Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2001 00:00
MİLLİYET, dün ‘‘Uzanlar Telsim faturalarından kesilen 10 trilyon liranın üzerine yattı’’ diye müthiş bir gerçeği açıklıyor.Para depremzedeler için yasayla toplanan para.10 trilyon lira ile depremzedelere 1000 ev yapmak mümkünken, bu para Uzanlar'ın kasasında duruyor. Cem Uzan ise her gün işe en az 7 trilyonluk helikopteri ile gidip geliyor. Şaka yapmıyorum, abartmıyorum.Cem Uzan her gün evden işe helikopterle gidip geliyor. Anadolu Hisarı'ndan İkitelli'ye kadar olan yaklaşık 20 kilometrelik yolu beyfendi her gün helikopterle kat ediyor.Uzanlar'ın üzerine yattığı tek şey depremzedelerin ‘‘konut paraları’’ değil elbet. Burada daha önce dikkat çektiğim bir başka husus bu grubun RTÜK'e bildirdiği ‘‘reklam gelirleri’’.Türkiye'de en yüksek izlenme payına sahip 4 televizyondan üçü, Kanal D, Show TV ve Atv, RTÜK'e reklam geliri olarak üç aşağı beş yukarı aynı rakamı bildiriyorlar.Star televizyonunun bildirdiği reklam geliri ise bunların çok altında. Oysa televizyonu izlediğiniz zaman diğer televizyonlarda ne kadar reklam varsa Star televizyonunda da o kadar reklam var. Eğer Star televizyonu reklamları çok çok ucuza pazarlamıyor ise ortada ciddi bir durum var. Çünkü düşük gelir beyan ederek hem Maliye'den vergi kaçırıyorlar, hem de RTÜK'e ödemeleri gereken payı ödemiyorlar. Bunu inceleyip bulmak çok kolay ama nedense Uzanlar söz konusu olunca kimse parmağını kıpırdatmak istemiyor. Zannederim bunların ellerindeki medya ile yarattığı terörden korkuyorlar. Oysa korkmanıza hiç gerek yok. İşte haftalardır bana saldırıyorlar. Yazabildikleri tek şey pabuçlarımın markası. Hiç değilse ben pabuçlarımı kendi paramla alıyorum Cem Efendi. Depremzededen, RTÜK'ten, Maliye'den, Çukurova'nın zavallı küçük ortaklarından, Motorola'dan, Nokia'dan yürüttüğüm paralarla değil. Sabahtan akşama kadar çalışarak kazanılmış helal parayla. Sen reklamında bile tıynetini ortaya koyuyorsun. Cem Yılmaz yanındaki küçük çocuğa yerdeki parayı cebe atmasını boş yere tavsiye etmiyor!Hangi hasta?FIKRA bir sınıf arkadaşımdan: Büyük bir hastanede 5 meşhur cerrah oturmuş hangi meslekten olan insanları ameliyat etmenin daha kolay olduğuna ilişkin sohbet ediyorlar. İlk cerrah, ‘‘Ben’’ demiş, ‘‘muhasebecileri ve hesap uzmanlarını ameliyat etmeyi severim. İçlerini açtığım zaman her şey numaralıdır kolay olur.’’İkinci, ‘‘Doğru ama’’ demiş, ‘‘elektronikçilerin ve elektrikçilerin ameliyatı daha kolaydır. Her şey ayrı renktedir. Şaşırmazsın.’’Üçüncü cerrah, ‘‘Siz bir de kütüphanecileri görün. Her şey alfabetik sıradadır. Ameliyatları çok kolay olur’’ diye eklemiş. Döndüncü ‘‘En kolayı inşaatçıların ameliyatıdır’’ diye ısrar etmiş. ‘‘Üstelik onlar iş bittikten sonra içerde yabancı maddeler kalmasına alışıktırlar.’’Sonuncu cerrah dayanamayıp patlamış: ‘‘Arkadaşlar’’ demiş, ‘‘siz herhalde hiç politikacı ameliyat etmediniz. Onların yürekleri yoktur. Ciğerlerini alıp atsanız önemsemezler çünkü beş para etmez. İçleri bomboştur. Beyinlerini söküp atsanız kimse farkına varmaz. Üstelik kafaları ile popoları birbirlerinin yerine takılabilir.’’Biraz ağır bir fıkra değil mi?Üstelik de tercüme. Yani anlayacağınız siyasetçiye bakış sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde böyle. Bu bakış açısına muhatap olmaya meslek riski demek gerek herhalde.Curriculum Vitae 3: Mesut YılmazADI soyadı: Ahmet Mesut Yılmaz.Medeni hali: Evli ve çocuklu.Eğitimi: Mektebi Mülkiye mezunu.Daha önce bulunduğu görevler: İşadamı, milletvekili, bakan, başbakan, bakan, başbakan.Sağlık durumu: İyi gibi görünüyor ancak çok sigara içiyor. Uzun süre iyi kalması zor. Kısa özgeçmiş: Hayata genç bir milliyetçi olarak atıldı. ANAP'a dört eğilimin milliyetçi kontenjanından girdi. 12 Eylül sonrası siyasetin kısır ortamında iyi gibi göründü. Turizm Bakanı oldu. Yavaş hareket ettiği için turizm sezonunu kaçırınca, hareket etmesini pek gerektirmeyen Dışişleri Bakanlığı'na getirildi. Ermeni Tasarısı'ndan korkup bakanlıktan kaçtığı iddia edildi. Daha sonra Özal'la yıldızı pek barışmadı. Özal Cumhurbaşkanı olunca, Yıldırım Akbulut'u devirip genel başkan ve başbakan oldu.Temiz imajı ile ANAP'ı temizleyeceği düşünüldü. Ne yazık ki, ANAP onu temizledi. Tansu Çiller ile olan düşmanlıkları 12 Eylül öncesinin Ecevit-Demirel kapışmalarını anımsattı. Geldiğinden beri ANAP'ı sürekli küçülttü ama bunu başarı gibi sunma başarısını gösterdi. Kardeşi Turgut eleştirildi, eşi Berna Hanım herkes tarafından beğenildi. Küçük oğlu Hasan ise en sempatik siyasetçi oğlu seçildi. Yabancı bir ülkede yumruklanan tek eski başbakanımız olarak tarihe geçti. Hep iyi konuştu, hep kötü uyguladı. Az zamanda, çok güven kaybına uğradı. Hakkındaki izlenim: Hálá ve her şeye rağmen parti liderleri arasında ufka sahip olan belki de tek kişi. Dışişleri Bakanı olunca hızla İngilizce öğrenmesi azmini, yaptığı her özelleştirmenin bir şekilde başarısız olması beceriksizliğini gösteriyor. Ailesine düşkünlüğü ve çocuk sahibi olması gelecek konusunda endişeli olma ihtimalini artırıyor. Çocuklarının geleceği ile ülkenin geleceğini paralel düşünüp düşünmediğini ise kanıtlaması gerekiyor. 1 yaş küçüğü Bahçeli'ye oranla ajantajı insan ilişkilerinde daha başarılı ve iyisiyle kötüsüyle bilinir, tanınır olması. Bilinir ve tanınır olması aslında hem dezavantajı hem de avantajı. Son genel müdürlüğünden yolsuzluk iddiasıyla kovulmuş ancak durum kanıtlanamamıştı. İşte bu da üçüncü aday.Şirketi emanet edecek misiniz?NE ZAMAN ADAM OLURUZ?Yavuz hırsız ev sahibini batırmadığı zaman.
button