Güncelleme Tarihi:
Yılın ikinci yarısında krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin giderek belirginleşmesiyle üretim, ihracat ve istihdamın yanı sıra, tüketim ve yatırım harcamaları ile yabancı sermaye yatırımlarında da düşüşler oldu. Döviz kurunda oynamalara neden olan kriz, şirketler için finansman imkanlarını da zorlaştırdı.
Tüketim ve harcamalar ile finansal kaynaklardaki daralmanın reel kesimde üretim, satışlar, karlılık ve istihdam üzerindeki azaltıcı etkisinin 2009'da daha fazla hissedileceği ifade ediliyor.
Krizden dolayı bu yılın son çeyreğinde bazı tasarruf tedbirleri alan iş dünyasının, önümüzdeki yıl da bu tedbirlere devam etmesi bekleniyor. Bu yıl yükseliş gösteren iş yeri kapanmalarının yanı sıra, satın alma ve birleşmelerin de 2009'da artmasının muhtemel olduğu belirtiliyor.
İş dünyası, küresel belirsizliğin etkilerinin devam etmesi nedeniyle tedirgin olmakla birlikte 2009'un ikinci yarısında toparlanma beklentisi taşıyor.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Üyesi Ali Kibar, hiçbir tahminin öngörülen süreç içerisinde, öngörüldüğü neticeleri vermediğini, çok büyük sapmaların yaşandığı bir dönemden geçildiğini ifade ederek, "Önümüzdeki yıl içinde de muhtemel sapmalarla karşılaşacağız gibi gözüküyor" dedi.
Kibar, önümüzdeki günlerde çıkması beklenen 2008 yılı dördüncü çeyrek büyümesinin daha da düşük seviyelerde olacağını, bunun 2008 genelini ortalamada biraz daha aşağıya çekebilme riski taşıdığını kaydederek, "Önümüzdeki yıl ile ilgili yüzde 2'lik büyümeyi biraz iyimser görüyorum. Türkiye'nin, hiç değilse, sıfırlar seviyesini muhafaza etmesini dahi bir başarı olarak öngörmek lazım" şeklinde konuştu.
Dünyada bir kaynak sorunu bulunduğuna işaret eden Kibar, yeterli finansmana ve orta vadeli finansman kaynaklarına ulaşılabilmesinin daha zor olması nedeniyle çok büyük satın almalardan ziyade, bir takım birleşmelerin söz konusu olacağı bir dönemin yaşanabileceğini, ayrıca mali sıkıntılardan dolayı yaşamını devam ettirmeye çalışan, ancak çeşitli sıkıntılarla karşılaşan kurumlar olabileceğini anlattı.
İşsizliğin şu anda hızlı bir tırmanış sürecine girdiğine dikkati çeken Kibar, "Bugünkü gündemin en önemli sorunu güven, istikrar ve geleceğe yönelik beklentilerdeki olumlu öngörülemeyen süreç... Bu iki faktörü ve güvenin istikrara yönelik kısmını aştığımız takdirde sıkıntıların birçoğunu bertaraf etmiş oluruz" diye konuştu.
"HERKES TEDÄ°RGÄ°N"
İş dünyasının tedirgin olup olmadığı konusunda, "Gayet tabii herkes tedirgin" değerlendirmesinde bulunan Kibar, beklentilere ilişkin olarak da, finansal piyasaların daha yakın kontrol edilerek bir takım sıkıntılara girme temayülünde olan sektörlere kısa sürede reaksiyon göstermek suretiyle tedbirlerin hızlı devreye alınması gerektiğini vurguladı.
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük de, 2008'in Türk sanayisi açısından olumsuz anlamda bir dönüm noktası olduğunu, 6 yıl aradan sonra ilk defa 2008'de sanayi üretiminin 3 ay üst üste küçüldüğünü ifade ederek, "Sanayi üretimi konusunda kasım ve aralık ayları için de iyimser olmak mümkün değildir" dedi.
