Güncelleme Tarihi:
Kurtarma çalışmaları bitti, enkaz kaldırıldıkça ölü sayısı artıyor sadece. Enkaz altında kalan en önemli duygu belki de güven duygusuydu. Ancak tüm Marmara Bölgesini hallaç pamuğu gibi atan depremin tek olumlu sonucu insanların kendi güçlerini fark etmesi oldu.
Depremin üzerinden yaklaşık iki hafta geçti, ilk andaki panik duygusunun yerini artık ‘‘şimdi ne olacak?’’ sorusu aldı. Bu süreçteki bir başka değişim ise başlangıçtaki ‘‘devlet neden geç kaldı?’’ sorusuna verecek cevap bulamayan yetkililerin topyekün savunmaya geçmesi oldu. İlk günlerin aksine yetkililer artık, yağmur geçiren Kızılay çadırlarının aslında TSE standartlarına uygun olduğunu, kurtarma ekiplerinin aslında zamanında bölgeye ulaştığını, sağlık hizmetlerinin aslında ilk andan itibaren hiç aksamadığını söylüyorlar. Üzerinde ısrarla ve oybirliğiyle durdukları bir başka iddia ise medyanın halkın devletine duyduğu güveni sarstığı. Ama bu bağırış çağırış, suçlamalar ve savunmalar arasında deprem unuttuğumuz çok önemli bir şeyi ortaya çıkardı: Sivil dayanışma.
HEMEN ERTESİ GÜN
Batman'dan Diyarbakır'a, Adana'dan Zonguldak'a kadar pek çok kentten toplanan yardım malzemeleri bizzat yardım etmek isteyenler tarafından deprem bölgelerine taşındı. Kurtarma çalışmalarına katılmak isteyen gönüllüler, devletin yapacağı çağırıyı beklemeden akın akın İzmit'e, Adapazarı'na, Gölcük'e koştular. Yine 18 Ağustos sabahı pek çok dernek bir araya geldi. Amaç depremzedelere acil yardım paketlerini ve ekiplerini ulaştırmaktı. Devletin trafik sıkışıklığı, hava şartları, yıkılan yollar nedeniyle ulaşamadığı depremzedelere birkaç saat önce kurulan sivil kriz masalarından yardımlar ulaşmaya başlamıştı.
Deprem bögelerinde kurulan kriz masalarının yanı sıra depremden nasibini alan kentlerden İstanbul'da da 18 Ağustos Çarşamba sabahı İnsan Yerleşimleri Derneği'nin çağırısıyla Aydınlık İçin Yurttaş Girişimi ve Sivil Anayasa Girişimi biraraya gelerek ilk çalışmalardan birini başlattılar. Şu anda Sivil Koordinasyon Merkezi (SKM) çatısı altında 30 civarında dernekle ortak çalışma yürütüyorlar. Aynı gün deprem bölgesine kendi olanaklarıyla ulaşan derneklerin yanı sıra, 20 sivil toplum kuruluşunun (STK) oluşturduğu Demokrasi İçin Sivil Toplum Koordinasyonu ve Helsinki Yurttaşlar Derneği de çalışmalarını başlattı.
Bu çalışmalar sırasında ihtiyaç maddelerinin ve deprem bölgelerinin duyurulması konusunda radyo ve televizyonlar önemli görevler yüklendi. SKM'den İkbal Polat, oluşturdukları merkezin Açık Radyo'da duyurulmasından sonra telefonların gelmeye başladığını söylüyor. İlk iki gün aşı, ekmek, su gibi acil ihtiyaçları istenen yerlere ulaştırmışlar. SKM'nin oluşturduğu ilk çadır kent ise Değirmendere'de olmuş. Polat, ‘‘Ekibimiz çarşamba Değirmendere'ye gittiğinde üç AKUT elemanı dışında kimse yoktu,’’ diyor.
İLK ÇADIR KENT KURULUYOR
Beyoğlu'nda Erol Dernek Sokak'taki bir binada çalışmalarını sürdüren merkezde yoğun bir insan ve telefon trafiği var. Sekiz odanın sekizi de, barındırmadan ihtiyaç tespitine kadar çeşitli başlıklar altında çalışan insanlarla dolu. Bir yandan taraflar arasında ilişki sağlanırken, bir yandan da çalışmalara katılmak isteyen gönüllülerin kayıtları yapılıyor. Salon ise hem toplantılara hem de bilgi işlem bölümüne ayrılmış. İnternet üzerinde oluşturulan siteye (www.depremsg.org) düzenli olarak bilgi giriliyor. (Bu arada merkezle ilişki kurmak isteyenlere telefonlarını verelim: 0212 249 78 76/292 68 23/245 56 027245 56 03)
DERNEKLER YANYANA
Deprem gününden beri pek çok gönüllü gibi günde 15 saat SKM'de çalışan avukat Mebuse Takay yürüttükleri çalışmaları şöyle özetliyor: ‘‘Doktordan çöp toplama ekibine kadar Türkiye'nin her yerinden gelen gönüllülerle bize iletilen ihtiyaçları karşıladık. Bütün Türkiye yardım etmek istiyor, bu bizim gücümüzle ilgili bir şey değil. Çadır derlerse çadır fabrikasını arıyoruz, dozer istenirse dozeri bulacağımız insanları arıyoruz. İhtiyaçların bölgeye ve doğru yerlere gitmesi için yanlarına bizim bir arkadaşımızı koyuyoruz.’’ Tekay'ın deprem sonrası yapılaşmayla ilgili bir de çağırısı var: ‘‘Dinsburg'da kadından sorumlu birim başkanı ve belediyede danışman olarak çalışan bir Türk arkadaşımız, Almanya'daki tüm kadın derneklerine ortak imzalı bir çağırı yaptı. Türkiye'de deprem bölgesinde yalnız kadınlar ve çocuklar için kurulacak bir köy projesi bu. Biz bu proje için Türkiye'deki kadın derneklerine çağrı hazırlıyoruz. Türkiye'deki ve Alman kadın derneklerini buluşturarak projenin bütün bölgeye yayılacak bir projeye dönüşmesini düşünüyoruz.’’
Deprem görüntülerinin hafızalarda silinmesiyle birlikte insanların duyarlılığının azalması tehlikesi de, bugüne kadar canla başla çalışan gönüllüler için en büyük korku. Dernekler bu nedenle kalıcı projeler hazırlamak istiyorlar. İşte bunlardan bir kaçı: Habitat ve Gündem 21 Gençlik Derneği, deprem bölgesindeki ailelerin eğitim çağındaki çocukları için 'Korumacı Aile' kampanyası başlattı. Kampanyaya katılan aileler, depremde zarar gören bölgelerdeki gençlerin bir yıl boyunca eğitim ve bakım masraflarını üstlenecekler. Değirmendere'de bir merkez kuran Ana ve Çocuk Eğitim Vakfı ise özellikle 0-3 yaş çocukların fiziki bakımını üstlenmiş. Depremin ilk gününden bu yana hem çadır kent oluşturmada hem de yardım malzemeleri konusunda yoğun çalışmalar yürüten Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği öğrenim çağındaki depremzedelere burs vermeyi planlıyor. Dernek ayrıca alanda çalışacak gönüllülere de ihtiyaç duyuyor.
Türkiye'de depremle birlikte pek çok şey enkaz altında kaldı ama felaketten doğan belki de tek olumlu sonuç dayanışmanın doğmuş olması.