Güncelleme Tarihi:
Emine Erdoğan, Ürdün Ölüdeniz'de (Dead Sea) iki yılda yapılan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Orta Doğu-Kuzey Afrika bölgesel toplantısına katıldı.
Kral Hüseyin Bin Talal Kongre Merkezi'nde düzenlenen kongrede, çevre ve gençlik konularının da ele alındığı "Ortadoğu'yu sarsmak" konu başlıklı oturumda özel konuşmacı olarak söz alan Emine Erdoğan, toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Ürdün'ün de Suriye iç savaşının sebep olduğu insani kriz karşısında, Türkiye gibi, mültecilere cömertçe kapılarını açtığını vurgulayan Emine Erdoğan, "Bildiğiniz gibi, Türkiye 4 milyon, Ürdün ise 1,3 milyon mülteciye ev sahipliği yaparak uluslararası toplumun yükünü sırtlanmış iki ülkedir. Uluslararası toplumun istatistikler üzerinden okuduğu bir meseleye, vicdani bir bakış getirmiştir." diye konuştu.
Ürdün'ün merhametin ve insanlığın olduğu kadar inovasyonun da merkezi bir ülke olduğuna işaret eden Emine Erdoğan, eğitimli, yüksek enerjili, dünyayı bilen gençleriyle bölgenin umut kaynaklarından birisi olduğunu aktardı.
Ortadoğu coğrafyasının çok genç bir nüfusu bulunduğuna dikkati çeken Emine Erdoğan, bunun umut verici olduğunu, ancak gençlerin bölgedeki çatışmalar ve ön yargılardan dolayı çeşitli engellerle karşılaştıklarını anlattı.
"Toplumlarımızın sosyal ve ekonomik olarak güçlenmesini istiyorsak gençleri bu krizlerin cenderesinden kurtarmalıyız." ifadesini kullanan Emine Erdoğan, insanlık tarihinin ortak birikiminden edindikleri tecrübeyi, gençlerin enerjisi ile buluşturmanın görevleri olduğunu söyledi.
Bugün yaşanılan tüm krizlerin gençlerin taze, dinamik ve yenilikçi bakış açıları ile aşılabileceğini anlatan Emine Erdoğan, gençlere şöyle seslendi:
"Sevgili gençler, yerkürenin sizin aydınlık fikirlerinize, enerjinize ihtiyacı var. Dünyanın geleceğini tehdit eden ciddi bir çevre krizi ile karşı karşıyayız. İşte tam da bu noktada, insanoğlunun bozulmamış fıtratını bize hatırlatacak olan sizlersiniz. Ne yazık ki modern insan, kendini doğanın hakimi zannediyor. Oysa bizler doğanın sadece bir parçasıyız. Maalesef, eşrefi mahlukat olmayı, tabiata hükmeden efendi olmakla karıştırdık. Bunun sonucu olarak, çevreden iklime pek çok sorunla karşı karşıya kaldık."
Çevreci bir ekonomi var etmenin temelinde, davranış biçimlerinin yattığına dikkati çeken Erdoğan, büyük dönüşümlerin, bireysel davranış değişiklikleri ile başladığına olan inancını da dile getirdi.
Bu kapsamda yerleşik tüketim kültürünü yeniden gözden geçirmek gerektiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yeryüzünde vakarlı bir Müslüman yürüyüşü, ardında bıraktığı karbon ayak izini de hesap etmek demektir. Zira, mümin bütün varlığa karşı hürmetkar olandır. Diğer canlıların hak ve hukukuna saygı duyan, her türlü aşırılıktan kaçınandır. Ve en medeni yaşamın, aslında en sade yaşam olduğunu bilendir. 'Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah'ı tesbih etmektedir'’ ayetinin manasını idrak etmiş bir insan, ormanları tahrip edip suları kirletebilir mi? Bu yönüyle, Müslüman kimliğini çevreci bir duyarlılıktan ayırmıyorum. Yaratılmışlara karşı nezaket, Müslümanın temel yaşam biçimi olmalıdır. Çevreyi korumak, israftan kaçınmak, hayatın her alanını sürdürülebilir kılmak, biz Müslümanlar için bir seçim değil, bir kulluk görevidir."
Gandhi'nin, "Basit yaşa ki, başkaları da var olabilsin." sözünü anımsatan Emine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çevreci bir ekonomi inşa etmek, sanayinin, üretimin ve teknolojinin içine insani değerleri katmakla mümkün. Bu çerçevede, tek kullanımlık ürünlerden vazgeçip, ihtiyaçtan fazlasını almayarak israfın önüne geçmeliyiz. Yenilenebilir enerji kullanımına yönelerek, yeni hayat tarzları tasarlayabiliriz. Biz bu gerçekten hareketle, Türkiye'de, özü tüketim alışkanlıklarını değiştirmeye dayanan bir çevre seferberliği başlattık. Himayemde yürütülen Sıfır Atık Projesi ile atıkları kaynağında ayrıştırarak, geri dönüştürüyoruz. Yeni bir yaşam kültürü oluşturmaya çalışıyoruz."
