Oluşturulma Tarihi: Temmuz 19, 2003 00:00
MERKEZ Bankası (MB), geç ve güç de olsa faizleri biraz daha indirdi. Faizleri niçin indirdiğini de şöyle açıkladı.MB'ye göre, hem piyasalarda enflasyonun düşeceğine dair beklentiler artık yeterince kuvvetlenmiş hem de hükümetin IMF ile mutabık kalınan ‘‘istikrar paketi’’ne yani ‘‘niyet mektubu’’na uygun hareket edeceğine güven artmış. Eh hal böyle olunca da uygulanmakta olan ‘‘örtülü enflasyon hedeflemesine’’ uygun olarak da faizleri indirmeye karar vermişler. MB'nin Türk ekonomisi içindeki önemi giderek artıyor. Başkanı da belli zamanlarda bir bilge kişi olarak konuşarak, hem iktisat dersleri veriyor, hem de ekonomideki beklentileri yönetiyor. Serbest pazar ekonomilerinde, yani ister tüketici, ister üretici, ister yatırımcı olsun, bireylerin serbestçe karar aldığı ortamda, beklentileri yönlendirmek, ekonomiyi yönetmenin yarısıdır denilebilir. Alınan herhangi bir karar geçmişi değiştiremez, ama geleceği şekillendirebilir. Dolayısıyla, mantıki bir zaruret olarak, alınan her karar geleceğe aittir. Gelecek ise belirsizdir. Bu yüzden her karar ister istemez ‘‘belirsizlik’’ ortamında alınır. Belirsizlik ne kadar azaltılabilirse, alınan kararların rasyonelliği de o kadar artar. Bu aynen, siste ilerleyen gemilerin yavaş seyretmesi, sis açılıp kaptan önünü görür hale gelince de hızlanmasına benzer. Ekonomide hız ‘‘verimlilik’’ demektir.* * *Tam bu noktada çok temel bir doğa kuralına değinmek istiyorum. Mesela hız, verimlilik demektir dedim. Bunun işletme ekonomisi dilindeki karşılığı ‘‘bilanço devir hızının artması’’dır. Devir yükseldikçe, aynı sermaye ile daha fazla iş yapılır. Yani verim artar. İsterseniz hız kavramının en çok kullanıldığı ulaşımdan örnek verelim. Eğer taşıt araçları daha hızlı hareket ederse, araçların günlük taşıma kapasiteleri artar. Yani aynı sayıdaki araçla daha fazla iş yapılır. Peki, hızlanmanın hiç sakıncası yok mu? Evet var. Bir defa kaza riski artar. İkincisi taşıtlar daha çabuk yıpranır. Üçüncüsü, yapılan birim iş başına harcanan enerji artar. Buradan çıkaracağımız sonuç, herhangi bir sistemde sadece tek bir parametreyi en yüksek değere getirerek, maksimum verimin elde edilemeyeceğidir. Mutlaka onu denetleyen ve dengeleyen bir ikinci göstergeye ihtiyaç vardır. * * *MB başkanı, döviz fiyatlarının enflasyonun gerisinde kalmasından şikayet edenlere ‘‘Ekonomide hem enflasyon hem de kur hedefi olmaz; bizim hedefimiz enflasyonu indirmektir, kurlarla ilgili bir hedefimiz yoktur’’ diyor. İşte bu yanlıştır. Çünkü, eğer kurlar bu seviyelerde uzun süre devam ederse, oluşacak cari işlem açıklarından dolayı, en istenmeyen bir zamanda döviz fiyatları aniden yükselir, tutturulmuş düşük enflasyon seviyesini patlatır. Yani, en az iki hedefi de gözetmek lazımdır derken ‘‘İhracatçılar ağlıyor, onlara meme verelim’’ demiyorum; düşük döviz fiyatlarıyla tutturulan enflasyon hedefi, kurlar yükselişe geçince bir anda berhava olur hatırlatmasında bulunuyorum. Daha önce de yazdığım gibi, benim esas önerim M.B.'nin daha fazla döviz satın alması değil, faizleri daha hızlı düşürmesidir. M.B., faizleri yüksek tutarak bugüne kadar enflasyonun ineceğine kendisi de inanmıyormuş intibaı verdi. Bir bakıma ‘‘yüksek enfslasyon beklentilerini’’ eliyle besledi. MB'nin şimdi güvendiği hükümetin icraatı bir başka yazı konusu. Benim endişelerim devam ediyor. Son Söz: Tek kutuplu mıknatıs olmaz.
button