Eğitimde mucizenin adı TEGV

Güncelleme Tarihi:

Eğitimde mucizenin adı TEGV
OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 08, 2003 00:00

‘‘Niye?’’ sorusunun cevabını vermek için lafı uzatmaya gerek yok. Her önüne gelenin ‘‘yaÅŸadığımız sorunların temelinde eÄŸitimsizlik yatıyor’’ dediÄŸi Türkiye'de, eÄŸitime bütçeden ayrılan pay sadece yüzde 2.05'cik. Bırakın batıyı, bu rakam Güney Afrika'da 8, Kenya'da 6.5, Hindistan'da bile 3.3. Öğrenci başına yıllık harcama? OECD ülkelerinde 3 bin 850, bizde 250 dolar. Bir dersliÄŸe düşen ortalama öğrenci sayısı 56, okula devam edemeyen çocuk sayısı 600 bin. Kitap için kiÅŸi başına düşen yıllık harcama ise AB ülkelerinde 500 dolarken, bizde sadece 3 dolar. Ä°ÅŸte geçtiÄŸimiz ayın 23'ünde 8'inci yılını dolduran Türkiye EÄŸitim Gönüllüleri Vakfı (TEGV) bu yüzden kuruldu. Neden kurulmuÅŸ olduÄŸu, bugün Türkiye'nin 90 farklı noktasında yeralan eÄŸitim parklarının, öğrenim birimlerinin ve sürekli dolaÅŸan TIR'larının kapısında izdiham yaratan çocukların yüzlerinden de okunabilir. Evet o yüzlere midelerin açlığı da yansıyor, ama bilgi açlığının da had safhada olduÄŸu açıkça görülüyor. Biraz da neden biliyor musunuz? Geçenlerde, AteÅŸböceÄŸi adı verilen gezici eÄŸitim birimi TIR'lardan birinin açılışı sırasında konuÅŸmacı, eÄŸitimin devlete bırakılamayacak kadar ciddi bir iÅŸ olduÄŸunu, bu durum karşısında ÅŸapkayı önümüze koyup düşünmemiz gerektiÄŸini söyledi. Gözler bilgisayar başına oturmaya bekleyen çocuklara döndü: Hepsi ÅŸapkalarını çıkarıp önlerine koymuÅŸtu! Åžapkasını önüne koyup bir türlü düşünmeyen sayın büyükler, iÅŸte bu yüzden...Koç Holding yöneticilerinden Suna Kıraç çakar ilk kıvılcımı. Yetkililere veryansın etmek yerine, bir adım öne geçmeyi önerir. O güne kadar pek çok insan okullar yaptırıp Milli EÄŸitim'e kazandırmış, fazla bir yol alınamamıştır. Çünkü eÄŸitim öyle çok yönlü bir sistemdir ki, taÅŸ binalarla sorun çözülmez, içeriÄŸi, kalitesi, bilgi teknolojileriyle buluÅŸması, çaÄŸdaÅŸlığı hep eksik kalır. 4 Mayıs 1994'te, çevresindeki yöneticilere, iÅŸadamlarına ve akademisyenlere ‘‘Nasıl bir eÄŸitim sistemi?’’ diye sorar. Aslında bir çeÅŸit, sosyal göreve çaÄŸrıdır bu. Karşılığını da bulur. Vakıf, çaÄŸrıya uyanların desteÄŸi ve Kıraç'ın verdiÄŸi/topladığı 2.5 milyon dolarlık fonla, 23 Ocak 1995 günü kurulur. Kurucular arasında, Prof. Hasan Yavuz Alongoya'dan Feyyaz Berker'e, Ä°brahim Betil'den Aydın DoÄŸan'a, Prof. Yılmaz BüyükerÅŸen'den ErdoÄŸan Demirören, Dinç Bilgin, Ömer Dinçkök, Bülent Eczacıbaşı'na pek çok iÅŸadamı ve akademisyen vardır. O sıralar saÄŸ olan Vehbi Koç, kızını vazgeçirmek -belki de tam tersini yapmak- için yeni bir vakfın kuruluÅŸunun çok meÅŸakkatli olacağını, baÅŸlangıçta büyük olan heyecanın sonra yatışacağını ve vakfın kurucular üzerinde yük olacağını anlatır; hatta ‘‘hele bir göreyim, beÄŸenirsem’’ deyip bağış bile vermez, ama kurucular arasındadır. Aslında vakıf baÅŸlangıçta, eÄŸitim sisteminde kitaptan baÅŸlayarak çok ciddi reformlar gerektiÄŸinden yola çıkarak, ezbere deÄŸil deneye dayalı 18 kitap hazırlatır. Ancak iki tanesini kabul ettirebildiÄŸi Talim Terbiye engelini aÅŸamaz. Mesela her kitabın arkasına Orta Asya'nın çok büyük, Avrupa'nın ise küçücük (ya da hiç) gösterildiÄŸi bir harita konması ÅŸartını