Sefa KAPLAN
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 13, 2002 21:07
Avrupa Birliği'ne katılıp katılmama fikri etrafında gelişen tartışmalar siyasileri böldükçü bölüyor. Bir kere AB'nin uyulması gerekir dediği koşullar uyum içinde giden hükümeti çatırdatmaya başladı, çünkü MHP inatla çıkması gereken yasalara el kaldırmamakta ısrarlı davrandı.
DSP'nin paramparça olmasında da AB bölücülüğünün rolü apaaçık ortada. Türkiye'nin bölüne bölüne çoğalmayı bir alışkanlık haline getiren sol kesimi ise bu yüzden bir kez daha bölündü. MHP'lilerle veya Türkçüler'le ittifak yapmakta beis görmeyen kimi eski tüfekler AB'ye karşı kesin bir tutum aldı. Sağcı aydınlar da yine bölünerek aralarından şaşırtıcı bir şekilde AB yanlıları çıkardılar.
‘‘Türk ulusu, tarihinden, bağımsız yaşama geleneğinden, geleceğine olan inancından, milli haysiyetinden, ilerletmeye ve geliştirmeye kararlı olduğu demokratik yapısından, modernleşme, sanayileşme ve zenginleşme hedeflerinden ayrılmayacaktır. Türk ulusu, bütün bunları gerçekleştirirken, Cumhuriyetimizin kuruluş esaslarından en ufak bir taviz vermeden, Türkiye Cumhuriyeti'ni içten ve dıştan aşağılamaya çalışanlara, varlığına saldıranlara karşı dün olduğu gibi bugün ve yarın da koruma kararlılığı içinde olacaktır.’’
130 İMZALI BİLDİRİ
Yine Türk ulusu adına konuşuluyordu ve adına konuşulan Türk ulusunun bundan haberi olduğu bile kuşkuluydu ama şaşırtıcı olan bu değildi. Şaşırtıcı olan Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bildirinin muhtevası ve altında yer alan imzalardı. Üstelik, İKV Başkanı Meral Gezgin Eriş'in 175 sivil toplum kuruluşunun desteğini alarak yaptığı Avrupa Birliği (AB) yanlısı basın duyurusu ve toplantısı, 130 imzalı ‘‘Türkiye Cumhuriyeti'ni Kuran Türk Ulusuna Çağrı’’ bildirisi kadar yankı getirmemişti.
TÜRKLER BİRLEŞİN
Ama yankının sebebi, bu çağrının AB karşıtı muhtevası değildi. Yankının sebebi, ideolojik geçmişleri ve siyasi meşrebleri gereği, bir kahve masasında bile bir araya gelmesi düşünülemeyecek isimlerin, aynı bildirinin altında kardeş kardeş durmalarıydı.
MHP'li olarak bilinen Prof. Ahmet Bican Ercilasun ile solcu Prof. Anıl Çeçen, İslamcı Prof. Hayrani Altıntaş ile Atatürkçü Prof. Ergun Aybars, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Turan Yazgan ile Kemalist Prof. Sina Akşin birlikte imzalamışlardı bildiriyi. Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral'le eski TRT Genel Müdürü Prof. Şaban Karataş'ın, DSP eski milletvekili Gökhan Çapoğlu ile Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Direktörü Prof. Ümit Özdağ'ın bir arada oluşu da şaşırtmıştı çoklarını. Nasıl oluyordu da, ‘‘Dünyanın bütün işçileri birleşin’’ diyenlerle, ‘‘Dünyanın bütün Türkleri birleşin’’ diyenler kendi aralarında yekvücut olup Avrupa Birliği'ne karşı cephe oluşturuyorlardı? Köprülerin altından hangi sular akmıştı, arkasından neler yaşanmıştı da İslamcıyla, Kemalist, Türkçü'yle sosyalist, deyim yerindeyse birbirlerine abayı yakmıştı?
ÖDP KIYIDA DURUYOR
Bu hayli 'renkli' görüntünün en fazla kendini solcu olarak tanımlayan arkadaşları rahatsız ettiğini anlamak için çok fazla beklemek gerekmedi aslında. Birkaç gün sonra yine Cumhuriyet gazetesinde yer alan ve bu kez ‘‘Türkiye Dünya Halklarıyla Bütünleşmelidir, AB Emperyalizmiyle Değil!’’ başlığını taşıyan bildiri bu rahatsızlığın somut ürünüydü. Metinde, önceki iki bildiri eleştiriliyor ve AB yanlısı bildirinin ‘‘sermaye örgütlerinin damgasını taşıdığı,’’ diğerinin ise ‘‘şoven bir konum benimsediği’’ savunuluyordu. Altında ise Türkiye Komünist Partisi'nden Çağdaş Eczacılar Derneği'ne, Nail Satlıgan'dan Haluk Gerger'e, Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nden Názım Kültürevi'ne kadar pek çok imza yer alıyordu.
