En sert eleÅŸtirileri ablasının yaptığını söyler, SemoÅŸ yine beÄŸenmemiÅŸ, derdi

Güncelleme Tarihi:

En sert eleştirileri ablasının yaptığını söyler, Semoş yine beğenmemiş, derdi
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 14, 2003 00:00

Sevgi Hanım son derece komplekssiz ve hazmetmiÅŸ bir kiÅŸiydi. Meselá bir yılbaşı öncesinde, ‘‘Her yılbaşı gecesi gece yarısından hemen önce, kırmızı çamaşır giyerim ve bana uÄŸur getirir’’ diye yazmaktan da çekinmemiÅŸti. Bu yazısı yüzünden yakın çevresinden çok tenkit aldı. Ama o yılbaşı akÅŸamı Ä°stanbul'un en seçkin restoranlarının tuvaletlerin önünde, çok sayıda hanımın kırmızı çamaşır kuyruÄŸuna girdiklerini öğrenince de çok mutlu olmuÅŸ, ‘‘Ayy galiba biraz fazla okunuyorum’’ demiÅŸti. Kendisine orospu diye bağırılmasını da yazabiliyorduOtomobili kırmızı ışıkta durmuÅŸ, hemen yanında son model Mercedes'in direksiyonundaki adam bir ara camını açıp, ‘‘tuuu’’ diye yere tükürünce, Sevgi Hanım dayanamamış kendi camını açmış ‘‘Utanmıyor musunuz beyefendi’’ demiÅŸ. Adam da, ‘‘Sana ne, orospu’’ deyip gaza basmış. Sevgi Hanım açık açık bu hadiseyi yazdı. Yazının çıktığı pazar günü bana telefon etti, ‘‘Vekil vükela, emniyetçi, idareci, kim varsa aradı, hanımefendi plakayı aldınız deÄŸil mi, diye sordular’’ dedi. Sevgi Gönül'ün Hürriyet Pazar'da yazı yazabileceÄŸini düşünen ve bu konuda ikna eden sizdiniz. Niye özellikle onu düşünmüştünüz?- Hürriyet Pazar'da, eski eserlerle ilgili bir köşe açılacaktı. Benden burada yazı yazacak bir uzman bulma konusunda yardım istendi. O gün tesadüfen Hürriyet binasında, DoÄŸan ailesinin üyeleri Sevgi Hanım'a sürpriz bir doÄŸum günü partisi veriyorlardı. Sevgi Hanım, rutin bir öğle yemeÄŸi için geldiÄŸi gazetede böyle bir parti görünce çok mütehassıs oldu. Birdenbire böyle bir köşe için en ideal yazarın Sevgi Hanım olduÄŸunu düşündüm ve teklifi yaptım. Zira bu konularda bir sanat tarihi hocasından daha fazla bilgiliydi. ErtuÄŸrul Özkök ve Vuslat DoÄŸan Sabancı onu ikna etmek için ellerinden geleni yaptılar. Önce, ‘‘Becerebilir miyim, bilmem ki’’ dedi. Israrlar karşısında yazmayı kabul etti ve daha ilk yazısından itibaren, yazmaya nasıl yetenekli olduÄŸunu ve üslup ve espri sahibi olduÄŸunu hepimize gösterdi.Yazarlığıyla ilgili kendisi ne düşünüyordu? Yazı yazmak onu heyecanlandırıyor muydu?- Yazı yazmayı çok sevdi. En sıkışık anlarında, hatta eÅŸi merhum DoÄŸan Bey'in geçen sene Amerika'da çok önemli bir ameliyat geçirdiÄŸi sırada bile, yazı yazmayı bırakmadı. Yazarken çok eÄŸleniyordu. OkunduÄŸunu fark edince çok mutlu oldu. Konu seçiminde profesyonel ve tecrübeli bir yazar gibi hareket etmeye baÅŸladı. Yazdığı yazılar için bir telif ücreti alıyordu. Yazarlıktan kazandığı ilk parayla ne yaptı? - Ona, ÅŸaka olarak maaşını gazetenin veznesinden alacağını söylemiÅŸtim, çok eÄŸlenmiÅŸti. Ancak bizim üst düzey yönetim bunu duyunca, ‘‘Yapma yahu ayıp olur’’ dedi. Ama Sevgi Hanım ilk maaşını almaya gazeteye geldi. Barda küçük bir, ‘‘köşeniz hayırlı olsun’’ partisi verdik ve aylığını da bir zarf içinde kendisine orada teslim ettik. O gece birkaç arkadaÅŸla bir lokantaya bunu kutlamaya gitti ve ödediÄŸi hesap aldığı aylığın birkaç katı oldu.Yazılarına ne tepkiler geliyordu? - Hemen her yazarın aldığı ÅŸekilde tepkiler geldiÄŸini söylüyordu. Ama