Güncelleme Tarihi:
Diyarbakır'da bayrak indirilmesi olayında askeri personele çok sert tepki gösteren Erdoğan, "Ankara'dan gelip ben mi indireyim" şeklinde konuştu.
İşte Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:
Birçok ülke ekonomisinin daraldığı ya da çok cüzi ortamda büyüdüğü ortamda Türkiye büyüme oranıyla bir kez daha çok farklı bir konumda olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Türkiye’nin milli geliri 2002 yılında 230 milyar dolardı, biz yıllık ortalama 5 büyüme oranıyla, 2013 yıl sonuyla 820 milyar dolara çıkardık. Bu büyüme rakamlarına ilişkin birkaç hususu vurgulamak istiyorum.
“DARBE GİRİŞİMLERİ BÜYÜMEMİZİ ETKİLEDİ”
Bugün açıklanan büyüme rakamları, 2014 yılının ocak şubat ve mart aylarına ait. Darbe girişimlerinin olumsuz etkisi vardı. Aynı zamanda bir seçim sürecini yaşıyorduk. Bu olumsuz faktörlere rağmen, sanayicimiz iş adamlarımız ihracatçılarımız işçilerimiz çiftçilerimiz morallerini bozmadılar. İstikrara inandılar, hükümete güvendiler. Ekonominin tüm tarafları 30 Mart seçimlerinin mali disiplini etkilemeyeceğini gördüler.
“PANİK HALİNDE HAZIRLANAN BİR İDDİANAME VAR”
17 ve 25 aralık darbe girişimleri eğer başarıya ulaşsaydı, inanın Türkiye bugün bu rakamlara ulaşamayacaktı. Cumartesi günü Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Genel Kurulu’na katıldım. Hazırlanan ve panik halinde hazırlanan bir iddianame var. Bu iddianame emniyet içindeki bir grup tarafından fezleke olarak hazırlanıyor. Hakim ve savcıların imzalarıyla usulsüz dinlemeler yapılıyor. Çok sayıda iş adamı keyfi iddialarla bu fezlekeye alınıyor. Şahsım suç örgütü lideri olarak tanımlanıyor. Pek çok yerinde dönemin başbakanı ifadesi geçiyor. Çalışma arkadaşlarım örgüt üyesi olarak gösteriliyor. Eğer 25 Aralık’ta bu darbeyi yapabilselerdi, örgüt lideri dedikleri şahsımdan başlayıp, çalışma arkadaşlarımı, iş adamlarını tutuklayacak, Yassıada tipi mahkemelerde yargılayacaklardı.
“BU BELGELERİ İMHA ETMEK İSTEDİLER”
Bazı iş adamlarını bu iddianamelerin içine almak için çok ürpertici kriter kullandılar. Bir iş adamına bakıyorlar, oğlu bu paralel yapının okullarından birinde okuyor, fezlekeye almayalım diyorlar. Gazete aboneliğine bakıyorlar, bakıyorlar abonesi değil o zaman fezlekeye alıyorlar. Anayasalar yasalar değil, okuduğu okul, abone olduğu ya da olmadığı gazete veya gazeteler bir hukuk kriteri olarak kullanılıyor. Dimdik duran bir hükümet bulunca bu belgeleri imha etmek istediler.
Bu ve buna benzer girişimlerin hesabı sorulacak. Hiç kimsenin Türkiye’nin kardeşliğine ve ekonomisine tuzak kurma hakkı yoktur haddi de yoktur.
“BELKİ DE BUGÜN ÇOK BÜYÜK BİR KAOS YAŞANIYOR OLACAKTI”
Bu darbe girişimi gerçekleşmiş olsaydı, bu oranda bir büyümenin sevincini yaşayamayacaktık. Geleceği tamamıyla belirsiz bir ülkede belki de bugün çok büyük bir kaos yaşanıyor olacaktı. Bu tuzağı gördük ve bozduk. Mayıs ayında ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre rekor düzeyde arttı. Merkez Bankası rezervimiz 131 milyar dolara yükseldi. Mayıs ayında geçen yıl 135 milyar dolara ulaşmıştık. İnşallah onu yeniden yakalayacağız. Borsa İstanbul 60 bine kadar düşmüştü. Şimdi 81 bin puanın üzerine çıkarak yeniden o eski günlerdeki seviyeye tırmanmaya başladı. Türkiye’nin kararlılık içinde büyümesini sürdüreceğiz.
