Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü Yeni Spor Salonu'nda düzenlenen Muş 6. Olağan İl Kongresi'nde yaptığı konuşmaya, AK Parti teşkilatlarının mensuplarını ve vatandaşları selamlayarak ve kongrenin hayırlar getirmesi temennisinde bulunarak başladı.
"Bu kubbede baki kalanın sadece hoş bir seda olduğunun hepimiz farkındayız." diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bu şuurla gece gündüz demeden ülkemiz ve milletimiz için çaba sarf ediyoruz. Bir taraftan Türkiye'yi ekonomik, askeri ve diplomatik olarak büyütürken aynı zamanda komşularımız başta olmak üzere nerede bir ihtiyaç sahibi varsa onların imdadına koşuyoruz. Bugüne kadar daima siyasi meselelerle insani gündemleri ayrı ayrı değerlendirdik. Siyasi alanda yaşanan gerilimlerin, komşuluk ve kardeşlik hukukumuzu zedelemesine asla izin vermedik.
Ülkemiz sınırları içinde olduğu gibi bölgemizin her yerinde de köken, dil, din ayrımı yapmadan tüm mazlumların yaralarına merhem olduk. AK Parti'yi kurduğumuzda etnik, dini ve bölgesel taassup asla yapmayacağımızı, yapılmasına da müsaade etmeyeceğimizi söylemiştik. Hamdolsun 16 yıldır bu sözümüze halel getirmedik. Hayata geçirdiğimiz sessiz devrimlerle, ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verdik. Hiç kimsenin diline, inancına, kültürüne karışmadık. Hiçbir vatandaşımızın hayat tarzından dolayı ötekileştirilmesine müsaade etmedik. 81 vilayetiyle ve 80 milyonuyla, 780 bin kilometre vatan toprağıyla, tüm Türkiye'yi kucaklamanın gayreti içinde olduk."
"BAZI HABERLER, SİNYALLER ALIYORUM..."
Türkiye'ye şimdi yine bir kumpas uygulamaya çalışıldığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tüm Türkiye'ye bir sinyal veriyorum. Bu çok önemli bir sinyal. Bazı haberler, sinyaller alıyorum bazı iş adamlarının varlıklarını yurt dışına kaçırma gibi gayretlerinin olduğunu duyuyorum. Buradan sesleniyorum, önce kabinemize sesleniyorum, bunların hiçbirine çıkış için asla izin vermemelisiniz. Çünkü bu adımlar ihanet-i vataniye'dir. Bu ülkede kazanıp, bu ülkenin varlıklarını yurt dışına kaçırmaya çalışanlara asla biz iyi nazarla bakamayız. Merkez Bankasının varlığı 27,5 milyar dolardı. Başbakanlığım döneminde 136 milyar dolara kadar çıkmıştı. Şu anda 117-120 arası bir rakamdayız. Yükselecek. Çünkü biz 136 milyar doları da geçeceğiz. Şartlar ne olursa olsun bağımsızlığımız ve milli menfaatlerimizin gerektirdiği şekilde tavır alabilen güçlü bir Türkiye var."