anlayamaz. O zaman ‘‘negatif enerji yerine çocuklara yönelelim’’ diyerek, ilköğretim çağındakilere okuldan sonraki zamanlarında destek vermek üzere bir model oluÅŸturur. BaÅŸta çerçevesi çizilen, ancak zaman içinde deneye yanıla bugünkü haline gelen bu modelle, interaktif bir eÄŸitim ortamı saÄŸlanır, Paylaşıma, birey olmaya, katılmaya önem verilir. Yanına güleryüz ve ÅŸefkat eklenir. Ä°leri teknolojiyle desteklenen eÄŸitimin mekanlarının, sıcak, renkli, pozitif olmasına özen gösterilir. Sisteme göre, imkanı olmayan çocuk, sokakta geçireceÄŸi zamanı, bilgisayarla, dramayla, satrançla, Ä°ngilizce'yle, kültür sanat ve sporla geçirecektir. Ä°lk EÄŸitim Parkı, Ä°stanbul Fındıkzade'de, Sadettin Tantan'ın belediye baÅŸkanlığı sırasında verdiÄŸi 20 dönümlük alan üzerine kurulur. Ardından Ä°stanbul'da ikinci, sonra Ankara, Antalya, EskiÅŸehir, Van, Samsun ve Diyarbakır'daki parklar gelir. Özellikle GüneydoÄŸu'dakilerin kapısında izdiham yaÅŸanır. ‘‘kargaÅŸa olmasın, sıraya girin’’ diye uyaran görevli, ÅŸu cevabı alır: ‘‘Vallah burası bizim parktır!’’ 14 MÄ°LYON KAPIDA BEKLÄ°YORHer yerde bu kadar büyük alan bulmak zor olduÄŸundan, kimi kentlerde daha küçük binalara, bazen bir apartman dairesine sıkışan ‘‘öğrenim birimleri’’ kuran vakıf, bunların da yapılamadığı yerlere AteÅŸböceÄŸi adı verilen TIR kasalarındaki gezici okullarla gider. Sekiz yıl sonunda ulaşılan çocuk sayısı 285 bindir ve bu büyük baÅŸarıdır. Ancak rakamlar, 7-16 yaÅŸ arasındaki çocuk sayısının 14,5 milyon olduÄŸuna iÅŸaret eder. BaÅŸkan Cengiz SolakoÄŸlu, ‘‘Yaptığımız iÅŸ kutsal, ama yeterli deÄŸil. Bir damla. Türkiye'nin eÄŸitim sorunlarını ne tek başına devlet çözebilir, ne de bir sivil toplum örgütü. Biz sadece bir hareketlilik yaratmaya çalışıyoruz’’ der. Kendilerini 90 ÅŸubeli bir bankaya benzetir; müşterileri çocuklardır. 285 binine hizmet vermektedirler, 14 milyondan fazlası kapıda beklemekte...1999 yılında, asli görevi olmasa da günün koÅŸulları nedeniyle deprem bölgesinde 300 konutluk Hayat Mahalleleri kuran vakıf, ikinci büyük çıkışını 23 Nisan 2000'de NTV'de yapılan Teleton programıyla yapar. Ä°lgi öylesine büyüktür ki, milyarlarca lira bağış yaÄŸar. Ardından Åžifo Mehmet'in ‘‘En güzel golü’’ gelir; BeÅŸiktaÅŸ kaptanı Mehmet Özdilek, jübilesinden gelen geliri vakfa bağışlayacağını söyleyince, Hollywood prodüksiyonlarına taÅŸ çıkartacak bir çalışma sergilenir. Jübile gecesi, Åžifo'nun müthiÅŸ performansı, Fatih Terim'in Milano takımını getirmesi, reklamverenlerin cömertliÄŸi ve sanatçıların yardımseverliÄŸiyle, görkemli bir şölene dönüşür. Sadece maçı sunan Ä°lker Yasin midir ‘‘ben hayatımda böyle duygulu bir karşılaÅŸma anlatmadım’’ diye aÄŸlayan, o gece oraya giden, ekranın başında olan herkes hüngür hüngür aÄŸlar. Vakfa sonradan yaÄŸan bağışlar bir yana, gecenin hasılatı net 600 milyar liradır. O paralarla kimbilir kaç çocuk daha hayatında ilk kez bilgisayar görür. Vakfın özellikle GüneydoÄŸu'da gördüğü ilgi inanılmazdır. Kimi internete girmeyi öğrenir orada, kimi temizliÄŸi, kimi gölge oyununu, kimi de güleryüzü ve dayaksız bir dört duvarı. Orada keÅŸfettikleri en önemli ÅŸey, kendileridir aslında. Belki de hayatlarında ilk kez kurarlar ÅŸu cümleyi hep bir ağızdan: ‘‘Ben deÄŸerliyim.’’ 