Bu başarılı büyüme oranlarında 77 milyonun her bir ferdinin alın teri var. Sanayici girişimci yatırımcı ihracatçı esnaf memur çiftçi işçi kardeşlerim başta olmak üzere bu oranlara emeğiyle aklıyla cesaretiyle katkı sunan herkesi kutluyor, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Biz olayların ardındaki asıl niyeti anladığımız, asıl hedefi gördüğümüz için bunun bilgisine vakıf olduğumuz için, gövdemizi canımızı ortaya koyuyoruz. Haftalarca Türkiye ve dünya kamuoyuna, gezi olaylarının sebebi ağaçtır diye propaganda yaptılar. Gezi olaylarının nedeni hiçbir zaman ağaç park ve çevre hassasiyeti olmadı. Orada başka hesaplar görülmek isteniyordu.
Aynısını 17 ve 25 Aralık’ta yaptılar. Türkiye içinde ve dışında bunun bir yolsuzluk operasyonu algısını yaymaya gayret ettiler. Bu operasyonların yolsuzlukla alakası yoktu. Amaç hükümeti yıpratmak devirmek, mahkemelerde yargılamak ve mahkum etmekti. Gerek gezi olaylarında gerek 17 – 25 aralık operasyonlarında Türkiye çok büyük bir tehlikeyi atlattı. Türkiye uçurumun kenarından döndü. Eğer asıl niyeti görmemiş olsaydık, şu anda çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olacaktır.
Bu saldırılar karşısında öfkeli olmayacağız da ne yapacağız? Sert onurlu omurgalı duruş sergilemeyeceğiz de bunu ne zaman yapacağız? Merhum menderes, son derece nazik ince ve duyarlı bir insandı. Millete yaptığı o kadar hizmetin karşılığında, birilerinin kendisini tutuklayacağına, sonra da idam edeceğine hiç inanmamıştı. Canını verdi ama bize de ibretlik bir ders bıraktı.
Sanmayın ki bu Vandallar karşısında yumuşak olursanız geri adım atarlar. Öfkemizi de asla onlardan asla sakınmayız. Ne diyorlar? Başbakan çok sert, çok öfkeli. Ha sen benim hürriyetime benim ülkemin istiklaline kast edeceksin, sofrasındaki ekmeğe gözünü dikeceksin, ben yumuşak başlı olacağım öyle mi? Sen darbe senaryoları yazacaksın, dönemin başbakanı ifadesini koyacaksın, ben buna göz yumacağım öyle mi? Gezi olaylarında başarısız oldular, 17-25 Aralık’ta başarılı oldular. Şimdi terör meselesinden yeni bir senaryoyu devreye almak üzereler. Sergilenen şımarıklığın artık sınırları zorlar bir noktaya geldiğini görüyoruz.
“HERHALDE BEN ANKARA’DAN GELİP DE O BAYRAĞI İNDİRENİ İNDİRMEYECEĞİM”
Şimdi çıkacak birisi garnizonun duvarlarını aşacak, Türk bayrağını indirecek, o bayrağı indirirken o görevliler seyredecek. Neymiş? Çözüm sürecini sekteye uğratmayalım. Ne demek ya? O bayrağı indireni, neyse alacaksın indireceksin gereğini de yapacaksın. Yapmıyorsan da sorumlusun.
Herhalde ben Ankara’dan gelip de o bayrağı indireni indirmeyeceğim. Burada çözüm süreci… böyle bir şey olmaz. Bunun gereği neyse bunu yapmaya mecbursun. Askerin polisin bahanesi olamaz. Ben buradan Güneydoğu’ya tüm kardeşlerime sesleniyorum. Yollar kesiliyor ne olacak? Efendim çözüm süreci sekteye uğramasın. Arkadaşlar böyle bir mantık olmaz. Gelip yolları kesen bu eşkıyalara teröristlere evet orada jandarması da polisi de haddini bildirecek. Bir devletin görevi yol emniyetini sağlamaktır, can emniyetini, mal emniyetini sağlamaktır. Sen bunları yapamıyorsan görevli olarak, onları da biz bütün gerek teftiş gerek onlarla ilgili yapılması gereken uygulamayı yaparız.
Bunları tabi gözden tabi tekrar geçireceğiz. Şu anda gerekli adımları attılar atıyorlar. Görevden alınanlar, gözaltına alınanlar var. Şunu en baştan söylemek durumundayım. Türkiye Cumhuriyeti bayrağına bu saldırıyı yapan hain alçak, arkadan seyreden alçaklar, onları oraya gönderilen efendileri tarafından ölmeye gönderilmiş piyondan başka bir şey değildir.
