Güncelleme Tarihi:
Radikal Gazetesi'nin haberine göre Sarızeybek, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'a bağlı istihbarat biriminin, 'teröristlere ait' diye üç aylık dökümlerini istediği dokuz telefon numarasından kuşkulanması, 'belanın' başlangıcıydı. Numaralardan üçü kozmik gizliliğe sahipti, her biri şifreli bir dosyaya aitti. İddiaya göre, bu numaralardan birisi de eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ündü. Sarızeybek, Ankara'da yürütülen çok gizli bir operasyonun içine düşmüştü. Sarızeybek, o 'beladan' bir yıl sonra kurtulurken, Türkiye de Eruygur'a bağlı istihbarat biriminin dağıtılmasıyla başka bir 'belayı' savmıştı.
Sarızeybek'in kitabında yer verdiği iddiaya göre olay, Orgeneral Şener Eruygur’un Jandarma Genel Komutanı olduğu 2003'ün Eylül'ünde başlamıştı. Jandarma İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz'dü. İstihbaratta görevli teknik takip subayı Yüzbaşı Hasan Atilla Uğur (gözaltında), Şanlıurfa Jandarma Alayı istihbarat yüzbaşısı Selçuk Sazaklı’yı arayıp dokuz telefon numarasının üç aylık ayrıntılı dökümünü istedi. Sazaklı'nın durumu ilettiği Alay Komutanı Kıdemli Albay Erdal Sarızeybek, isteği garipsemişti. Numaraların Şanlıurfa'yla bir ilgisi yoktu. "Neden istiyorsunuz?" diye soruldu. Yüzbaşı Uğur, "Merkezden istihbarat yapıyoruz ama mahkeme kararı çıkarmakta zorluğumuz var. İşimiz gecikiyor. Her alaya dağıtım yaptık numaraları. Onlardan istiyoruz” dedi. Sarızeybek'in, "Bu numaralar kime ait" sorusunu, "Terörist işte" diye yanıtlamıştı.
Numara tanıdık çıktı
Aslında kayıtlar doğrudan Türk Telekom'dan alınabilirdi. Sarızeybek kuşkulanıp Sazaklı'ya, “Listeyi tespit et ve getir” dedi. Numaralara bakınca, 'terörist' bağlantılı olmadıklarını fark etti. Numaralardan birini çevirdi. Karşısına bir kadın çıktı. Kadının sesi tanıdıktı. Hiç konuşmadan telefonu kapattı. Sarızeybek şaşkındı.
Kuşkuları artınca Sazaklı'yı dökümleri alması için İstanbul'a, Türk Telekom'a gönderdi. Sazaklı'ya burada, “Levent (Ersöz) Paşa ekibinde görevli uzman çavuş, dökümleri aldı” denildi.
Bu dokuz numaradan üçü 'kozmik' gizliliğe sahipti ve her biri şifreli bir dosyaya aitti. Anlaşılan o ki, Ankara'da çok gizli bir soruşturma yürütülüyordu. İddiaya göre, o kozmik telefonlardan birisi, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ündü. Sarızeybek, bunu bilmiyordu.
Bu arada ilginç bir olay daha yaşandı. Kendini Özel Harp Dairesi'nden emekli general ve istihbarat Güneydoğu sorumlusu diye tanıtarak yıllarca Güneydoğu Anadolu'da faaliyet gösteren Yalçın Tanfer adlı kişi, Sarızeybek’in operasyonuyla yakalanıp 24 Ekim 2003'te tutuklandı. Tanfer’in suçu, 'Gaziantep’te sivil istihbarat karargâhı yapacağız' diyerek Şanlıurfalı aşiretlerden 70 milyarın üzerinde para toplamasıydı.
Tanfer'e Küçük kefil olmuş
Aslında Tanfer ile Sarızeybek tanışıyordu. Şırnak Tugay Komutanı Tuğgeneral İsmail Evci tarafından tanıştırılmıştı. Tanfer'i Evci'ye tanıştıran ise 'arkadaşı' Tuğgeneral Veli Küçük'tü. Küçük, Tanfer'e kefildi. Evci, Tanfer'i haber elemanı olarak biliyordu.
