Güncelleme Tarihi:
Hiperaktif çocukların çok zeki oldukları ve sorunun beyin kimyasından kaynaklandığı bilinmiyor
Çoğunlukla aşırı hareketliler dikkatlerini uzun süre toplayamıyorlar. Bu konuda bilgisi olmayan aileler ve öğretmenler için büyük sorun yaratıyorlar. Oysa onlar normal ve çok zeki çocuklar.
Hemen her sınıfta yaramazlığı, hareketliliği ve hazırcevaplığı ile dikkati çeken bir veya iki öğrenci bulunur. Türkiye'de yüzde 5 oranında olan dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromlu çocukla her öğretmen karşı karşıya gelebiliyor. Ancak, öğretmenler genelde bu çocukları sınıf dışına, dahası okul dışına çıkarmakta çareyi buluyor. İşte, çocuklarına okul bulmakta zorluk çeken, onları topluma kazandırmakta zorlanan aileler çareyi biraraya gelip dernek kurmakta buldu. Deha-Der (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Derneği) bu sorunu yaşayan çocukların ailesine destek olmayı hedefliyor. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu'nun çocuklarda iki şekilde görüldünü söyleyen dernek kurucuları, çoğunluğu erkekler olmak üzere çoğunlukla aşırı hareketlilik (hiperaktivite), yerinde duramama gözlendiğini, küçük bir bölümünde ise tam tersi uyuşukluluk ve içe kapanıklık görüldüğünü belirtiyor. Dernek ‘hiperaktif.org’ adlı site ile ailelerin sorularını yanıtlıyorlar. Dernek kurucularından Aylin Alparslan ve İpek Van den Born, ‘‘Biz okullarda çok sorun yaşadık. Çocuklarımızın eğitim hakkını sürdürmesi için kanuni yönleri araştırdık. Öğretmenlere bunu anlatmaya çalıştık. Şimdi kurduğumuz bu dernekle hem öğretmenler, hem de anne babaları bilgilendireceğiz’’ diyorlar.
ONLAR HASTA DEĞİL
Bu sorunu yaşayan ailelere çağrıda bulunan Aylin Alparslan, hiperaktivitenin nedeninin kimyasal olduğunu vurguluyor: ‘‘Çocuklarımız hasta değil. Bu bir kimyasal bozukluktur. Beyindeki bir maddenin eksikliğinden kaynaklanıyor. Çocuklarımıza hasta, garip yaratıklar olarak bakılmasın. Bu çocuklara bir kenara itilmemeli, bizim gösterdiğimiz ilgi ve sevgiyi öğretmen de göstersin. Evde biz, okulda öğretmen sevsin.’’
Hiperaktiviteden şüphelenen ailelerin bir üniversite hastanesine başvurmasını öneren Alparslan,a göre erken teşhis çok önemli.
Çocuğu ilköğretim okulu birinci sınıfa başladığı zaman teşhis konulduğunu söyleyen Aylin Alparslan sonrasını şöyle anlatıyor: ‘‘Öğretmen bizi ikaz etti. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gittik, daha sonra ilaç kullanmaya başladık. Ancak, çocuğumu gönderdiğim 8 özel okulda da sorun yaşadık. Hiçbirisi çocuğumu kabul etmek istemedi. ’’
AYRI İLGİ LAZIM
Bu sorun nedeniyle sık sık okul değiştirmek zorunda kalan ailelerle biraraya gelmenin yolunun dernek kurmak olduğunu söyleyen Alparslan, ‘‘Her gittiğimiz okulda bu sorunu önce öğretmenlere anlatmaya çalıştık. Onları bilgilendirdik. Ancak, onlar hep çocuğu bir kenara ittiler. Çünkü, bu çocuklara ayrı ilgi lazım.’ diyor.
Anne babaların birçoğunun da bu konuda bilinçsiz olduğunu söyleyen Alparslan'a göre genellikle baba çocuğunun bu durumunu kabul etmiyor. Diğer bir dernek kurucusu İpek van den Born'un da oğlu da dikkat eksikliği ve hiperaktivite sendromlu çocuklardan biri. Born ailesi, yurt dışında bulundukları süre içinde okul sorunu yaşamadıklarını, ancak Türkiye'ye geldiğiklerinde büyük bir sorunla karşılaştıklarını söylüyorlar. ‘‘Çünkü, Türkiye'de bu konuda ne bir kaynak, ne de bilgi vardı. En kıymetli varlığımız olan çocuklarımızın eğitim durumu karşısında çaresiz kaldık. Tercüman olduğum için konuyla ilgili çok kaynak topladım. Bunların çevirisini yapıp, diğer ailelerle paylaşmak istedim.’’
Bugün 15 yaşında olan oğlu Fırat'ı ancak bir Amerikan okuluna gönderdikten sonra biraz rahatladığını söyleyen İpek Van den Born, ‘‘Türkiye'de genelde anne babalar çocuğunun bu sorununu kabul etmiyor. Ancak, biz anne baba olarak oğlumuzun bu durumunu kabul ettik. Okul bulmakta zorlandık’’ diyor.
Aileler ne yapmalı?
Çocuğunuzu uzman doktora götürün.
Bu konuda eğitim alın. Tüm aile fertleri bu eğitime katılmalı ve tüm sorular cevaplandırılmalı.
