Güncelleme Tarihi:
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı ve görevdeki Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, CNN TÜRK'te yayınlanan '40' programında Buket Aydın'ın sorularını yanıtladı.
İşte programdan dikkat çeken bölümler:
CHP neden sizi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı yaptı?
Ekrem İmamoğlu: Başarılıyım. 5 yıldır belediye başkanıyım. Elbette ki Cumhuriyet Halk Partisi'nin bir hafızası var. Ölçüyor, bakıyor, belediye tecrübesi isteniyor. Aslında yerelde insanların belediye başkanlığında aradığı şeyler başka. Gerçekten onun başka bir ilişki diyalog becerisi var. Yereldeki yönetici olmanın farklılığı var. Tahmin ediyorum bunları biz de daha üst seviyede buldular. Zaten bu seçimde gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi örnek bir davranışta bulundu. Büyük illerin çoğunda belediyecilikten gelme kişileri aday gösterdi. Bence çok değerli bir adım bu. Yerel de çok değerli bir adım bu. Örnek bir iş. O anlamda yani baştaki kelimeye döneyim, başarılı olduğumu düşünüyorum. Benim düşünmem önemli değil tabii toplum da Beylikdüzü halkı da partimizin karnesi de böyle gösterdiği için bizi aday yaptılar diye düşünüyorum.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adaylığı sizin için de sürpriz oldu mu?
Ekrem İmamoğlu: Çok mutlu oldum. Tabii gurur duydum. Elbette konuştuk, paylaştık. Kendi içimizde mekanizmalarımız var. O dönemi çok sağlıklı geçirdiğimi düşünüyorum. Çünkü partinin uzun süredir görev yapan bir ferdiyim ben. Dört yıl ilçe başkanlığı yapmış birisiyim. Belediye başkanlığı yapmış birisiyim. 10 yılın verdiği tecrübeyle yola çıkıştaki aşamaları iyi biliyorum. İlişki yönetimini iyi biliyorum. Partinin tüm kurulları da benim için değerli hepsi ile konuştum, buluştum. Oradan da pozitif ilimler aldım. Bu böyle gelişti. Sürpriz oldu mu? Açıkçası olmadı. Çünkü biliyorsunuz Kadir Topbaş istifası vardı. O dönemde partim yine beni büyükşehirde aday gösterdi. Meclis oylamasında partinin aday olarak kürsüye çıktım ve partimin benim büyükşehir yönetiminde olması gereken manifesto mu açıklamıştım. Dolayısıyla o tarihten itibaren aslında ben zihnimi bunu yazmıştım İstanbul'u çalışıyordum. İstanbul'la ilgili araştırmalar olan birisiydim. Neticede, yani bu o kadar zaman önce bir insana direk söylenmez zaten. Böyle metotlarla mesaj verilir. Ben mesajı almıştım o zaman.
İstanbul'un trafik problemini nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz?
Ekrem İmamoğlu: Gerçekten trafik birinci sıra sorun. Ama son dönemde ne yazık ki yoksulluk daha önde ve çok önde, can yakıyor. Çünkü insanların yuvasını etkiliyor. Trafik önemli bir sorun. Bütüncül bir ulaşım planı bu şehirde şart. Bu şehrin en önemli konusu metrodur. Bu konuda çok geri kalmışlardır.
Koydukları hedefin yarısına bile ulaşamadılar. 2014’te 400 kilometre yapacaklarını söylediler, 170 kilometrede kalmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi çok kötü bir 15 yıl geçirmiştir. 6 yıldır, 5 yıldır, 7 yıldır devam eden metro hatları var. İnşaat halinde, durmuş vesaire. Önceliğimiz metro olacak.
Bütüncül bir ulaşım düzeni oluşacak. Bugün İstanbul'da metro var diyorlar. Ben ise bir sayı vereyim şaşırırsınız. Yürüme mesafesinde metro durağına ulaşan kişi sayısı İstanbul'da 300 bin kişi. Komedi.