Sarızeybek, Evci'nin gönderdiği Tanfer'i askeri tesislerde ağırladı. Tanfer, kendisini, aşiretleri barıştırmak için Genelkurmay'ın gönderdiğini söyledi. Birlikte köylere gidip kimi aşiretleri barıştırmaya uğraştılar. Fakat bu süreçte Sarızeybek, Tanfer'in 'Bir kişinin işyerine esrar atıp sonra ihbar etmek' suçlamasıyla 10 yıl hapis cezası aldığını öğrendi. Silah taşıma ruhsatı olmamasına rağmen belinde emekli bir orgeneral tarafından hediye edildiğini iddia ettiği silahla dolaşıyordu. Aşiretlerden 'gizli faaliyetler' için para topluyordu.
Tanfer'in çevresi o denli genişti ki, 2002 yılında eski Başbakan Tansu Çiller'le bile görüşüyordu. Bucak aşiretinin lideri Sedat Bucak ile de ilişkisi vardı. Birçok komutanı tanıyor, eski komutanların özel bilgilerini ve operasyonların detaylarını biliyordu.
Yakalanınca üzerinden KKTC Başbakanlığı'nca verilen kimlik kartı çıkmıştı. Bir iddiaya göre JİT (Jandarma İstihbarat Timi) kartı da taşıyordu.
Tanfer, cezaevinden Jandarma Genel Komutanlığı ve Genelkurmay’a birer mektup gönderdi. Bu mektupta, Sarızeybek için şu şikayette bulundu: “Albay, Eruygur için, çiçek ve ağaç işleriyle uğraşır, jandarmalığı bilmez dedi. Jandarma Genel Komutanlığı Eğitim Komutanı Nurettin Çakır Paşa için de, Çerkezdir ve hanımı ressamdır, bizim yalaka subaylara resim satar, dedi.”
Sarızeybek'e soruşturma başlatıldı. Üç kişilik soruşturma ekibinin başında, Ersöz vardı. Diğer iki kişiyse Jandarma İstihbarat Teknik Takip Daire Başkanı Albay Atilla Uğur ve Jandarma Adli Müşavirliği’nde görevli Hakim Yüzbaşı Mehmet Şimşek’ti.
'Keşke bilmeseydim'
Sarızeybek, kitabında, alındığı çapraz sorguyu şöyle anlattı:
“Her şeyi anlattım. Yetmedi. Levent Paşam ısrarla 'Daha ne biliyorsun' diye soruyordu. Kendi kendime dedim ki 'Demek bilmemem gereken bir şeyi öğrenmişim de haberim yokmuş. Demek bu öyle bir şeymiş ki rahatsız etmiş.' Acaba neydi? Şimdi kızıyorum kendime. Keşke telefon numaralarını hiç tespit etmeseydim. Nereden bilecektim en azından üçünün kozmik gizli, her birinin şifreli dosyaya ait olduğunu. Ankara’da top secret operasyon olduğunu. Bilemedim. Bilemeyince de aldım başıma belayı."
Ekip dağıtıldı
Bu ilişkilerin odağındaki Tanfer Urfa’da sivil mahkemede; Sarızeybek ise Gaziantep’te askeri mahkemede yargılanmaya başlandı. Yargılama sürerken, 2004'ün şubat ve mart aylarında Ersöz’ün altındaki tüm istihbarat kadroları dağıtıldı. Sadece Ersöz ve Uğur görevinde kaldı.
Ağustos ayında Eruygur emekliye ayrılınca yeni komutan Orgeneral Fevzi Türkeri, Ersöz ve Uğur'u görevden aldı. Ersöz, Bilecik’teki Er Eğitim Tugay Komutanlığı'na, Uğur ise Kocaeli Jandarma Komutanlığı’na gönderildi. Bir yıl sonra Ersöz emekliye sevk edilirken, Uğur Çanakkale’ye gönderildi. Adli soruşturmaların başındaki Jandarma Adli Müşaviri Hâkim Albay Sadrettin Aktaş da emekliye sevk edildi.
Sarızeybek, 9 Aralık 2004'te beraat ederken, Şanlıurfa Asliye Ceza Mahkemesi Tanfer’i dokuz buçuk yıl altı ay hapis ve 74.9 milyar lira para cezasına çarptırdı.