Güncelleme Tarihi:
MEDYA GÖRMÜYOR
Bizim bazı medya gruplarımız da dahil, bunu gizleme gayreti içerisinde olup, hatta Müslüman Kardeşler’in silah kullandığını iddia edecek kadar ileri gitmişlerdir. İnternet sitelerinde bunlar kayda girmiş, daha sonra tepki alınca internet sitelerinden bunları düşmüşlerdir. Bu talihsizliktir. Tanklarla, sniper’larla orada 300 civarında Mısırlı kendi vatandaşını şehit eden, öldüren, böyle bir darbe sözde yönetimine adeta sahip çıkma gayret içerisinde olanlar var. Biz ilk günden itibaren bu olayı bir askeri darbe olarak niteledik. Fakat Batı buna hiçbir zaman darbe diyemedi. Hep müdahale demek suretiyle bu işi yumuşatmanın gayreti içine girdiler. Bizimle telefon görüşmelerinde darbe ifadesine hayır diyemediler, ama bunu açıklayamadılar. Bu konuda Batılı ülkeler eğer samimi davranmazlarsa artık demokrasi dünyada sorgulanmaya başlanacaktır.
SEVGİLİ HALKIM MÜSAADE ETMEDİ
Buna biz de dahiliz. Niye? Çünkü ben ülkemdeki muhalefete bakıyorum, Mısır üzerinden nasıl oy devşiririz diye bu tür açıklamalar yapıyorlar. Demokratik olmayan yollarla AK Parti iktidarını vurmak istediniz. Ama sevgili halkım hiçbir zaman buna müsaade etmedi. 7 seçim geçirdik, 8’incisine gidiyoruz. Hepsi ortada. Ama hâlâ acaba illegalite bize ne kazandırır, bunun arayışı içerisinde olan bir yapı söz konusu. Şunu da çok açık net söylemek zorundayım. İnandığımız doğruları söylemediğimiz sürece ayakta kalamayız. Çünkü haksızlık karşısında susan dilsiz, şeytandır. Bizim önümüze şehitlerin resimleri geldiği zaman, eğer burada zerre kadar duygulanamıyorsak, sorumluluk hissedemiyorsak, bizim varlık nedenimiz de ortadan kalkar.
TUZAKLAR BİZİM İÇİN DE GEÇERLİ
Batı sürekli olarak HAMAS’ı bize terör örgütü olarak söyletmenin gayreti içerisine girdi. Ama biz tam aksine haklarının savunucusu olarak ifade ettik, öyle kabul ettik. Bakın devamlı olarak İslam dünyası üzerinde bir tezgah çalıştırılıyor. Bu tuzaklar bizler için de geçerlidir. Güçlü Türkiye’yi kimse istemiyor. Biz güçlü olmaya mecburuz. Kendi içimizde birbirimizi sevmeye mecburuz. Demokrasi tabiatı gereği ortaya çıkan sorunların yine demokrasi içinde çözülmesiyle olgunlaşır. Dünyada bugüne kadar yapılan darbelerde demokrasiyi kurtarmak mazerettir. Bu darbe olayında da ne yazık ki, asker Mısır’da güya demokrasiyi kurtarmak için böyle bir yola tevessül etmiştir gibi bir bahaneyle karşımıza çıktılar. Darbeyi gerçekleştirenler milli iradeyi katletmekle kalmamış, milleti katletme girişimlerini başlatmışlardır. Mısır’da ortaya çıkan manzara, otoriter ve baskıcı rejim günlerini aratan bir ihtivaya yürümüştür.
BM GÜVENLİK KONSEYİ TOPLANMALI
Olaylara müdahale diyenler bizi Mısır’ın, Arapların içişlerine karışmakla itham ettiler. Bunu diyenlere buradan sesleniyorum. Suriye ile ilgili olduğu zaman niye Türkiye’den destek istediniz? Suriye Arap değil miydi? Bu katliamı işleyenler kadar sessiz kalanlar da bu cinayetlerden sorumludur. Bir defa BM Güvenlik Konseyi’nin toplanması gerekmektedir.
BATILI ÜLKELERE ÇAĞRI
Susmak onaylamaktır. Hatta susmak fiili teşvik etmek, o fiile ortak olmaktır. Buradan batılı ülkelere açık, açık sesleniyorum. Filistin’de Suriye’de sustunuz. 100 bini aşkın insan öldürüldü. Hâlâ susuyorsunuz. Türkiye’de bugün 400 bini aşkın sığınmacı var. Mısır’da sustunuz, susuyorsunuz. Bu aşamadan sonra hangi yüzle demokrasiden, evrensel değerlerden, insan hak ve özgürlüklerinden bahsedeceksiniz? Bu aşamadan sonra demokrasi hukuk adalet dediğinizde kimi inandıracaksınız? Gözümüzün önünde insanlar toplu halde katledilirken, bunu durdurmak elinizde olduğu halde, artık ne yüzle demokrasiden bahsedeceksiniz? Buradan uluslararası medyaya da sesleniyorum. Türkiye’de kullanılan biber gazını, saatlerce canlı yayına taşıyan, günlerce Türkiye’den kışkırtıcı yayın yapan medyanın, acaba Mısır’ı görmesi, bir satır olsa yayın yapması için daha kaç masumun ölmesi gerekir? Bu süreç içerisinde başta ABD olmak üzere, sayın Obama, Putin, Cameron, Merkel, Fransa Başbakanı, BM Genel Sekreteri’yle, Körfez ülkelerinin devlet başkanlarıyla görüşmelerim oldu.