Ne var ki, bu bildirinin solun tümünü temsil ettiğini söylemek yine de pek mümkün değildi. Çünkü, geçtiğimiz günlerde kongresini yapan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) de farklı tellerden çalıyordu. Bir yandan, Yunanistan'dan gelen bir konuğun, ‘‘Türkiye toplumunun Avrupa Birliği ailesinin eşit bir üyesi olması mücadelesini canla başla destekliyoruz’’ sözleri büyük bir coşku ile alkışlanıyor; bir yandan da ‘‘ÖDP, AB'ye evet/hayır üzerinden yürütülen bir tartışmanın emekçi halkların çıkarlarına denk düşen bir tartışma olmadığına inanır’’ sözlerinin de yer aldığı önerge, büyük bir çoğunlukla kabul ediliyordu.
Belirgin bir kafa karışıklığının solun çeşitli kesimlerine egemen olduğu ortadaydı. Bölüne bölüne çoğalmayı neredeyse gelenek haline getiren sol kesim, bu kez de AB ekseninde bir bölünme sürecine girmişti.
AJAN, DÖNEK, UŞAK
Bölünmeden sosyalist sol kadar Kemalist sol da almıştı payına düşeni. İşin ilginç yanı, birkaç isim dışarıda tutulacak olursa, AB yanlıları kadar, AB karşıtlarının sergilediği politik tavır, ideolojik arka planlarıyla çelişiyordu. Buna rağmen, ortada bundan rahatsız olan pek fazla isim görülmüyordu. ‘‘Hain, işbirlikçi, emperyalist, sermaye uşağı, ajan, dönek’’ benzeri o çok bildik sıfatlar ortalıkta geziniyor, sol, geleneksel kavramların hakkını vermekte zerre tereddüt göstermiyordu. Bunun söyleyene veya söylenene ne faydası olduğunu öğrenmek ise ne yazık ki hiçbir zaman mümkün olmayacaktı...
SAĞDA DA KAFALAR KARIŞIK
Girmeyelim komşu olalım
Soldaki kadar olmasa bile benzer bir kafa karışıklığı sağ ve özellikle MHP yanlısı isimler için de söz konusu. Gerçi MHP, istikrarlı bir biçimde AB karşıtı bir tutum izliyor ama MHP'ye yakınlığıyla bilinen kimi isimler hiç de öyle düşünmüyor. Söz gelişi, tarihçi Yılmaz Öztuna apaçık AB'ni destekliyor ve ‘‘Anadolu'nun saf çocukları’’ olarak nitelediği MHP'nin tutumunu açıkça eleştirmekten de geri kalmıyor. Türk Ocakları Başkanı Nuri Gürgür AB karşıtı cepheye omuz verirken, Taha Akyol tamamıyle farklı şeyler söylüyor.
Kuşkusuz ÖDP'nin tavrına benzer bir tavrı benimseyenler de var. Zaman gazetesi yazarı ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi öğretim üyesi Ahmet Turhan Alkan, ‘‘AB'ye girmeyelim, komşu olalım’’ başlıklı yazısında şunları söylüyor mesela: ‘‘AB'ye girmeyi, iç problemleri Avrupa'ya ihále etmek fikriyle destekleyenler kadar, AB'ye muhalefeti dünyadan koparak otokrat, keyfi ve yarı militer bir idare üslûbu tutturmak şekliyle anlayanlarla hiçbir müştereğimiz yoktur. Türkiye kendi kuvveleriyle dünyaya açılmalı, şimdiki zamanın suallerine adam gibi cevap vermek anlamında çağdaşlığı yakalamalı, Batı dünyasının geliştirdiği üretim ve hukuk seviyesini kendi insanları için baştan çıkarıcı bir lüks unsuru gibi görmemelidir.’’
AVRUPA HAREKETİ 2002
Şimdiden 15 bin katılımcı
Önce internet üzerinden başlayan, gazetelere verdiği çarpıcı ilanlarla kısa sürede 15 bin gibi hiç de yabana atılamayacak bir katılımcı sayısına ulaşan Avrupa Hareketi 2002, bir sivil toplum inisiyatifi olarak dikkat çekiyor. Romancı Orhan Pamuk'tan TESEV Başkanı Can Paker'e, Marksist-Liberal Prof. Mehmet Altan'dan Cengiz Aktar'a pek çok ismi bünyesinde barındıran Hareket'in internet sitesinde görüşlerini açıklayanlar, siyasal karar mercileri dışında kalan ve esasen nihai karar unsuru olması gereken kamuoyunun neler düşündüğünü de koyuyorlar ortaya. www.avrupahareketi2002.org