OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 23, 2001 00:00
New York üçlemesinin son bölümünde, kentin simgelerinden biri olan Times Square yer alıyor. Bütün dünyanın gazetelerde, televizyonlarda sık sık gördüğü bu meydan, şimdilerde yine tiyatroların, müzikallerin merkezi haline gelmiş. İnsan ve ışık selinin aktığı bu meydanda korkunç saldırıdan sonra renkler biraz soldu.Hareket ve heyecan azaldı. Bu yazıda, kıyametin bir hafta öncesindeki meydan görüntüleri anlatmaya çalıştım.O günler benim için çok zordu. Binbir güçlükle kazandığım parayı, cent cent hesaplayarak harcıyordum. Hafta sonları, ya müze önlerini ya Central Park'ın çimenlerini mekán tutuyordum. Ama 15 günde, çok yolsuzsam ayda bir Times Square'ın uyuşturucu, seks ve alkol kokan gecelerine karışıyordum. 70'li yılların sonlarıydı. New York'ta bir çaylaktım. Gördüğüm herşeye şaşırıyordum. Beni en çok şaşırtan şey ise 42. cadde boyunca sıralanmış seks malzemesi satan dükkánlar olmuştu. Önceleri birileri görür korkusuyla ürkerek girdiğim bu dükkánlarda, seks ile ilgili ne aranırsa bulmak mümkündü. Bunların arasında kırbaçlar, kelepçeler, kabaralı bileklikler, siyah şapkalar, büyük tokalı kemerler, sivri topuklu, kasıklara kadar uzanan rugan çizmeler dikkatimi çekiyordu. O zamanlar düş gücüm böylesine gelişmediği için, bunların o dükkánlarda ne işi olduğunu anlayamamıştım.Dükkán ziyaretini bitirince, en erotik filmi gösterme yarışında olan
sinema fuayelerindeki afiÅŸlere bakıyordum. Tüm fotoÄŸraflar birbirinden hayasızdı. Onlara yangözle bakarken (çaktırmadan), yüzümün kızardığını hissediyordum.O zamanlar Times Square tam bir bataklıktı. Tıpkı XIX. yüzyılın sonlarında olduÄŸu gibi. Çok renkli ve çok tehlikeli bir meydandı. Orospular, uyuÅŸturucu satıcıları, pezevenkler, esrarkeÅŸler, üçkáğıtçılar, hırlı hırsız aklınıza gelen her türe rastlamanız mümkündü.Genelevlerde kadınlar 20 dolara pazarlanıyordu. Tüm bu alemi, cadde üstü barların penceresinden izliyordum. Etrafımda her zaman, müşteri bekleyen homoseksüeller oluyordu. Bir, bilemedin iki kadehten sonra gece daha da koyulaÅŸmadan eve dönüyordum. Kılığımla, tavırlarımla, görünüşümle meydanın sakinlerine benzediÄŸim için bana pek sataÅŸmıyorlardı. Ama ben yine de onlardan çok korkuyordum.Ä°YÄ°LER, KÖTÃœLERÄ°smini The New York Times Gazetesi’nin 25 katlı binasından alan bu meydan, tarih boyu ‘iyi’ ile ‘kötü’ arasında bir ping pong topu gibi yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸti. XIX. yüzyılın sonlarında yankesicilerin en gözde mekánlarından biriydi. At tüccarları, nalbantlar, seyisler buranın deÄŸiÅŸmez sakinleriydi. Havadaki yoÄŸun idrar ve dışkı kokusu, meydanı ahıra çeviriyordu.1900'lerin başında ‘kötüler’ gitti, onların yerini ‘iyiler’ aldı. BaÅŸta Broadway Bulvarı olmak üzere Times Square, tiyatro ve eÄŸlence merkezi oldu. Ãœnlü eserler ilk kez buradaki tiyatrolarda sergilendi. Şık hanımlar, zengin beylerin kolunda bu meydanda caka atmaya baÅŸladı. Ama ‘iyilerin’ hákimiyeti pek uzun sürmedi ve 1930 ekonomi bunalımından sonra, eski sakinler tekrar sökün etti. Tiyatrolar perdelerini indirdi, şık bayanların yerini yine orospular aldı.Bunalımdan sonra ‘iyiler’, birkaç kez teÅŸebbüs etseler de meydan bir türlü iflah olmadı. Sahne ışıkları sadece Broadway Bulvarı'nda yandı. 40'lı yılların sonuna doÄŸru New York'a giden Falih Rıfkı, burada gördüğü kadınları şöyle tanımlamıştı: ‘Buradaki kadın, daÄŸdaki erkek kadar hür, haremdeki hanım kadar nazlı, çocuk kadar fantazyalı...’ 