Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2003 00:00
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinde, Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmesinin, taviz vermek veya teslimiyet anlamına gelmediğini söyledi.Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda yapılan Türkiye-AB ilişkileri konulu genel görüşmede, CHP temsilcisi Onur Öymen'den sonra söz aldı.Başbakan Erdoğan, son dönemde AB'de Türkiye'ye yönelik olumlu bir hava olduğunu, AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'in de Türkiye'nin 2004 yılı Aralık ayına kadar Kopenhag Kriterleri konusunda ilerleme kaydetmesi halinde 2011 veya 2012 yılında üye olabileceğini söylediğini hatırlattı."TAVİZ VEYA TESLİMİYET DEĞİL"AB uyum çalışmalarını ''taviz vermek veya teslimiyetçilik'' olarak yorumlanmamasını isteyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:    ''AB'ye girmek isteyen ülkelerin karşılaması gereken kriterler ortaya konulmuştur. Bunlar, Türkiye için de diğer adaylar için de standart kriterlerdir. Katılım sürecinin özü, AB kriterlerinin karşılanması amacıyla aday ülkelerin attıkları tek taraflı adımlardan ibarettir. Özetle, aslolan uyumdur. AB üyelik sürecimize ilişkin gayretleri taviz ve teslimiyet olarak nitelemek yanlıştır. Zira, tam üye olduklarında Türkiye'nin gelişmişlik düzeyinin gerisinde olan bazı ülkelerin, üyelikle katettikleri sıçrama görmezden gelinebilir mi? Tam üyelik hangi ülkeye siyasi ve ekonomik riskler getirmiş, hangi ülke için geriye gidiş olmuştur? "TÜRKİYE, AB'NİN HANGİ DEĞERİNİ KABUL ETMEYECEK?" AB'nin teslim ettiği hangi değer, Türkiye'nin kabul edemeyeceği unsurlar içermektedir? Demokrasi mi, hukukun üstünlüğü mu, vicdan ve teşebbüs özgürlüğü mü, ekonomik refah mı? Biz AB'ye üyeliği bir amaç olarak değil, Türk halkını hakkettiği çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmak için araç olarak görüyoruz.''    Erdoğan, Türkiye'nin tam üye olduğunda laik, dışa dönük, girişimci kimliği, nüfusu ve büyüklüğü, siyasi ve stratejik etkinliğiyle öncü rol oynayacağını ve kendi düşünce ve çıkarlarını AB karar ve yönetim kademelerine yansıtma imkanı bulacağını belirtti."POPÜLİZM DEĞERLENDİRMESİ"Erdoğan, kendisinden önce konuşan CHP İstanbul Milletvekili Onur Öymen'in ''bu görüşme CHP'yi iknaya yönelik mi acaba?'' şeklindeki sözlerini hatırlatarak, ''Bunu peşinen söylemek isterim ki, bu görüşme CHP'yi iknaya yönelik bir görüşme değil, bu görüşme iktidarıyla, muhalefetiyle milletimizi bilgilendirmeye yönelik bir toplantıdır'' diye konuştu.     Öymen'in ''popülizm'' şeklindeki değerlendirmesine de değinen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:    ''Böyle tecrübeli bir politikacının böylesi bir yaklaşımını yadırgıyorum. Biz, bu yüce çatının altında rahatlıkla enine boyuna tartışmalı, konuşmalı ve milletimizi de böylesine önemli, ülkemizin uluslararası arenadaki durumunu, tavrını ortaya koyma bakımından bilgilendirmeliyiz.    "ÖNYARGILARLA KARŞILAŞIYORUZ"Burada öyle önemli bir adım atılıyor ki biz, bu önemli adımda istiyoruz ki iktidarıyla, muhalefetiyle ortak bir bildiri olarak bunun altına imzamızı koyalım ve bunu sadece milletimize değil, sadece Avrupa'ya böyle duyuralım. Ama ne yazık ki CHP Grubu böyle bir bildiriye maalesef imzasını koyamamıştır. Yanlış bilgilere ve kalıplaşmış önyargılara dayalı söylemlerle sıklıkla karşılaşıyoruz. Bu nedenle hükümet olarak arzumuz; AB'nin gerçek anlamda Türkiye'ye getirdiği artılarla varsa eksileri tam bir şeffaflık içinde tartışmaktır. Yüce Meclis'in bu anlamda öncü rol oynayacağına ve bugün burada yapacağımız tartışmaların AB'nin daha iyi tanınmasına ve iyi değerlendirilmesine vesile olacağına inanıyorum.''     "TÜRKİYE AVRUPALI"    Türkiye'nin modernleşme ve çağdaşlaşma çabalarının 150 yılı aşkın bir süredir devam ettiğini anlatan Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'nun yüzyıllar boyunca Avrupa tarihinin bir parçası olduğunu ve bugünkü Avrupa'nın oluşumunda önemli bir rol oynadığını söyledi. Türk halkınında
Atatürk'ün öncülüğünde gerçekleştirilen devrimlerden bu yana kendinibir Avrupalı olarak tanımladığını kaydeden Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa'nın bütün ekonomik, siyasi ve savunma örgütlerinde yer aldığınıhatırlattı.    Erdoğan, ''Türkiye'yi Avrupalı yapan, Avrupa'nın temsil ettiği değerleri, katılımcı demokrasiyi, çoğulculuğu, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını, laikliği, düşünce ve vicdan özgürlüğünü benimsemesidir'' diye konuştu.    "AB SÜRECİ SANCILI OLACAK"AB sürecinin kolay ve sorunsuz bir süreç olmadığına dikkati çeken Başbakan Erdoğan, bu sürecin Balkanlar'da yaşananlar gibi hayli sancılı geçebileceğini söyledi.    Erdoğan, Türkiye'nin AB'ye tam üye olması durumunda hem Avrupa'nın hem de küresel dengelerin yeniden şekillenmesine katkıda bulanabileceğini belirterek, ''kendi çıkarlarımızı, büyük Avrupa ailesinin bir üyesi olarak çok daha etkin ve güçlü bir halde savunabiliriz. Bir model ülke olarak, Avrupa değerlerinin daha da yayılmasına, güçlenmesine destek olabiliriz'' dedi.    Türkiye'nin eline geçen fırsatları iyi değerlendirmesi gerektiğini anlatan Erdoğan, Aralık 2004'e kadar olan dönemin çok iyi değerlendirilmesini istedi.     ''KÜÇÜMSEYENLER OLABİLİR''    Kopenhag Zirvesi'nde alınan kararları küçümseyenler olabileceğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:    ''3 Kasım'da yapılan bir
seçim var. Seçimden sonra 1 aylık bile olamayan bir hükümet var. Ve o hükümetin sayın baÅŸbakanı Abdullah Gül içerde, ben AK Parti Genel BaÅŸkanı olarak dışarıda 11 Aralık Kopenhag Zirvesi için harıl harıl çalıştık. 14 ülkeyi dolaÅŸtık. Bu AB süreci ile ilgili olarak bugüne kadar Türkiye'nin hiçbir dönemde yapmadığı bir ataktır. Bu zirvede belki beklenen netice alınamadı ama daha önce Türkiye'nin AB'ye girip girmemesi konuÅŸulurken bizim o zirveden aldığımız netice; Türkiye'nin girip girmemesi deÄŸil, Türkiye nasıl ve hangi tarihte AB'ye dahil edilecektir? Bu neticeyi alma baÅŸarısını gösterdik. Bunu gösteren 1 aylık hükümettir.''    ErdoÄŸan, müzakere için Aralık 2004'ün açıklanmasına karşın bu tarihin daha da öne çekilebileceÄŸini bildirerek, bunun bir performans meselesi olduÄŸunu söyledi.     ''AB SÃœRECÄ°NÄ° FARKLI NOKTAYA ÇEKELÄ°M DÄ°YENLER"       BaÅŸbakan ErdoÄŸan, dün yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısını ''baÅŸlığa çekenler'' bulunduÄŸunu hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:    ''Biz böyle düşünmüyoruz. Biz tam aksine AB konusunu MGK'da görüşmeyi bu ülke için bir gariplik olarak telakki etmiyoruz. Bu Parlamento'nun alacağı kararların üstündeki bir kararı MGK almayacaktır. Zaten MGK'nın tüm mensupları da bu bilincin, bu anlayışın içerisindedirler. Ama birileri hala 'burada ne yapalım da AB'ye girme sürecini farklı bir noktaya çekelim' diyor. BoÅŸuna uÄŸraÅŸmayın...    