Güncelleme Tarihi:
Uzman Doktor Sare Aydın’ı, Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde nöbette yakalıyoruz. Aydın’ın hikâyesini en başından dinlemek istiyorum: “Tokat’ın Yeşilyurt ilçesinde doğdum, büyüdüm. Evde kitaplar okurdum, okuma yazmayı yaşıtlarımdan daha erken öğrendim. İlkokula geç başladım, o dönemin koşulları şimdiki gibi değildi. Ailem benim okumaya olan ilgimden dolayı başka bir ilçeye taşınma kararı aldı. Okulda fiziksel koşullar engelli çocuklara uygundu. Tahtaya çıkıp soru da çözdüm, teneffüste arkadaşlarımla oyun da oynadım. Bence benim özgüvenimin temelleri orada atıldı. 8. sınıfa kadar orada okudum. O okulun meslek lisesi olarak devamı vardı, yine engellilere uygun bir eğitimdi ancak benim hedeflerim daha büyüktü, doktor olmak istiyordum. Ve liselere giriş sınavlarına çalışmaya başladım.”
HEKİMLERİNE HAYRANLIK DUYDU
Bu noktada araya giriyorum, “Doktor olma hayalini ne zaman kurmaya başladınız?” Aydın yanıtlıyor: “Küçük yaştan beri doktorları gördüğümde onlara hayran hayran bakardım. Hekimler de bu ilgimi biliyordu. Bana ‘Sen de doktor olacaksın, bizim yerimizde sen olacaksın’ diyorlardı. Bulunduğumuz ilçedeki liseyi kazandım. Hep ders çalışmayı seven bir çocuk oldum. Kitap okumayı, çalışmayı ama en çok da bir problemle uğraşmayı çok seviyorum. Başladığım şeyi bitirme, didinme, uğraşma... Bunlar tam bana göre.”
LİSEDE YALNIZ GEÇEN 2 YIL
Aydın, liseye ilk girdiği dönemler biraz yalnız kaldığını anlatıyor: “Bence o dönemde onlar bana hazır değildi. Sınıf arkadaşlarım ‘Bir şey söylersek Sare kırılır’ gibi bir düşünceyle benden uzak durdular. 2 yıl kadar yalnız geçirdim. Zaman geçtikçe birbirimize alıştık. Örneğin okulda telefon yasak, biri telefon getireceği zaman sandalyemin minderine saklarlardı. Karşılıklı diyalogla iletişimimiz çok güçlendi. Birlikte çok eğlendik. Öyle güzel dostluklar oluştu ki liseden iki arkadaşım bebeklerine, ‘Sana benzesin’ diyerek benim ismimi verdi. Elbette pek çok olumsuz şey de yaşadım ama güzel şeyleri hatırlamayı tercih ediyorum. Öğretmenlerim ellerinden geldiği kadar fırsat eşitliği sağlamaya çalıştı. Fizik, kimya laboratuvarı üst kattaydı, erkek arkadaşlarım sandalyeyle beni üst kata çıkartırlardı. Liseden mezun olurken çok ağladım. Liseden okul birincisi olarak mezun oldum.”
ÇOCUKLARIN TEKERLEKLİ ABLASI
“İlk dikiş attığım anı hiç unutamam. Hem arkadaşlarım hem de dikiş atacağım hasta bana destek verdiler. Hasta, ‘Benim canım hiç yanmıyor, sakın korkma yapabilirsin’ diye destek verdi. Örneğin ben pediatri stajından çok korkuyordum. Çocuklar daha somut düşünür, tekerlekli sandalyede olmam onlara değişik gelebilir. Ama o da tam tersi çok güzel geçti. Çocukların çok sevdiği ‘tekerlekli doktor ablası’ oldum.”
O YOLU AÇTI
SARE Aydın liseden mezun olup üniversite sınavına girdiğinde artık hayallerinin kapısındaydı. Çünkü aldığı puanla tıp fakültesine girebiliyordu: “Tıp okumak tek hayalimdi. ‘Tekerlekli sandalyesiyle tıp okuyan birisi var mı?’ diye araştırdım. ‘Fiziksel anlamda bu eğitimi tamamlayabilecek miyim?’ diye endişe ettim. Sadece hayallerle hareket edemezdim, sorumluluklarımın da farkındaydım. O diploma verildiğinde ben artık hekim olacaktım.” Aydın, aklına takılanları öğretmenlerine sormuş. Aldığı yanıt, “Bu yolda senden önce gitmiş kimse olmayabilir ama sen yola çıkarak o yolu açabilirsin” olmuş.
ASANSÖRLÜ SANDALYEYLE SEDYEYE ULAŞTI
ŞU anda hekimlik yaptığı Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne girdiğinde Aydın’ı bambaşka bir dünya karşılamış:
“Ders başarım her zaman yüksekti ama stajyerlik dönemi başladığında hastalarla bir aradasınız, işte orada gerçek doktorluk başlıyor. ‘Hastalar bana güvenebilir mi?’ diye zihnimde pek çok soru vardı. O dönemde özel sedye boyuna yükselebileceğim asansörlü bir sandalye yaptırdık. Hastaların etrafında pozisyon alıyordum, hastalar bana yardımcı oluyordu. Daha fazla izledim, tam emin olmadan hiçbir işleme başlamadım. Kendi nöbetim dışında arkadaşlarımın nöbetine de katılır, daha fazla gözlem yapmaya çalışırdım. Hastalar bana asla olumsuz bir önyargı geliştirmediler.”
TUS’TA TÜRKİYE 136’NCISI
“İlk dikiş attığım anı hiç unutamam. Hem arkadaşlarım hem de dikiş atacağım hasta bana destek verdiler. Hasta, ‘Benim canım hiç yanmıyor, sakın korkma yapabilirsin’ diye destek verdi. Örneğin ben pediatri stajından çok korkuyordum. Çocuklar daha somut düşünür, tekerlekli sandalyede olmam onlara değişik gelebilir. Ama o da tam tersi çok güzel geçti. Çocukların çok sevdiği ‘tekerlekli doktor ablası’ oldum.”