Bu sendrom tek bir aile ferdini değil, tüm ailenin hayatını etkiler. Ailenin her ferdinin bir çözüm üretmesine ve uygulamasına olanak tanınmalı.
Aile içindeki ilgi dengesinin bozulmamasına itina gösterilmeli.
Büyük kavgalar yapmaktan kaçının. Teşhis konulmamış, ya da teşhis konulup, yanlış tedavi uygulanan ailelerde büyük kavga çocuğu anne babayla karşı karşıya getirir.
Çocuğunuz bir gün sizi çok üzüp sinirlendirir ve siz onu cezalandırırsınız. Ertesi günü harika bir çocuk olur ve siz onu sevip ödüllendirirsiniz. Bu bütün çocuklar için geçerli bir döngüdür. Ama, bu sorunu yaşayan çocuklar için özellikle geçerlidir.
Bunu bir sır olarak saklamayın. Bu, utanılacak bir durum değildir ve dost akrabalarınız arasında ne kadar çok kişi durumunuzu bilir ve bilgilenirse o kadar çok destek görürsünüz
Bu sorun kimsenin hatası değildir.
Ne annenin, ne babanın, ne kardeşin ne de büyük anne babaların hatasıdır. Bunun bilinip,
inanılması gerekir.
Edison'dan Tom Cruise'a hiperaktif ünlüler
Albert Einstein, Mozart, Leonardo da Vinci, Cher, Tom Cruise, Walt Disney, John Lennon, Winston Churcill, Henry Ford, Stephen Hawkings, Jules Verne, Hans Christian Andersen, Nelson Rockefeller, Thomas Edison, General George Patton, Agatha Christie, John F.Kennedy, Rodin, David H.Murdock, Dustin Hoffman, Louis Pasteur, F.Scott Fitzgerald, George Bernard Shaw, Beethoven.
Albert Einstein: Çocukken altı yaşına kadar konuşamadı ve 9 yaşına kadar okuyamadı. Öğretmenleri tarafından geri zekalı, anti-sosyal ve dalgacı olarak tanımlandı. Üniversite sınavını kazanamadı ama ‘izafiyet teorisini’ yarattı.
Winston Churchill: Okulu zorlukla bitirdi, ama daha sonra bir milli lider ve İngiltere Başbakanı oldu
Hans Christian Andersen: Okuma güçlüğü olmasına karşın, dünyanın en sevilen hikayelerini yazdı
Walt Disney: Okulda hiç başarılı olamadı ama yetişkin hayatında başarılı bir film yapımcısı ve çizgi karakterlerinin yaratıcısı oldu
Hiperaktivite nedir?
Hiperaktivite, çocuğun yaşamının her anını etkileyen nörobiyolojik bir bozukluktur.
KİMLERDE GÖRÜLÜR? Çocukların yüzde 5'inde. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3 kat fazla olur.
YENİ BİR BULUŞ MU? Hayır. Değişik isimlerle anılmakla birlikte, 1900'lü yılların başından beri tanınan bir sendromdur. Adız ‘‘Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu’’dur.
SORUN NEDİR? Dikkati, tek bir noktaya odaklayamamak ve organize olamamak. Bu sendromu olan ve olmayan bireylerin beyinlerinin kimyasal metabolizmaları arasında farklılıklar saptanmıştır.
NEDEN KAYNAKLANIR? Tek bir nedeni yoktur. Konsantrasyonu sağlamak için milyonlarca beyin hücresi birarada çalışırlar.
NASIL EMİN OLABİLİRİM? Bu sendrom için ne tıbbi, ne nörolojik, ne de psikolojik tek bir test vardır. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu olan çocukların yüzde 30'unda hiperaktivite yoktur. Onların ana sorunu dikkatlerini toplayamamak ve konsantre olamamaktır. Genellikle, ‘uyurgezer’ görünümünde, sessiz, uyuşuk ve aşırı duygusaldırlar. Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Sendromu olan çocukların yüzde 70'i hiperaktif, düşüncesizce davranan ve organize olamayan bireylerdir. Genellikle, sürekli kıpırdanırlar ve vücutlarınnın bir parçası sürekli hareket halindedirler. Bir yerde oturmazlar, eşyalarını unuturlar ve kaybederler. Başladıkları işi bitirmeden bir diğerine başlarlar. Müdahaleci ve rahatsız edicidirler. Sıra bekleyemezler. Cevapları, soruları beklemeden ağızlarından kaçırırlar. Düşünmeden tehlikeye atılırlar. Normal faaliyetleri ‘sıkıcı ’ bulurlar
Öğretmenler bu sendromu nasıl anlar?
Bir çocuğun dürtsel davranışları, dikkatini toplayamaması ya da hiperaktif davranışları sınıfta huzuru bozduğu ve öğrenmeyi engellediği için dikkat çeker. Sınıfta ders dinlemekte zorlanır, sınıfta neler olup bittiğinin farkında değilmişçesine davranış sergiler.
Neyin önemli olduğuna karar veremez ve dikkatlerini yönlendiremez
Bir işi bitirmeden bir başka işe başlar, hareketlerinin doğuracağı sonuçları önceden düşünemezler.
Yaşına göre değil, daha küçük yaşta bir çocuğun davranacağı gibi davranır. Hiperaktif davranışlar sergilerler, yerinde oturamaz ve sürekli hareket halindedirler.
Sıralarını bekleyemez ve söz almadan konuşmaya başlarlar.