OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 22, 2002 00:00
Dilek Sabancı Sakıp Sabancı'nın üç çocuÄŸundan en büyüğü. Akraba evliliÄŸi, anne karnında oksijensiz kalmak ve erken doÄŸum, hepsi bir araya geldi ve onun spastik doÄŸmasına neden oldu. Tıpkı kardeÅŸi Metin gibi. Hayatı, özel bakıcılar elinde iyi bakım, özel okullarda iyi eÄŸitimin yanı sıra, ameliyatlar, zorluklar ve mücadelelerle geçti. Ama çok yol katetti. Her istediÄŸi önüne gelse de tekerlekli sandalyeye bağımlı bir hayattan, ip atlayıp topuklu ayakkabı giyemese de yürüyebildiÄŸi, ÅŸirket kurup yönetebildiÄŸi, o sosyal faaliyetten bu sosyal yardıma koÅŸup durduÄŸu bir hayata 'atladı.' Åžimdilerde ise zamanının çoÄŸunu, kendisi gibi doÄŸmuÅŸ, ama kendi koÅŸullarına hiçbir zaman sahip olamayacak çocuklar ve yetiÅŸkinler için harcıyor. Sadece o da deÄŸil; adını verdiÄŸi Ticaret Meslek Lisesi'nin en baÅŸarılıları her yıl onun ödüllerini alıyor. Dilek Sabancı son olarak da koordinatörü olduÄŸu Sabancı Ãœniversitesi Politik AraÅŸtırmalar Merkezi üzerinden bir ödül vermeye baÅŸladı. Onunla yıllardır zorluÄŸunu yaÅŸadığı engelliliÄŸi üzerine rahatlıkla konuÅŸabiliyorsunuz ve ilk izleniminiz, 'pek engeli varmış gibi olmadığı' oluyor. Adana'nın bahçeli evi bol bir semtinde 24 Ekim 1964'te dünyaya gelir. Ama, babasının teyze kızı olan annesinin karnında oksijensiz kaldığı için biraz erken; 5,5 aylıktır. Bu erken geliÅŸinin bir de hediyesi vardır, onun gibi kasları istemsiz ÅŸekilde çalışan çocuklara tıp bir ad vermiÅŸtir: Spastik. Bu, yaşıtları gibi yürüyememek, koÅŸamamak, ip atlayamamak, topun peÅŸinden gidememek, arkadaÅŸları bunları yaparken kendinden çok yaÅŸlı insanlarla oturmak, vesaire anlamına gelir. Ne Türkiye'de çok az kiÅŸinin sahip olabileceÄŸi kadar çok paraya sahip olan anne-babası, ne aşçılar, hizmetçiler, ne istediÄŸi her oyuncak, ne de onu her gün parka götüren dadı verebilir bunları. Yaşıtlarından çok yıllar sonra, altı yaşında yürüyebildiÄŸinde, ‘‘Niye onlar gibi deÄŸilim’’ isyanları da baÅŸlamıştır çoktan. Ama kah zorla yürüyerek, kah özel ayakkabılarla, kah pusette gittiÄŸi parkı, çocukların oynayışını seyretmeyi, dışarıda yemeyi ve özellikle ÅŸalgam suyunu çok sever.Ee babası Sabancı'dır. Dolayısıyla dünyada onun durumundaki çocuklara uygun hangi okul varsa, oralarda okur: Ä°stanbul'da Tevfik Fikret Ä°lkokulu'nu bitirdikten sonra ÅžiÅŸli Terakki'ye devam eder ama ortaokulu Ä°ngiltere'de Heathfield School in Ascot-Junior High School'da bitirir. Liseyi ise Ä°sviçre'de International School of Geneva Senior High School'da. BaÅŸtan sona ciddi bir üniversite eÄŸitimi almaz ama ABD'de pek çok ÅŸehirde, pek çok kursa katılır; sanat tarihi, psikoloji, pazarlama okur. Ä°ngilizce, Fransızca ve Ä°talyanca'yı akıcı ÅŸekilde konuÅŸur, yazar. Türkiye'de profesyonel olarak çalışmaya baÅŸlamadan önce Fransa'da inÅŸaat, petrol ve elektronik ve savunma alanında çalışan