Güncelleme Tarihi:
Bu yıl “Türkiye ne istiyor?” teması etrafında, şehirlerin nabzını tutmaya çalışan Hürriyet Hakkımızdır Treni’yle üçüncü kez ziyaret ettiğimiz Elazığ, bize pek misafirperver davranmadı. Sabah karşımızda ilköğretim öğrencileriyle birlikte sadece Belediye’nin zabıtadan sorumlu Başkan Yardımcısı’nı ve bir de Kültür Müdürü’nü görünce, Vali Muammer Erol’un, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu’nun ya da sivil toplum kuruluşlarının Elazığ’la ilgili Türkiye’yle paylaşacağı bir sözü olmadığına karar verdik.
CHP şeytanın bacağını kıracak mı?
Ama CHP, il yönetimi ve milletvekili adaylarıyla tekmili birden garda hazır bekliyorlardı. CHP’nin birinci ve ikinci sıradan milletvekili adayları Ali Özcan ve Mustafa Kemal Atikeler, dördüncü sıraya koyduğu kadın aday Hülya Ülkü, Elazığ Kadın Kolları Başkanı Hatice Kara ve bol sayıda genç CHP’li tren etkinliklerine katıldı ve Hürriyet yazarları Yalçın Bayer ve Gila Benmayor’la sohbet etti.
Ali Özcan, Elazığ’da işsizlik oranının gençler arasında yüzde 33, genelde ise yüzde 18’e ulaştığını belirterek, “Türkiye kalkınmışlık düzeyinde yüzde 47 ilerleme sağlamış, Elazığ’a baktığınızda bu oran yüzde 4,7’de kalıyor.
Meclis İzleme Komisyonu raporuna göre, Elazığ milletvekillerinin başarı oranı yüzde 4, oysa bir Malatya’ya bakın, milletvekillerinin başarı oranı yüzde 78. Biz bu yıl iki milletvekili çıkaracağımızı düşünüyoruz” diyor.
CHP’nin birinci ve ikinci sıradan milletvekili adayları Ali Özcan ve Mustafa Kemal Atikeler, dördüncü sıraya koyduğu kadın aday Hülya Ülkü, Elazığ Kadın Kolları Başkanı Hatice Kara ve bol sayıda genç CHP’li Konferans Vagonu’nda Hürriyet yazarları Yalçın Bayer ve Gila Benmayor’la sohbet etti.
Kadın Kolları kalkmalı
“Ali bey inşallah Ankara yolundaki kayayı kaldıracak, böylece önümüzdeki seçimlerde daha çok kadın olacak” diyor. 52 yaşında, başı örtülü, altı çocuk annesi bir ev kadını Hatice Kara. Üç yıldır CHP’nin Elazığ Kadın Kolları Başkanı.
“Altı çocuğumu da okuttum, onlarla ben de mezun oldum, iki çocuğum da gençlik kollarında, birlikte çalışıyoruz” diyor.
Kız Meslek Lisesi’nin orta bölümünden mezun Kara; 15 yaşında evlenmiş, yıllarca şiddet görmüş. “Dayak 10 yıldır yok, ama şiddet dediğiniz sadece bu değil ki, küfür, hakaret halen devam ediyor. Altı çocukla boşansam ne yapabilirdim ki, burada boşanmış kadın olmak kolay değil, sonunda kendimi siyasete attım” diye devam ediyor. Aile İçi Şiddete Son ve Haklı Kadın Platformu broşürlerimizi alıyor heyecanla, dağıtacağını söylüyor.
Evdeki sıkıntılara kulağını kapamış tüm kadınlar için çalışmayı seçmiş. “Şu kolları kaldıracağız inşallah, kadınlar da erkeklerle eşit bir şekilde siyaset yapacak” diyerek şöyle devam ediyor:
“Eğer eşitlik, hak, adalet diyorsak, partimizi de eleştirebilmeliyiz. Seçim çalışmalarında meydanlarda en önde olan kadınlar, gençler ama erkekler tepede. Bir misafir gelse bile erkekler gider karşılar. Kadın delege sayısı az. Kadın kolları da atamayla geliyor, seçilmesi için çalışıyoruz. Zaten kadın kolları kalkmalı ve kadınlarla erkekler eşit bir şekilde birlikte çalışmalı.”
Özgürlük talepleri sadece Kürt erkekleri için mi?
Emel ARMUTÇU / earmutcu@hurriyet.com.trMadem Elazığ’ın söyleyecek sözü yok, Diyarbakır’ın önceki gün o kadar çok vardı ki, ben de oradan devam edeyim diyorum.
Diyarbakır’da konuşulan binlerce şey arasında “kadın meselesi” de bulunuyordu elbette. Türkiye’de yaşanan kadın gerçeğine ek olarak, bölgenin bir türlü geçmişte kalamayan aşiret yasaları ve töre bahaneleriyle daha da ağır şekilde ezilen kadınları… 2009 yılında bölgesindeki kadınların sorunlarını araştırmak, cinsiyet eşitsizliğini önleyecek çalışmalar yapmak üzere bir Kadın Akademisi kuran Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, “Biz Kürtler eziliyoruz ama kadınlarımız daha fazla eziliyor, çünkü onları biz de eziyoruz” diye özetliyor durumu.
