Güncelleme Tarihi:
Tarihi Konyalı Lokantası'nın sahibi Nurettin Doğanbey, 48 yıllık aşkı eşi Heyecan Hanımla olan öyküsünü arkadaşımız Yener Süsoy'a anlatmayı sürdürüyor. Nurettin Bey, resmi ve dini nikah kıyılana kadar Heyecan hanıma elini bile dokunmamış...
Konyalı Lokantası'nın sahibi Nurettin Doğanbey, filmlere konu olabilecek 48 yıllık aşkı Heyecan Hanıma resmi ve dini nikah kıyılana kadar elini bile sürmemiş. Bu durum, hem Heyecan Başaran tarafından, hem de Lale Oraloğlu gibi arkadaşları tarafından ‘‘garip’’ karşılanmış. Nurettin bey, o günleri anlatmayı sürdürüyor:
DUDAKLARIM UÇUKLADI
- Lale (Oraloğlu) hışımla üstüme yürüyüp ‘‘Ulan eşşoğlueşek, erkeklik yok mu sende?’’ dedi. Ben çok şaşırdım. O devam etti: ‘‘Elini sürmemişsin kıza, bu devirde bu var mı?..’’ Bu arada nikah için nüfus kağıtlarımızı Doğanbey'e gönderdim. Nüfus memuru açıkgöz birisi, Nurettin evleniyor diye etrafa yaymış. 28 Ekim 1953 bir arkadaşımızın evinde gizlice evlendik. Nikahtan sonra onu Kurtuluş'taki evine bıraktım ertesi gün yatağa düştüm. Meğer korku hastalığına yakalanmışım. Heyecan sonucu dudaklarımda öyle uçuklar çıktı ki doktorlar bile başa çıkamadı. Dudaklarım yerlere kadar düşüyordu neredeyse. Bu durum 10 gün falan sürdü. Heyecan beni merak eder ama evinde telefon yok ki. Ailemin nikahtan haberi yok, Evlenmişim 10 gün ortalarda yokum, damada bak Yener'ciğim.
Heyecan hanım kıldığı yerden devam ediyor.
- Nikahtan sonra Nuri, beni yine Kurtuluş'taki evimize bıraktı. Arabadan inerdken ‘‘Arzu ederseniz bizde kalabilirsiniz’’ dedim. Cevaben ‘‘Yok, ben gideyim’’ dedi. Evlenmişim, kocam daha elimi bile tutmamış. Meğer henüz dini nikahımız olmadığı için evli sayılmazmışız. Haziranda dini nikah yaptırıp balayına gideceğimizi söyledi. Durmadan nikáh yapılıyor, ortada bir şey yok. Neyse hoca nikahımızı kıydıktan sonra balayı için Abant'a yola çıktık. Annesinin yaptığı çilek reçeli yanımızda. Abant'ta şimdi yıkılan eski ahşap otele gittik. Kocamı hiç tanımıyorum, ne yapacağım diye düşünürken bir şişe şampanya aldım yanıma. Neler olacak korkuları içindeyim. Odamıza çekilince içkiyi çıkardım. İkimiz bir şişeyi bitirdik. Nuri, biraz sonra başladı bağırmaya; ‘‘Hastalandım doktor çağır bana’’ diye. Allahım, elim ayağım karıştı, adam ölecek mi ne olacak? Alkol aldığın için böyle oldun diyorum, ikna olmuyor. Neden sonra kendine geldi, sabahı sabah ettik yani. Ertesi gün oradaki bir yatıra gittik. ‘‘Oğlum olursa adını Eren koyacağım, hayırlısıyla İstanbul'a gidelim’’ diye dualar ettim.
Bu kadar da olur mu Nurettin bey, bu sizin ilk geceniz.
- Yener'ciğim bunca yıldır sen beni tanırsın, ben içki içmem. O güne kadar ağzına bira bile koymamış bir adam ne olur, böyle olur. Balayında bütün vazifelerimi yaptım elhamdülililah. Annem evlendiğimi duyunca düşüp bayılmış ama, babam hiç tepki göstermedi. Kurban bayramında gidip ellerini öptük, onlar da gelinlerini kızları diye bağırlarına bastılar. Rahmetli babamın olgunluğuna hala minnetarım.
NESLİ TÜKENEN BEYEFENDİ
Son söz Heyecan hanımın, Nurettin bey üzerine..