bütün maillere cevap vermeye zaman bulamıyorum, derdi. Hemen her gün yardım isteyen, bir konuda tavassutta bulunmasını isteyen çok taleple karşılaşırdı. Aldığı en enterasan taleplerden birinin, Salzburg Festivali'yle ilgili olduÄŸunu söylüyordu. Okuyucu hanım e-mail göndermiÅŸ, ‘‘Kocamla ve çocuÄŸumla çok mutluyum. Ä°stediÄŸim hemen her ÅŸeye sahip oldum ama bir konu hariç: Hep Salzburg festivaline gitmek isterdim, fakat maddi gücüm buna elvermedi. Siz her sene oraya gidiyorsunuz. Bu seneki gidiÅŸinizde acaba uçağınıza beni de alır mısınız?’’ diye yazmıştı. Sevgi Hanım, okuyucusunun istediÄŸini yerine getirecek miydi bilmiyorum ama Salzburg'a gitmek ona bir daha nasip olamadı.Hastalığından dolayı yazılarına ara verdiÄŸinde ne hissediyordu?- Merhum eÅŸi DoÄŸan Bey'in cenaze günü, Sevgi Hanım'ın yazı gününe tesadüf etti. Ben bu hafta yazamaz diye düşünürken bile yazısını gönderdi. Ancak hastalığı ilerleyince ‘‘Birkaç hafta ara verelim, inÅŸallah düzeldiÄŸimde devam ederiz’’ dedi. Daha sonraki konuÅŸmalarımızda, yazacağı ilk yazının konusunu bile tespit ettiÄŸini fark ettim. Çocuklara el öptürmenin zararları hakkında esprili bir yazı yazacaktı.Aile arasında onun yazarlığıyla ilgili espriler oluyor muydu?- Benim görebildiÄŸim kadarıyla, Sevgi Hanım'ın yazı yazma konusundaki en önemli sıkıntısı, yazdıklarının Koç ailesinin görüşü olarak algılanması endiÅŸesiydi. ‘‘Okuyucu Sevgi'nin Diviti'ni benim deÄŸil, ailenin görüşü diye yorumlarsa çok ters olur’’ diyordu. Ãœslubunun renkli ve samimi olmasının, kendine mahsus bir çizgide kalem oynatmaya çalışmasının sebeblerinden biri de budur. En sıkı okuyucusunun, fakat en sert eleÅŸtirmeninin de ablası Semahat Arsel olduÄŸunu hep söyler, ‘‘SemoÅŸ, bu hafta yazdığımı yine beÄŸenmemiş’’ derdi. KIRMIZI ÇAMAÅžIR, ÇEVRESÄ°NDEN ÇOK TENKÄ°T ALMIÅžTIDün, Hürriyet Sevgi Gönül için ‘‘Tabu yıkan Koç'tu’’ diye yazdı. Evet, Hürriyet Pazar'daki ‘‘Sevgi'nin Diviti’’ yazıları arka arkaya gelmeye baÅŸladığında en bariz özelliklerinden birinin bu olduÄŸunu hemen anlamıştık. Cesurdu. Düşüncesini ve sözünü sakınmıyordu. Politik davranmıyor, kıvırmıyordu. Anlatmak istediÄŸini daha iyi anlatabilecekse özel hayatını bile açıklıkla yazıyordu. Bu tutumundan ötürü zaman zaman tepkiler aldığını biliyorduk. Ama tepkiden ziyade takdirle karşılandığının da ÅŸahidiydik. EÅŸi ErdoÄŸan Gönül'ün öldüğü hafta yazı yazmayacağını sanmıştık. Cenazenin ertesi günü yazısını yolladı. Sanki bunun son yazısı olacağını biliyordu: ‘‘Bir doÄŸum günümün sabahı, yatakta kahvaltı tepsimi bekliyorum. Birdenbire evde çalışan çocuklar tam 250 adet gülle odaya girdiler. Derken, uzun saçlı, frak giyinmiÅŸ bir adam elinde bir kemanla ‘Love Story'yi çalmaya baÅŸladı. Dodo tıraÅŸ olmuÅŸ, terütaze benim reaksiyonumu seyretmekteydi. Bendeniz yatakta eski bir gecelikle, saç-baÅŸ birbirine karışmış, üzerimde pejmürde bir sabahlıkla bu zarif sahneye hiç uymuyordum. O gün bugündür artık bayağı zarif gecelikler ve sabahlıklar giyiniyorum ama artık ne gelen var, ne de keman çalan.’’ Bu, bir tür veda yazısı oldu. O yazıdan sonra bir daha yazısını yayınlayamadık. Çünü ağır hastaydı. Hürriyet Pazar’a yazmaya Murat Bardakçı ikna etmiÅŸti. Onu, arkadaşı Murat Bardakçı'ya sorduk.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!