"Naylon poşet kullanımı yüzde 70 oranında azaldı"
Yaklaşık 15 aydır uygulanan proje kapsamında 15 bine yakın kamu kuruluşunda sıfır atık uygulamasına geçildiğini, okullar ve askeri tesislerin bu kültürün alt yapısını kurduklarını belirten Emine Erdoğan, "Yerel yönetimlerimiz geri dönüşüm sistemlerini revize ederek büyük çevresel ve ekonomik kazanımlar elde ediyorlar. Plastik kullanımını azaltmak üzere tüm marketlerde plastik poşetleri ücretli hale getirdik. İlk bir aylık uygulama sonunda, ülkemizde naylon poşet kullanımı yüzde 70 oranında azaldı. Organik atıkları, kompost gübreye dönüştürülerek peyzaj alanlarımızda kullanıyoruz. Böylece topraklarımız kimyasal gübreden temizleniyor. Aynı zamanda geri dönüşüm sağlıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Bu çabalarının geçtiğimiz aylarda OECD çevresel değerlendirme raporunda takdirle karşılandığını ve Türkiye'nin çevre performansının dünyaya örnek gösterildiğini anlatan Emine Erdoğan, şunları söyledi:
"Proje kapsamında geri kazanım oranımızı, 2030'da yüzde 60'a çıkarmayı hedefliyoruz. İstanbul gibi dev bir metropolün bir yıllık su ve elektrik ihtiyacına denk tasarruf elde etmeyi öngörüyoruz. Bilinçlendirme kampanyalarımızda, en önemli hedef kitlemiz çocuklar ve gençler. Çünkü bizim için sürdürülebilirlik, doğru bilincin yeni nesillere aşılanmasıdır. Bu çerçevede, pilot projelerle, ilkokullarda sıfır atık saatleri düzenliyor, öğrencilere sıfır atık yaşam kültürünü aşılıyoruz."
Emine Erdoğan, gençlerle, medeniyetin, insanlığın, sosyal adaletin ve vicdanın en ileri mertebelerine yol almak istediklerine işaret ederek, "Ülke olarak felsefemiz, gençliği yönetim süreçlerine katmaktır. Gençlerin içindeki dönüştürücü gücü doğru alanlara kanalize ederek, birlikte çalışma yöntemlerini geliştirmektir. Biz, yalnızca nüfusu genç olan değil, yönetim anlayışı genç bir ülke olmayı hedefliyoruz. Bu bağlamda, ülkemizde seçme ve seçilme yaşını 18’e indirdik." diye konuştu.
Emine Erdoğan, bir fincan kahvenin üretimi için gereken su miktarının 140 litre, bir tişörtün üretimi için harcanan su miktarının da 2 bin 700 litre olduğunu vurgulayarak, israfın bir yaşam biçimi haline getirilmemesi gerektiğini söyledi.
Beslenme kültürünün dahi, çevre farkındalıklarıyla yakın ilişkisi olduğunun unutulmaması gerektiğine değinen Emine Erdoğan, "Hızlı tüketilen, paketli endüstriyel gıdalar karbon salınımını artırmakla kalmıyor. Beraberinde sağlıksız beslenmeden kaynaklanan hastalıklar ve ilaca bağımlılıklar getiriyor. Geçtiğimiz yüzyılın temel halk sağlığı sorunu salgın hastalıklardı. Bu yüzyıl ise suyumuza, toprağımıza ve gıdamıza karışan mikroplastikler, kimyasallar… İşin kötüsü, bedenimize giren bu maddelere karşı tıbben ne yapacağımızı da bilmiyoruz. Paketli gıda tüketiminin hem bedenimize, hem çevreye bedeli ağır oluyor." değerlendirmesini yaptı.
Akıl, ruh ve beden sağlığı güçlü nesiller istediklerini belirten Emine Erdoğan, şunları kaydetti:
"Özellikle, birçok önyargının odağındaki Ortadoğu gençleri, aklı hür, vicdanı hür bir gençlik olmalı. Dünyanın en kadim kültürlerinin olduğu bu coğrafyanın gençleri, yeni dünyanın inşasında öncü olmalı. Sizlere yakışan budur. Bu çerçevede, dost ve kardeş ülke Ürdün ve Türkiye'nin gençlerini eğitim, çevre, teknoloji gibi alanlarda ortak çalışmaya davet ediyorum. Karşılıklı bilgi alışverişi, ülkelerimiz arasındaki ilişkiyi güçlendirecek, sevgi ve muhabbeti artıracaktır. Unutmayalım biz kendi hikayemizi yazmazsak, başkalarının yazdığı hikayenin figüranı oluruz."
Emine Erdoğan, toplantıya katılan gençleri de Türkiye'ye davet etti.
Emine Erdoğan'a toplantıda Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar ile diğer ilgililer eşlik etti.