- Nurettin bey tüccar değil, sanatçı ruhlu bir insandır. Çok bonkördür, asabi mizaçlıdır. Fevri hareket eder, çok çabuk da özür diler. Ben özür dilemem, çok düşünürüm, geç karar veririm, ondan dönmem. Sürpriz yapmasını çok sever. Hayatımız müddedince beni en güzel yerlerde en lüks şekilde gezdirdi, yaşattı. Allah için beni hep el üstünde tuttu. O nesli tükenmiş bir beyefendidir.
Böyle Heyecan'lar, böyle Nuri'ler dostlar başına...
Pilav pişirmek sanattır
Pilav pişirmek başlı başına bir sanattır. Dededen kalma ‘‘sallama’’ dediğimiz usulle her gün üç çeşit pilav yaparız. Tereyağlı sade pilav, iç pilav ve perdeli pilav. Biz pilavı pişirdikten sonra fırına veririz. Fırından sonra da yarım saat dinlendirip tezhana alırız. Başka yerlerde pilav garnitürdür, bende ise ana yemektir. Eskiden İtalyan Carolin pirinci kullanırdık, şimdi ise Trakya baldo pirinci alıyoruz. Pirincin üzerinde pudra olmayacak, kenarında hafif mor çizgileri olacak. Biz pirinci uzun yılar çeltik olarak aldık. Çuvalı üst üste konursa en altaki kızışır, böceklenir. Onun için pirinç çuvallarını dikini yanyana konulur. İyi pirinç bire bir su kaldırır. Biz yemeklerimizi bugün de bakır tencerede pişiririz. Kaynama ve dinleme zamanında tencerelerin kapakları kapanır, etrafına hamur bandı geçirilir. Böylece yemek kendi buharı içinde döner.
İstanbullu kebabı benimsedi
Hamburger benim damak zevkime uygun değil, pizzayı çok seviyorum. tek karşı olduğum konu, sokaklarda büfelerin önünde açıkta döner kesilmesi. Ekzozunudan tozuna kadar her şey içinde, bütan gazın zehiri de cabası. Kebabı İstanbullu beğendi, tuttu. Kebap satılan yerlerin yüzde 99'u içkili olduğu için akşam satışları daha çok. Bekleme süresi olduğu için sohbet alemine müsait.
Papatya kokulu Urfa yağı
Hayvani yağ yapımında Güney Anadolu koyun sütü, Kuzey Anadolu ise inek sütü kullanır. Urfa'da da A aşiretinin yaptığı yağ ile B aşiretinin yaptığı yağlar arasında büyük farklar olur. Birinin köyü kuzeye bakar, ötekinin köyü ise güneye bakar. Kuzeye bakan dağlardaki otlar papatya çıkartır, hayvanlar baharda bu otları yerler. Papatya ayrı bir lezzet, aroma verir. Onun için eskiden bu aromayı içeren ‘‘Bahar’’ yağını tercih ederdik Urfa'da. Bununla yapılan pilavı kaşık kaşık yerdiniz. Babamla Urfa'ya gidip aldığımız yağlar tenekelerle Akçakale'den trene yüklenir 45 gün sonra İstanbul'a gelirdi. Bir yılda 555 teneke, yani 10 ton Urfa yağı harcardık.
Fareler ve İnsanlar'da
Dünyaca ünlü tarihi Konyalı Lokantası'nın sahibi Nurettin Doğanbey'in 48 yıllık eşi Heyecan Hanım, 1950'li yılların başında tanınmış bir tiyatro ve sinema oyuncusuydu. 1930 yılında İzmir'de doğan Heyecan Başaran, tiyatroya henüz 6 yaşındayken ‘‘Kerem ile Aslı’’ operetinde figüran olarak başladı.
Ankara Halkevi'nde de sahneye çıkan ve 1950'de Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nden mezun olan Heyecan Başaran, bir süre Devlet Tiyatrosu'nda çalıştı. 1951'de İstanbul'a gelen Heyecean Başaran, Küçük Sahne'ye girdi. Burada ‘‘Fareler ve İnsanlar’’ gibi beğenilen oyunlarda rol aldı.
1953'te ‘‘Yavuz Sultan Selim Ağlıyor’’la sinemaya geçen Heyecan Başaran, Halıcı Kız, Kaldırım Çiçeği, Soygun gibi filmlerde dikkat çekti. Heyecan Başaran, Nurettin Doğanbey'le evlendikten sonra sahne ve sinemadan çekildi.