Güncelleme Tarihi:
Dünya enerji tüketimi nedeniyle kirlenirken bir yandan da alternatif enerji kaynakları ortaya çıkıyor.
Sürpriz! Özel demeç ABD'nin Berlin Büyükelçisi Mark Hambley'den geldi. Geçenlerde Bonn'daki BM İklim Değişikliği Konferansı'nda Amerikan heyetinin eş başkanı olan Büyükelçi Hambley cep telefonundan aradı. Konu başlığı global ısınmaya karşı global işbirliğiydi. Amerikan görüşü yinelendi. Atmosfere verilen zararın faturası paylaşılmalıydı. Tüketme ve dünyayı kirletme şampiyonu ABD, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin de sözleşmeleri imzalamasını ve birtakım yükümlülüklere girmesini istiyordu.
Ankara cephesini Çevre Bakanlığı'na sorduk. Türkiye bu sözleşmeyi ve Kyoto Protokolü'nü imzalamayan ülkelerden biri, ancak haklı bir gerekçesi var. BM İklim Değişikliği Sözleşmesi ek listelerinde Türkiye'nin konumlanmasında bazı sorunlar var. OECD'nin bir üyesi olarak Ankara zenginler sınıfında yer alıyor. ABD ile Türkiye aynı kategoride buluşuyor. Bu da karbon emisyonlarını azaltması, üstelik kendisi gibi gelişmekte olan ülkelere yardım sağlama gibi taahhütlerde bulunmasını zorunlu kılıyor. Oysa 1997 Kyoto Protokolu'na göre gelişmiş ülkeler karbon emisyonlarını azaltmakla yükümlü değil. Ankara her konferansta bu yanlışlığa dikkat çekiyor, ancak sonuç alınamıyor.
ZARARLI GAZLAR
Nitekim Çevre Bakanı Fevzi Aytekin Bonn'da da global adaletsizliğin düzeltilmesini istedi. Türkiye'nin ek listelerden çıkarılması çağrısı 2000'de Lahey'deki konferansa kaldı.
Fevkalede nazik ve derin iklim değişikliği meselesinin öteki yüzü ekonomik ve oklar sanayiyi hedef alıyor. İngiliz The Economist Dergisi çok enteresan gelişmeleri aktarıyor. Çevreye zarar veren sanayi devleri, gelişmekte olanların ‘‘yeşil krediler’’ini satın alıyor. Örneğin Amerikan Electric Power, Bolivya'nın yağmur ormanlarının korunması için 5.5. milyon dolar bağışlayarak fabrikalarında kömür tüttürebiliyor. Kazananlar ve kaybedenler arasındaki denge böyle bir ticari alışveriş sayesinde kuruluyor. Bu alışverişte arabulucu olanlar da küpünü dolduruyor. Zenginler, parasını verip dünyayı kirletme hakkını satın alıyor. Siemens, Shell gibi global şirketler, sera etkisi yaratan gazlar metan ve karbondioksitten temiz enerji üretilmesi amacıyla araştırma-danışmanlık birimleri kuruyor. Zararlı gazlar ticaretinin sadece ABD'de 60 milyar dolarlık bir pazar yarattığı söyleniyor.
GELECEĞİN YAKITI
Alternatif enerjilerde hidrojenin yıldızı parlıyor. Dünya otomotiv devlerinden Ford, geçen mayıs ayında Aachen'de geleneksel Henry Ford Avrupa Çevre Koruma ödül töreninde hidrojenle çalışan son modelini ‘‘21'nci yüzyılın aracı’’ olarak tanıtmıştı. International Herald Tribune Gazetesi ise ‘‘1960'larda kömür kraldı, 2000'lerde tahtını hidrojene bırakacak’’ yorumunu yapıyor. ABD'nin 1990'larda karbon emisyonları ortalama yüzde 1.37 oranında artsa da ekonomiler ekolojik nedenlerden ötürü karbondan arınmış hidrojen gibi yakıtları yeğleyecek. Bir zamanlar hayal gibi gelen ve sadece uzay araçlarının favorisi hidrojen artık ciddiye alınıyor. Londra'daki Shell International yetkilisi Ged Davis, gazeteye, hidrojen araştırma birimi kurduklarını, enerji ve otomobil sektöründe bu yakıta ilginin kaçınılmaz olduğunu vurguladı.
GLOBAL ISINMA NEDİR?
1990'larda gündemimize girdi. Fosil yakıtlar denilen kömür, petrol, doğal gaz tüketimi atmosferin dengesini bozuyor. Karbon dioksit ve metan yerküreyi kuşatıyor, ısıtıyor, iklimler alt üst oluyor. Atmosferin koruyucu tabakası ozon, kloroflorokarbon (CFC) gazlarının bombardımanı sonucu deliniyor, kutuplardaki buzullar eriyor, deniz suları yükseliyor. Teknik detaylar, bilimsel olan veya olmayan veriler global ısınma sorununu karmaşıklaştırıyor. Uçsuz bucaksız konu, yanlış bilgilendirmeye son derece elverişli. Her kafadan bir ses, bir öneri çıkıyor. Çelişkili haberler birbirini kovalıyor. Global ısınma her vesileyle karşınıza çıkıyor. Geçtiğimiz günlerde Pekin'de buluşan 129 ülkenin hükümet yetkilileri, ozon dostu gazları teşvik amacıyla BM Eğitim Programı'ndan 440 milyon dolarlık destek çıkarttı. Ozonu delen kloroflorokarbon gazlarının üretimi ve tüketimi 2005 yılına kadar yüzde 50 azaltılacak, 2010 yılında tamamen vazgeçilecekti.
SHELL’DEN YEŞİL MÜJDELER
Yabancı dergilerde Shell'in çevreci reklamları dikkat çekiyor. Yeşillikler arasında petrol ve petrol ürünleri devi Shell'in sembolü oturuyor. Yenilenebilir enerji alanında uluslararası bir birim kurduğunu, Uruguay'ın
hızla yetişen ormanlarında biyokütle enerjisi arayışlarının sürdüğü haber veriliyor. Shell, Güney Pasifik'te biyokütle enerjisiyle çalışan fabrikalarda elektrik enerjisi üretildiğini, yeni çözüm arayışlarına yönelindiğini haber veriyor.
Türkiye için enerji önlemleri
OECD ülkelerinin ortalama kişi başına düşen karbondioksit emisyon miktarı 11.08 ton. Türkiye ise kişi başına 2.79 ton ile en düşük emisyon miktarına sahip. Dünya Bankası tarafından desteklenen Ulusal Çevre
Strateji ve Eylem Planı enerji sorununda temel çabaları şöyle
sıralıyor:
Güç üretimi ve yerleşim sektörlerinde ısıtma amaçlı olarak doğal gaz kullanımının arttırılması
Yenilenebilir kaynaklar ve jeotermal projelerin desteklenmesi
Yalıtım ve ısıtma sistemlerinin geliştirilmesi
Ulaşım sektöründe alternatif yakıtların arttırılması
Geniş kapsamlı enerji verimliliği ve tasarruf programlarının desteklenmesi
Nükleer enerji tesislerinin yapılması.