Küçük, kasım ve aralık aylarında sanayi üretiminde muhtemelen daha yüksek oranlı küçülmelerin gündeme geleceğini belirterek, 2009'da ise "en azından" yılın ilk yarısı için "çok büyük olasılıkla" daha da karanlık bir tablonun kendilerini beklediğini söyledi. Sanayinin, küresel krize direnci ve rekabet gücü zayıflamış, "adeta pamuk ipliğine bağlı" dengeler üzerinde üretim ve ihracat mücadelesi verirken yakalandığını ifade eden Küçük, krizle birlikte sanayi için ihracat ekseninde üretimi artırma sürecinin de ciddi anlamda riske girmiş göründüğünü, otomotiv başta olmak üzere "neredeyse" tüm sektörlerin üretim ve ihracatının gerilediğini vurguladı.
-"2009'UN İLK YARISI SANAYİ ÜRETİMİ VE İHRACAT AÇISINDAN ZOR GEÇECEK"-
Tanıl Küçük, mevcut durum itibariyle iç pazarda tüketici güvenini güçlendirmeye, özel tüketim harcamalarını harekete geçirmeye yönelik herhangi bir gelişme göremediklerini ifade ederek, dış pazarlarda resesyonun daha da derinleşmesinin ihtimal dahilinde bulunduğuna, bu koşullar altında 2009'un özellikle ilk yarısının sanayi üretimi ve ihracat açısından zor geçeceğine dikkati çekti.
Bu yılın 10 ayı sonunda ağırlıklı pazarları olan AB'ye yaptıkları ihracatın toplam ihracatları içindeki payının düşerken, yakın ve Orta Doğu, Doğu Asya ve Afrika ülkelerine gerçekleştirdikleri ihracatın toplam ihracatları içindeki payının artış gösterdiğini belirten Küçük, bu gelişmenin, sanayinin çok çabuk bir refleks ile şimdiden krize karşı bir mücadele başlattığının ve nispeten başarılı olduğunun göstergesi olduğunu kaydetti.
Sanayinin bu gayretinin rekabet gücünü artıracak uygulamalarla mutlaka hükümet tarafından desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Küçük, Türkiye ekonomisinde uzun süredir var olan sıkıntıların küresel krizin etkisiyle daha da açığa çıktığı ve derinleştiği, 2008'de yıllık büyüme oranının muhtemelen yüzde 1,5-2 gibi Türkiye'nin gelişme dinamikleri açısından "kayıp" sayılacak bir oranda gerçekleşeceğini söyledi. Küçük, önümüzdeki yıl büyümenin bunun da altına düşmesinin, hatta negatif olmasının ihtimal dahilinde bulunduğunu kaydetti.
Kurdaki yukarıya doğru dalgalanmanın devam etmesi halinde enflasyon hedefinde de sapmalar ortaya çıkabileceğini belirten Küçük, "Genel kanaat, hem dünya hem Türkiye için küresel krizin olumsuz etkilerinin 2009 yılında daha fazla hissedileceği yönündedir. Özellikle 2009'un ilk yarısına yönelik beklentiler olumsuzudur" dedi.
Küçük, 2001 krizi sonrasında ilk kez 2008'in ilk 10 ayı sonunda açılan iş yeri sayısının yüzde 4,6 azalırken, kapanan iş yeri miktarının yüzde 49,5 artış gösterdiğini vurgulayarak, ekonomideki olumsuz gelişmelerin kapanan iş yeri sayısını artırdığını, 2008'den daha olumsuz seyretmesi öngörülen önümüzdeki yıl iş yeri kapanmalarının, satın alma ve birleşmelerin daha da artmasının muhtemel olduğunu bildirdi.
-"EKONOMÄ° 2009'UN SON YARISINDA BELLÄ° BÄ°R TOPARLANMA SÃœRECÄ°NE
GÄ°RECEK"-
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Başkanı Murat Yalçıntaş ise Türkiye ekonomisini dünya ekonomisinden bağımsız değerlendirmemek gerektiğini, ekonomistlerin, dünya ekonomisinin 2009'da yüzde 1-2 arasında büyüyeceğini düşündüğünü, Batı ülkelerinde sıfır veya negatif, gelişmekte olan ekonomilerde ise yaklaşık yüzde 2 ile 3 arasında büyüme beklendiğini kaydetti.