Silahlı efendileri için o piyonun kanının canının anne babasının acısının zerre kadar değeri yok. O piyon vurulup ölmesi için oraya gönderildi. Oradaki askeri personel de bayrağın indirilmesinin önünü almayarak istismarın önünü açtı. Bu terörist tel örgüyü aşarak garnizonun içine giriyor. Bu konuda gerekli araştırma yapılacak, hesap sorulacak dedim. Ve iki tanesi şu anda görev yerleri değiştirildi. Bazı zanlılar gözaltına alındı. İdari soruşturmalar başlatıldı.
Bakın yazılan senaryo çok açık. Eğer o maşa, o sırada burulursa terör örgütü ve HDP kitleleri tahrik edecekti. Ama bu alçakça eylemi gerçekleştirdiğinde de MHP ve CHP tarafından, malum medya tarafından bayrağın indirilmesi fırsat olarak kullanılacaktı. O hain etkisiz hale getirilmedi, bayrağa saldırı bir nefret vasıtası olarak kullanılmaya başlandı. CHP ve MHP istismara başladılar. Paralel medya ırkçılık akan manşetleri devreye soktular. Şimdi kuzey güney batı karıştırılmaya başlandı. Deyim yerindeyse adeta bıçak sırtında gidiyoruz. Kan tacirlerinin kriz baronlarının pusuda beklediği, düşmemiz için ellerini ovuşturdukları hassas bir zeminde yürüyoruz.
“BUNLAR İÇİN KAN AKMIŞ, İNANIN HİÇ UMURSAMADILAR”
MHP şehit cenazeleri gelsin diye pusuda bekliyor. Bir işe de yaradığı yok. Durumu bu. CHP pusuda bekliyor. CHP’nin genel müdürü tv’ye çıkıyor, 17 çözüm önerimiz var diyor. Birinciyi söylüyor, ikinciye gelince unuttum diyor. Sonradan anlaşıldı ki madde sayısı da 19’muş. Bunu da hatırlamıyor. Meselenin bu kadar dışındalar. Yaşatmanın çözümün tarafında hiç olmadılar. Ama nerede cenaze istismar etmek varsa oraya koştular. BDP şiddet ve kandan beslenen siyaset günlerine dönmek için pusuda bekliyor. Şu anda paralel medyanın, malum medyanın gazete sayfalarına, tv ekranına, internet sitelerine bakın çatışma vesilesine döndürmek için çırpındıklarını göreceksiniz. Bunlar için kan akmış, inanın hiç umursamadılar, umursamıyorlar.
“BUNLAR İÇİN EN İYİ KÜRT ÖLÜ KÜRTTÜR”
Bu ülke 30 yıldır sadece terörle mücadele etmiyor. İşte bu kirli zihniyetle de mücadele ediyor. Terörü bir geçim kapısı haline getirmiş, yoksul çocukların ölümünü rant haline getirmiş kan baronlarıyla da bu ülke mücadele ediyor. İnanın bunlar için en iyi Kürt ölü Kürttür. En iyi Alevi ölü Alevidir. Örgütlerin dizinin dibine çökerler. Hiçbir zaman yaşatmanın tarafında olmadılar. Hiçbir zaman çözümün tarafında olmadılar.
Bıçak sırtında ilerlediğimiz bir süreçte, akbabaların pusuda beklediği bir süreçte, 77 milyon bu gerilim tuzağına düşmeyeceğiz. Şunu özellikle vurguluyorum, terör örgütünün yaptığı alçakça eylemler, benim Kürt kardeşime hiç kimse genellemesin. Ne HDP ne de terör örgütü benim Kürt kardeşlerimi temsil etmiyor. Bunlar aramıza giremediler ve giremeyecekler. Bizim en hassas değerlerimizi istismar etmek için ellerinden geleni yapacaklar. Bayrağımız vatanımız kardeşliğimiz üzerinden alçakça saldırıyı yapmaya çalışacaklar. Bizi kendilerinin o debelendiği bataklığa çekmek isteyecekler.
Milletimin hiçbir ferdi, kardeşimiz bu tahriklere gelmesin. Şundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu devlet de bu millet de hiç olmadığı kadar güçlüdür. Bayrağımıza el uzatan haine de, silahlı efendilerine de bu devlet gereken cevabı en sert şekilde verir.
