Oluşturulma Tarihi: Ekim 26, 2004 00:00
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin ne her meselenin anahtarı ne de bir karmaşanın adresi olmadığını belirterek, “AB, bir kültürel asimilasyon birliği olarak da telakki edilemez” dedi.ERDOĞAN: TÜRKİYE'YE 3 YIL VERİN; TAMAMEM FARKLI BİR ÜLKE OLACAKBaşbakan Tayyip Erdoğan, Berlin Zirvesi öncesi The Guardian gazetesine konuştu. Fransa ve Almanya’da Türkiye karşıtı tepkilerin Türk halkına "acı" verdiğini belirten Erdoğan, "Türkiye’ye üç yıl verin; tamamen farklı bir ülke olacak. Ne olursa olsun biz değişeceğiz" diyerek bu konudaki kararlılığı dile getirdiFransa’nın Türkiye’de 5.5 milyar dolar tutarında bir yatırım yaptığı, Fransa ve Almanya’nın Türkiye’den binlerce işçiyi istihdam ettiği, Türk mimarisinde Fransız etkisinin göründüğü, Türkçede Fransızca sözcükler bulunduğuna işaret eden Erdoğan, ön yargıların Avrupalıların Türkiye’yi bilmedikleri için ortaya çıktığına inandığını dile getirdi.İŞKENCEYE SIFIR TOLERANS Başbakan Erdoğan, işkence için "sıfır tolerans" olduğunu, kendisinin de işkencenin ne olduğunu bildiğini belirtirken, "Biliyorum. Bedeli ödedim" ifadesini kullandı. Türkiye’nin reform yolunda kaydettiği ilerlemeye işaret eden Erdoğan, "Son iki yılda AB uyum yasaları konusunda bir saniye bile ara vermedik. Değişikliklerin hiç biri, 5 yıl önce kabul edilemez, tasavvur edilemezdi bile" diye konuştu.Erdoğan, Türkiye’nin daha çok değişeceğini kaydederek "Türkiye’ye üç yıl verin ve tamamen farklı bir ülke olacak. Ne olursa olsun, biz değişeceğiz" diyerek bu konudaki kararlılığını dile getirdi.ERDOĞAN ÇOK YORULDUTürkiye ve Erdoğan’da son yıllarda görülen değişikliklere dikkat çeken The Guardian ise yapılan çabaların Erdoğan’ı yorduğunu belirtirken, "İktidardaki 22 ay, eski profesyonel futbolcu üzerinde iz bıraktı. Gözlerinin altında torbalar var ve çok yorgun görünüyor" değerlendirmesini yaparken Erdoğan’ın da "Altı saat uyuyorum. Gevşeyebildiğim tek zaman budur" sözlerine de yer verdi. (ANKA)Erdoğan, AKP TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, bugün Türkiye-Almanya-Fransa üçlü zirvesine katılmak üzere Almanya'nın Başkenti Berlin'e gitmek üzere yola çıkacağını hatırlatarak, “Zirvede Almanya Başbakanı Schröder ve Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ile görüşmelerde bulunarak 17 Aralık öncesi Türkiye-AB ilişkilerinde gelinen noktayı bir kez daha birlikte müzakere etme fırsatı bulacağız” diye konuştu. AB Komisyonu'nun yayınladığı rapor sonrasında, Türkiye'nin AB'ye katılım sürecini etraflı bir şekilde değerlendireceklerini anlatan Erdoğan, bu zirvenin Türkiye'nin dış politika hedefleri açısından büyük önem taşıdığını söyledi. GERİ DÖNÜLMEZ MECRA Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin yalnız Türkiye açısından değil, AB açısından da artık belirsiz bir süreç olmaktan çıktığını kaydeden Erdoğan, şunları söyledi: “Adeta geri dönülmez bir mecraya girilmiştir. AB ülkelerinin kamuoylarını bilgilendirmek, Türkiye'nin tezlerini, potansiyellerini, imkanlarını herkese anlatmak sadece hükümetimizin değil, bütün kamuoyumuzun, medyamızın, sivil toplum kuruluşlarımızın, siyasi partilerimizin katkıda bulunması gereken bir dinamik süreçtir. Türkiye her alanda hızla büyüyen bir ülkedir. Sadece bu seyahatimde THY'nin ihtiyacı olan 36 Airbus uçağı bizzat kendi firmasından direk münasebetle satın alarak anlaşmayı sonuçlandırmış olacağız. THY'YE ALINACAK YOLCU UÇAKLARININ MALİYETİ 2.8 MİLYAR DOLAR THY, bu alımlarla Avrupa'nın en büyük filolarından birisine sahip olacaktır. 