Yalçıntaş, dünya ekonomisinde küresel ticaretin 1982'den beri ilk kez daralmasının beklendiğini ifade ederek, "Elbette bu doğrudan doğruya Türkiye'yi etkileyecek. Hem büyüme hem de dış ticaret anlamında negatif olarak etkileyecek" dedi.
Dünya ekonomisinin 2010 yılında bir toparlanma sürecine gireceğinin gözüktüğünü belirten Yalçıntaş, "Şunu söyleyebiliriz; 2009'un son yarısında Türk ekonomisi, belli bir toparlanma sürecine girecektir ve 2010'da da bu toparlanma süreci hızlı bir şekilde artarak devam edecektir" diye konuştu.
Önümüzdeki yıl hem dünyada hem de Türkiye ekonomisinde talep daralmasının büyük bir ihtimalle süreceğini ifade eden Yalçıntaş, tüketici fiyatlarının gerilemeye devam edeceğini, bunun da, üzerlerindeki enflasyon baskısının azalacağı anlamına geldiğini söyledi.
Dünyadaki büyük merkez bankalarının faiz indirimlerini sürdürdüğünü dile getiren Yalçıntaş, Türkiye'de de Merkez Bankasının aynı trendi izleyeceğinin sinyalini aldıklarını, 2009'da da Merkez Bankasının makul ölçüde faiz indirimlerini gerçekleştirmesini beklediklerini kaydetti.
Yalçıntaş, "Elbette bu küresel ticaret hacmindeki yavaşlama, bunun Türk ekonomisine etkileri, buna bağlı olarak da dünya petrol fiyatlarındaki gerileme bizim ihracatımızı bir miktar azaltacaktır ama cari işlemler açığı üzerinde de olumlu bir etki yaratacaktır. 2009'un başında büyük ihtimalle IMF ile bir anlaşma imzalayacağız" şeklinde konuştu.
Dünyanın tam olarak krizin boyutlarını ve de etkilerini hesaplayabilmiş durumda olmadığını vurgulayan Yalçıntaş, hükümetler ve merkez bankalarının bugünkü veri ve resme göre karar aldıklarını, belli bir zaman geçtikten sonra bugünkü resmin eksik veya yanlış olduğunun ortaya çıkması halinde 2009 rakamlarının revize edilebileceğini söyledi.
2009'un iç talebin çok fazla genişlemeyeceği bir yıl olacağını belirten Yalçıntaş, şirketlerin, daha verimli, rahat ve likit çalışabilmeleri için gereken tedbirleri alacağını, dünya ekonomisinin de kümelenme noktasına gittiğini anlattı.
-"2009 YILINDA TÃœM EKONOMÄ° KRÄ°ZÄ° DAHA FAZLA HÄ°SSEDECEK"-
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) Başkanı Nevzat Öztangut da tüm dünyayı etkileyen krizin Türkiye'ye de yansıdığını, ancak Türk finans sisteminin genelini etkileyecek yapısal bir sorun yaşanmadığını, krizin çıkışına yol açan finansal enstrümanların Türkiye'de yer almamasının bunda önemli bir etken olduğunu vurguladı.
Öztangut, "Banka ve aracı kurumlarımız, karlılıkları düşse de sağlam mali yapıları ile iyi bir gözetim ve denetim sistemi altında faaliyetlerini sürdürmeye devam edecekler. Krizle beraber finans sistemine olan bir güvensizlik söz konusu. Bu durum, borsalarımızda işlem hacimlerini olumsuz etkiliyor. Öte yandan, borsa endeksi yılın başından bu yana neredeyse yarı yarıya değer kaybetti. Bu ortamda yeni halka arzların da kısıtlı kalacağı tahmin ediliyor" değerlendirmesinde bulundu.
Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan krizin Türkiye'ye etkilerinin döviz kuru, yurt dışı finansman imkanı ve dış talep kanallarıyla gerçekleştiğini, hem iç hem de dış talebin daraldığını gördüklerini ifade eden Öztangut, finans kesiminde ve reel sektörde çeşitli tasarruf tedbirleriyle beraber işten çıkarmaların da başladığını anlattı.
Yılın ilk 9 ayında milli gelirdeki reel büyümenin yüzde 3'te kaldığını, bu rakamın yıl sonunda daha da düşük gerçekleşmesinin beklendiğini kaydeden Öztangut, "Görünen o ki, 2009'da ekonomide bir daralma yaşanmasa da büyüme hızı hayli düşük kalacak. Halihazırda resmi büyüme hedefi yüzde 4. Bu hedef kriz ortaya çıkmadan önce belirlenmişti. Mevcut şartlar altında hedeflenen büyüme oranının altında kalınacağı tahmin ediliyor. Diğer bir deyişle 2009 yılında tüm ekonomi, krizi daha fazla hissedecek" diye konuştu.
Kriz nedeniyle ABD'de önde gelen yatırım bankalarının yapı değiştirdiğini, bazılarının iflas ederken, bir kısmının da mevduat bankasına dönüştüğünü, hem ABD'de hem de Avrupa'da bazı bankaların devletleştirildiğini hatırlatan Öztangut, şunları kaydetti:
"Yapı değiştiren ABD'li ve Avrupalı aracı kuruluşların Türkiye'de iştirakleri bulunuyor. Dolayısıyla, aracı kuruluşlarımızın bazılarının dolaylı olarak ortaklık yapısında değişimler oluyor. Bazı kurumların yurt dışındaki birleşme ve devirlerinin orta vadede ülkemizdeki kurumların yapılarını etkilemesi mümkün görünüyor. Ancak bu durum aracılık sektörünün genel görünümünü değiştiren bir gelişme değil."
"2009'DA HER ÅžEYÄ°N DAHA YAVAÅžLADIÄžI BÄ°R YIL BEKLÄ°YORUZ
Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Başkanı Tahir Uysal da 2008'de doğrudan yabancı yatırım miktarının 15 milyar dolar civarında olmasının beklendiğini ifade ederek, "2008'in önemli bir kısmının aslında çok da dünya krizi beklentisi olmadan geçtiğini düşünürsek, 15 milyar dolar iyi bir rakam" dedi.
Uysal, 2009'da işlerin biraz daha yavaşlayacağına ve yatırımda 15 milyar doların altında bir rakam beklemek gerektiğine işaret ederek, "YASED olarak hala 10-15 milyar dolar penceresinde bir doğrudan yabancı yatırım girişinin doğru olacağını düşünüyoruz. Ama bu da tabii belli şeyleri yerine getirmek şartıyla..." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, bir paket açıklayarak finansman konusunda doğru hareketleri yaptığı takdirde, büyümede yüzde 1,6'yı yakalamasının önemli bir unsur olduğunu belirten Uysal, şu görüşleri dile getirdi:
"Yatırımcılar, Türkiye'deki projelerine bakmaya devam ediyorlar, durmuyorlar. Bu önemli bir nokta. Ama bunlar yatırıma 2009 yılı içinde girecekler mi? Açıkçası bu çok belli değil. Bunların bir miktarı girecek, bir miktarı sanırım daha da erteleyecek, projelerini öteleyecek. Onun için 2009'da her şeyin daha yavaşladığı, daha zor gittiği, herkesin çok ihtiyatlı olduğu bir yıl bekliyoruz."
Yatırımların tamamen durmayacağını söylemek gerektiğini ifade eden Uysal, paranın bu kadar kıt, zorlu olarak alınabildiği bir piyasa içerisinde niyet edilse bile bunun gerçekleşmesi konusunda sıkıntılar ortaya çıkacağını kaydetti.
Uysal, Türkiye'de hala yapılabilecek çok iş bulunduğunu belirterek, özelleştirme programında açıklanmış, ancak yerine getirilmemiş unsurlar olduğunu, bunların 2009 yılı içerisinde yapılıp yapılmayacağının bilinmediğini söyledi.