KÜÇÜK MUHAMMED Türk askeri, Türk Silahlı Kuvvetleri, bir defa Türkiye'nin modernleÅŸme ve demokratikleÅŸme sürecinin miladıdır. Dünyada askerine Mehmetçik diye bakan baÅŸka bir ülke yoktur. Mehmetçik, 'Küçük Muhammed' anlamına ifade edilmiÅŸ bir yaklaşımdır. Ve dikkat edin; biz kınayı bir evlilik merasiminde yakarız, iki evladımızı askere gönderirken yakarız. Böyle bir Anadolu terbiyesi almış milletiz. Bunları speküle etmenin bir anlamı yok. Böyle bir sıkıntı, böyle bir dert yok. AB ile ilgili görüşme tabii ki yapılacak. Bu görüşmeler en geniÅŸ manada tabii ki yapılacak ve son kararı TBMM alacak.''''SONUÇSUZ KALMAMALI''ErdoÄŸan, 1959'dan bu yana AB'ın çok deÄŸiÅŸtiÄŸini, son geniÅŸleme dalgasının AB kurumsal yapısını yeniden düzenlediÄŸini vurgulayarak, birliÄŸin geleceÄŸini tartışan AB Konvansiyonu'na gözlemci olarak katılması için giriÅŸimlerin sürdüğünü hatırlattı.    İçinde bulunulan süreçte stratejik bir deÄŸiÅŸim yaÅŸandığını, 1999 Helsinki Zirvesi ile birlikte AB ülkeleri ve Türkiye'nin önüne yeni bir ''tarih sayfası'' açıldığını, AB'ın sınırlarının Balkanlar'dan deÄŸil, Türkiye'yi de kapsayacak ÅŸekilde ülkenin doÄŸusundan geçeceÄŸini söyledi. Bunun Türkiye ve AB için yeni yükümlülükler getirdiÄŸini kaydeden ErdoÄŸan, ''Birbirimizin esenliÄŸini, güvenliÄŸini, bütünlüğünü gözetmek sorumluluÄŸunu da üstlenmeliyiz. Türkiye'nin AB adaylığı ülkemizin stratejik ve siyasal konumunu da güçlendirmiÅŸtir. Türkiye'nin AB'ye girme arzu ve iradesinin sonuçsuz kalmaması gerekir'' diye konuÅŸtu.     11 Eylül'ün medeniyetler ve dinler çatışmasının habercisi olarak gösterildiÄŸini, Türkiye'nin AB ile bütünleÅŸmesi tamamlandığında dünyanın DoÄŸu ile Batı, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın birarada varolabileceÄŸini göreceÄŸini söyledi. Türkiye'nin üyeliÄŸinin Türk ve Ä°slam dünyasının Avrupa'ya ve genelde Batı'ya bakışını da olumlu etkileyeceÄŸini belirten ErdoÄŸan, ''Türkiye'nin kendi tarihi, coÄŸrafyasına olan katkı ve sorumluluÄŸu, AB'ye girmeye giderek yaklaÅŸan bir ülke olarak giderek büyümüştür. Ãœye ülkelerin bunu gerektiÄŸi gibi algılamasını saÄŸlayabilirsek, yapay çekincelerin kendiliÄŸinden ortadankalktığını göreceÄŸiz'' dedi.       ''DIÅžINDA KALIRSAK''    Yapılan tartışmalara ışık tutması için Türkiye'nin AB'dan tamamen koptuÄŸunun düşünülmesini isteyen ErdoÄŸan, küreselleÅŸme sürecinde bölgesel blokların dışında kalmanın her ülke için potansiyel tehlike oluÅŸturacağını söyledi. AB'nin geniÅŸlemesini tamamladığında 600 milyon nüfuslu dünyanın en büyük ticari ve siyasi bloÄŸu olacağına dikkati çeken ErdoÄŸan, ''Türkiye'nin bu dev bloÄŸun dışında kalması çıkarlarımıza hizmet edecek mi?'' diye sordu.    Türkiye'nin içinde bulunduÄŸu coÄŸrafyadaki sorunlar nedeniyle kuvvetli iÅŸbirliÄŸi ve entegrasyona girme ÅŸansı bulunmadığına iÅŸaret eden ErdoÄŸan, Türkiye'nin Cumhuriyet'in kurulduÄŸu günden beri baÅŸlıca tercihini Batı'dan yana yaptığını hatırlattı. Türkiye'nin bugün istikrara her ÅŸeyden fazla ihtiyacı bulunduÄŸunu belirten ErdoÄŸan, AB'nin Türkiye'ye sürekli istikrar katkısı yapacağını söyledi. rdoÄŸan, ''AB dışında kalmak suretiyle Türkiye'nin bölgesinde güvenlikve dış politika açısından yalnızlık içine itilmesi hiçbir zaman tercihimiz olamaz'' dedi.    AB üyelik sürecinde yaÅŸanacak gerilimin Yunanistan ile olan sorunları çözme ÅŸansını da azaltacağını anlatan ErdoÄŸan, aynı ÅŸekilde yurt dışında yaÅŸayan Türk vatandaÅŸlarının sorunlarının da giderilmesinin zor olacağını vurguladı.    