Biz büyük devlet refleksiyle hareket edeceğiz. Üç beş piyonun, korkakların tahrikiyle yolundan sapmaz. Hep o provokatörlere haddini bildirecek hem de çözüm sürecini ilerleteceğiz. Bir buçuk yıldır bütün Türkiye, 30 yıldır hasret kaldıkları bir barış özgürlük ve demokrasi sürecini yaşıyorlar. Kepenkler kapatılmıyor, sokaklarda çatışma görüntüleri yok. Tarım yapılıyor, hayvancılık yapılıyor. Çıkılamayan dağlara çıkılıyor. Bölgede yatırım artıyor, turist sayısı artıyor. Derin tahribat tamir ediliyor. Tam da huzur barış kardeşlik filizleri çiçek açmışken, o eski günleri geri getirmeye çalışanlara bölge halkı izin vermeyecektir.
“OKMEYDANI’NDA YAŞLI BİR TEYZE…”
İşte Okmeydanı’nda yaşlı bir teyzenin o yüzü maskeli, madem korkmuyorsun yüzünde o maske niye? O suratındaki maskeyi çıkarsana. O yaşlı teyze hepsinin üzerine üzerine gidiyor, onlara orada gereken cevabı dersi veriyor. Bunlar alışık değiller. Annelerin kucaklarından yavrularını aldılar. O anneleri de zorbalıkla sindirdiler. Şimdi anneler itiraz ettikçe, neye uğradığını şaşırdılar. Eski Türkiye’ye annelerin ağladığı, evlat acısı çektiği o eski günlere geri dönmek istiyorlar ama, anneler buna izin vermeyecek.
“GÖZLERİNİN YAŞINA BAKMAYIZ”
Güvenlik güçlerinin sert müdahale etmesini, yeni kayıpların olmasını, bu kayıplar üzerinden istismar üretmeyi istiyorlar. Sabrımızı soğukkanlılığımızı muhafaza edeceğiz. Sabrımızın da bir sınırı vardır. Çözüme ve barışa yönelik sabotajlara karşı sabrımızın sınırı var. Çocukları öne sürüp şımarıkça eylem yapanlara karşı sabrımızın da bir sınırı var. Gözlerinin yaşına bakmayız, kusura bakmasınlar.
“HDP, BÖLGENİN CHP’Sİ OLMAYA ÇALIŞIYOR”
Bunlar o kadar seviyesiz, ahlaki noktada kayba uğramış ki, bunlar üç beş çocuğun arkasına sığınırlar ya da bayanları öne sürüp onların arkasına sığınırlar. Kendileri ortaya çıkmazlar. 77 milyonu tedirgin etmek isteyenlerin şımarıklığına boyun eğmeyiz. HDP, bölgenin CHP’si olmaya çalışıyor. Bölge halkını, CHP’nin geçmişte yaptığı gibi zulümle sindirmeye çalışıyor.
“EĞER HDP BİR SİYASİ PARTİ OLMAYI BAŞARAMAZSA…”
Eğer bu faşist tavra devam edecekse, onu da muhatap olmaktan çıkartır, tümüyle oradaki kardeşlerimizle muhatap oluruz. Eğer HDP bir siyasi parti olmayı başaramazsa, gider Kürt kardeşlerimizle el ele verir, onlarla yüz yüze bu işin mücadelesini yürütürüz. Bunların ırkçı ayrımcı politikalarına boyun eğmesin. Yoksul Kürt çocuklarının kanıyla beslenen bu örgütlere Kürt kardeşlerim prim vermesin. Allah’ın izniyle milletimizin desteğiyle biz bu çözüm sürecini ileri taşıma kararlılığı içindeyiz. Türkiye için çözümden başka bir seçenek, tercih yoktur. Biz bunu başaracak, yeni Türkiye’yi de kardeşlik üzerine inşa etmeyi sürdüreceğiz.
Cumartesi günü son derece anlamlı bir temel atma törenini gerçekleştirdik. Yeniköy ve Akpınar arasında, Karadeniz sahil şeridinde, yıllık yolcu kapasitesi 150 milyon olan dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyoruz. Büyüklüğüyle kapasitesiyle bu proje cumhuriyet tarihimizin en büyük projelerinden biri olma özelliğini taşıyor. Adeta büyük bir şehir inşa ediyoruz. Bir şehir de olması gereken ne varsa bu havalimanında olacak. Havalimanı kendi enerjisini üreten çevreci engelsiz ve yeşil havalimanı olarak inşa edilecek.
Yani sadece büyük değil en yeşil en sosyal havalimanını da Türkiye’ye dünyaya kazandırmış olacağız. İnşallah havalimanı tamamlandığında, doğu ile batı kuzey ile güney arasında çok önemli bir merkez haline gelecek. Özel sektör firmaları inşa edecek, 25 yıl buranın işletmesini yapacak ve ayrıca kira ödeyecekler. Bu havalimanı sayesinde kamuya kaynak kazandırmış olacağız. İş bilenin kılıç kuşananındır.