Hamdolsun iyiyim
(Sağlık durumu) Allah’a hamdolsun gayet iyiyim. Hangi hastanede yatmışım sizlerden öğreniyorum. Bayramdan sonra birkaç gün dinlendim. Programımı da uygulamaya koydum. Medyanın bu yönü çok kötü. Bu kadar yalanı nerede buluyorlar, nasıl duyuruyorlar, biraz da insan utanır yahu. Ülkenin Başbakanı hastanede yatmış, şöyle olmuş böyle olmuş vesaire. Biz bir ders aldık, o dersin başlığı da edep yahu.
Cevabi pozisyonda olmak istemem
(Gülen Cemaati’nin açıklaması) Ben de gazetelerde okudum. Ama ona yönelik herhangi bir cevabi pozisyonda olmak istemem. Böyle şeylerin gazeteler vasıtasıyla söylenmesini de yanlış buluyorum. Medya üzerinden yapılması yanlıştır diye düşünüyorum. Başka hiçbir şey söylemiyorum.
Uçaktan notlar
Dalga geçti
BİR haftadır gözlerden uzak kalınca hastalık dahil birçok spekülasyonla karşılaşan Başbakan Tayyip Erdoğan, bilinenin aksine bu kez bu tür haberlerle dalga geçmeyi tercih etti. Onu yıllardan beri yakından takip eden bir kişi olarak belki de ilk kez Başbakan Erdoğan’ı bu denli farklı gördüm. Kendisi habere atıf yapmadan, hafif imalı ve esprili bir şekilde “Ya işte bayramı ben de Medipol’de geçirdim. Biliyorsunuz ağır ishal şikayetim var. Buraya da zar zor geldim. Gizlice tedavi oldum. Oğlumla bile konuşamadım, çok hastayım” diyerek sözlerine başladı. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da olduğu ANA uçağında ayaktaki sohbette bir anda kahkahalar yükseldi. Arkasından sözlerine ekledi: “Arkadaş bu kadar detaylı yalan yazmak da vallahi büyük marifet” dedi. Başbakan, ilk esprinin verdiği formla sözü biraz sonra tatil sırasında teknede çekilen fotoğrafa getirdi. Teknedeki fotoğrafta şort giydiğine dair cümle hatırlatılınca “Kardeşim biz futbol oynadık. Hayatımızın 16-17 yılında zaten şort giydik. Ne yani teknede takım elbise mi giyecektik? Ayrıca o teknede de boş durmadık. Sahilleri imara uygunluğu denetledik” ifadelerini kullandı.
BOMBAYI PATLATTI
ANA uçağı Başbakan’ın seyahatlerinde bir ritüeller serisini içerir. Uçak kalktıktan sonra Başbakan, bir süre sonra kendine ait ön bölümden arka tarafa geçerek 34 kişilik kabinin yolcularına “Merhaba” der. Ki o zaman daima yanında bakanları ve danışmanları olur. Olay bir süre sonra gazetecilerin de katılımıyla ayaküstü sohbete döner. Dün de aynen öyle oldu. Gazeteciler, “Bize yazacak birşey kalmadı” diye düşündüğü sırada Başbakan bombayı patlattı. Sahillerde imar kurallarına uymayan binlerce bina yakın denetim altına alınacak. Bu durum insanların, eğer kural ihlali işlemişse, bundan böyle “Her an acaba bu işin ucu bana da dokunur mu?” demesi anlamına geliyor. Anladığım kadarıyla bu işlerle ilgili özel ekipler de görevlendirilecek.
‘İYİYİM’ MESAJI
Başbakan’ın yurtiçi ve yurtdışı gezilerinde son dönemde en çok dikkatimi çeken isimlerden biri de Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala. Neredeyse her etkinliğe bizzat Başbakan tarafından çağrılan Ala, iç ve dış kritik konulardaki isimlerden biri olarak dikkatlerden kaçmıyor. Ala, adeta Beyaz Saray’da ABD Başkanı’nın beyni gibi hareket eden ‘chief of staff’ gibi hareket ediyor. Başbakan’ın tabii ki her bir görevi ayrı olan kritik danışmanları da var. Ama Efkan Ala bu noktada bir nevi ‘Siyasi koordinasyon sağ kolu’ gibi görev yapıyor. Bir günlük Türkmenistan gezisi aynı zamanda Başbakan’ın sağlığının yerinde olduğunu görmek açısından da kamuoyuna bir mesaj niteliğini taşıdı. Eylül ayında Rusya ve sonrasında yoğun yurtdışı geziler ufukta görünüyor. Ve ANA uçağı yeni sohbetleriyle, yeni yolcularını ağırlamak için bekliyor.