Güncelleme Tarihi:
BALYOZ davasında yargılanan askerler, bir yıldan fazla hapis cezası aldıkları ve karar onandığı için kurumdan ilişiklerini kesmek zorunda bırakıldı. Emekli olmadıkları takdirde ilişikleri resen kesilecek ve bu halde aylık emekli maaşlarından 500 lira kesinti yapılacak olan askerler, cezaevindeyken emekliye ayrıldılar. Yeniden yargılanma başlayınca askerler, kaybettikleri haklarına kavuşmak için hukuk mücadelesi başlattı. Ancak Askeri Yüksek İdare Mahkemesi (AYİM) ve Anayasa Mahkemesi’nden aldıkları ret kararları askerleri çıkmaza soktu. Davaları çökse de yaşadıkları mağduriyetler baki kaldı.
TSK VE MSB’YE BAŞVURU
Anayasa Mahkemesi, Balyoz davasında mahkûm edilen sanıkların yaptığı bireysel başvuruyu 18 Haziran 2014’te ‘oybirliği’ ile kabul ederek, yeniden yargılanmalarının yolunu açmıştı. Yüksek Mahkeme’nin kararının ardından tutuklu 237 sanık, cezaevinden çıkmıştı. Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi’nin mahkûmiyet kararını onamasının ardından cezaevindeyken emekliye ayrılmak zorunda kalan 73 asker, Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra bağlı bulundukları kuvvet komutanlıklarına ve Milli Savunma Bakanlığı’na emeklilik taleplerinin durdurulması için başvurdu. Askerler başvuru dilekçelerinde, mağduriyetlerini şöyle anlattı: “Yargıtay’ın onama kararının ardından TSK Personel Kanunu gereği 1 yıldan fazla hapis cezası alındığı ve karar onandığı için TSK ile ilişiğimiz kesilecekti. Kararın onandığı gün, cezaevine emeklilik dilekçesi vermek zorunda kaldık. Şayet emekli olmasaydık ilişiğimiz resen kesilecek ve bu halde aylık emekli maaşlarımızdan 500 lira kesinti yapılacaktı. Maddi kaygılardan emeklilik dilekçesi vermek zorunda kaldık. Maddi ve manevi mağdur edildiğimiz davalar bugün çöktü, kumpas olduğu ortaya çıktı. Mağduriyetimizin bir nebze de olsa giderilmesi için emeklilik işlemlerimizin durdurularak yeniden görevlerimize iademizi talep ediyoruz.”
Askeri Başsavcılık ise ‘emeklilik iptal davalarında’ çarpıcı görüşler ortaya koydu. Başsavcılık, askerlerin talebini kabul etmeyen mahkemenin karar dosyasına giren görüşünde şunlara dikkat çekti:
BAŞSAVCILIK’TAN ‘MANİFESTO’
“Onaydan sonra davacının emeklilikten vazgeçme dilekçesi verdiği, bu istemin idarece kabul edilmemesinin mevzuata uygun görülmekle birlikte hukuka uygunluğun tartışmaya açık olduğu, hukuksal sorunların çözümünde toplumsal gerçeklerin, olağanüstü şartlarının varlığının gözardı edilip sadece kanun metinlerinin ölçü alınmasının hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı, davacının Balyoz ismi ile anılan davada uzun süre tutuklu kaldığı, mahkûmiyetine karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onaylanmasından sonra umutsuzluğa kapıldığı, davacının kaygıya kapılarak yanlış karar vermesinin olağan görülmesi gerektiği, bu nedenle davacının emeklilikten vazgeçme talebinin reddi işleminin hukuka uygun olduğu söylenemeyeceği, davacının yargı süreci (olağanüstü kanun yolları dahil) sonuçlanıncaya kadar davacıyı görevde tutmak ve emeklilik işlemini geri alma yönünde takdir hakkı kullanabilecekken aksi yönde tesis edilen kararın hukuka aykırı olduğu belirtilerek işlemin iptaline karar verilmesi doğrultusunda düşünce bildirilmiştir.”