15 gün sonra baÅŸka yerlerdeki çocuklara gitmek için ayrılmak zorunda olan TIR'ların önü çocuklar ve mahalleli tarafından kesilir. Kısa sürede baÅŸarı öyküleri yazılır. Diyarbakır EÄŸitim Parkı açıldıktan bir süre sonra akÅŸam sekizde parka uÄŸrayan SolakoÄŸlu, ışıkların yandığını görünce, hemen yıllardır aldığı Vehbi Koç terbiyesiyle çıkışır: ‘‘Niye bu saatte ışıklar açık!’’ Ancak içerde hummalı bir faaliyet vardır: Kentin gecekondu semtlerinden BaÄŸlar'ın kadınları, kendi talepleriyle bilgisayar sınıfını doldurmuÅŸtur.SOSYAL GÖREVE ÇAÄžRIBu parkın yakınındaki Yahya Kemal Beyatlı ilköğretim okulunun mevcudu 5 bin 800 kiÅŸidir. Birçok ilçenin nüfusundan fazla! Sınıflar 110 kiÅŸi, çocuklar altı yedi kardeÅŸ, çok doÄŸum yapan anneleri erkenden öldüğü için çoÄŸu üvey anneli, sevgiden ÅŸefkatten yoksun. Daha öğretmenleri adlarını öğrenemeden yıl sonu gelir. ‘‘Biz o çocukları, 8 yıllık diplomayla bilgi verdiÄŸimizi sanarak istatistiklere geçiriyoruz. Peki bu eÄŸitimle, 20 sene sonra, yani Cumhuriyet'in 100. yılında seviye ne olacak? Biz zannediyoruz ki çocuklarımızı iyi okullarda okutur, bir araba, ev, bankada da para bırakırsak gelecekte mutlu olurlar. Ama toplumun büyük kısmı eÄŸitimsizlikten kaynaklanan sorunlarla boÄŸuÅŸurken, bunların önemi yok. Mutsuz toplumda mutlu birey olmaz’’ diyen SolakoÄŸlu, vakfın çaÄŸrısını şöyle aktarır:‘‘Durumun ciddiyetinin farkında deÄŸiliz. Çocuklarımıza daha sorunlu bir gelecek hazırlıyoruz. Buna karşı çalışan pek çok vakıf, genelde bir ÅŸahsa baÄŸlı olduÄŸu için, o ÅŸahsın varlığının ortadan kalkmasıyla yok oluyor. Oysa biz profesyonelliÄŸimizle, yaptığımız iÅŸlerin sürdürülebirliÄŸini saÄŸlamakla, 2050'de de varolmak istiyoruz. DiÄŸer sivil toplum kuruluÅŸlarıyla iÅŸbirliÄŸi arayışındayız. Bağışçılara gelince, Büyük ÅŸirketler etkinliklerini, karlarını arttırmak için her ÅŸeyi yapıyor, ama bir ÅŸey unutuluyor: Sosyal sorumluluk. Oysa toplum giderek ürününü satın aldığı kurumun topluma ne tür ÅŸeyler verdiÄŸini görmek istiyor. Firmalar bu topluma olan borcunu, sosyal sorumluluÄŸunu Türk eÄŸitimine destek vererek gösterebilir. Okul yaptırmak önemli ama yeterli deÄŸil, paralarınızı taÅŸa topraÄŸa yatırmayın, gelin bir EÄŸitim Parkı açın, bir AteÅŸböceÄŸi'ne sahip olun, firmanızın adını üzerine koyalım, Türkiye'yi dolaÅŸsın, eÄŸitime aç çocukların bilgisayarla, dünyayla tanıştırsın. Parası olmayan vaktini ayırsın, gönüllü olsun. Ä°kisi de yoksa, fikrini ve desteÄŸini, manevi gücünü versin.’’TÃœRKÄ°YE'NÄ°N 90 NOKTASINDAEÄŸitim Gönüllüleri bugün Türkiye'nin 90 yerinde. Sekiz EÄŸitim Parkı, 63 eÄŸitim birimi, 13 AteÅŸböceÄŸi TIR'ıyla, ilköğretim çağındaki çocuklara okul sonrası eÄŸitim, kültür-sanat, spor, bilgisayar ve sevgi-ÅŸefkat götürüyor. Türkiye'nin önde gelen yönetici, iÅŸadamı ve akademisyenlerinin biraraya gelmesiyle kurulan vakıf bugüne kadar 50 milyon dolar bağış topladı. 64 BÄ°N BAÄžIŞÇI, 5 BÄ°N GÖNÃœLLÃœSekiz yılda bağışçı sayısını 64 bin, gönüllü sayısını beÅŸ bin, ulaşılan çocuk sayısını 285 bin yaptı. Hesaplarını uluslararası bir kuruluÅŸa denetleten TEGV, kurumsallaÅŸtı ve 2005'e kadarki stratejisini belirledi: Bu tarihte, eÄŸitim parkları 18'e, eÄŸitim birimleri 82'ye, AteÅŸböcekleri ise 29'a çıkacak. O tarihe kadar ulaşılan çocuk sayısı ise 855 bin olacak.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!