Güncelleme Tarihi:
Antalya’da çalışmalarını sürdüren 19’uncu Milli Eğitim Şurası’nda, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin ilkokul 1, 2 ve 3’üncü sınıflarda zorunlu hale getirilmesine yönelik komisyon kararına, komisyonda Eğitim- İş’i temsil eden Genel Eğitim Sekreteri Önder Yılmaz tepki gösterdi. Okul öncesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri, Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed’in hayatının okutulması ve birtakım ilahiler öğretilerek, sofra dualarının yapılmasına dönük önerilerin kabul edilmediğini belirten Önder Yılmaz, kabul edilmeme gerekçesinin daha çok okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim olarak kabul edilmemesiyle ilişkilendirilebileceğini söyledi. Yılmaz, kabul edilmeme nedenlerinden ikincisinin ise okul öncesi eğitimle ilgili henüz çocukların yaşlarının küçük oluşuyla ilişkili olduğunu kaydetti.
’DARBE ANAYASASINI REFERANS ALIYORLAR’
İlkokul 1, 2 ve 3’üncü sınıflardaki öğrencilere Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin konulması kararına da Eğitim- İş olarak ret oyu verdiklerini açıklayan Önder Yılmaz, "Burada gerekçe olarak şu gösterildi; 82 Anayasası’nın 24’üncü maddesi din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olduğunu söylüyor. Burada zorunlu olan diğer sınıfların gerekçesinden yola çıkıldı. Biz buna birkaç nedenden dolayı karşı çıktık. Birincisi hem ’darbe anayasası’ diye eleştirilen 82 anayasasını eleştireceksiniz, hem de onu referans göstereceksin, hem de oradaki bir gerekçeyi okullarda ders olarak okutacaksınız" dedi.
PEDAGOJİK GEREKÇE
Buna pedagojik olarak da karşı çıktıklarını kaydeden Önder Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çocuklarda cehennem inancı, günah kavramı, yanma, yakılma din bilgisi dersleri bunları içeriyor. Bunların çok küçük yaşlarda somut işlem döneminde olan çocuklara anlatılmasının doğru olmadığını söylüyoruz. Mesela yurtdışında ’dini rüşt’ denilen bir yaş var, 15 yaş olarak söyleniyor. 15 yaşına kadar çocuklara okullarda din dersi verilmiyor. Özellikle Almanya’da bu şekilde işliyor. Çocuklar soyut düşünebilme becerisini kazandıktan sonra dini inançlarına göre değerlendirmelere, eğitimlere alınabiliyorlar. Şimdi biz Türkiye’de de böyle bir sistemin doğru olduğuna inanıyoruz."
’DİN DERSİ ZORUNLULUĞUNA KARŞIYIZ’
Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmasına da karşı olduklarını belirten Yılmaz, "Belki isteğe bağlı olarak verilebilir. Türkiye’de çok farklı inanç ve düşünüşlerde, aynı din farklı inanışlar içerisinde, İslam dinine ait ama farklı inanan insanlar var. Ben kendi çocuğumu bu farklı inanışlar içerisinde değerlendirerek mevcut müfredata dayalı olarak din kültürü eğitimi vermek istemiyorum. Bu benim en doğal hakkım. Benim gibi düşünen milyonlarca insan var bu ülkede. Din ve vicdan özgürlüğü açısından bu zorunluluğun kaldırılması gerektiğine inanıyoruz" dedi.
GÜNDEME GELMESİ BAKANI YALANLAMAK
Milli Eğitim Şurası’nın açılışında Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, ’Bu şuranın 4 gündem maddesi vardır ve ara, alt başlıkları vardır. O alt başlıkların dışında herhangi bir şey görüşülmeyecek. Görüşülmediği gibi de bir gündem maddesi olarak karara bağlanmayacak’ sözlerini hatırlatan Yılmaz, "Din kültürünün 1-2 ve 3’üncü sınıflara yerleştirilmesi ve okul öncesine teklif edilmesi gündeme geldi. Biz bunun gündemle ilişkili olmadığını, bunların gündeme getirilmesinin Bakanı yalanlamak olduğunu ifade ettik. Buna rağmen gündeme geldi" dedi.
’SÖZ HAKKI TANINMIYOR’
Burada farklı düşünceler söylediklerinde ise sataşmalar, laf atmalar, konuşmalarını bozmaya çalışmalar, basına demeç verdikten sonra ifadelerinin doğru olmadığına yönelik birtakım baskılar görmeye başladıklarını da anlatan Yılmaz, şöyle dedi:
"Bu tabi çok demokratik değil. Bizim buna verdiğimiz tepki şu, tüm tartışmalar kişisel inançlara, fikirlere, düşüncelere saygılı olmak çerçevesinde yürütülüyor gibi görülüyor, ama biz farklı birşey söylediğimizde ciddi anlamda tepkiyle karşılaşıyoruz. Konuşmamız sırasında hem de divan başkanı tarafından bölündüğüne defalarca şahit olduk. Divan başkanlığının da bu konuda çok objektif davranmadığını düşünüyoruz. Bunu da söz aldığımızda kendisine ifade ettik."