Gelinliğiyle giden hâlâ kefenle dönüyor
Demirbaş’ın özetlediği durum, Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanya Koordinatörü Neşe Hacısalihoğlu’nun Konferans Vagonu’nda şehrin muhtarlarına verdiği, -daha doğrusu vermeye çalıştığı seminerde ete kemiğe bürünüyor.
Bazıları Yemekli Vagon’da yemek yedikten sonra seminere katılmadan Diyarbakır Garı’nı terk edince, 12 muhtar katılabiliyor seminere. Seminerin amacı, muhtarları mahallelerinde aile içi şiddetle ilgili bir bilinç oluşturması için hazırlamak… Ama tıpkı Erzincanlı muhtarların seminerden önce aralarında “Yahu aranızda karısını dövmeyen var mı ki?” diye konuşması gibi, Diyarbakır’da da ne mümkün.
Muhtarların tepkilerinden anlaşılıyor ki “Kadın erkeğin namusudur” yaklaşımı hâlâ çok ciddi iş görüyor buralarda; “gelinliğiyle gidenin kefeniyle dönmesi” hâlâ geçerli.
“Biz köy muhtarıyız” diyor ikisi: “Bölgemizde aşiret usulü yönetim var. Çocuklar okula gidince yasal haklarını öğreniyor. Yasal haklarını öğrenen kızlarla aile reisi arasında çatışma oluyor. Kızlar ailelerinden soğuyor, uzaklaşıyor. Onun için kızları okutmazlar, istemezler.”
Zaten kendilerinin çoğu iki eşli; mahallelerinde, kimin ne boyutta şiddet yaşadığını biliyor ama pek fazla bir şey yapılamayacağını düşünüyorlar ya da yapmaya gerek duymuyorlar. Diyarbakır’da 4 acil yardım istasyonu, 2 de sığınma evi olduğundan haberi olan, ancak bir iki kişi çıkıyor aralarında; kalanı mağduru nereye yönlendireceğini bilmiyor. Tamamının şiddetten koruyan yasalardan haberi yok. Zaten, “Boşver, burada işe yaramaz” diyorlar.
Karımın, kızımın oyunu ben kullanacağım
Seçimlerde evindeki karısını, kızlarını sandığa getirmeyen, “Onlar benim ailem, onların yerine ben oy kullanacağım” diye görevliyle kavga edenlerin sayısı epeyce fazlaymış; “Böyle bir yerde kadın hakkından nasıl söz edebiliriz?” diye soruyor biri.
Neşe’nin, etrafındaki erkeklerin hemen tamamının işsiz olduğu bir gruba kadının parasını elinden almanın, harçlık vermemenin “ekonomik şiddet” olduğunu anlatması da pek anlamlı olmuyor.
Çözüm önerileri de bu tabloya uyuyor doğal olarak. Biri, “Kaşlarımı bir çattım mı, her şey normale döner” diyor. Artık dönmediği durumda ne yaptığını tahmin etmek size kalıyor. Bu seminere gelmekten pek hoşnut olmayan bir diğeri, “Neee, acil telefon numarası mı?” diye çıkışıyor:
“Ben bu numarayı vermem. Köydeki kadınlar öğrense hemen karakola koşar. Bu da faciaya neden olur. O aile diğerini yok eder. Benim beş gelinim var. Biri şikayet etse ya da sığınma evine gitse ben onun ailesini temizlerim!”
Kadınları şiddetten, ölümden koruması gereken devletin temsilcisi bile böyle söyleyince, Neşe’nin “Peki her gün dayak mı yesin?” sorusu da anlamsızlar sepetinde kalıyor tabii.
Yine de cevap hazır: “Yerini bilsin, kurallara uysun!”
O kurallar, gencecik yaşta istemediği bir yaşlıyla evlenmek, okuldan alınmak, tecavüze uğramak da olsa… Bunları konuşmak yerine, kendini bunaltan iki eşini bırakıp başka iki eş almayı düşündüğünü konuşmayı tercih edenler oluyor aralarında.
Şimdi sorum, çoğunun iş sözleşmesine “Karısına şiddet uygulayan çalışanın maaşı, şiddetten vazgeçene kadar karısına ödenir” hükmü koyan ve gerçekten de uygulayan BDP’li belediyelere: Eşitlik, özgürlük talepleri güzel de bu kavramların Kürt erkeğiyle kadını arasındaki ilişki için de kullanıldığını ne zaman duyacağız?
BUGÜN MUŞ ÇARŞAMBA TATVAN’DAYIZ
Çarşamba günü Hürriyet alan Tat-vanlılar’a “Dolap Beygiri” VCD’si Hürriyet Hakkımızdır Treni’nden hediye.