Güncelleme Tarihi:
Sevim Sarısoy, 10 yaşındayken bindiği trenden, Zonguldak Tren İstasyonu’na yaklaşırken seyir halindeyken inmek isteyince düştü. Sarısoy’un trenin altında kalan sağ bacağı diz üzerinden koptu, kopma noktasına gelen diğer bacağı da aynı yerden ameliyatla kesildi. 2 bacağını da kaybeden Sarısoy, 1997’de evlendiği Adem Sürücü ile 5 yıl süren evliliğini şiddetli geçimsizlik nedeniyle bitirdi. Eşinden boşanan Sarısoy, oğlunun bakımını da 2 yaşından itibaren tek başına üstlendi.
YARDIM SEFERBERLİĞİ
Bir yardım derneğinin Tepebaşı Mahallesi’nde yaptırdığı 2 odalı prefabrik eve yerleşen Sarısoy’un, 3 ayda bir aldığı 750 TL’lik engelli maaşı ile hem geçimini sağlayıp, hem de Tepebaşı İlköğretim Okulu 2’nci sınıf öğrencisi oğlunu okutabilmek için verdiği mücadele, geçen pazar Anneler Günü’nde gazetelerde yer aldı. Engelli annenin ellerinin üzerinde emekleyerek verdiği oğlunu okutma mücadelesini görenler, toplumsal bir yardım seferberliği de başlattı. Dubai’den Sivasspor Kulübü’ne kadar yüzlerce hayırsever kişi ve kuruluş Sarısoy’a yardım edebilmek için sıraya girdi. Hayırseverlerin kimisi engelli annenin ihtiyacı olan akü ile çalışan tekerlekli aracı almak, kimisi de birikmiş olan bin 500 TL’lik elektrik borcunu ödemek istedi.
ELEKTRİK BORCU ÖDENDİ
Pazar gününden bu yana telefonunun susmadığını, Dubai’den bile ismini açıklamak isteyen bir hayırseverin yardım için aradığını söyleyen Sarısoy, “Herkese duyarlılıkları için teşekkür ediyorum” dedi. Dubai’den arayan hayırseverin bin 500 TL’lik elektrik borcunu ödediğini belirten Sarısoy, yine ismini açıklamak istemeyen çok ünlü bir işadamının da engelli taksi veya akülü tekerlekli aracı alacağı sözünü verdiğini söyledi. Sarısoy, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nden de ulaşım sorununun çözülmesi halinde kendisine uygun bir iş verileceğinin söylendiğini bildirdi.
BENİ ELLERİMİN ÜZERİNDEN KURTARSINLAR
37 yıldır evden dışarıya çıkamadığını, eve bağımlı yaşadığını söyleyen Sarısoy, şöyle konuştu:
“Araç sorunum çözülürse en azından çalışmak, işe gitmek istiyorum. Oğlumu okula kendim götürmek istiyorum. Masa başında iş bulabilirim. Telefonlara bakabilirim. Çarşıya gidip simit dahi satabilirim. Oğlumla parka gidip moral bulabilirim. Hayata bağlanmak için, stresten arınmak için insanın morale de ihtiyacı olur. Oğlumla paylaşabileceğim o kadar şey var ki, ama ben paylaşamadım. Ben ellerimin üzerinde gidiyorum. Beni ellerimin üzerinden özürlü aracıyla kurtarsınlar. Beni dışarıya çıkarsınlar. Ölü mezarda senelerce kalıyor, ama ben bir ölü değilim. Yaşıyorum ve dört duvar içinde delirmemek için oğluma bakabilmek için aklımı, mantığımı düzgün tutmaya çalışıyorum.”