Hükümetten ilk beklentinin, özel sektörün üzerindeki borcun çevrilebilirliği konusundaki endişenin kaldırılması olduğunu belirten Uysal, "Belki bu çevrilebilir bir borçtur, bunu da bilmiyoruz. Aslında bankalar tekrar kredilerini yenileme sürecine girdi. Daha maliyetli ama yenilenebilir durumda... Fakat hala bir endişe var, bu endişe nedeniyle her şey durma noktasına geliyor. Bu durma noktasının kırılması lazım" diye konuştu.
Uysal, IMF anlaşması ve paranın temin edilmesinin, borcun döndürülebilirliği konusundaki endişenin ortadan kalkmasının, ilk ve en önemli unsuru olduğunu, bunun arkasından da iş yaratmak konusundaki bir eylem planının büyük önem taşıdığını kaydetti.
EN FAZLA OTOMOTÄ°V ETKÄ°LENÄ°YOR
Otomotiv Distribötürleri Derneği (ODD) Genel Koordinatörü Işık Dikmen, otomotivin lokomotif sektör olarak ekonomiyle yan yana yürüyen ve bu alandaki dalgalanmalardan en fazla etkilenen sektör konumunda bulunduğunu söyledi.
Dikmen, dış piyasalarda yaşanan ekonomik istikrarsızlıkların Türkiye'de de yansımalarını gösterdiğini, ekonomideki gelişmeler, belirsizlikler ve beklentilerin iç pazarda duraksamalara neden olduğunu belirterek, bu yılın başında 2007'ye oranla binek ve hafif ticari araç satışlarında gözlenen artışların, ekonomik belirsizliklerin de etkisiyle aylar itibariyle azalan bir seyir izlediğini kaydetti.
ODD'ye üye markaların tahminleri doÄŸrultusunda 2008 yılı binek ve hafif ticari araç toplam pazarının geçen yılın yüzde 10-15 altında sonuçlanacağının öngörüldüğünü ifade eden Dikmen, şöyle devam etti:Â
"2009 yılı beklentisi ise, içinde bulunduğumuz dönem itibariyle daha olumsuz. Yine üye markalarımızdan ulaşan veriler ışığında 2009'da önceki yıla oranla yüzde 25 civarında bir daralma gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. Ekonomik istikrarın bozulmaması ve sektörümüzdeki olumsuz gidişin son bulması için dış kaynaklı olumsuzlukların bir an evvel çözüme kavuşturulması beklenirken, bu süreçte iç pazarımızı canlandıracak teşvikler büyük önem taşımaktadır."
Sektör derneklerinin bu konuyla ilgili yapılabilecek düzenlemeler hakkında kamu otoritelerine verdiği mesajların dikkatle değerlendirilmesi ve tüketici talebini olumsuz etkileyen vergi yükünün gözden geçirilmesi gerektiğinin altını çizdiğini vurgulayan Dikmen, 2003 ve 2004 yıllarında uygulanan ve kısa sürede uygulamadan kaldırılan hurda araç teşvikinin sağlam bir altyapı ile yeniden gündeme alınmasının gerekli görüldüğünü söyledi.
Türkiye'de otomotive uygulanan vergilerin AB içerisinde yer alan ülkelerde uygulanan oranlar ile mukayese kabul etmeyecek şekilde yukarıda seyrettiğini, yeni araç alımında uygulanan vergi oranlarının özellikle global krizin yansımalarından etkilenen sektörü ayağa kaldırmak adına gözden geçirilmesi ve gerekli iyileştirmelerin yapılması gerektiğini belirten Dikmen, çevre dostu araçların teşvikinin son derece önemli olduğunu da vurguladı.
        Â
-"KRİZİN VE ETKİLERİNİN 2010 SONUNA DEK SÜRECEĞİNİ DÜŞÜNMEKTEYİZ"-
Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) Başkanı Ömer Burhanoğlu da, yaşanan global krizin öncelikli olarak otomotiv sanayinde hissedildiğini, özellikle haziran ayından itibaren başlayan sipariş iptallerinin hem araç hem de parça üreticilerinin tüm programlarını "alt üst" ettiğini savundu.
