Güncelleme Tarihi:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Adaletin, sadece bireylerin huzuru ve güvenliği için değil, toplum düzeninin ve yönetimlerin bekası bakımından da hayati öneme sahip bir kavram olduğunu biliyoruz” dedi.
Erdoğan, Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ile Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından “Adalet” ana temasıyla düzenlenen İstanbul Küresel Forumu'nun açılışında yaptığı konuşmada, forumda, dünyanın farklı bölgelerinden devlet adamları, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri, iş dünyası temsilcileri, sanatçılar, yazarlar ve medya mensuplarının, küresel sorunları adalet penceresinden ele alacağını ve görüşlerini ifade edeceğini belirtti.
Forumun düzenlenmesinde emeği geçen ve foruma katkı veren herkese teşekkür eden Erdoğan, “Adaletin, sadece bireylerin huzuru ve güvenliği için değil, toplum düzeninin ve yönetimlerin bekası bakımından da hayati öneme sahip bir kavram olduğunu biliyoruz” diye konuştu.
İstanbul Küresel Forumu'nda da bu nedenle “adalet” kavramının dinden siyasete, tarihten ekonomiye, bilimden sanata kadar bugünün dünyasını ilgilendiren her boyutunun tartışılacak olmasını önemli gördüklerini belirten Erdoğan, forumun, konusunun yanında zamanlaması itibarıyla da önem taşıdığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bölgemizde ve tüm dünyada etkileri derinden hissedilen çok yönlü ve güçlü bir değişim, dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Bunun yanında beşinci yılına giren küresel ekonomik krizin, özellikle Batı'da giderek derinleşen siyasi, sosyal ve ekonomik yansımalarına şahitlik ediyoruz. Yine aynı şekilde Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da yaşanan tarihi dönüşümlerin çok boyutlu etkilerini yakından hissediyoruz. İç içe geçmiş tarihi, sosyal, kültürel, ekonomik boyutları bulunan bu değişim dalgasını anlamak için dikkatle üzerinde durmamız gereken hususlardan birinin de adalet olduğunu düşünüyorum.”
“Adalet, ağaçları sulamak... Zulüm, dikene su vermek”
Mevlana'nın, “Adalet nedir? Ağaçları sulamak... Zulüm nedir? Dikene su vermek.. Adalet bir nimeti yerine koymaktır, su emen her kökü sulamak değil... Zulüm ise bir şeyi konmaması gereken yere koymaktır” şeklindeki sözlerini hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
“İnsanlık tarihindeki destansı mücadelelerin neredeyse hepsi, zulme başkaldırı için, adaleti tesis etmek için girişilen çabaların ifadesidir. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Şöyle yakın tarihe baktığımızda Gandhi'yi görürüz, Malcolm X'i görürüz, Mandela'yı görürüz, Aliye İzzetbegoviç'i görürüz. Bu muhteşem mücadele adamlarının zulme baş kaldırmakla talep ettikleri şey, kendi toplumlarının nezdinde bütün insanlık için adalet değil miydi? Filistin'de İsrail buldozerlerinin paletleri altında parçalanarak katledilen Rachel Corrie zulme karşı adaletin safında yer aldığı için orada değil miydi? Evet, insanlık var olduğu sürece dünyada zulüm eksik olmayacak, dolayısıyla adalet arayışı da asla son bulmayacak. Adaletin safında yer alanlar, daima hayırla, minnetle yad edilirken, zalimler, zulüm uygulayanlar lanetle, nefretle anılmaya devam edecek.”
Başbakan Erdoğan, “Kimse Birleşmiş Milletler'in yapısının adil bir anlayış üzerine bina edildiğini söyleyemez. Birleşmiş Milletler'in adalet üzerinde reforme edilmesi şart” dedi.
Günümüz dünyasında adaletsizliğin yapısal bir hüviyet kazandığının görüldüğünü belirten Erdoğan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, pek çok uluslararası kuruluşun işleyişinde, bu yapısal adaletsizliğin açıkça görülebildiğini ifade etti.