KURUMLARIN ÖZÜR BORCU VAR
AYİM’deki davalar ve Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda 5 askerin avukatlığını yürüten Berna Abadan, “Müvekkillerimin çoğunun bu süreçte psikolojileri bozuldu. Suçsuz yere aylarca cezaevlerinde yattılar, cezalar aldılar. Kumpas davaları çöktü ama mağduriyetleri devam ediyor. Devletin, kurumların özür borcu var. Mağduriyetlerinin giderilmesi gerekirken mağdur etmeye devam ediyorlar” tepkisini gösterdi.
KAPILAR YÜZÜMÜZE KAPANIYOR
Emeklilik iptal davası açan askerler, adli sicil kayıtları bulunduğu için başka işlerde çalışma şansı da bulamıyorlar. Cezaevindeyken emekli olan Deniz Kurmay Kıdemli Albay Engin Kılıç, “Emekliye ayrılmak zorunda kalmasaydım bu sene ‘tümamiral’ için sırada olacaktım” dedi ve ekledi: “Cezaevinden çıktıktan sonra da mağduriyetimiz devam ediyor. Benim 2 çocuğum var ve okula gidiyorlar. Bunların geçimi için de madden, psikolojik açıdan da fiziken de çalışmak zorundayım. Cezaevinden çıktıktan sonra 150’ye yakın işyerine başvurdum. Görüşmediğimiz kimse kalmadı ama tüm kapılar yüzümüze kapandı. Adli sicil kaydından dolayı bir işe başlayamadık. Beni en çok üzen de bu devlet, tüyü bitmemiş yetim hakkıyla bizi yetiştirdi, en iyi eğitimi verdi, dil öğretti, donanımlı hale getirdi. Devletime en faydalı olacağım bir noktada iş aramak üzücü.”
TSK’DAN BAŞKA PLANIM YOKTU
EMEKLİ Hava Piyade Kurmay Albay Hüseyin Dilaver ise şunları söyledi: “Cezaevine girdiğimde 6 yıllık albaydım, terfi etme şansım vardı. Ancak hukuksuzca onanan karardan sonra emekliye ayrılmak zorunda kaldım. Tüm geleceğim, kariyerimi Silahlı Kuvvetler’e göre planlamıştım. Bir başka planım yoktu, geleceğimizi Türk Silahlı Kuvvetleri’ne göre ayarlamıştık. Çünkü devlet bizi bunun için yetiştirmişti. Şu an maddi ve manevi sıkıntı çekiyoruz. İş bulma şansımız yok. Emekli maaşıyla geçinip, çocuklarımıza nasıl bir gelecek nasıl hazırlarız bilemiyorum. Cezaevine girdiğimde baba oldum, geçen yıl çocuğum bensiz bir yaşını kutlamıştı, bugün (28 Mart) ise 2’nci yaşgünününü birlikte kutluyoruz.”
361 KİŞİ HAKKINDA DAVA AÇILDI
KAMUOYUNDA Balyoz Darbe Planı olarak bilinen davada, aralarında Çetin Doğan, Halil İbrahim Fırtına, Ahmet Feyyaz Öğütçü, Dursun Çiçek, Ahmet Zeki Üçok, Bilgin Balanlı, Engin Alan, Ergin Saygun, Nejat Bek, Süha Tanyeri, Şükrü Sarıışık, Mehmet Otuzbiroğlu ve Özden Örnek’in de bulunduğu 2’si sivil 361 kişi yargılandı. İstanbul 10’uncu Ağır Ceza Mahkemesi 21 Eylül 2012 tarihinde açıkladığı kararında, 325 sanığa ceza verdi. Yargıtay 9’uncu Dairesi, 237 sanık hakkında verilen mahkûmiyet kararını onadı. Dava kapsamında tutuksuz yargılanan emekli Hava İstihbarat Kurmay Kıdemli Albay Ali Tarık Akça (50), 9 Nisan 2012’de Ankara’da Fevzi Çakmak 2 Sokak’taki ofisinde ölü bulundu. Akça’nın kendisine ait beylik tabancayla intihar ettiği kayıtlara geçti. Balyoz davasında 16 yıl hapis cezası alan Albay Murat Özenalp ise 26 Nisan 2014’te Mamak Askeri Cezaevi’nde eşi ve çocuğuyla açık görüşte yere düşmüş ve beyin kanaması geçirmişti. GATA’ya sevk edilerek tedaviye alınan Özenalp, 1 Mayıs 2014’te hayatını kaybetti.