Güncelleme Tarihi:
Tek kusurları uzun yaşamak. İlerleyen yaşla birlikte enerjileri azalıyor. Artık pek çok şeyin eskisi gibi olmayacağını kabullenme sürecindeler. Çoğu ülkede bu süreçte yapayalnız kalıyorlar. Ya da Danimarka'daki gibi 'yaş alan gençler' olarak 'üçüncü bahar' yaşıyorlar.
Danimarka, temeli 1930'lu yıllarda atılan sosyal güvenlik sistemi sayesinde olgunluk çağını yaşayanlara gençlerle fırsat eşitliği sağlıyor.
Yüzyılın başında sadece zenginlerin geleceğe güvenle bakabildikleri, yoksulların ise ileri yaşlarında kilise ve hayır kuruluşlarına bağımlı olduğu Danimarka, daha o yıllarda olgunluk çağındaki vatandaşlarının yaşam kalitesini devlet güvencesi altına alıyor.
50'li yılların Danimarkası'nda yenidoğan sayısı, diğer bir deyişle ileri yaşlarında anne-babaya bakacak çocuk sayısı azalmaya, insanların ortalama yaşam süresi de artmaya başlıyor. 1960'lı yıllarda kadın hareketinin gelişmesiyle birlikte kadınlar evde aile büyüklerine bakmaktansa iş hayatına atılmaya başlıyorlar. Bu gelişmeler sosyal devlet ilkesine sıkı sıkıya sarılan Danimarka'da 60 yaşın üzerindekilere yönelik sosyal güvenlik sisteminin daha da güçlendirilmesine yol açıyor.
Ülkede kadın-erkek, çalışan-çalışmayan ayrımı yapmaksızın 67 yaş üzerindeki herkese yaşlılık aylığı bağlanıyor. Bu aylık ortalama 900 dolar. Daha azına razı olanlara 60 yaşında da aylık bağlanabiliyor.
Danimarka modeli pek çok ülkede 'çok ağır' olarak nitelendirilebilecek bir vergi sistemine dayanıyor aslında.
ÜÇ SEÇENEK
Dünyada toplam vergi yükü en yüksek ülkelerden biri olan Danimarka'da çalışan herkes brüt gelirinden ev ve araba taksitleri ile çocuk giderleri düşüldükten sonra geriye kalan net gelirinin yüzde 50'sini vergi olarak ödüyor. Şirketler de karlarının yüzde 35'ini vergi olarak veriyorlar. Toplam 175 belediyenin bulunduğu 14 bölgeden oluşan Danimarka'da bu vergiler devlet, bölge ve belediye arasında bölüşülüyor.
Bu vergiler bu üç birim arasında işbölümü yapılarak sosyal devlet ilkelerinin hayata geçirilmesinde harcanıyor. Halen 60 yaşın üzerindekilerin yüzde 12'sinin bakıma muhtaç olduğu, yüzde 88'inin ise 'yaş alan genç' olarak yaşamını sürdürdüğü Danimarka'da yaşlılık ücreti alanlara üç seçenek sunuluyor.
Danimarka modeli, yaşı ilerleyenlerin mümkün olduğu kadar uzun bir süre kendi evlerinde eski hayatlarını sürdürmelerine dayandığından, ilk seçenekte, 'yaş alan gençler' isterlerse kendi evlerinde yaşamaya devam ediyorlar. Belediye bu kişilerin evlerine, hemşirelik, temizlik hatta yiyecek hizmetleri götürüyor.
İkinci seçenek ise 'yaşlı dostu evler'. İsteyenler kendi evlerini satıp yaşlılar için tasarlanan 60-67 metrekarelik bu evlere taşınabiliyorlar. Yaşlı dostu evlere yaşlılık ücretlerinin en fazla yüzde 15'ini ödüyorlar. Bu evlerde tekerlekli sandalye ile banyoya ya da mutfağa girebiliyor, başkalarına muhtaç olmadan günlük yaşamlarını sürdürebiliyorlar.