ÅŸirketlerde staj yapar.YAÅžAMDAN ÇIKAN FELSEFEAma 10'lu yaÅŸlarının başında ana kucağından ayrılıp yatılı -ya da aile yanında- okumak zorunda kalan pek çok çocuk gibi geceleri gözyaÅŸlarıyla yastığını ıslatarak baÅŸlar eÄŸitim macerasına. Galiba ‘‘Akraba evliliÄŸi kötü. Ãœstelik bizimki iki taraflı. Anneannemle dedem de dayı hala çocukları. Annem ve babam çocuk sahibi olmak için niye bu kadar ısrarlı oldular ki’’ diye kızar da zaman zaman. Sonraki sıkıntıları, niye topuklu ayakkabı giyemiyorum, niye dans edemiyorum, niye kayak, tenis yapamıyor, bisiklete binemiyorum, ÅŸeklinde uzayacaktır ama sonradan bütün bunların ona hayata ‘‘filozofik’’ bakmayı öğrettiÄŸini düşünür. Evet bir sürü ÅŸeyden mahrum kalmıştır ama çabuk olgunlaÅŸmış, baÅŸkalarının halinden anlar olmuÅŸ, hassasiyet ve derinlik kazanmıştır ona göre. Halden anlamak önemlidir, ‘‘Düşünün, mesela annesi babası olmayanlar, her ÅŸeyi tam olanlara göre daha hassas olur. Ben de öyle yetiÅŸtim. Ä°yilik yapmayı, hastalara bakmayı, fakirin halini, zorluÄŸu biliyorum’’ der.ÖZEL OLÄ°MPÄ°YATLAR’DA YÖNETÄ°CÄ°Altı yaşında, o da zar zor yürüyebildiÄŸini söylemiÅŸtik ya, bu ancak Amerika'da olduÄŸu bir ameliyattan sonra gerçekleÅŸir. 10 yıl sonra da Ä°ngiltere'de bir dizi ameliyat geçirir. Hepsi, günlük hayatını biraz daha baÅŸkalarına bağımlı olmadan geçirebilmesini saÄŸlayan bu ameliyatlar 1983, 1997 ve 1998'de de diziler halinde tekrarlanır. Her biri kaslarını biraz daha normale döndürür, ortopedik kimi problemlerini halleder. Ama öyle kolay deÄŸildir bu yıllar; sürekli kendiyle, bedeniyle savaÅŸ halinde geçer. Hatta '80'li yılların sonunda bir dönem yılar da mücadeleden, bırakır. Taa ki onunla evlenmek isteyen bir erkek arkadaşı silkeleyip yeniden harekete geçirene kadar. Ä°yi ki de yapmıştır bunu çünkü hálá kayak yapamaz, tenis oynayamaz, topuklu ayakkabı giyemez ama yardımsız yürüyebilir hale gelir. Dans da edebilir aslında ama ‘‘kompleksim var herhalde’’ deyip pek yeltenmez, mükemmeliyetçidir çünkü. Kendi kendine spor merkezine gidip günlük egzersizini yapacak, fizik tedavisini olacak, koÅŸu bandına çıkıp, bisiklete binebilecek hale gelir. Ama ne olur? ‘‘İnsan hep daha fazlasını ister!’’ Peki niye evlenmez o erkek arkadaşıyla? ‘‘Her ÅŸeyine karıştığı için.’’ Tıpkı annesi ve etraftaki akrabaları gibi. Oysa o ortaokul çaÄŸlarından itibaren öğrenmiÅŸtir bağımsızlık duygusunu. Karşısına çıkan erkekler de hayat tarzını ve çevresini kaldıramamıştır pek. Sonraki erkek arkadaşı ise Amerikalı olduÄŸu için çarpar ailenin itiraz duvarlarına. Zaten ‘‘zengin kızı’’ olduÄŸu için ‘‘parası için mi yaklaşıyor’’ kuÅŸkuları vardır, Amerikalı olunca kuÅŸkular ikiye katlanır. Yani tabiri caizse onun kısmetini bugüne kadar zenginliÄŸi kapamıştır (Bu demek deÄŸildir ki artık evliliÄŸi düşünmez, ‘‘çok severse’’ evet. Hatta anne-babasına kızsa da, çok severse çocuk yapmayı bile düşünür.) Dilek Sabancı, ailesini