Bir başka şeyi söyleyeyim. Özel aracıyla trafiğe çıkma oranı bundan 15 sene öncekine göre şu an tam 2 katı. Yani siz toplu taşıma güvenmiyorsunuz. Konforuna güvenmiyorsanız özel aracınızı tercih ediyorsunuz. Dünya’da tersidir biliyor musunuz? Toplu ulaşıma tercih artar. Toplu ulaşım metro düzenli hatları, füniküler sistem, deniz ulaşımı. Deniz ulaşımı oranı yüzde üçün altına düştü. Yüzde onlardaydı. Tekrar o seviyeye ulaşması, tümüyle bu bütüncül sistemin partnerlerini paydaşlarını da aynı masayı oturtmak.
Alt ulaşım komisyonu kurmak. Kapalı kapılar ardında kararlar vermemek. Tamamını yani minibüsü, otobüsü herkes. Bu bütünleşik ulaşım ağını kurduktan sonra İstanbul'un gündeminden ulaşım diye bir konu kalmayacak düşecek.
İstanbul'daki sokak hayvanları için bir projeniz var mı?
Ekrem İmamoğlu: Kesinlikle var. Göreve gelir gelmez barınağa gittim. Zaten biliyordum barınağın halini. Barınak sadece şöyle; barınak. Yani köpeği kafese koy barınsın. Böyle bir şey olmaz. Ciddi bir yatırım yaptım. Yaklaşık 2 milyon liraya yakın yatırım yaptım Beylikdüzü'nde. Bir hayvan rehabilitasyon merkezi kurduk. Gönüllerle işbirliği yaptık. Gönülleri sürecin içine kattık.
Biz orada hem tedavi yapıyoruz hem eğitim yapıyoruz hem sahiplendirme yapıyoruz. İlginç bir istatistik vereyim size. Koca İstanbul Büyükşehir Belediyesi kadar Beylikdüzü'ndeki belediyemiz olarak sahiplendirme yapmışız. Bu bir ilgi meselesi. Bir gerçek var ki biz doğal yaşamı, sokak hayvanları aslında yuvalarından ettik, yurtlarından ettik. Yani koca bir kent, yapılaşma, onları doğal ortamlarında uzaklaştırdı.
Dolayısıyla ne yapmalıyız; tekrar doğal ortamları olmayan bu hayvanlara aslında kentin bir canlısı olarak saygı göstermeliyiz. Bu eğitim meselesi. Bu bir sahiplenme meselesi. Tek başına belediyelerde çözemez. Ama şu anda Büyükşehir Belediyesi çok ilgisiz. Konu tamamen ilçe belediyelerinin sırtına yüklenmiş durumda. Halbuki bütüncül bir tavırla hem rehabilitasyon ve barınakların standarda eriştirilmesi konusu var. Hem sahiplenme ile ilgili bilinçlendirme konusu var. Ki bunun içine ilkokullar, ortaokullar, liseler mutlak katılmalı. Bu bilinç artmalı. Yani İstanbul'da tespite göre 350 bine yakın sokak hayvanı var. Bunlar sahiplendirilmezse bu sorunu çözemeyiz.
Bir de doğal ortamları büyütme. İşte yeşil alanları arttırma, mahalle meclisleri bünyesinde gönülleri tespit edeceğiz. O sokaktaki sokak hayvanlar ile ilgilenecekler. Hayvan zabıtası kuracağız. Anında müdahale ile hayvana şiddet varsa gidip oradaki mücadeleyi yerine getirme konusunda. Bu da önemli bir ilk olacak aslında. Sokak hayvanları ile ilgili zabıta kuracağız.
CHP'li seçmeni size oy vermeye nasıl ikna etmeyi düşünüyorsunuz? Öyle bir iknaya ihtiyacınız var mı sizce?
