Güncelleme Tarihi:
8 Eylül Cumartesi günü, ülkenin kuzeyinde bulunan Dellys kasabasında da bomba yüklü aracın patlaması sonucu 37 güvenlik görevlisi öldü ve 50 kişi de yaralandı. Sonuç olarak 4 gün içinde İslami Mağrip El-Kaide örgütünün düzenlediği iki saldırıda toplam 57 kişi öldü.
Örgüt, saldırılardan sonra yaptığı açıklamada Cezayir yönetimini tehdit etmeye devam etti. Özellikle, Batı'nın İslamcı terör örgütlerine karşı mücadelesine destek verilmesini "Haçlılara" yardım yapmak olarak nitelendiren örgüt, Batı'ya verilen desteğin kesilmesini istiyor. Ayrıca örgütün iddiasına göre Cezayir İslam'a karşı savaş açmış bulunuyor. Söz konusu "savaş"a son verilinceye ve ülke İslam'a göre yönetilmeye başlanacağı güne kadar örgüt, terör saldırılarında bulunmaya devam edeceğini vurguluyor.
Nisan ayında başkentte düzenlenen, 33 kişinin ölümüne ve 222 kişinin yaralanmasına neden olan saldırılardan beri Cezayir'de irili ufaklı saldırılar düzenleyen örgüt, Cezayir'in istikrarını bozmayı amaçlıyor. Cezayirlilere Mayıs ayında gerçekleşen seçimleri boykot etmeleri çağrısında bulunan ve bu çağrısından sonra da iki ayrı saldırı düzenleyen örgüt, Temmuz ayındaki açıklamasında ise "Allah'ın düşmanları" olarak nitelendirdiği Cezayir devlet kurumlarına karşı saldırıların artacağı tehdidinde bulunmuş ve Müslümanları hükümet binalarından uzak durmaları konusunda uyarmıştı.
Eylül saldırılarının zamanlamasına özellikle dikkat çekiliyor; zira Devlet BaÅŸkanı Bouteflika'nın saÄŸlık durumunun giderek kötüleÅŸtiÄŸi yolunda haberlerde son günlerde artış gözleniyor. DiÄŸer taraftan, terör örgütlerine karşı mücadelede önemli rol oynayan İç Ä°stihbarat Dairesi BaÅŸkanı Smain Lamari'nin geçtiÄŸimiz aylarda hayatını kaybetmesinin de örgüte yönelik operasyonları olumsuz yönde etkileyebileceÄŸi belirtiliyor.Â
İslami Mağrip El-Kaide örgütünün son zamanlarda sık sık saldırılarda bulunmasının bir diğer nedeni olarak da, Cezayir ordusunun Nisan saldırılarının ardından özellikle örgütün sığınağı olan ülkenin doğu kesimlerindeki operasyonlarını arttırmış olması gösteriliyor. Bir başka deyişle, örgütün bu operasyonlara karşı misilleme yaptığı ifade ediliyor. Cezayirli yetkililerin iddiasına göre Nisan sonunda örgütün iki numaralı ismi Samir Moussab operasyonlar sırasında öldürüldü. Örgütten yapılan açıklamada ise Moussab'ın öldürüldüğü doğrulandı, fakat, Moussab'ın üst düzey bir kişi değil de örgütün sadece sıradan bir üyesi olduğu ifade edildi. Nisan ayındaki büyük saldırıdan sonra örgütün Temmuz ayında düzenlediği saldırıda da bir askerî tesise giren bomba yüklü araç patlatılarak 10 asker öldürüldü, 35 kişi de yaralandı.
Devlet Başkanı Bouteflika, 8 Eylül Cumartesi günü yaptığı konuşmada terörün ülkede düşüşe geçtiğini ve terör örgütlerinin 17 yıldır Cezayir'in istikrarını bozmayı başaramadıklarını ifade etti. Toplum da örgütün saldırılarını kınıyor. Pazar günü 10 binlerce kişi terörü lanetleyen ve Bouteflika'ya desteklerini belirten bir yürüyüş düzenledi. Hükümete ve toplumun büyük bir kesimine göre ulusal uzlaşma terörü yok etmek için en uygun çözüm. 5 yıldır yürürlükte olan ve teslim olan teröristlerin affedilmesine olanak sağlayan ulusal uzlaşma yoluyla ordu ve terör örgütleri arasındaki savaş bitirilmeye çalışılıyor. Devlet başkanı Bouteflika'ya göre de ulusal uzlaşma, terör örgütlerinin saldırma kapasitesini düşürdüğü için örgütler hükümetin söz konusu siyasetinden vazgeçmesini istiyorlar. Ulusal Güvenlik Bakanı Ali Tounsi de, yaptığı bir açıklamada terörizme karşı yeni bir plan geliştireceklerini ifade etti.
Devletin terörizmle mücadelede salt ulusal uzlaşmaya odaklanmasının artık yeterli olmayacağı görüşü özellikle akademik çevrelerde giderek artıyor. Bazı analizlere göre Selefi Vaaz ve Savaş Örgütü'nün El-Kaide'ye katılıp İslami Mağrip El-Kaide örgütü adını almasından sonra üyeleri arttı ve örgüt intihar eylemleri gibi yeni saldırı çeşitlerini benimsedi. Sonuç olarak,  İslami Mağrip El-Kaide örgütünün saldırılarda bulunmaya devam edeceği ifade ediliyor. Devlet Başkanı Bouteflika'nin son suikasttan kıl payı kurtulması, ülkenin istikrarının gerçekten tehdit altında olduğunu ve en kısa süre içinde ulusal uzlaşmadan başka yöntemlerle de sorunun üzerine gidilmesi gerektiğini gösteriyor.
Â