Erdoğan: 50 yıldır AB’nin kapısında bekletiliyoruz

Güncelleme Tarihi:

Erdoğan: 50 yıldır AB’nin kapısında bekletiliyoruz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 28, 2010 23:10

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kiel Dünya Ekonomi Enstitüsü tarafından ilk kez Almanya dışında İstanbul’da gerçekleştirilen Küresel Ekonomi Sempozyumu (Global Economic Symposium / GES)’nun, Çırağan Sarayı’ndaki Gala Yemeği’ne katıldı. Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin 50 yıldır AB’nin kapısında bekletildiğini belirterek, "50 yıldır Avrupa’nın kapısında bekletilen ikinci bir ülke yoktur. Ben bu sorunun cevabını bugüne kadar Avrupalı dostlarımızın hiç birinden alamadım" dedi.

Erdoğan, Türkiye’nin ülke dışından yapılan terör saldırıları nedeniyle ağır bedeller ödediğini belirterek, "Üzülerek ifade etmeliyim ki Türkiye’nin ödediği faturalara, yaşadığı acılara uluslararası toplum uzun süre kayıtsız kaldı. Hatta terörü doğrudan ya da dolaylı destekleyenler, kollayanlar oldu. Terörün sınır tanımadığı acı tecrübelerle anlaşılınca Türkiye ile empati kurulabildi ve teröre karşı uluslararası dayanışma kısmen de olsa mümkün hale geldi" dedi.
KRİZDEN ALMAMIZ GEREKEN DERSLER VAR
Belçika Başbakanı Yves Leterme, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Kiel Dünya Ekonomi Enstitüsü Başkanı ve Global Ekonomik Sempozyum Direktörü Prof. Dr. Dennis Snower, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, TAV CEO’su Sani Şener ve dünyanın farklı ülkelerinden gelen 500’e yakın fikir önderinin katıldığı galada konuşan Başbakan Recep Tayyip Erodoğan, dünyanın İkinci Dünya Savaşı’nın ardından en derin küresel ekonomik krizin içinden geçtiğini belirterek şunları söyledi:
"2008 sonunda başlayan kriz, küçük büyük demeden hemen her ülkeyi etkisi altına aldı, az ya da çok etkiledi, etkilemeye de devam ediyor. Yaşadığımız küresel krizden almamız gereken çok önemli dersler var. Eğer yaşananları görmezden gelirsek, krizden çıkan mesajları iyi okuyamazsak, altını çizerek söylüyorum, daha büyük ve daha fazla tahrip edici krizlere kapıyı aralık bırakmış olacağız. Bu küresel krizi aşmak şu anda tüm dünya ülkeleri için büyük bir aciliyet arz ediyor. Ama, küresel krizi aşmak kadar, tekrar etmemesi için de önlemleri almak da en az o kadar önem ve aciliyet arz ediyor.
KAYITSIZ KALAMAYIZ
Küresel krizin geleceği ancak daha fazla işbirliği ile inşa edilebilir. Artık hiçbir ülkenin kendisini kendi sınırları içine hapsetme lüksü bulunmuyor. Hiçbir ülke için, yanı başındaki, bölgesindeki sorunlara kayıtsız kalma seçeneği söz konusu olmuyor. Filistin, Afganistan ve Irak’taki çatışmalara ‘bizim savaşımız değil’ diye bakanlar, Kafkaslar’daki ve Balkanlar’daki sorunlara kayıtsız kalanlar, yoksulluğu, umutsuzluğu umursamayanlar, büyük bencillik içinde olanlar, kendi çocuklarına dahi herhangi bir gelecek vaat edemezler.
TÜRKİYE TERÖR KONUSUNDA YALNIZ BIRAKILDI
Türkiye bölgesinde bu kayıtsızlığın sıkıntısını çok çekti. Türkiye bölgesinde yaşanan çatışmaların yanı sıra, ülke dışından topraklarına yönelen terör saldırıları nedeniyle ağır bedeller ödedi. Üzülerek ifade etmeliyim ki, Türkiye’nin ödediği faturalara, yaşadığı acılara uluslararası toplum uzun süre kayıtsız kaldı, hatta terörü doğrudan ya da dolaylı destekleyenler, kollayanlar oldu. Terörün sınır tanımadığı acı tecrübelerle anlaşılınca Türkiye ile empati kurulabildi ve teröre karşı uluslararası dayanışma kısmen de mümkün olabildi.
50 YILDIR AB KAPISINDA BEKLİYORUZ