seçer. Babasının desteÄŸiyle iyi bir iÅŸ kadını olmayı. Bir de kendisine benzer hayatlar yaÅŸayan çocukları...1989 yılında baÅŸkanı ve yönetici müdürü olduÄŸu Vista Turizm ve Ticaret Åžirketi kurulur. Babası ‘‘koca holdingde mücadele edeceÄŸine sana bir ÅŸirket kuralım’’ demiÅŸtir. Ä°ki kez babasının desteÄŸiyle batmaktan kurtulsa da evet iÅŸ kadınlığına soyunmuÅŸtur ama giderek sosyal faaliyetleri daha çok sever. Åžimdi zamanının yüzde 60'ını verdiÄŸi bu faaliyetleri daha önemli bulur iÅŸten, para kazanmaktan. Zihinsel engelli bir milyondan fazla çocuk ve yetiÅŸkinin yıl boyu spor eÄŸitimi alması ve atletizm yarışmalarına katılması için uluslararası bir program olan Özel Olimpiyatlar'ın yönetim kuruluna girer. Aynı zamanda Türkiye Zihinsel Özürlü Sporcular Federasyonu BaÅŸkanlığı'na seçilir. Amacı, bu hassas konudaki yanlış anlamaları gidermek ve dikkatleri çekmektir. Zihinsel özürlü çocuklar adına düzenlenen sosyal faaliyetlere çok zaman ayırır. Onları ve ailelerini yüreklendirmek için Türkiye'nin her yanında çeÅŸitli spor etkinlikleri düzenler. Antalya'da bulunan 2500 kiÅŸilik Dilek Sabancı Spor Merkezi ve Ä°stanbul Küçükbakkalköy'deki Dilek Sabancı Ticaret Meslek Okulu, Sabancı aile vakfı VAKSA üzerinden Dilek Sabancı'nın katkısıyla kurulmuÅŸtur. Bir amacı da özel olimpiyatlarla ilgili çalışmayı Spastik Çocuklar Vakfı bünyesinden çıkarıp bağımsızlaÅŸtırmaktır. MOTÄ°VASYON İÇİN ÖDÃœLÖdül vermeye bayılır. Åžu anda adına verilen iki ödül var. Biri Meslek Lisesi'nde her yıl baÅŸarılı olan üç öğrenci ve üç öğretmene verilen, sayıları dereceye göre 10'la 45 arasında deÄŸiÅŸen altınlardır. Adı Dilek Sabancı Ödülü. Ayrıca bu okuldan üniversite sınavına girip baÅŸarı kazanmış öğrencilere Hacı Ömer Sabancı Vakfı'ndan burs saÄŸlanır. Ä°kinci ödül ise Sabancı Ãœniversitesi'nde geçen yıl faaliyete geçen ve Dilek Sabancı'nın koordinatörü olduÄŸu Ä°stanbul Politikalar Merkezi'nin ödülüdür, ki bu yıl ilki düzenlenmektedir. Dilek Sabancı AraÅŸtırma Ödülü, Türk ekonomisi, siyaseti, tarihi, kültürü, Türk ve Ä°slam sanatı gibi alanlarda uluslararası nitelikteki araÅŸtırmaların teÅŸvik edilmesini amaçlar. (Bu yıl konu Etkin Devlet). Aslında ödül vermeyi ailecek severler, ‘‘insanları motive etmek için’’, babasının ve kendisinin de vasiyetinde vardır bu, ama ÅŸimdiden hayata geçmiÅŸtir, onlar öldükten sonra da sürecektir.Peki babası Sakıp Sabancı olmasa bu noktaya gelebilecek midir? Ä°ÅŸ kadınlığını ve hayırseverliÄŸi bir yana bırakın, yürüyecek hale bile... ‘‘Tabii ki gelemezdim’’ der. ‘‘Ama babam olmasaydı Türkiye'nin ilk bilinçli spastik çocuklar rehabilitasyon merkezi, ardından kemik hastanesi de açılmayacaktı. Ben ve kardeÅŸimin durumları sayesinde ÅŸimdi birçok çocuk ameliyat olabiliyor. Bazen her ÅŸeyin bir nedeni var, diye düşünüyorum. Ama siz yine de sadece bu açıdan almayın. Mesela bizim ailenin kurduÄŸu körler okulu da var, ama ailede hiç kör yok!’’Â
button