Güncelleme Tarihi:
İmamoğlu, itiraz dilekçesini sunmadan önce gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın Beşiktaş'taki İl Müdürlüğü önünde yanıtladı. İmamoğlu, ÇED raporunun kabul edilmesiyle ilgili bir soru üzerine, şunları söyledi:
"Bizim için şaşırtıcı bir karar değil aslında. Biz, süreçleri anbean takip etmeye devam edeceğiz. Öncelikle bugün gelişimin sebebi; askıda bulunan planlara itiraz edeceğim. 100.000’lik planlar, İstanbullu adına Bakanlık tarafından düzensiz, hiçbir kamuoyu paylaşımı yapılmaksızın, toplumun bileşenlerinin, paydaşlarının sürece dair düşünceleri alınmaksızın, yeni gelen İstanbul yönetiminin sürece katkıları bir masada tartışılmaksızın bir karar verilmiştir. Kent anayasası denen, kentin değişmez kuralları denen 100.000’lik planın değişikliği süreci, her şeyi abur cubur aceleye getirme üslubuyla yapılmış ve askıya çıkmıştır. Bu ayın sonuna kadar askı süreci var ve ben bugün bu plana itirazımı, hukuku dahilinde itirazımı vereceğim. İtirazı vereceğiz ama süreci burada bitirmiyoruz. ÇED raporuna toplumun, kişilerin, hemşehri hukuku çerçevesinde İBB’nin, başka kurumların, sivil toplum kuruluşlarının mahkeme açma hakkı vardır, ben şahsen bu konuda mahkeme açma hakkımı kullanacağım. Toplumun da bunu en üst seviyede kullanacağını biliyorum. Örneğin; bu ayın sonuna kadar, bütün İstanbulluların bu plana itiraz haklarını kullanma konusunda özveride bulunacağını hissediyorum."
"REHBERLİĞİMİ YAPMAYA DEVAM EDECEĞİM”
İmamoğlu, “Ben her şeye rağmen bu ülkenin üniversitelerinde yetişmiş hukukçularının, sıkıntıda olan hukuk sistemiyle dahi olsa bu denli tehlikeli bir sürece hukukun cevap vereceğini ve bizim hakkımızı hukuk sayesinde savunabileceğimizi düşünüyorum" diye konuştu.
“KEŞKE HEMEN YANIT GELSE”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a verdiği mektupla ilgili “Bir yanıt geldi mi?” sorusuna İmamoğlu, şu yanıtı verdi:
"Benim için en faydalı şey orada dört sayfalık mektubumuzu vermekti. Mektubumuzda İBB ile merkezi hükümetin arasındaki kanalların bozulmasını isteyen kişilerin olduğunu, bunun düzeltilmesi gerektiğini, buna müsaade edilmemesi gerektiğini yazdım. Birtakım hususlara değindim. Bazılarının gazetede yazdığı gibi değil. 4 sayfalık mektupta Kanal’ı anlatacak değilim. Ben o konuyu yüz yüze anlatmak isterim. Yüz yüze konuşmak istediğimi, bir brifing vermek istediğimi, İstanbul’un bugününü ve yarınını bizler tarafından kendilerine aktarmak istediğimi çok samimi bir dille, İstanbul Büyükşehir Başkanı olarak, Türkiye tarihinin İstanbul’da en yüksek oy sayısıyla seçilmiş belediye başkanı olarak Türkiye’nin Cumhurbaşkanı ile görüşme talebimi ilettim. Bundan sonraki takdir, bundan sonraki vicdan, adalet duygusu verilecek karar tamamen Sayın Cumhurbaşkanı’na aittir. Cevabımı merakla ve açıkçası acil bir şekilde İstanbul halkı adına beklemekteyim henüz bir cevap almadım. İçinde bizim sağlıklı ilişki kurmamızı engelleyen unsurlar, bazı sahada söylenerek bence Sayın Cumhurbaşkanını yanlış yönlendiren ifadeler. Örnek ararsanız; “İmamoğlu metroyu iptal etti. Ya da hiçbir su sorunumuz yok. Ya da Kanal İstanbul ile ilgili süreçte tek bir arsa hareketi olmamıştır” diye bilgi veren bakanlar var. Bu bakanların verdiği bilgilerin hepsi yanlış. Daha ağır ifade kullanırım da yakışmıyor. Bütün bunların olmaması ve bu ilişkilerin nasıl yürütülmesi gerektiğini ortaya koyan bir mektuptu. Kanal mektupla anlatılacak bir husus değil. Ama onu da İstanbul’un bütün sorunlarını da yüz yüze anlatmak istediğimi ifade ettim.”
İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, ‘Mektupta da ayrıca bizim söylememiz doğru olmaz, başka şeyler de var’ demiş…” sözünün hatırlatılması üzerine “Ben de zaten söylediğimi, söyledim zaten. Tabii mektup özeldir yani. Doğru söylemiş. Özel olanı, özel buluşmayı bekliyoruz: ” yanıtını verdi.
“ATLARIN DA SATIN ALINMASI KONUSUNDA KARARIMIZ VAR”
İmamoğlu, “Faytonlarla ilgili İBB’nin kasasından çıkacak miktarın yüksekliği de konuşuluyor. Faytonlarla ilgili son durum nedir? Ve bu çıkacak parayla ilgili eleştirilere ne söyleyeceksiniz?” sorusuna şu yanıtı verdi:
"Faytonların geçmişten bugüne gelen bir hakları var. Yani bugün oradaki faytonların bir piyasa değeri var. Biz, bu piyasa değerinde de bu işten emekçi olarak geçimini sağlayan insanların da mağdur edilmemesi hususunda bir karar alması gerektiğini, bundan sonraki taşıma süreçlerinin tümüyle kendi hizmetleri olarak üzerinden yapacağını, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İETT olarak taşıma hizmetlerini vereceğini, yok olan haklarına dair de bir kereye mahsus fayton sahiplerine 250’şer bin TL verme konusunda fikrini kurumumuz beyan etmiştir. Meclisimiz fayton başına 300 bin TL verilmesinin daha doğru olacağını belirtmiştir bütün siyasi partilerin kararıyla. Biz şimdi bu uygulamaya geçiyoruz. Atların da satın alınması konusunda bir kararımız var. Gerçekten hassas bir biçimde atların oraya nakledildiği, faytoncuların haklarının ödendiği ve yeni ulaşım sistemiyle Adalar’a uygun, çevreyi kirletmeyen, elektrikli araçlarla ve de turistik anlamda da farklı elektrikli araçların dizayn edilerek sürece katılmasını sağlamak ki bu konuda da bir yarışma hazırlığımız var. Hizmeti de aksatmadan bu geçişi sağlayacağız.” yanıtını verdi.
“FAİZ KARARINI VEREN İLAHİYATÇILAR MI? “
İmamoğlu, “Dün meclisten bir karar geçti. CHP grubunun Cemevleri’ne ibadethane statüsü verilmesi talebi uygun bulunmadı. Cemevleri’nin temizlik ve benzeri hizmetlerden ücretsiz yararlanması kararı çıktı. Siz bu kararı veto edecek misiniz?” sorusuna ise şu yanıtı verdi:
“İBB’nin yetkisi dahilinde yapabileceği işler. İstanbul halkının bir maneviyat ve bir eşitlik duygusu arayışı var. Cemevlerinin ibadethane olduğu yönündeki sürecin İstanbulluların hukukunda da ‘Evet böyledir’ denmesi kadar manevi tatmin olamaz. Yani bunu İBB’nin meclis üyeleri yaşasın, hissetsin istedim. ‘Efendim niye bu dilekçeyi İmamoğlu vermedi’ deniliyor. Meclis bunu yapsın. İmamoğlu verseydi o zaman da ‘Bak işte kullanıyor. Siyasete alet ediyor’ Vermedik, ‘Niye o vermedi?’ Bunlar çok komik gündem yaratma hususları. ‘Efendim bir yerin ibadethane olup olmayacağına ilahiyatçılar karar verir’ Hangi ilahiyatçılar? Faiz kararını veren ilahiyatçılar mı? Hangileri? Artı, bir inanışa sahip bir ilahiyatçının bir başka inanışa yönelik karar vermesi ne kadar doğru? Milyonlarca Alevi vatandaşımızın yüzyıllardır ibadethane kabul ettikleri mekanın biçimine nasıl bir başkası karar verecek? Hukuka atıfta bulunanlar hukuksal tüm alanlarda bu kararlar verilmiş. Çok üzüldüm, tartışmalara da çok üzüldüm. İYİ Parti Grup Başkan Vekili çok güzel bir hadis hatırlattı. Evet, ‘Bütün yeryüzü ibadethanedir’ diyen bir peygambere inannmış insanlarız. Bu şeklide bunun halledilmesi varken, bu şansı kullanamayan o iki partiye çok üzüldüm. Ama ben bu mücadeleyi vermeye devam edeceğim. Onu zaman içerisinde göreceksiniz.” yanıtını verdi.