Bakımevleri ise üçüncü seçenek. Kendi başına bağımsız hayat sürdüremeyecek durumda olanlar bakımevlerinde her türlü sağlık ve sosyal hizmetlerinden yararlanıyorlar. Bakımevleri ikinci seçeneği tercih edenlerin evlerine yakın yerlerde kuruluyor. Birinci ve ikinci seçeneği tercih edenler bakımevlerinin sosyal tesislerine günübirlik devam edip, ücretsiz olarak sosyal faaliyetlere katılabiliyorlar.
Bakımevlerinde 24 saat doktor gözetiminde yaşayan dört yaşlının devlete yıllık maliyeti (250 bin dolar) haftada 600 kişinin yararlandığı sosyal tesisin yıllık bütçesine eşit olduğundan, Danimarka'nın önceliği yaşlıların mümkün olduğunca uzun süre elden ayaktan düşmesini önlemek.
Bakımevlerinin sosyal tesislerinde, bu kişilere yaşlılıkla birlikte azalmaya başlayan hafıza ve fiziki güçlerini destekleyici faaliyetler öneriliyor. Marangozluktan dokumacılığa, müzikten bilgisayara kadar çok değişik sosyal faaliyetlere katılan ve üretimde bulunan bu kişilerin hayata bağlılığı perçinleniyor. Sosyal tesisi çevip çevirme sorumluluğu da kendilerine veriliyor.
DANİMARKA MODELİ
Danimarka, modelini tüm dünyaya ihraç ediyor. Bu amaçla kurulan EXSOS şirketi Danimarka modeli konusunda başta Avrupa ülkeleri olmak üzere Baltık Cumhuriyetleri'nden Uzak Doğu ülkelerine kadar pek çok ülkeye danışmanlık hizmeti veriliyor. Bu ülkeler kervanına geçenlerde Türkiye de katıldı.
İstanbul Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı tarafından projelendirilip, inşaatı tamamlanan ve işletmesi Bayındır Holding'e bağlı Bayındır Sağlık Sistemleri'nce üstlenilen Yaşamkent, Danimarka modelini Exsos'un danışmanlığında hayata geçiriyor.
EXSOS'un Genel Müdürü Ole Ryan Pedersen, Türkiye uygulaması devletin sosyal güvenlik şemsiyesi altında olmasa da Yaşamkent'in Türkiye'de yaşlılara yönelik sosyal hizmetler konusunda bir çığır açacağını belirtiyor. Pedersen, ‘‘Yaşamkent'in Türkiye'de bir ekol olacağına inanıyorum. Bu proje Türkiye'de yaşlılara yönelik sosyal hizmetler konusunda öncü ve standart yükseltici bir etki yapacak’’ diyor. EXSOS Genel Müdürü Ole Ryan Pedersen Türkiye'de en zenginlerin bile satın alamayacağı kadar yüksek kalitede olan bu hizmeti, Danimarka modelinin dayandığı 'fırsat eşitliği' ilkesi çerçevesinda zengin yoksul, işçi patron herkesin alabilmesini şu iki kavramla açıklıyor: 'Siyasi irade ve siyasi öncelikler.'
Yaşamkent'in dar bir kesim için öncü vazifesi yapmakla birlikte, yaşlılar için etkili bir sosyal güvenlik sisteminin devlet eliyle kurulması gerektiğine işaret eden Pedersen, hükümetlerin parasızlıktan yakınmasının inandırıcı bir mazeret olmadığını savunuyor. Pedersen, ‘‘Toplumun üretim sürecinden şu veya bu nedenle uzaklaşan kesimlerini kucaklayacak bir sosyal güvenlik sistemini kurmak para değil, öncelik meselesidir. Öncelikler de paranın nereye harcanacağına karar veren siyasi iradeye bağlı olarak oluşur. Uzun vadede siyasi istikrar getirecek bir sosyal güvenlik sistemini bir çırpıda kurmanız zor olabilir. Ama başlangıç yapmak zorundasınız. Bir kere başladıktan sonra gerisi gelir. Çünkü halk size güven duyar ve vergi reformunuzda Danimarka'da olduğu gibi size destek verir’’ diyor.
