Güncelleme Tarihi:
GÜLEN CEMAATİNİN OYUNLARI
“BAŞTA askeri vesayetin kırılacağını ve derin devletin ortaya çıkacağını düşünerek, bu soruşturmaları desteklemiştim. Ancak Nurseli İdiz, Sisi’nin gözaltına alınması, ölüm döşeğinde olan Türkan Saylan’ın evinde arama yapılması ile bu soruşturmaya bakış açım değişmeye başladı. Bu soruşturmanın sulandırılmaya başlandığına inandım. Ayrıca Balyoz soruşturmasında salıverilen tutukluların yargılanma esnasında tümünün tutuklanması ile bu yargılamaların da Gülen cemaati mensuplarının oyunları olduğuna inanmaya başladım. Söz konusu soruşturma ve davalarda uydurma delilerin ortaya çıktığını gördüm.
OKUYUNCA DEHŞETE DÜŞTÜM
İstanbul İl Jandarma Alay Komutanı Hüseyin Kurtoğlu’nun dosyasını okuduğumda dehşete düştüm. Baştan sona bir hukuksuzluk vardı. MİT TIR’ları davası sırasında Adana Jandarma Bölge Komutanı Hamza Celepoğlu’nun ismi ortaya çıkınca, Rasim Aytin, benim yanıma geldi. ‘Hamza Celepoğlu kim biliyor musun’ diye sordu. Ben bilmediğimi belirttim. Bunun üzerine, ‘Hüseyin Kurtoğlu’na soruşturma açılınca, terfisi engellendikten sonra bu engellemeden dolayı sırası gelen ve paşa yapılan kişi’ dedi. Bu isim ortaya çıkınca amaçlarının ne olduğunu ve bu cemaatin nasıl uzun vadede hesaplar yaparak hamleler yaptığını bu şekilde gördüm.
‘SORUŞTURMA AKKAŞ’TAN ALINSIN’
25 Aralık operasyonu sırasında ben gece yarısı Başbakanlık’a gittim. Burada yapılan toplantıda, çözüm olarak yapılacak tek şeyin Turan Çolakkadı ile görüşülüp soruşturmanın Fetullah Gülen cemaat mensubu savcı Muammer Akkaş’tan alınarak başka bir savcıya verilmesinin sağlanması gerektiğini belirttim. Kurul üyesi Rasim Aytin gece yarısı evinden gelerek Efkan Ala birlikte İstanbul’a gitti. Oktay Erdoğan ve Turan Çolakkadı ile buluşup bizim aldığımız kararı kendilerine iletti. Soruşturmanın Muammer Akkaş’tan alınmasını da bizzat ben istedim ve sağladım.
GÜVENMEKLE HATA YAPTIM
Ferhat Sarıkaya’nın mesleğe kabul edilmesi, hükümetin de bu yönde isteği doğrultusunda HSYK Genel Kurulu tarafından yapılan oyalama ile olmuştur. Ferhat Sarıkaya’nın Ankara’ya atanmasında bakanlığın görüşü etkili olmuştur. Hatta kendisi daha önce bakanlık tetkik hâkimliğini istemişti. Ancak ben, böyle bir atamanın sıkıntı doğrulabileceğini Bakan beye izah ettim. O da uygun buldu. Kendisinin Fetullah Gülen cemaati ile ilişkisini, basındaki kendisine ait demeçler çıkınca öğrendim. Anladığım kadarıyla da Van’da görev yaptığı zaman bu cemaat ile yakınlaşmış.
Biz bu insanları Anadolu insanı ve Anadolu çocuğu olarak görüyorduk. Ancak bu yapıya mensup insanların Anadolu insanını ve Anadolu çocuğunu temsil etmediklerini, başka amaç ve saikler içinde olduklarını gördük ve yaşadık. Yargıda hâkim olan vesayetin kırılmasını sağlamak için de bu kişiler ile birlikte oldum. Bu kişilere güvenmekte hata yaptım.
BAKAN ‘ADAY OLMA’ DEDİ
20 Ağustos 2014 tarihinde Bakan Bekir Bozdağ ile bir araya geldik. Bana adaylığım ile ilgili sorular sordu. ‘Cemaatle nasıl mücadele ettiğimi bildikleri halde bu uğraşımın gözardı edilmesinin, tarafımı kırıp incittiğini, gurur meselesi yapıp aday olduğumu’ belirttim. Bakan bey de aday olmamam halinde bu hususun değerlendirileceğini söyledi. Ben de bu aşamada adaylıktan çekilmeyeceğimi, meslektaşlarımın yüzüne bakamayacağımı belirttim.”
FETÖ soruşturmasında tutuklu İbrahim Okur, tutuklu diğer HSYK üyelerinin itirafları üzerine kendi isteğiyle savcılığa ek ifade vermişti.
BAŞBAKAN’IN YANILTILDIĞINI GÖRDÜM
AHMET Şık ve Nedim Şener’in basılmayan bir kitap nedeniyle tutuklanmaları dikkatimi çekmişti. O tarihlerde Fikret Seçen’i telefonla arayarak bu durumu sordum. Seçen, bana ‘Dosyada ciddi deliller olduğunu ve ayrıca beyefendinin bilgisi ve talimatı doğrultusunda yapıldığını’ söyledi. Başbakan ile bilahare bazı konuları konuşmak üzere Ahmet Hamsici ile birlikte yanına gittiğimizde görüştüğümüz konuların ardından, Ahmet Şık ve Nedim Şener olayını da açarak AB süreci noktasında bize sıkıntı doğurabileceğini ve bu iki gazetecinin tahliyesinin doğru olacağını söyledim. Kendisi ‘Bırak yaptıklarını çeksinler’ anlamında bir şeyler söyledi. Sonuçta süreç devam etti, yargılamada tahliye çıkmıyordu. Sonra Mehmet Ekinci bu mahkemeye başkan oldu. Kendisi ile Şık ve Şener konusunda bizzat görüştüm. Sonra tahliye kararı verildi. Şık, cezaevi çıkışında, ‘Kendilerini cezaevine tıkanların buraya girmeden bu davanın bitmeyeceği’ yönünde bir şeyler söyledi. Hemen ardından gece vakti olmasına rağmen Mehmet Ekinci, beni arayarak durumu söyleyince ‘375 gün haksız yere içeride yatsam daha fazlasını söylerdim’ dedim. Takip eden zaman içerisinde burada Başbakan’ın bizzat yanıltıldığını, onun ‘Soruşturmayı yapın’ talimatını sanki o ‘Nedim Şener’i cezaevine atın’ talimatı vermiş gibi bana anlatıp, kendilerine destek olmamı ve olayın benim bildiğim gibi olmadığını söyleyerek beni yanılttıklarını gördüm.
MİT TIR’LARI HÜKÜMETE OPERASYON
1 Ocak 2014’te Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüştüm. Hatay’da MİT TIR’ının durdurulması konusunda Adana Başsavcısı ile görüştüğünü, TIR’ın MİT’e ait olduğunu söylediğini, aralarında tartışma geçtiğini söyledi. Benden başsavcı ile görüşüp arama yetkilerinin olmadıklarını iletmemi istedi. Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık’ı aradım. ‘TIR’ın MİT’e ait olduğuna dair belgelerin olmadığını’ söyledi. Kendisine izah ettiğim hususlara rağmen bana doğru söylemeyerek ısrarla arama yaptırdığını anladım. Bunun sıradan bir operasyon değil, hükümete karşı bir operasyon olduğunu anladım. 7 Şubat krizinde bir kez Hakan Fidan ile makamında görüştük.