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne başvurusu 50 yıllık geçmişe sahip. 50 yıl AB kapısında bekletilen bir ikinci ülke yoktur. Ben, ‘Türkiye’yi bu kapıda niçin bekletiyorsunuz’ sorusunun cevabını Avrupalı dostlarımızdan alamadım. Biz AB müktesabatının neyini yerine getiremiyoruz. AB içine aldığınız üyelerin tamamı acaba Türkiye kadar şu anda yapılanması itibariyle müktesebatın gereğini yerine getirmiş mi? Bunun cevabını bize veremediler. Çünkü AB’nin bakışında ne yazık ki arzulamadığım, dile getirmekte zorlandığım yaklaşım tarzları gerçekten çok üzücüdür. Eğer bu dünyayı beraber kurmazsak, beraber dayanışma içinde kuşatmazsak barışın egemen olduğu bir dünyayı kuramayız. Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanı bir başbakan olarak konuşuyorum. Eğer bizler medeniyetler ittifakını kuracaksak, medeniyetler çatışmasına karşı duracaksak AB’ye bir Hıristiyan kulübü olarak bakamayız. Tam aksine AB’yi bir siyasi, sosyal birlikte olarak görmek durumundayız.
2015-2020 Mİ OLSUN?
Fasıllar açıyoruz. Açarken bakıyoruz bir fasıl açalım mı açmayalım mı bu konuşuluyor. Bize gelene kadar 15 fasılla gelen bir süreç vardı. Bu biraz çabuk aşılır dediler herhalde fasılları 35’e çıkardılar. 2015 mi 2020 mi olsun? Birisi çıktı imtiyazlı ortaklık dedi, öbürü farklı şeyler konuştu. Bugün bir Güney Kıbrıs AB üyeliğine getirildi Güney Kıbrıs’ı üyeliğe getirenler bunun yanlış olduğunu kendileri söyledi. G. Kıbrıs’ın AB müktesebatına göre fasıllar itibariyle üye olması mümkün değil. Kendi kendilerini inkar etmişlerdir ve siyasi bir karar almışlardır. Kıbrıs diyorsunuz, hala orada yeşil hat var. Yeşil hattın olduğu bir yeri siz kalkıp da AB’ye alamazsınız. AB müktesebatı bunu reddediyor. Öbür tarafta 73 milyon nüfusuyla, tarihiyle, medeniyetle, ekonomik yapısıyla bağımsız bir Türkiye var. Almaya çekiniyorlar. Sordukları zaman siz büyük bir ülkesiniz, nüfusunuz 73 milyon diyorlar. Siz genişlemek, güç bulmak istemiyor musunuz? Siz 1,5 milyarlık İslam dünyası ile batıyı birbirine köprü yapacak bir ülke aramıyor musunuz? Bu ülke Türkiye. Hem İslam’ı demokrasiyle birlikte yaşatabilmiş bir Türkiye. Aşırılıklardan uzak bunun nasıl olduğunu ortala koymuş bir Türkiye var.
TEDBİRLERİ HEP BERABER ALALIM
Küresel refahın paylaşımcı bir anlayışla sağlanması gerektir. Tehlike ülkelerin kapısını çalmadan tedbirleri hep birlikte alalım, dayanışma içinde olalım. Barışı, adaleti hep birlikte savunalım. Küresel refah bizler için hakikaten paylaşımcı bir anlayışla sağlansın Türkiye’nin AB’ye tam üyeliği bu noktada çok önem arz ediyor. İnanın birçokları AB’ye üye olduğunda kazananın sadece Türkiye olacağını zannediyor. Biz de kazancağız AB de kazanacak. Türkiye’nin AB’ye üyeliğine büyük bir aşkla, şevkle bekleyen bir dünya var.
HALKIM AB’Yİ ARZULUYOR
İki hafta yapılan halk oylamasıyla kapsamlı bir Anayasa değişikliği yapıldı. Bu da AB ile ilgili bu süreci halkımın ne denli arzuladığını ne denli ortaya güç koyduğunu, demokratikleşme noktasındaki kararlılığını ortaya koyuyor. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Türkiye’yi dünyanın ilk 10 ekonomisi içine sokmayı hedefliyoruz. Yeni reformlarla, yeni atılımlarla mevcut engelleri de artık geride bırakıyoruz, kronik sorunları aşarak geleceğe daha emin adımlarla ilerliyoruz. Kredi derecelendirme kuruluşları her ne kadar son derece haksız biçimde Türkiye’ye karşı mesafeli de dursa, biz, uluslararası kamuoyunun gözünü boyamak için değil, kendimiz için, geleceğimiz için, istikrar ve güven içinde güçlü adımlar atıyoruz. Hedefimiz, Türkiye’yi bölgesinin ve dünyanın güçlü, dirençli ve büyük bir ekonomisi haline getirmek. Sabırla, istikrarla, kararlılıkla bu hedefler doğrultusunda çalışmaya devam edeceğiz.
Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda sempozyuma katılanlara, "İstanbul’da gezin. Otel sempozyum arasında kalmayın" tavsiyesinde bulundu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!