Ekrem İmamoğlu: Asla yok. Ben CHP’nin siyasetteki evladıyım. Yani hani bir okul düzeni olsa ya da bir siyasinin partide yetişme düzeni olsa ‘Kimi örnek alalım?’ deseler, bence Ekrem İmamoğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki süreci örnek bir süreçtir. Üye oluyor. Aday adayı oluyor. Aday yapılmıyor, çalışıyor. Ama o seçimi kaybettikten sonra ilçe başkanı oluyor. O ilçede yeniden bir örgütlenme yapısı kuruyor. Ön seçimle belediye başkan adayı oluyor. Ve İstanbul'da bir tek o dönemde iktidar partisinden kazanılan belediyeyi kazanıyor. Bir başarı öyküsü bu.
Dolayısıyla ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin evladıyım. Benim Cumhuriyet Halk Partilileri ikna etmek gibi bir misyonum yok. Onların da öyle bir şeye ihtiyacı yok. Beni başka partilerin beğenmesi, bu AK Parti de dahil, diğer partiler de dahil. Benim partililerimin gurur duyması gereken bir şey. Çok keyifli bir şey, ben öyle hissediyorum. Yani benim bir parti ferdimin, her partililer tarafından beğenilmesi olağanüstü. Hele hele bir yerel yönetici iseniz çok değerli bir şey. Benim partim yok asla demedim, o çok tehlikeli bir şey. Benim partim var, Cumhuriyet Halk Partiliyim. Cumhuriyet Halk Partisi'nin adayıyım. Ama ben diyorum ki herkesin oyuna talibim. İkisinin arasında fark var. Yanlış anlaşılmaması için onu düzeltmek istedim. Yanlış anlamayın lütfen. Tekrar söylüyorum. Benim şu anda yaptığım anketlerde de firesiz Cumhuriyet Halk Partililer bize oy kullanıyor. Çok mutluyum. Onları da mutlu edecek bir belediye başkan olacağım.
Bu kadar güzel vaatte bulunmak seçmen gözünde ne kadar inandırıcı olur sizce?
Ekrem İmamoğlu: Bu sizin konuya ne kadar hakim, sürece ne kadar hazırlıklı olduğunuzun işaretidir. Büyükşehir Belediyesi'nin konusu olan, gündemi olan, 16 milyon insanın yaşamının, hayatının her anını ilgilendiren her hususa ilgili olduğunuzu, sorunu tespit ettiğinizi ve çözümü ürettiğinizi gösterir. Bu Tek başına mı değil tabii. Kocaman bir kadromuz var. Mevcutta Büyükşehir Belediyesi çalışanları var, bürokrasisi var, mevcutta bir bütçesi var. Bütünüyle aslında sürece hakimiyetinizi gösterir. Göreve geldiğiniz gün itibariyle her konuda fikriniz olduğunu, her konuda kadronuzun olduğunun bir işaretidir bu.
Dolayısıyla biz şunu gösteriyoruz aslında; biz bu sürece aday olduk. Hani iki süslü kelime söyleyelim, millet de bizi seçsin. Hayır, kardeşim. Hangi sorunuz varsa bize sorun, cevabınızı alırsınız. Aynen sorduğunuz 40 soru gibi. Yani vatandaş bize 40 soru da sorsa cevabı var, 100 soru da sorsa cevabı var. Geliştirilmeli mi? Evet, tabii ki geliştirilmeli. 1 Nisan'da geldiğimizde her şey orada net, değişmez. Hayır, geliştireceğiz, konuşacağız. Geçenlerde örneğin kültür sanatı konuştuk, bir sürü kavramla açıklamalar yaptık. Ama oradaki sanat insanları, kültür insanları bir sürü detay aktardı bize. Tabii ki aktaracak. Bizim yetişemediğimiz insanların bize gösterecekleri yol haritaları da var. Zaten orada en çok güvendiğimi şey aslında yönetim modeli. Nedir o? Ortak akıl. Ortak akıl da ortak masada. Günü gelecek sizden de destek isteyeceğiz. Günü gelecek başka insanlardan da destek isteyeceğiz. Buranın yaşayanısınız. Tecrübeniz var, sizden katkı almayacağız da kimden alacağız. Biz bu şehrin 16 milyon insanına, bu şehrin hazinesi gibi bakıyoruz.
Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlık koltuğunu size bırakabileceği yönünde kulis bilgileri var. Eğer belediye seçimlerinde İstanbul'u alamazsanız sizin CHP Genel Başkanı olmak gibi bir isteğiniz olur mu? CHP Genel Başkanlığı için bir hazırlığınız var mı?
Ekrem İmamoğlu: Başarılı bir süreç yaşamak istiyorum. Tek odaklandığım şey yerel seçimi kazanmak. Siyasi kariyer şöyle olmaz. Olmamalı da. ‘Ben şu makamı istiyorum’. Bu ne kadar kötü bir tavır biliyor musunuz? Siyasi kariyer, bireysel bir iş kariyeri gibi değildir. İş planınız da iş insanıysanız işte hedeflediğiniz satışta, bütçede bu hedefleri koyabilirsiniz. Ama siyasi kariyer sizin dışınızda tayin edilmeli. Yani ‘Ben istiyorum değil, siz olmalısınız’ çok değerli bir şey. Aynen şu İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde aday gösterilmem gibi. Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’na aday gösterilmem gibi. Bunun gibi ilçe başkanlığına davet edilmem gibi.
Yarınlarda da ben seçimi kazanacağıma inanıyorum. Bu kente çok güzel, çok yürekli bir süreç. Saygılı seviyeli, adil, yeşil, yaratıcı, bir kent oluşturma konusunda çok keyifli bir süreç ortaya koyacağımdan eminim. Ama bunun ötesinde siyasette her şey mümkün. Ama yarınlarda, ‘Ben şu makamı isterim’ cümlesini benden duymayacaksınız. Ama şu olacaktır; ‘Ekrem Bey olmalı, olduğu zaman değerlendiririz.’ Vatandaş isterse çok güzel bir şey. Ve siyasi arkadaşlarınızı isterse harika bir şey. Yani inanılmaz keyifli. Ballı kaymak derler yani öyle bir şey.
O bakımdan benim siyasi yol haritam böyle bir yol haritası. İdeallerim üzerinden yürüyorum. Şunu bilin ki herkese de bunu söylüyorum. Siyaset bir görev, meslek değil. Ve siyaset bir günde bırakılabilecekmiş gibi yapılmalı ki bu ülke bu işten keyif alsın. Aksi takdirde zaten şu an siyasiler yargılanıyor. Siyasilere kimsenin güveni kalmaz. Meslek değil bu görev. Yarın o gider öbürü gelir benim yol yöntemin bu şekilde yürüyor şu anda.
e-Spor nedir, neden bu kadar ki vaatler arasına girdi?
Ekrem İmamoğlu: Bir kere dünyada çok aktif. Yani ligler kurulmuş durumda. Raporları okuduğumda milyar dolarları aşmış bir sektöre dönmüş durumda. Transferler yapılıyor. Yani liglerde büyük paralara transferler yapılıyor. Dolayısıyla bizim ilgi duymama gerek yok, zaten o ilgi var. Bu ilginin sistemli bir şekilde yönlendirilmesi, hatta fırsat eşitliğinin yaratılması.
Ben bir e-Spor oyuncusu değilim ama çocuklarım seviyorlar, biliyorum. Başka çocuklar da seviyor. Ama herhangi bir köşede, kıyıda bu işle ilgilenmesin. Anneleri, babaları tereddüt duymasın. Daha nitelikli, kontrollü, standarda uygun bir şekilde süreç yönetilsin. O bakımdan biz bu işe mutlak el atmalıyız dedik.
Spor başlığı altındaki o bölüme e-Spor’u da kattık. Bunu destekleyeceğiz. İstanbul'da çok aktif bir alan olacağını görüyorum. Hem çocuklar, hem gençlerle sağlıklı da bir bağ kuracağız. Ligini de kuracağız ve biz bu süreci destekleyeceğiz.
İstanbul'da gençler için ne gibi projeleriniz var?