“Kimse Birleşmiş Milletler'in yapısının adil bir anlayış üzerine bina edildiğini söyleyemez” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“5 tane daimi üye, 10 tane geçicici üye... 10 tane geçici üyenin bir anlamı var mı? Yok? 5 daimi üyenin içinden biri çıkıp 'hayır' dediği zaman mesele bitiyor zaten. Oradan karar çıkarmak mümkün değil. Öyleyse Birleşmiş Milletler niye? Birleşmiş Milletler'in adalet üzerinde reforme edilmesi şart. Bunun çözülmesi lazım. 5 üye, onlar ne derse o oluyor. Bu ne demektir? Demek ki dünyayı bu 5 üyenin insafına bırakmış durumundayız. Peki bu 5 üyenin etnik yapısından, inancından, düşüncesinden başka dünyada yapı yok mu? Bakış yok mu? Var. Peki bu küresel yapıyı, tüm insanlığı kapsıyor mu bu temsil? Verilecek cevap hayır. Öyleyse Birleşmiş Milletler'in reforme edilmesi şart.”
“BM, bugün Suriye'de de acizlik içindedir”
20 yıl önce Balkanlar'da, Saraybosna'da, Srebrenica'da, Tuzla'da yüz binlerce insanın katline seyirci kalan Birleşmiş Milletler'in bugün Suriye;de de acizlik içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
“20 yıl önceki bu gaflet, uluslararası toplumun Soğuk Savaş'ın bitimiyle ortaya çıkan sorunlarla baş etmekte hazırlıksız yakalandığı şeklinde izah ediliyordu. Peki bugün Suriye konusunda sergilenen acizliğin, adaletsizliğin nasıl bir açıklaması olabilir? Suriye'deki olaylar karşısında etkin bir politika ortaya koyamayan Güvenlik Konseyi'nin, dünyanın diğer bölgelerindeki mağdurlar, mazlumlar nezdinde hızla meşruiyetini kaybettiğinin bilinmesini istiyorum.”
-“Batı, artık dünyanın tek merkezi değildir”-
Gelişmiş ülkeler diye ifade edilen karar mekanizmalarını ellerinde bulunduran devletlerin, dünyada ağırlık merkezlerinin artık değiştiğini, yeni ağırlık merkezleri ortaya çıktığını kabul etmek mecburiyetinde olduğunu söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Batı, artık dünyanın tek merkezi değildir. Kuzeyiyle, güneyiyle, doğusuyla dünya çok merkezli bir yapıya dönüştü, dönüşmeye devam ediyor. Bu gerçek, sadece siyasi çerçeveyle sınırlı değil. Aynı şekilde ekonomik olarak da dünya yapısal bir dönüşüm içinde.
Örneğin, geçtiğimiz yıl ilk defa OECD dışı ülkeler dünya ekonomik çıktısının yarısından fazlasını gerçekleştirdi. Bunun üzerinde durmak lazım. Yine 2011'deki küresel ekonomik büyümenin, yüzde doksanından fazlasını gelişmekte olan ekonomiler sağladı. Burası da önemli. Bu yeni durum karşısında, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki dönemin ekonomik dengeleri üzerine inşa edilen kurumlar, artık ihtiyaca cevap veremez hale geldiler.
Burada da daha adaletli, daha hakkaniyete uygun bir kurumsal dönüşüme ihtiyaç var. Mevcut güç dengesini daha doğru bir şekilde yansıtan G-20 oluşumunu, bu bakımdan üzerinde önemle durulması ve dikkate alınması gereken bir yapı olarak görüyoruz. Türkiye olarak, 2015 yılında dönem başkanlığını devralacağımız bu oluşumun, başta az gelişmişlik ve gelir dağılımı olmak üzere tüm küresel meselelerde daha fazla sorumluluk üstlenmesine çalışacağız.”