Burhanoğlu, sanayinin ihracat odaklı çalışması ve Batı Avrupa sevkıyatlarının ihracattaki payının yüzde 70 olmasının bu olumsuz etkiyi artırdığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"2008 yılının başında 1 milyon 300 bin araç üretim hedefiyle yola çıkan sanayimiz, maalesef yıl sonu tahminlerini revize ederek bu sayıyı 1 milyon 150 bin araca düşürmek zorunda kalmıştır. İhracatımızın odak noktası olan Batı Avrupa ülkelerinden Almanya'da yüzde 10, Fransa'da yüzde 14, İspanya'da yüzde 42 oranında düşüş yaşanmıştır. Bu durum zincirleme geliştiği için de önlemler alınıncaya dek stokta birikmeler, ani sipariş dalgalanmalarından doğan ek lojistik maliyetler, işçileri izine çıkarma ya da vardiya azaltma gibi durumlarla karşı karşıya kalınmıştır. Adetlerin dramatik bir biçimde düştüğü bu dönemde sanayimiz yoğun emek ve eğitimlerle geliştirdiği insan kaynaklarından bir süreliğine de olsa belli oranlarda feragat etmek durumunda kalıyor. Vardiya usulü çalışan sanayimiz 3'ten 2, 2'den 1 vardiyaya düşmek durumunda kalıyor."
Bu yıl hedeflerinin 1,3 milyon araç üretimi, bir milyonun üzerine araç ihracatı ve 8,5 milyar doları yan sanayi payı olmak üzere 26 milyar dolarlık ihracat olduğunu hatırlatan Burhanoğlu, krizle birlikte 2008 sonu üretiminin bir milyon 150 bin araç, ihracatın 7,5 milyar doğrudan yan sanayi olmak üzere toplam 23 milyar dolar olarak gerçekleşmesinin tahmin edildiğini bildirdi.
        Â
        -"KONUTLARI, KARLARINDAN FEDAKARLIK EDEREK SATMAYA ÇALIŞACAKLAR"-
       Â
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Erdal Eren de, inşaat sektörü açısından 2008'in ciddi bir küçülmeyle kapanacağını ifade ederek, "Önümüzdeki yıl özel sektör yatırımlarının ve konut sektörünün canlanamayacağı endişesi taşıyoruz. Realist olarak bakıldığında da bu kesin görünüyor. 'Geldi geliyor' denen krize bağlı olmadan konut sektöründe 2006 ortasından itibaren başlayan bir duraklama var" diye konuştu.
Vatandaşların kredi bulmakta zorlanacakları düşünüldüğünde, özel sektör yatırımları ve konut projelerinin duraklamasının artarak devam etmesinden endişe duyduklarını dile getiren Eren, inşaat sektörünün krizle mücadele açısından canlı tutulması, bunun için de kamu yatırımlarının artırılması gerektiğini vurguladı.
        İç pazardaki daralmayı telafi etmek üzere dış pazarlardaki iş hacimlerini artırmak için gerekli tedbirlerin alınması konusunda hükümetten destek istediklerini ifade eden Eren, tedbir alınmaması halinde inşaat sektörünün 2008'e göre daha kötü olacağını savundu.
        Eren, "Şu aşamada tüketicilere yönelik kampanyalar, meslektaşlarımızın kendi imkanlarıyla yapabildikleri fedakarlıklar var. Finans sektörünün uzun vadeli kredi veremeyeceği belli olmaya başladığına göre, meslektaşlarımız ellerindeki konutları, karlarından, hatta, bazı imkanlarından fedakarlık ederek projelerini tamamlamak üzere satmaya çalışacak" şeklinde konuştu.