1997 yılından beri bilinen ekonomik sıkıntılar nedeniyle THY uzun süredir uçak alımı yapamamıştır. Krizi geride bıraktığımız 2003 yılında THY, dış hatlarda yüzde 25, iç hatlarda yüzde 100'lük bir yolcu artışı sağlamıştır. THY, bugün anlaşmasını imzalayacağımız 36 adet Airbus uçağı, daha önce anlaşması imzalanan 15 adet Boeing marka uçakla filosuna 51 adet yeni uçak katacaktır. Bunların yarısı filo yenilemede kullanılacak olup, kalan yarısı ise filoyu genişletmede kullanılacak. Projenin toplam bedeli 2.8 milyar dolardır.” "AB RAPORU SONRASI TARTIŞMALAR YARARLI" Erdoğan, bütün bu gelişmelerin Türkiye'nin artan gücünü, pazarlık gücünü ve büyük potansiyelini ortaya koyduğunu ifade etti. 6 Ekim'de AB Komisyonu tarafından yayınlanan İlerleme Raporu ve Komisyon'un tavsiye kararlarından sonra Türkiye'de ivme kazanan AB tartışmalarını hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu tartışmaları hem Türkiye'deki birikimin ortaya konulması, hem de toplumsal mutabakat açısından yararlı son derece faydalı buluyorum. Bu süreçte söyleyecek sözü olan herkese kulak vermek durumundayız. Ancak, bu tartışmalarda dile getirilen bazı hususları yeniden hatırlamanın yararlı olacağını düşünüyorum. "AB ÜYELİĞİ HÜKÜMETİN DEĞİL CUMHURİYETİN ORTAK MESELESİ" AB üyeliği sadece bizim hükümetimizin değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin ortak bir meselesidir. 1963 yılından beri devam eden bu süreç, çeşitli safhalardan geçerek bugüne ulaşmıştır. Bizim Hükümetimizin bu süreçteki başarısı, Türkiye'nin tam üyelik hedefinin önünü açacak reformları kararlılıkla, kısa ve çok daha yoğun bir şekilde gerçekleştirmesi, bu hedefe içtenlikle sahip çıkmasıdır. Belirtilmesi gereken ikinci husus, AB'nin ne olduğuna ya da ne olmadığına ilişkindir. Bilindiği gibi AB siyasi, ekonomik ve kültürel veçheleri olan uluslararası bir birliktir. Ne her meselenin anahtarı ne de bir karmaşanın adresidir. AB'NİN ORTAK DEĞERLERİ: DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK, ÇOĞULCULUK Bunu iyi tespit etmemiz lazım. AB'nin ortak değerleri demokrasi, özgürlük ve çoğulculuktur. Türkiye, zaman zaman kesintiye uğrasa da 150 yıla yaklaşan parlamento ve demokrasi tecrübesiyle kendini zaten bu değerlerin içinde konumlandırmaktadır. Hiç kimse bu ülkenin insanlarına evrensel standartlardaki demokrasiyi ve özgürlükleri layık görmeme hakkına sahip değildir. AB hedefinden bağımsız olarak zaten bizim nihai hedefimiz, demokrasiyi en geniş manada inşa etmek ve yaşatmaktır. Demokrasinin başkasına göresi bize göresi gibi bir tanımı olamaz. Bu millet, demokratik standartlarımızı yükselttikçe hem kendi kimliğine daha iyi sahip çıkacak hem de kendi birikimini, potansiyelini daha rahat biçimde ortaya koyabilecektir. "AB KÜLTÜREL ASİMİLASYON BİRLİĞİ DEĞİL" AB, bir kültürel asimilasyon birliği olarak da telakki edilemez. AB içindeki bir Türkiye, kendi kimliğinden -bunun altını çiziyorum- ve köklerinden uzaklaşan bir ülke olmayacak. Bu da böyle biline. Aksine biz sahip olduğumuz medeniyet ve kimlik ekseninde başkalarına söyleyecek sahici sözlerimiz olduğundan eminiz. Kendi kimliğimizle ilgili endişelere kapılmamız, güvensizlik içinde olmamız bütünüyle yersizdir. Bu topraklarda yaşayan insanlara ve buralardaki medeniyet birikimine, yani kendimize güvenmeden ne AB içinde ne AB dışında bir başarı elde etme şansımız vardır.” "TAM ÜYELİKTEN BAŞKA SEÇENEK YOK" Türkiye'nin üyeliğinin, AB'nin yaslandığı değerler açısından da bir kriter teşkil ettiğini söyleyen Erdoğan, AB'nin çoğulcu bir yapı olup olmadığının ilk kez Türkiye'nin üyeliği çerçevesinde test edileceğini ifade etti. Erdoğan, Türkiye'nin tam üyelik dışında hiçbir seçeneği