Ekrem İmamoğlu: Aslında her başlık altında var. Yani sanat deriz sıralarım, istihdam deriz sıralarım. Çok acı bir istatistik var. Yani bunu paylaşıyorum, üzüldüğüm için paylaşıyorum. 350 bin genç var İstanbul'da. Okutamamışız, meslek edindirmemişiz ve çalışmıyor. Yani fast food'ların önlerinde oturuyorlar akşama kadar.
350 bin, bir kent nüfusu düşünebiliyor musunuz? Dolayısıyla biz bu gençlere diyoruz ki; ‘Gelin biz size fırsat eşitliği yaratacağız, size meslek edindireceğiz, iş güç sahibi yapacağız. Sizi ayırmıyoruz, size de indirimli kart vereceğiz. Genç kartımızı vereceğiz. Yani ulaşımdan indirimli faydalanacaksınız. Genç kartla şehrin bütün unsurlarından, sanat etkinliklerinden, kültürel etkinliklerinden, eğitimlerden ücretsiz faydalanacağınız alanlar olacak. İndirimli faydalanacağınız alanlar olacak.
Bir bölümü mesela. Üniversite gençliği… Bakın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi gençliğe, üniversite gençliğine neredeyse sıfır derecesinde yurt yatırım yapmış. Derhal 20 yurt yapacağız. Hemen söyleyeyim burada da kadınlar ayrımcılık yapıyoruz. 12’si kadın 8 erkek, 20 yurt. Ve bu yurtların sayısını her gün arttıracağımıza söyleyeyim.
İlk hedef 10 bin öğrenci. Bu alan önemli. Yani siz bu kentte üniversite okuyan öğrencileri iyi ağırlamalısınız. Gençlerin ulaşımını 50 liraya indirdiğimizi duyurduk. Sporda atılım, birçok konu var aslında. ‘İstanbul Gönüllüleri’ kavramı sadece seçim döneminde değil, seçim sonrasında da devam edecek. Gönüllü olarak belediye ve İstanbul’a hizmet edenlere ücretsiz ulaşım kartı vereceğiz. Burada en çok hedeflediğimiz kesim gençler olacak mesela. Yani kent hayatına katacağız gençleri. Tümüyle bir çocuk kenti ve gençlik kent olan İstanbul'da her iki alanda da büyük hizmetler hazırladık.
Seçim günü küskün CHP'li seçmeni sandığa gitmeye nasıl ikna edeceksiniz?
Ekrem İmamoğlu: İkna ettiğimi düşünüyorum. Sizinle bu akşam bile ikna sürecini tamamladığımı söyleyebilirim. Mesela bu adaylık süreci, 3 ay öncesinde aktif bir şekilde başladı. İki ayı epeyce aştı benim adaylığım. O dönemlerde yoğun bir şekilde bu yazılıyordu, çiziliyordu. Sokakta da söyleniyordu. En yoğun belki de dinleyenlerden birisiyim. Hem ismim geçiyordu hem de bir belediye başkanıyım, insanlar dertleşiyordu benimle. Sonra adaylığım olduğu ilk haftalarda yoğunlukla asla kullanmam diyen bir seçmen vardı. Sıfıra indi, hiç yok. Takip edin hani yorumları veya işte benim paylaşımların altındaki yorumları. İnanın hemen hemen hiç kalmadı.
Ve çokça şuna rastlıyorum; ‘Evet kızmıştım, küskündüm ama sizi tanıdım, oy kullanacağım, çok mutluyum. Tam da bizim istediğimiz gibi konuşuyorsunuz. Herkesin sevgisini kazanıyorsunuz.’ Gurur da duyuyorum, keyif de alıyorum. Benim birçok refleksimi yönlendiren zaten halk. Halkı dinlemeyen zaten doğru yolu bulamaz. Elbette kendi doğrularınızla örtüşecek. Ama bazen vatandaş size yön verecek. Ben Cumhuriyet Halk Partililerin özellikle ne istediğini iyi bilen birisiyim ve onlarla hiç bağım kopmadı. Bir aile gibi çalıştık. Hani kalmışsa üç beş kişi onu da sizinle bu akşam yaptığımız programda hallettiğimizi düşünüyorum.