       Â
        -"İHRACATTA ALTERNATİF PAZARLARIN AĞIRLIĞINI ARTIRMAK İÇİN İYİ BİR
 ZAMAN"-
       Â
        Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi de, yaşanan kriz sonrasında tüm gelişmiş ekonomilerin resesyon sürecine girdiğini belirterek, Türkiye'nin ihracatında da başta AB ülkeleri olmak üzere gelişmiş ülkelerin payının yüksek olması nedeniyle bu resesyon sürecinden olumsuz etkileneceklerini söyledi.
        Büyükekşi, komşu ve çevre ülkelerde krizin etkilerinin daha sınırlı kalacağını düşündüklerini ifade ederek, "Bu yüzden ihracatımızda alternatif pazarların ağırlığını artırmak için iyi bir zaman. Bu ülkelere yönelik politikalarımızı daha da geliştirerek devam etmeliyiz. Komşu ve çevre ülkelere ihracatımız tampon görevi görebilir" diye konuştu.
        Kriz dolayısıyla esas pazarlarını ihmal etmemeleri gerektiğini vurgulayan Büyükekşi, krizin atlatılması konusunda tüm dünya ekonomilerinin yoğun önlemler aldığını, en son olarak FED'in faizleri yüzde 0,25 puana çekmesinin son derece önemli olduğunu, şimdi dünyada diğer gelişmiş ülkelerin de faiz indireceğini, bu faiz indirimleri ile birlikte krizden çıkış sürecinin hızlanacağını ifade etti.
        "Bizim de bu sürece hazırlıklı olmamız gerekmektedir" diyen Büyükekşi, son açıklanan büyüme rakamlarının Türkiye ekonomisinin yavaşlamakta olduğunu ortaya koyduğunu, krizden dolayı 2009 yılının da Türkiye için kolay geçmeyeceğini, ancak dünya ekonomilerinin resesyondan çıkma sürecine girmeleri halinde bunun Türkiye için de olumlu olacağını düşündüklerini kaydetti.
        Türkiye'nin ihracatında AB'nin payının bir süredir azaldığını dile getiren Büyükekşi, "Dolayısıyla ihracatçılarımız da zaten alternatif pazar arayışlarına uzun bir süredir devam ediyorlar. Bunun sonucunda dış ticaret bağlantılarını komşu-çevre ülkeler ile Afrika pazarına doğru genişletmektedirler" dedi.
        Krizin olumsuz etkilerine odaklanmak yerine, hızlı adımlarla önlemler alarak enerjilerini yeni pazarlar keşfetmeye yöneltmeleri halinde krizden avantajlı bir şekilde çıkabileceklerine inandıklarını dile getiren Büyükekşi, başta ihracatçıların finansman problemleri olmak üzere, Türkiye'de tüm reel sektör firmalarının yaşadığı sıkıntıların ortak diyalog ortamıyla giderilmesinin, krizi atlatma yolunda kendilerine büyük bir motivasyon sağlayacağını kaydetti.
       Â
        -"TÜRK HAZIR GİYİM SEKTÖRÜNÜ 2009'DA DARALAN PİYASALAR BEKLİYOR"
Türkiye Giyim Sanayici Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş da, kriz nedeniyle 2009'da Türkiye ekonomisinde de önemli bir yavaşlama olacağını, Türk hazır giyim sektörünü önümüzdeki yıl içeride ve özellikle dışarıda daralan piyasaların beklediğini söyledi. Nakkaş, şunları kaydetti:
"Dış piyasalarda ve özellikle Avrupa ve çevre/komşu pazarlarda kısa süreli işlerin Türkiye'ye yönelmesi beklentisi ile iç pazarda tüketim harcamalarında dayanıklı mallar ve uzun vadeli (otomobil ve konut gibi) tüketim yerine, kısa vadeli ve dayanıksız/yarı dayanıklı tüketime (eğlence, hazır giyim, kişisel bakım gibi) kayma eğilimi beklentisi hazır giyim sektörü için iki önemli fırsat olarak gözükmektedir."
        Döviz kurlarındaki artışın dış piyasa satışlarında, enflasyondaki yavaşlamanın da iç pazardaki satışların karlılığına katkı sağlamasının beklendiğini bildiren Nakkaş, 2009'da Türkiye ekonomisinde büyüme hızının önemli ölçüde gerileyeceğini ve küçülme olasılığı bulunduğunu, yüzde 1-1,5 büyümenin bile iyimser bir gerçekleşme olacağını ifade etti.