“İnsanlık kritik bir yol ayrımında"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Biz sevgili Peygamberimizin peygamberliğine iman ettiğimiz gibi, Hz. İsa Aleyhisselam'ın peygamberliğine de iman ederiz, Hz. Musa Aleyhisselam'ın peygamberliğine de iman ederiz. Şerhsiz, şüphesiz iman ederiz. Farklı inançlarda olanlar iman etmeseler de biz iman ederiz. Çünkü bizim ki
“Tarih adil bir bakış açısıyla okunmalı” |
Erdoğan, forumun konu başlıklarından birinin de “Adalet ve Tarih” olduğunu ifade ederek, tarihin de adil bir bakış açısıyla okunmasının zorunluluğuna dikkati çekti. Tarihi seçkinlerin tarihinden ibaret görmenin, her şeyden önce insanlığın kendisine haksızlık olduğunu vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Geçmişte yaşanmış olayları, bütün yönleriyle ve bütün taraflarıyla ortaya koymayan bir tarih, insanlığın ortak hafızasına sırtını dönmüş demektir. Halbuki geçmişte kuvvetliler kadar zayıflar da vardır. Geçmişte zafer kazananlarla birlikte mağluplar da bulunuyor. İnsanlığın geçmişi Avrupa'dan, Amerika'dan ibaret değildir. Asya, Afrika, Orta Doğu, Balkanlar, Latin Amerika ve dünyanın diğer bölgelerindeki insanların da tarih anlatımında adaletli bir şekilde yerlerini almaya hakları var. 100 yıl, 200 yıl önce yaşanmış olayları, bugünün siyasi, ekonomik ve sosyal farklılıklarını aşan bir adil hafıza ile ortaya koymak gerekiyor. Aksi takdirde tarihi de adaletsizle malul bir hale getirmiş oluruz. Türkiye olarak, tarihin adaletsiz yorumlanışının sıkıntılarını uzun zamandır yaşıyoruz. Bunun için tarihin adaletli anlatımı konusunda başlatılacak bütün girişimleri desteklemeye hazırız.” Forumun bir başka tartışma başlığı olan “Adalet ve Sanat” konusunu da isabetli ve önemli gördüğünü belirten Erdoğan, sanatın toplumu etkileme gücünün, adalet duygusuyla birleştiğinde, etkisini katbekat artıracağına inandığını söyledi. |
Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü ile Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından “adalet” ana temasıyla düzenlenen İstanbul Küresel Forumu'nun açılışında konuşan Erdoğan, din ve adalet konusundaki görüşleri aktardı.
Erdoğan, “Biz sevgili Peygamberimizin peygamberliğine iman ettiğimiz gibi, Hz. İsa Aleyhisselam'ın peygamberliğine de iman ederiz, Hz. Musa Aleyhisselam'ın peygamberliğine de iman ederiz. Şerhsiz, şüphesiz iman ederiz. Farklı inançlarda olanlar iman etmeseler de biz iman ederiz. Çünkü bizim ki sipariş üzerine iman değildir, inancımızın gereğidir” dedi.
Müslümanların Habeş Kralı'na sığınması
Farklı inançlara mensup insanların, adalet, hakkaniyet, hukuk çerçevesinde bir arada yaşaması konusunda zengin örneklere sahip bir medeniyetin mensupları olduklarını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
“İslam'ın ilk yıllarında Mekke'deki müşriklerin zulmünden kaçan Müslümanlar, Peygamberimizin tavsiyesiyle Habeş Kralı Necaşi'ye sığınmışlardı. Bu çok anlamlıdır. Habeş Hükümdarı Necaşi, Müslüman değildi. Ama adaletli bir kraldı. Müslümanlar, kendi dinlerine mensup olmamasına rağmen, adaletine güvendikleri için Necaşi'nin yanına gitmekte, onun koruması altına girmekte tereddüt etmediler.
Aynı şekilde, adalet timsali olan Hazreti Ömer, Kudüs'ü fethettiğinde, Hristiyanların, Yahudilerin ibadethanelerine dokunmadı, herkesin inancı doğrultusunda hayatını sürdürmesini sağladı. Osmanlı Devleti, Museviler İspanya'da zulme uğradığında, derhal gemilerini gönderip onları bu topraklara getirerek hayatlarını kurtardı. Bunun karşılığında onlardan Müslüman olmalarını da istemedi; onların kendi topraklarında adalet içinde, güven içinde yaşamalarını sağladı.”
Kanuni'nin sözleri
Başbakan Erdoğan, Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman Han'ın sorusu ve şeyhülislamın cevabını dile getirmeden önce simültane tercümanları, “Simültanede sıkıntı yaşamayalım, tercümeyi yapanlar dikkatli tercüme etsinler” diye uyardı.
Kanuni Sultan Süleyman'ın “Meyve dalına konsa bir karınca/Vebali olur mu karıncayı kırınca?” diye sorusuna, “Yarın Hak divanını kurunca/Kanuni'den hakkın alır karınca” denildiğini belirten Erdoğan, bu sözleri katılımcılara yönelttiği “Bir daha okuyayım mı?” sorusuna aldığı “Evet” cevabı üzerine bir kez daha okudu.
Erdoğan, “Bunu diyebilen şeyhülislamlara, bu cevabı kendisine düstur edinen yöneticilere sahipti. Bugün dünyanın yeniden adaletin hakim olduğu bir yer haline gelebilmesi noktasında, zalimin karşısına dimdik durabilmesi için, bizim işte bu anlayışla çalışan uluslararası kurumlara, liderlere, dini liderlere ihtiyacımız var” dedi.