Güncelleme Tarihi:
Obama, yıllardır süregelen Ortadoğu sorununun çözümlenmesinin ABD’nin ulusal güvenlik çıkarları için hayati bir önem taşıdığını söylemesi İsrail’e verilen destekle ABD’nin diğer çıkarları arasında nasıl bir denge kurulacağı konusunda üst düzey danışmanlarıyla uzun zamandır yaşadığı tartışmaların bir sonucuydu.
İsimlerinin açıklanmasını istemeyen Beyaz Saray yetkililerine göre bu kayma Ortadoğu’da barışın sağlanmasını Obama yönetiminin önceliklerinden biri haline getirmiş durumda. İsraillilerin ve Filistinlilerin bir anlaşmaya varmasını başaramamasından bıkmış durumda olan Obama’nın da kalıcı bir Filistin devleti için kendi şartlarını dayatma ihtimalini de artırıyor.
Obama’nın Ortadoğu’daki çatışmaların ABD’ye hem can hem de paraya mal olduğunu söylemesi, İslami radikallik ile Irak ve Afganistan savaşlarının İsrail-Filistin çatışmasıyla bağlantılı olduğunu düşündüğüne işaret ediyor.
Obama’nın sözleri özellikle diplomatik çevrelerde dikkat çekti zira bu sözler ABD’nin ırak ve Afganistan’daki ordularının komutanı David Petraeus’un görüşlerini yansıtıyordu. Kongre’ye en son verdiği ifadede Petraeus, Ortadoğu’da ilerleme sağlanamamasının ABD işçin düşmanca bir ortam oluşturduğunu söylemiş ancaj İsrail’e verilen desteğin Amerikan askerlerinin hayatlarını tehlikeye attığı yönündeki haberleri reddetmişti.
Aslına bakılırsa bu yöndeki inançlar ilk kez George W. Bush döneminde ABD’nin Irak ve Afganistan savaşlarındaki kötü performansı dolayısıyla ortaya çıktı. Bundan üç yıl önce ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Kudüs’te yaptığı bir konuşmada, İsrail ve Filistinliler arasındaki barış anlaşmasının ABD’nin “stratejik çıkarı” olduğunu söylemişti. O zamanlar Rice’ın bu sözleri çok fazla dikkat çekmemiş Başkan Bush da İsrail hükümetine karşı durmaktan kaçınmıştı.
Obama yönetiminin yeni tavrı ve İsrail’e karşı sertleşen politikalar Bush yönetiminin daimi desteğine alışkın olan ABD’li Yahudi liderleri alarma geçirdi zira hiç kimse Batı Şeria’daki yerleşim inşaatının ABD askerlerinin güvenliğiyle bağlantılandırılmasına alışkın değil.
ABD’nin İsrail eski büyükelçisi ve Brookings Enstitüsü başkan yardımcısı Martin S. Indyk, “Geçmişte Nablus’taki kuyudan çekilen suyu kimin içtiği ABD’nin stratejik çıkarı değildi” dedi. Indyk, şimdi ABD’nin on binlerce askerinin İslamcı isyancılarla savaştığını ve Beyaz Saray’ın İran’ın nükleer çabalarının önüne geçmeye çalıştığını dolayısıyla da bu tür bağlantıların kurulduğunu söyledi. “Filistin sorununu çözmek her şeyi çözmez ama çözüme yaklaşmamızı sağlar” dedi.
Bir çok yetkili Obama’nın Ortadoğu politikasının kontrolünü, özellikle Doğu Kudüs’teki yerleşim tartışmasının ardından eline geçirdiğini söyledi. Washington merkezli düşünce kuruluşu Center for Middle East Peace’i yönetmek için Ocak’ta istifa eden Demokrat Partili Kongre eski üyesi Robert Wexler, “Başkan yönetiminin İsrail’e ve Ortadoğu’nun geri kalanına yönelik politikalarını yeniden değerlendiriyor” dedi.
Ortadoğu sorununun ABD askerlerinin hayatlarını tehlikeye attığını söylemenin büyük bir abartı olacağını söyleyen Wexler, “Bu alandaki konunun diğerini etkilemediğini görmemek için de gözlerinizin bağlı olması gerekir” dedi.
Beyaz Saray yetkilileri, İsrail’e verdikleri desteğin sarsılmadığında ısrarcı. ABD ve İsrail orduları arasındaki etkili işbirliği de buna kanıt gösteriliyor. Washington’daki aciliyet duygusunun ise İsraillilerin birçoğunun sorunun çözümüyle ilgili hayal kırıklığı yaşadığı bir döneme denk gelmesi de dikkat çekiyor.
Netanyahu’nun sağcı koalisyonu Filistinlilerle yapılacak barış anlaşmasının faydaları konusunda uzun zamandır şüpheler taşıyordu. Ancak bu şüphe özellikle İsrail’in 2005’te Gazze’den zorla çekilmesinin ardından kamuoyunda da güçlenmeye başladı.
ABD’deki Yahudi lobileri şüpheden çok alarm halinde. Salı günü Amerikan İsrail Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC), Hillary Clinton’a 76 Senatör ve 333 Temsilciler Meclisi üyesinin imzaladığı bir mektup göndererek tansiyonun düşürülmesini istedi.
Dünya Yahudi Kongresi de Obama’ya gönderdiği açık mektupta, “Neden beyaz Saray’ın Ortadoğu söylemleri barış görüşmelerinin gidişatıyla ilgili İsrail’i suçluyor?” denildi. ABD’nin iki büyük, ve Cumhuriyetçi eğilimleriyle bilinen gazetesi Washington Post ve Wall Street Journal’da bugün yayımlanan açık mektup için Netanyahu’nun da destek verdiği biliniyor.