Aylığı 150-300 milyon
Türkiye'de de yaşlılar için Danimarka'dakine benzer projeler yapılıyor; ama Danimarka düzeyinde bir sosyal devlet olmayan ülkemizde şimdilik yaşlılar için verilen yüksek düzeydeki hizmetlerin ister istemez bir maliyeti var.
Kemerburgaz'da toplam 1 milyon metrekare yeşil alan üzerine kurulan Yaşamkent'te ortopedik ve zihinsel özürlüler bakımevi, yaşlı bakımevi, yaşlılar evi, sosyal tesis, rehabilitasyon merkezi ve yaşlı konutları bulunuyor. Yaşamkent'te konuklara 'yaşlı' demek yasak. Çünkü, Yaşamkent felsefesine göre onlar 'üçüncü kuşak.'
Sağlıklı ya da destekle yaşayan konukların her türlü ihtiyacının karşılandığı toplam 27 binadan oluşan Yaşamkent 24 saat tetikte bekleyen tam donanımlı ambulans servisi, özel eğitimli hemşirelik sistemi, konukların odalarında bulunan (isterlerse boyunlarında da taşıyabilecekleri) elektronik acil çağrı ve yardım sistemleriyle aynı zamanda dev bir sağlık kompleksi. Yaşamkent'te yaşlılar için özel tasarlanmış mobilyalı tek ya da iki kişilik dairelerde kalanlar 150-300 milyon lira arasında değişen aylık ücretler karşılığında hemşirelik ve her türlü otel hizmetinden ücretsiz yararlanabiliyorlar.
Yaşamkent'te konaklamayanların da günübirliğine yararlanabilecekleri sosyal tesislerde sadece üçüncü kuşak değil, ziyaretçileri de düşünülmüş. Restoranlar, oyun odaları, elişi atölyeleri yarı olimpik yüzme havuzu, iki serası, konferans salonu ile üçüncü kuşağın yaşamını üretimden kopmadan aktif olarak devam ettirmesini amaçlayan Yaşamkent, ziyaretçi torunlar için oyun bahçesi bile bulunuyor.
Ücretsiz sağlık kontrolünden geçirildikten sonra Yaşamkent'teki özel oda ya da konutlara yerleşen konuklara, sağlık kontrolünün sonuçlarına göre belirlenen bir diyet ve sağlık programı uygulanıyor. Konuklar diledikleri zaman servislerle kent merkezine gidebiliyorlar.
Yaşamkent Genel Müdürü Meri Bahar klasik anlamda bir huzurevi olmadıklarının altını çizerek şöyle konuşuyor: ‘‘Türkiye nüfusunun yüzde 6.5'i 50 yaş üzerinde. Bu kesimin en büyük korkusu iyice yaşlandıklarında elden ayaktan düşüp başkalarına muhtaç olmak. Amacımız Danimarka örneğinde olduğu gibi mümkün olduğu kadar uzun süre yaş alan gençler olarak yaşamalarını sağlamak. Yaşam kalitelerini en yüksek seviyede tutmak.’’
Yaşamkent'te kalmayanlara da hizmet veren fizik tedavi ve rehabilitasyon merkezinin alanındaki en iddialı kuruluşlardan olduğunu belirten Meri Bahar, ‘‘Yaşamkent'teki sağlık hizmetlerinin kalitesi bugün Türkiye'de en zenginlerin bile satın alamayacağı kadar yüksek. Bugün kimin kapısında 24 saat tam donanımlı ambulans ve hemşire bekliyor?’’ diyor.