Gümrük BirliÄŸi ile ilgili yaÅŸanan sorunların çözümünün de tam üyelikle aşılabileceÄŸini anlatan ErdoÄŸan, ÅŸunları kaydetti:    ''Ãœlkemizin birliÄŸe üyeliÄŸi, bugüne kadar 3 kez masaya yatırılmış ve hepsinde de onaylanmıştır. AB Türkiye'nin üyeliÄŸine bu ÅŸekilde yaklaşırken, bizim AB niyetleri konusunda gayrı resmi platformlardaki beyanlardan ziyade resmi belge ve beyanlara itibar etmemiz daha yapıcı olmaz mı? 960'larda misafir işçi olarak gelen Türklere, bugün Avrupa'da 82 bin giriÅŸimciyle 100'ün üzerinde farklı mal ve hizmet üretiyor, 411 bin kiÅŸiye istihdam saÄŸlıyorsak; bizim kendi potansiyelimizden kuÅŸku duymamızın temeli nedir? AB'ye görünür gelecekte üye olacak ülkeler, bir yandan ulusal kimliklerini koruyup diÄŸer yandan da aralarındaki sorunları hoÅŸgörü ve dayanışma kültürü ile aÅŸabiliyorken, bizim kendi kendimizi bu büyük projenin dışında tutmamız düşünülmemelidir.    Hükümet ve Meclis olarak halkın isteklerine kulak vermek ve yerine getirmek asli görevimiz olmalıdır. Türk halkı tercihini çaÄŸdaÅŸ uygarlık ve bu baÄŸlamda AB'den yana kullanmıştır. AB tam üyelik fırsatı da ilk kez bu kadar yakınımıza gelmiÅŸtir. Bu alanda üzerimize düşeni yerine getirmemiz halkımız ve ülkemize olan borcumuzudur. Tarihönündeki sorumluluÄŸumuz bunu gerektiriyor. Meclis'in gerekli sorumluluk içinde hareket edeceÄŸine inanıyorum.''     KIBRIS     CHP'li Öymen'in AK Parti'nin Kıbrıs ile ilgili politikalarını eleÅŸtiren sözlerinin kendilerini üzdüğünü ifade eden BaÅŸbakan ErdoÄŸan,''Nasıl bir tavır koyduÄŸumuzu bütün dünya biliyor'' dedi.    AK Parti Hükümeti'nin 40 yıldır alınmayan bir kararı alarak KKTC'nin kapılarını açtığını kaydeden ErdoÄŸan, ''Bu adımlar atılırken bakar kör olmayalım'' diye konuÅŸtu.    AB ülkelerinde olmayan hiçbir kararı Meclis'in önüne getirmediklerini ve bundan sonra da getirmeyeceklerini anlatan BaÅŸbakan ErdoÄŸan, CHP'ye de AB ile uyum yasalarına verdiÄŸi destek içinteÅŸekkür ederek, ''Atatürk'ün gösterdiÄŸi yolda batı medeniyetlerindekigibi çaÄŸdaÅŸ, laik, demokratik, müreffeh bir Türkiye'yi hep birlikte kuracağız. AB de bu yolda en iyi araçtır'' görüşünü dile getirdi. ÖYMEN: CHP BAÅžINDAN BERÄ° AB ÃœYELİĞİNÄ° DESTEKLÄ°YORErdoÄŸan'dan önce söz alan CHP Ä°stanbul Milletvekili Onur Öymen, hükümetin Avrupa BirliÄŸi konusunda TBMM'de genel görüşme istemesini anlayamadıklarını belirterek, ''Genel görüşme ile amaç CHP'yi ikna etmekse buna gerek yok. Bizim tavrımız ortada, ama amaç bazı kurum ve kuruluÅŸları ikna etmekse onun için de TBMM böyle amaçların vasıtası yapılmamalıdır'' dedi. Öymen, CHP'nin başından beri AB üyeliÄŸini desteklediÄŸini ve bunu tüm dünyaya ilan ettiÄŸini söyledi. Hükümetin AB konusunda TBMM'de genel görüşme istemesini anlamakta güçlük çektiklerini ifade eden Öymen, şöyle konuÅŸtu:''Bu konuda amaç CHP'yi ikna etmekse buna gerek yok. Çünkü CHP bu iÅŸin başından beri Türkiye'nin AB üyeliÄŸi konusunda desteÄŸini ve katkısını sürdürmüş ve bunu herkese ilan etmiÅŸtir. O nedenle bu genel görüşmeyi bizi ikna etmek için istediklerini sanmıyorum. Bu genel görüşme yerine TBMM mesaisini AB Uyum Paketi için harcasa daha faydalı olurdu. EÄŸer amaç bazı kurum ve kuruluÅŸları etkilemekse bu yanlıştır ve TBMM böyle amaçların vasıtası yapılmamalıdır. Çünkü hükümet bu konuda baÅŸka yolları kullanabilir.Hükümetin tam üyelik çabalarını başından beri destekliyoruz ve desteklemeye devam edeceÄŸiz. Bu meseleyi bir milli dava olarak görmeliyiz ve ortak hedefimiz de bu olmalıdır.'' Â
button