kabul etmeyeceğini deklare ettiğini vurguladı. “Bunun yanında tecrübe edilmiş müzakere süreçlerinden farklı, Türkiye'ye özgü bir müzakere sürecinin işletilmesine razı olmayacağımız da bilinmelidir” diyen Erdoğan, hangi alanda olursa olsun her müzakerenin sonucunun, üyelik gereği neyse bunu getirmesi gerektiğini söyledi. AB'nin üyelik şartlarında nihai sonucun tam üyelik olduğuna dikkati çeken Erdoğan, “Bunun süresi tartışılır, o ayrı mesele... Ama bu müzakere sonucunun getireceği tam üyeliktir, buna kimse un sermeye kalkmasın. Kaldı ki Türkiye, ülkelerden bir ülke değildir” diye konuştu. “AB, YASLANDIĞI DEĞERLERİ DIŞLAYACAK TUTUM İÇİNDE OLAMAZ” Erdoğan, AB'nin genişleme sürecinde Türkiye'nin tarihi bir önem ifade ettiğini kaydederek, şöyle devam etti: “Nasıl ki biz, AB üyeliği hedefi çerçevesinde düşünüp aynada kendimize bakıyorsak, Avrupalı muhataplarımız da kendi üzerlerine düşeni yapmalıdır. Biz bugüne kadar geceli gündüzlü çalışmalarımızı yaparak, parlamentomuzu sabahlara kadar çalıştırarak bu uyum sürecini gerçekleştirdik. Uyum sürecinde atılması gereken adımları attık. Bütün bu değişiklikler yapıldığına göre, şimdi artık sınav sırası Avrupalı dostlarımızdadır.” "AB İLK KEZ TEST EDİLECEK" Erdoğan, özgürlük, demokrasi ve çoğulculuğun AB'yi meydana getiren ortak değerler olduğuna dikkati çekerek, “AB, bu değerleri dışlayacak bir tutum içinde olamaz” dedi. Türkiye'nin üyeliğinin, AB'nin yaslandığı değerler açısından da bir kriter teşkil ettiğini kaydeden Erdoğan, “AB'nin çoğulcu bir yapı olup olmadığı ilk kez Türkiye'nin üyeliği çerçevesinde test edilecektir. İnanıyorum ki Cumhuriyet'in kuruluş yıldönümünü kutlayacağımız şu günlerde Türkiye, uluslararası camiada hak ettiği onurlu yeri daha da pekiştirecektir” görüşünü ifade etti. “YTL, PİYASALARI RAHATLATACAK” Erdoğan, dün düzenlenen toplantıyla YTL'nin fiziki olarak dün dünyaya ve Türk milletine tanıtıldığını hatırlatarak, 1 Ocak 2005'ten itibaren paranın hangi şekilde olacağı, hangi süreçte tedavülde olacağı ve sonra kalkarak tekrar TL olarak sürece devam edileceğinin takdim edildiğini söyledi. YTL için kampanyanın yıl sonuna kadar hızlı olarak süreceğini, 2005 yılı içinde de en az hatayla bu geçiş sürecinin tamamlanacağını belirten Erdoğan, “İnanıyorum ki paramızın bu dönüşümü, toplumda artık insanımızın ekonomik olarak bir dönüşümü ve gelişimi sağladığının da ifadesi olacaktır ve bununla birlikte Türkiye, bir yeri yeniden elde ediyor. Sene 1922...1 trilyon 300 milyar Mark, 1 Dolar... 1 Dolar da o zaman 1.5 Türk Lirası...Şimdi adeta o günlere yeniden ulaştı Türk Lirası...” dedi. AB ANAYASASI Erdoğan, bu yeni durumun piyasaları daha da rahatlatacağını, Türk insanının daha onurlu ve gururlu bir şekilde, geleceğe adım atma fırsatını bulacağını kaydetti. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında bulunamayacağını, o gün Roma'da AB Anayasası imza törenine katılacağını belirten Erdoğan, konuşmasını, “Cumhuriyetimizin ülkemiz, milletimiz için tekrar hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum” diye tamamladı. ERDOĞAN, ÖDÜLÜNÜ BAĞIŞLADI Erdoğan'ın konuşmasının ardından, Türkiye Özürlüler, Eğitim ve Dayanışma Vakfı Mütevelli heyeti Başkanı Saime Toptan, kürsüye davet edildi. Toptan, Başbakan Erdoğan'ın, Almanya Başbakanı Gerhard Schröder tarafından kendisine verilen “Quadriga” ödülünün bir bölümünü vakfa bağışladığını ifade ederek, Erdoğan'a teşekkür etti. Başbakan Erdoğan'ın, 25 bin Euro olan ödülün yarısını, özürlü çocuklara, diğer yarısını da üstün yetenekli çocukların eğitiminde kullanılması amacıyla vakfa bağışladığı belirtildi.
button