Güncelleme Tarihi:
İSLAM ÜLKELERİ TEPKİ VERMELİ
“Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermeli. Müslümanlar olarak, zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor. İsrail hükümetini, HAMAS’ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomik, ticari ve diplomatik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyuyoruz.
LÜBNAN’A 30 TON YARDIM GÖNDERDİK
İsrail’in sivil-asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak, Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor. Şimdiden yüzbinlerce sivil yerlerinden edildi. İsrail’in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz muhataplarıyla yoğun temas halinde. Lübnan Başbakanı Mikati’yle görüşmemizde Türkiye’nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut’a ulaştı.
DÜNYA DAHA FAZLA SESSİZ KALAMAZ
Uluslararası toplum İsrail’in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz. Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse, Genel Kurul’un 1950 tarihli Barış İçin Birlik Kararı’nda olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır. Filistin ve Lübnan’a sahip çıkmak insanlığa sahip çıkmak, barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir. İsrail, katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte; ona destek verenler de bu suça ortak oluyor. İsrail, dozunu artırdığı devlet terörüyle sadece uluslararası hukuka olan inancı değil, kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok ediyor. Gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal siyonist, bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Bu zulme, barbarlığa asla rıza göstermeyiz.
HADSİZLİKLERİNE DE BOYUN EĞMEYİZ
Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. İslam alemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerini bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. İsrail’in uyguladığı mezalimin yol açtığı sorunlar, eninde sonunda herkesin kapısını çalacak. Tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı YPG saflarında kan döken yabancı teröristler gibi İsrail’in saldırılarının etkileri, katliamı tribünden seyredenlere de ulaşacak. Müslüman, Musevi, Hıristiyan demeden bölgemizdeki herkesin huzuru için uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz.”
SUÇ İŞLEYENE, SUÇTA KİBİRLENENE TAVİZ YOK
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz vatandaşımıza karşı müşfik; ama suç işleyenlere, suçta kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır” mesajı verdi: “Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Türkiye Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım. Geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen polis memurumuz Şeyda Yılmaz’ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum.
28 ŞUBAT ZİHNİYETİ
Diyanet teşkilatımıza yönelik sinsi bir kampanya yürütülüyor. 28 Şubat döneminden hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması bu linç kampanyasının bir parçası. Manşetleriyle darbecilere selam çakanlar, bugün de 28 Şubat zihniyetini ‘Başörtülü, çarşaflı, sakallı, cüppeli’ diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyor. Bu devlet, hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletin. Devletin sahibi; hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamıdır. İnsanımızın kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemler sona erdi. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecek. ”
TÜRKEVİ 85 MİLYONUN
BM ile birlikte Türkevi de küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden biri haline geldi. New York’u her ziyaretimizde, görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının, Türkevi’nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da anlayamıyoruz. Türkevi binamız, tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur. Kapısı da milletin evi gibi, Türk Milleti’nin her bir ferdine açık. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz.
DÜZENSİZ GÖÇE KARŞI TEDBİRLER
Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerine dair eylem planımızı, tüm paydaşlarla istişare içinde oluşturuyoruz. Bu ülkeye bir daha Boraltan Köprüsü utancını yaşatmadan, kardeşlik hukukumuza halel getirmeden, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden hassas süreci çok boyutlu bir şekilde yönetiyoruz. Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz.