Oluşturulma Tarihi: Kasım 17, 2002 00:00
En son Abdullah, 180 yıl önce ve tam bu hafta başbakan olmuştu. Abdullah isimli son sadrazam, 1822 yılının 10 Kasım'ında göreve getirilmiş.Aylardır devam eden başbakanlık bilmecesi dün nihayet çözüldü ve Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yeni hükümeti kurma görevini Abdullah Gül'e verdi. İşin çok daha ilginç tarafı, bu görevlendirmenin bizde Abdullah adını taşıyan son sadrazamla yani başbakanla tam 180 yıl ara ile ve aynı hafta içerisinde olmasıydı. Abdullah isimli son sadrazam, yani başbakan olan Bostancıbaşı Deli Abdullah Paşa, 1822 yılının 10 Kasım'ında göreve getirilmiş, Türkiye'de o tarihten bugüne kadar Abdullah adında başka hiç kimse başbakanlık yapmamıştı.CUMHURBAŞKANI Ahmet Necdet Sezer yeni hükümeti kurma görevini Abdullah Gül'e verdi ve Türkiye'de
seçim öncesi günlerden beri devam eden ‘‘yeni baÅŸbakanın kim olacağı’’ muamması böylece nihayet bulmuÅŸ oldu.Bu görevlendirme, bence son derece ilginç bir tarihe tesadüf etti: Türkiye'de ‘‘Abdullah’’ adını taşıyan son sadrazam, yani baÅŸbakan, bundan tam 180 sene önce bu hafta içinde göreve getirilmiÅŸ ve o tarihten bugüne kadar Abdullah isimli ne bir sadrazamımız, ne de baÅŸbakanımız olmuÅŸtu.Ä°ÅŸte, bu ilginç tesadüfün ve ‘‘Abdullah’’ adını taşıyan sadrazamların kısa öyküsü:Tarihimizde Ahmed, Mehmed, Hasan yahut Hüseyin adlarında çok sayıda sadrazam yani baÅŸbakan vardır ama ‘‘Abdullah’’ adını taşıyan sadece iki kiÅŸi bu koltuÄŸa oturabilmiÅŸtir: ‘‘BoynueÄŸri’’ Seyyid Abdullah ile Bostancıbaşı Deli Abdullah PaÅŸalar...Abdullah PaÅŸalar'ın ilki, Birinci Mahmud'un sadrazamıydı. Babası Hasan PaÅŸa, Ä°kinci Ahmed zamanında Mısır valisi yapılmış ama Mısır'a gitmeyi reddedince idam edilmiÅŸti. Devlet, idam ettiÄŸi PaÅŸa'nın oÄŸlunu himayesine aldı, küçük Abdullah o zamanın saray okulu olan Enderun'da yetiÅŸti, o da ‘‘PaÅŸa’’ olup valiliklerde bulundu ve zamanın hükümdarı Birinci Mahmud, Abdullah PaÅŸa'yı 1747'nin 24 AÄŸustos'unda sadrazam yaptı.Halk arasında ‘‘BoynueÄŸri’’ diye anılan Seyyid Abdullah PaÅŸa, iki sene dört ay sadrazamlık yaptı. Sınır boylarındaki kalelere gerekli hizmeti götüremediÄŸi gerekçesiyle azledildi, Rodos'a sürgüne gönderildi, sonra affedilerek yeniden valiliklere tayin edildi ve 1758 Temmuz'unda Halep valisiyken hayata veda etti.Ä°kinci ve son Sadrazam Abdullah PaÅŸa ise Sultan Ä°kinci Mahmud'un baÅŸbakanıydı ve ‘‘Bostancıbaşı Deli Abdullah PaÅŸa’’ diye tanındı.Safranbolu'dan Ä°stanbul'a gelmiÅŸ bir ailenin çocuÄŸuydu ve Çengelköy'de doÄŸdu. GençliÄŸinde askeri eÄŸitim gördükten sonra sarayın muhafızlarının komutanı demek olan ‘‘Bostancıbaşı’’ rütbesine yükseldi. Sonra azledildi, derken yeniden hükümdarın gözüne girdi ve kapdan-ı derya yapılarak donanmanın başına getirildi. Denizcilikten anlamıyordu ve bunu sarayın da farketmesi üzerine yeniden azledildi. Bir ara Ä°stanbul'dan ayrılması yasaklandı, sonra Ä°stanbul BoÄŸazı Muhafızı yapıldı ve 1822'nin 10 Kasım'ında, yani bundan tam 180 yıl önce bu hafta sadrazamlığa tayin edildi.Abdullah PaÅŸa'nın kaderinde, sanki hiç durmadan azledilmek yazılıydı ve sadrazamlıkta da sadece dört ay kalabildi. 