediğim, ‘Bölücü terör örgütü silahı bırakmak durumundadır. Silahı bırakmadığı müddetçe devletin güvenlik güçleri operasyonu bırakamaz. Devletin güvenlik güçlerinin görevi bu.’ Operasyonu kime yapıyor? Bölücü terör örgütüne yapıyor, halkın huzurunu tehdit edenlere yapıyor, eli silahlı şehir eşkiyasını yapıyor, yapmak zorunda. Ne diyorlar; ‘aker silah bırakacak, polis silah bırakacak.’ Olur mu? O zaten o silahı taşıdığı için polis, asker ve bundan dolayı görevli. Bunun içinde bu millet, askerine, polisine bedel ödüyor. Bunları birbirinde lütfen ayıralım ve temennimiz inşallah bunu artık parlamento içerisine girmiş olan BDP milletvekilleri anlar ve onlara gönül veren vatandaşlarımda anlar. Bu süreci başarılı bir şekilde atlatırız ve bu terör belasından da ülkemizi kurtarırız. Ülkemizin kurtulması ile birlikte de, bu milli birlik ve beraberliğimizi pekiştirecek bir sürecin başlamasına vesile olur."