        Krizin iki önemli sonucu veya etkisi olacağını vurgulayan Nakkaş, "Bunlar; tüketim ve harcamalarındaki keskin yavaşlama ve daralma ile finansal olanaklardaki hızlı yavaşlama ve daralmadır. Bunların reel kesim üzerindeki etkileri yeni başlamıştır ve 2009'da daha da artacaktır" şeklinde konuştu.
        Sektörde rekabet gücü olmayan firmalarda kapanmalar, işlerin daha az sayıda firmada toplulaşması ve rekabet gücü yüksek firmaların arttığı bir konsolidasyonun yaşandığını dile getiren Nakkaş, "Bu konsolidasyon süreci üzerine gelen krizin olası olumsuz etkileri elbette olacaktır" dedi.
        Türkiye ekonomisinde temel önceliğin büyümenin sürdürülmesi ve büyüme için gerekli koşulların yaratılması olması gerektiğini vurgulayan Nakkaş, büyüme için gerekli koşulların; Türkiye'ye yurt dışından kaynak akışının sürdürülmesi, bankacılık kesiminin reel kesime kaynak akışının sürdürülmesi, iç talebin makul ölçülerde büyümesi ile ihracatın sürdürülmesi olduğunu söyledi.
       Â
        -"MAĞAZA DEĞİŞİMLERİ YAŞANACAK"-
       Â
       ÂAlışveriÅŸ Merkezleri ve Perakendeciler DerneÄŸi (AMPD) Yönetim Kurulu BaÅŸkanı NuÅŸin Oral da, perakende sektörünün önümüzdeki yıl 2008 gibi dalgalı bir seyir izleyeceÄŸini düşündüklerini ifade ederek, 2009'un biraz dikkat edilmesi gereken bir yıl olduÄŸunu ve yatırımların yılın ikinci yarısına ve sonrasına kaydırılacağını öngördüklerini kaydetti.
        Oral, bu yılın ekim ayı sonu itibariyle organize perakendedeki satışların yüzde 8'lik reel büyüme kaydettiğini, 2008'in yüzde 9 ile kapanmasını öngördüklerini, geçen yıl yüzde 12 olan rakama göre 3 puanlık düşüşün söz konusu olduğunu belirterek, "Kısmi yapılacak yatırımlarla 2009'da belirli bir oran korunacaktır" dedi.
        Yoğun kampanya ve indirimlerle devam eden bir alışveriş tetikleme süreci yaşandığını dile getiren Oral, bu durumun fiyat ortalamasının daha düşük seyretmesini getirmesi nedeniyle reel büyüme rakamlarının biraz daha aşağıda seyredeceğini söyledi. Bu yılki inişli çıkışlı gidişata kriz de eklenince sezon indirimlerinin öne çekildiğini belirten Oral, 2009'da kampanyaların devam edeceğini kaydetti.
        Oral, alışveriş merkezi yatırımlarının son 5 yıldır hızlı gittiğini, bu yatırımların süreceğini, ancak sektörün netleşmesi amacıyla 2009'un başında açılacak olan alışveriş merkezlerinin bir bölümünün 2009'un ikinci yarısına, 2009'un ikinci yarısında açılacak olanların bir kısmının da 2010'a kaydırılacağını söyledi.
        Ciroların erimemesi için güç birliklerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Oral, büyük şehirlerde herhangi bir alışveriş merkezinin kapanacağını düşünmediğini ifade ederken, "Anadolu'da alışveriş merkezlerinin yapılanması büyük şehirlerden daha hızlı sürdüğü için orada biraz risk var" dedi.
        Mağaza değişimleri yaşanacağını da dile getiren Oral, bazı mağazaların lokasyon değişikliğine uğramasının beklenmesi gerektiğini, bütün dünyada yüzde 10-15 oranında perakende değişimi yaşanmasının öngörüldüğünü kaydetti.