1823 Mart'ında o devrin top ve diÄŸer siláhlarının imal edildiÄŸi Tophane binası bir gece birdenbire yanıverince Abdullah PaÅŸa'ya yeniden yol göründü. Bu defa sadrazamlıktan da azledilerek Ä°zmit'e sürgüne yollandı ve orada hastalanıp hayata veda etti.‘‘Sadrazam Abdullah PaÅŸalar’’ın hikáyeleriyle akıbetleri, kısaca iÅŸte böyle.Dünden itibaren, ‘‘Abdullah’’ adını taşıyan baÅŸbakanlarımızın üçüncüsünün devrini idrak ediyoruz, cümlemize hayırlı olsun! Ama ben tesadüfün bu kadarına, yani bu göreve son Abdullah PaÅŸa'nın tayininden tam 180 sene sonra ve aynı hafta içerisinde yeni bir Abdullah'ın, Abdullah Gül'ün gelmesine ‘‘Pes!’’ diyorum.Ãœstad neyzenin ders gibi CD’siSADREDDÄ°N Özçimi, günümüzün en kudretli neyzenidir. Bütün neyzenlerin üstadı olan Niyazi Sayın'ı hiç zikretmiyorum, zira o sıralamaların dışındadır.Kaf Müzik'ten bir hafta kadar önce çıkan CD'sinde, Sadreddin Özçimi, tek bir eser icra etmiÅŸ: GeçmiÅŸi asırlar öncesine dayanan bir ‘‘fihrist taksim’’.Eskiler, bir tür ‘‘ánında beste’’ demek olan ‘‘taksim’’ sırasında hemen bütün makamların ardarda icra edilmesine ‘‘fihrist taksim’’ derlerdi ve 14. asırdan itibaren yazılmış olan bütün teori kitaplarında ‘‘fihrist taksim’’in en zor taksim biçimi olduÄŸu söylenirdi.Sadreddin Özçimi, ‘‘Karatay'dan Gelen Ses’’ isimli CD'sinde tam 60 dakika devam eden bir ‘‘fihrist taksim’’ yapıyor. Ä°cranın özelliÄŸi, CD'nin bir stüdyoda doldurulmaması, Sadreddin'in bundan 20 sene önce, bir geceyarısı, 13. asır Selçuklular Konya'sında inÅŸa edilmiÅŸ olan Karatay Medresesi'ne elinde bir neyle girerek kendi başına taksim etmesi ve bir ÅŸans eseri bu taksimi bizzat kendisinin kaydetmiÅŸ olması.Türk MüziÄŸi'nin bu seçkin neyzeninin, ÅŸimdi çok önemli bir baÅŸka çalışmanın içerisinde olduÄŸunu öğrenip ziyadesiyle sevindim. Sadreddin, üç nesil öncesinin büyük üstadlarından sayılan Emin Efendi'nin neyi ve Münir Nureddin'in hocası Kaşıyarık Hüsameddin Bey'in sesi ile doldurdukları ama bugüne kadar ortaya çıkmamış olan ‘‘kovan’’ denilen eski kayıtlara dijital ortamda refakat edecek ve bundan 80 sene öncesinin icra zirvesiyle bugünün zirvesi yeni bir CD'de buluÅŸacak.Dostum Sadreddin Özçimi'yi ve bu CD'nin ortaya çıkmasını saÄŸlayan Mehmet Güntekin'i tebrik ediyorum ama Sadreddin'e de bu ayarda bir neyzenin bu kadar fazla sigara meraklısı olmaması gerektiÄŸini de hatırlatmadan edemiyorum.Bu kitap düzmecedir, sakın ola ki inanmayın!‘‘Hanzade Sultanefendi’’ olduÄŸunu iddia eden bir kiÅŸi, bundan birkaç hafta önce ‘‘Osmanlı Hanedanı Saray Notları’’ adında bir kitap yayınladı. Bu kitabı okuyanlara ve okuyacak olanlara hatırlatıyorum: Osmanlı Hanedanı'nda bu ismi taşıyan ve ÅŸu anda hayatta bulunan ne böyle bir sultan vardır, ne de böyle bir kitap yazılmıştır. ‘‘Osmanlı Hanedanı Saray Notları’’ adı verilen sayfalar, baÅŸtanbaÅŸa düzmecedir.BÄ°ZDE düzmece hatırat yani anı kitabı yazma merakı hayli fazladır. Sıradan yazarlar bir yana, bugünün ‘‘büyük tarihçi’’ olarak bilinen bazı meÅŸhur isimleri de baÅŸkalarının adına hatırat kaleme almışlardır ve bu düzmece hatıraların listesini sıralamaya kalksam, epey bir yer tutar.Åžimdi yeni, yepyeni bir düzmece hatıratla karşı karşıyayız: Birkaç hafta önce yayınlanan ‘‘Osmanlı Hanedanı Saray Notları’’ isimli kitapla...Kitabın yazarı, guya ‘‘Hanzade Sultanefendi’’ adında bir hanedan mensubu... Bu ‘‘Sultanefendi’’, kendisini Abdülhamid'in oÄŸullarından Åžehzade Abdülkadir Efendi'nin çocuÄŸu Mehmed Ferid Efendi'nin kızı diye takdim ediyor.Bendeniz Abdülkadir Efendi'nin ailesini yakından tanıdım. Hayata 1944'te Sofya'da veda eden ÅŸehzadenin üç oÄŸlu ve iki kızı vardı: Orhan, Aláaddin ve ErtuÄŸrul Efendiler ile ailede ‘‘Küçük NesliÅŸah’’ diye bilinen NesliÅŸah Saffet ve bebekken ölen Bidar Sultanlar. Abdülkadir Efendi'nin çocukları bu beÅŸ kiÅŸiden ibaretti ve Mehmed Ferid Efendi adında bir çocuk hiçbir zaman várolmamıştı. Bu ismin hayali olduÄŸunun en önemli ÅŸahidi ve kanıtı da hálen hayatta bulunan NesliÅŸah Saffet Sultan'ın bizzat kendisidir.Kitabın ‘‘yazarı’’ görünen ‘‘Hanzade Sultanefendi’’ ismi de düzmecedir, zira Osmanlı Hanedanı'nın son döneminde tek bir ‘‘Hanzade Sultanefendi’’ vardır: Sultan Vahideddin'le Halife Abdülmecid'in torunu olan ve 1998'in 19 Mart'ında vefat eden Hanzade Sultan yahut tam adıyla Hanzade Ä°brahim OsmanoÄŸlu.Ä°ÅŸte, birileri, sarayın bilinmeyen hayatını anlatma iddiasıyla düzmece bir hatırat kaleme almış ve bunu rahmetli Hanzade Sultan'ın adını ve unvanını üstlenerek yapmış. Ãœstelik bu iÅŸ saraydaki en basit protokol kurallarından bile habersiz bir ÅŸekilde halledilmiÅŸ...Ä°ÅŸte, kitapta yeralan bu ÅŸekildeki birkaç paragraf:‘‘PadiÅŸah masasını kilitledi, o lázım gelen emirleri verirken, Canan giyindi, kapaklı yiyecek sepetini mutfaÄŸa gönderip hazırlattı, sonra saltanat kayığını göndertti. Yine de ‘‘Valideye bir sorayım, belki fikri deÄŸiÅŸir?’’ diyerek valide dairesine gidip içeri girdi. ‘‘ValideciÄŸim, Aziz ile ben Büyükada'ya gezmeye gidiyoruz; siz de gelin!’’‘‘- Canan, sana iÅŸim var demedim mi? Burada oyun oynamıyorum, bir daha beni rahatsız edersen dayak yiyeceksin, hem de sopayla!..’’Bütün bu olup bitenler sanki sarayda zamanın padiÅŸahı, o devrin imparatoriçesi olan valide sultan ve padiÅŸahın hanımı arasında deÄŸil; bilmemne dairesinin kalem ÅŸefi Abuziddin Efendi'nin hánesinde geçiyor! Åžimdi, bütün bunlardan sonra açıkça söylüyorum: ‘‘Hanzade Sultanefendi’’ adını ve unvanını takınan kiÅŸi veya kiÅŸiler tarafından kaleme alınan ‘‘Osmanlı Hanedanı Saray Notları’’ isimli hatıralar gerçek deÄŸildir, baÅŸtan aÅŸağı düzmecedir! Abdülhamid'in soyundan gelenler arasında ne bu isimde bir hanım vardır, ne de böyle bir kitap yazılmıştır.Ve en önemlisi: Tarih literatürümüzün başına bundan yıllarca önce ‘‘Abdülhamid'in Hatıra Defteri’’ diye bir baÅŸka düzmece kitabı musallat eden kiÅŸi veya kiÅŸilerin daha ileri gitmeyip baÅŸka düzmece belgeler imal etmemeleri, ilmin olduÄŸu kadar haysiyetin de gereÄŸidir!Â
button