1970'li yıllarda ise Times Square dünyanın seks merkezi haline gelmiÅŸti. Ä°ÅŸte ben, bu meydanın ‘kötüler’in elindeki son yıllarına yetiÅŸebilmiÅŸtim.REKLAM SALDIRISITeroristlerin ‘Kıyamet Saldırısı’ndan bir hafta önce gittiÄŸimde ise kendimi vahÅŸi bir reklam bombardımanının tam ortasında buldum. Meydanın dört bir yanına yerleÅŸtirilmiÅŸ dev panolarda, rengarenk reklamlar akıp gidiyordu. Bu reklamları izlerken birden, dünyanın en çok bakılan yerini veya reklamcılar için dünyada en kıymetli yeri keÅŸfettim. (KeÅŸfimi Pars Mc Cann Reklam Ajansı'nın genel Müdürü Ali DaniÅŸ ve Hürriyet 'in Reklam Grup BaÅŸkanı AyÅŸe Sözeri Cemal de onayladı). Bu yer Broadway Bulvarı ile Yedinci Cadde'nin keÅŸistiÄŸi noktada yükselen dar binanın ön cephesiydi. Bütün New York, yeni yıla bu binanın önünde girerdi. Bu kutlamaları ekrana getiren televizyonlar, aynı anda o dar binanın duvarlarında yer alan ilanları da tüm dünyaya gösterirlerdi.Bu bina, önünde savaÅŸtan dönen denizci ile sevgilisinin öpüştüğünü gösteren fotoÄŸraf ile ünlenmiÅŸ ve ününü bugünlere taşımıştı. Milyonlarca turist bu binanın önünde hatıra fotoÄŸrafı çektiriyor, eÅŸine dostuna kendi fotoÄŸraflarıyla birlikte, arka planda yer alan ilanları da gösteriyorlardı. Ãœnlüler bu binanın önünde poz vermeyi seviyorlardı. Hatırlarsanız üç hafta önce bu ekin birinci sayfasında, Orhan Pamuk'un tam sayfa bir fotoÄŸrafı çıkmıştı. Koca Ara Güler bile, ünlü yazarı çekerken fona bu binayı yerleÅŸtirmiÅŸti. Buraya ilanlarını asanlar, genellikle dünya markaları oluyordu ve bir duvar parasına tüm dünyaya markalarını gösteriyorlardı. Böylesine ünlü mekánın kirası da oldukça yüksekti. Buraya yer bedeli olarak ayda 225.000 dolar ödemek gerekiyordu. Bunun üstüne ayrıca ilanın yapım bedelini eklemek lazımdı. Yani ortalama bir hesapla, bu duvarın küçük bir bölümü için yılda yaklaşık 2,5 milyon dolarlık bir bütçe ayırmak söz konusuydu. Benim gördüğüm kadarı ile Coca Cola, yıllardan beri buranın devamlı müşterisiydi. Ona komÅŸu gelen Samsung firması da, bu cephede 10 yıllığına bir yer kiralamıştı. ESKÄ° TADI YOKBinanın karşısında para hesabı yapmaktan sıkılıp tekrar sokaklara döndüm. Eski seks maÄŸazalarını boÅŸuna aradım. Orların yerine, elektronik eÅŸya satan maÄŸazalar sıralanmıştı. Sinemaların afiÅŸlerinde artık erotik görüntüler yoktu. Onların yerini artık Oscar adayı filimler almıştı. Tiyatrolar perdelerini yine açmıştı. Binlerce kiÅŸi kıvrıla kıvrıla uzayıp giden bilet kuyruÄŸunda bekleÅŸiyordu. Batakhanelerin yerinde pizzacılar iÅŸ tutuyordu. Yani Times Square bir kez daha ‘iyiler’in eline geçmiÅŸti.Kalabalıklardan sıyrılıp, ikinci kattaki bir kahvede cam kenarına oturdum. Karınca misali koÅŸuÅŸturan kalabalıklara, akıp giden araçlara, beni içine çeken saldırgan reklamlara baktım. ‘İyiler’in elindeki Times Square'in, beni çok heyecanlandırmadığını düşündüm. Eski günlerdeki karmaÅŸanın, portrelerin, kokuların ve korkuların bu meydana daha da yakıştığına karar verdim.* * *New York üçlemesi bu yazı ile sona erdi. Bu kent aşık olduÄŸum (Ä°stanbul kadar) kentlerden biri. Onun için yaralarını bir an önce sarmasını, tekrar deliÅŸmen, uyumayan, koÅŸuÅŸturan, bütün renkleri ve çehreleri içinde barındıran bir ‘Dünya BaÅŸkenti’ olmasını diliyorum. Bir süre oralara gidemeyeceÄŸimi ve onu çok özleyeceÄŸimi biliyorum.Â
button