"KENDİ YAPTIRIMLARINI ASIL DELENLER BİZZAT KENDİ FİRMALARI"
"Sözleşmeleri olan bir ülkeden vatandaş kışın üşümesin, ekonominin çarkları durmasın" diye doğalgaz satın aldıklarını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Diğer ülkeler gibi bizi de sadece Birleşmiş Milletler'in (BM) kararları bağlar. Türkiye BM'nin kararlarını harfiyen uygulamış mı? Uygulamış. Uluslararası taahhütlerini yerine getirmiş mi? Getirmiş. Bizim yaptığımız işin müttefiklik ruhuna aykırı bir tarafı da yok. Şartların elverdiği ölçüde elimizden gelen iyi niyeti de sergiledik. Bunu yüz yüze görüşmelerde kendilerine açıkça izah ettik. Buna rağmen, ülkemize yönelik suçlamalar akıl alır gibi değildir. Tamamı FETÖ'nün servis ettiği, ana muhalefet partisi eski vekillerinin kuryelik yaptığı, hiçbir hukuki geçerliliği olmayan kayıtlarla ülkemizi sanık sandalyesine oturtuyorlar. Hadi işin ticari boyutunu bir kenara bıraktık. Kendi yaptırımlarını asıl delenler bizzat kendi firmaları. Buna rağmen ortada ticari bir hesaplaşma varsa onu da kendi mecrasında takip etmek gerekir. Asıl önemli olan meselenin siyasi bir zemine çekilmeye çalışılmasıdır. Bu durum sadece hukukla değil, ahlakla da bağdaşmıyor. (ABD'de Hakan Atilla davası) Bu dava, 17-25 Aralık kumpasının okyanus ötesine taşınmış halinden başka bir şey değildir. Ortada bir mahkeme yoktur. Sadece şantaj malzemesi üretme gayreti vardır. Kimse kusura bakmasın, biz bu şantaja boyun eğmeyiz."
"BU ZAT FETÖ'CÜ TELEVİZYON KANALLARININ DEĞİŞMEZ KONUĞU OLMUŞTU"
FETÖ'cü senaristlerin tıpkı 17-25 Aralık'ta olduğu gibi bu süreçte de "ana hıyanetin" başındaki zata rol biçtiklerini belirten Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
"Partisinin grup toplantılarını aylarca paralel çetenin montajlarını dinletmeye tahsis eden bu zat değil miydi? FETÖ'nün trolleri sosyal medyadan, CHP'nin trolü Meclis kürsüsünden şahsımız, partimiz ve hükümetimiz aleyhine aylarca iftira kampanyaları yürüttüler. Biz milletimizle omuz omuza vererek paralel yapı ile mücadele ederken, bu zat FETÖ'cü televizyon kanallarının değişmez konuğu olmuştu. Milletvekilleri de Feto'nun gazetelerinde kapı nöbeti tutuyordu. Paralel ihanet çetesiyle mücadelemizi en çok engellemeye çalışanlar bu partinin milletvekilleriydi. Bu zat aynı tavrını 15 Temmuz kanlı darbe girişiminden sonra da devam ettirdi."
"KASETLE GELEN DEKONTLA GİDER"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na seslenen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dürüst ol dürüst. Her zaman yalan söyledin, yalan söylemeye devam ediyorsun. İşte şimdi yine bir yalan maalesef. Ama unutma, yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Yine FETÖ'nün sosyal medya tetikçilerinin servis ettiği yalan yanlış bilgilerle günlerce Milli İstihbarat Teşkilatını hedef aldı. 'Ana kuzuları' diyerek masum göstermeye çalıştığı FETÖ'cü teröristlerin nasıl acımasızca millete kurşun sıktığının görüntüleri her yerde var. Biz, yalanları ortaya çıktıkça utanır, belki biraz kendine çeki düzen verir diye beklerken bu zat iftiralarının çıtasını daha da yükseltti."
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun bir yalanını örtmek için ertesi gün daha büyük bir yalan ve iftira ile karşılarına çıktığını belirtti.
Kılıçdaroğlu'nun yalanlarının tek alıcısının CHP içindeki küçük bir klik olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
"Son olay, bir kaset operasyonuyla bu zatı CHP Genel Başkanlığına taşıyanların 2019 seçimlerine farklı bir isimle gitmek istediklerine işaret ediyor. Gidicidir Bay Kemal. Geçen hafta göz göre göre tongaya bastırılmasının başka bir izahı olamaz. Az buçuk hesap bilen, ticaretten anlayan, eskilerin deyimiyle 'Ali okulunu' bitiren herkes önündeki kağıtları okuyunca meselenin başka tür bir şey olduğunu anlar. Her ne kadar hesap uzmanı olduğunu iddia etse de bu zat okuduğunu da anlamıyor. Bu zatın genel müdürlüğü altında SSK'nın neden battığı iyice anlaşılıyor. Kasetle gelen dekontla gider. Bunu böyle bilin."